Kur'an ve Sünnet
   
 
  2.1.12

بســـم الله الرحمن الرحيم

 

2.1.12

 

Ey Râfizî!

İddianıza göre ma'sum bir imama varıncaya kadar rivayeti birbirinizden naklediyorsun. Eğer senin dediğin doğru ise bir tek ma'sumdan rivayet kâfidir. Her zaman bir ma'sumun bulunmasına ne hacet vardır? Eğer ma'sumdan rivayet kâfi ve mevcud ise, kendisinden bir tek kelime dahi nakledilmeyen Muntazardan ne fayda gelecektir?

Yok eğer yaptığınız nakiller, kâfi değilse 460 seneden beri eksiklik ve cehalettesiniz.  (Müellif 728 de vefat ettiğine göre bu rakkam 1404 hicrî yılına göre 1134 olur)

Ondan sonra râfizîlerin bu ma'sum imamlara ettikleri iftira zaten haddi aşmıştır. Bilhassa Ca'fer es-Sâdık hakkında yapılan iftiralar oldukça çoktur. Onun harflerden hesap çıkarma ve hüvviyeti belirleme, azaların hareketi, şimşeklerin hükmü, Kur'an'ın faydaları gibi eserler yazdığını iddia ediyorlar. Bu kitaplar onların maişetine kaynak olmuştur. Habercinin doğruluğu, senedinin durumu bilinmeyen ve kendilerinden çokça yalan südûr eden Şiîlere nasıl güvenilebilir?

Şiilerin bu şerleri Küfe ve Irak ehline bile sirayet etmiştir. Öyleki, Medine ehli onların hadislerinden sakınıyorlardı.

Hatta İmam Mâlik (r.a.):

“Irak ehlinin hadislerini ehli kitabın haberleriyle denk tutunuz. Onları ne tasdik ediniz ve ne de yalanlayınız.” demiştir.

Abdurrahman b. Mehdi (Ebu Said El-Lu'luî el-Masri'dir. Hadiste hafızdır. Mâlik ve Süfyan-ı Sevrînin talebelerindendir. İmam-ı Ahmed ve İbn-i Mübarek Ondan hadis rivayet etmişlerdir. Hadiste insanların en âlimi idi. Her sene Hac eder. İki günde de Kur'an-ı hatmederdi)

İmamı Mâlik'e şöyle dedi:

“Beldenizde - Medine'de- kırk günde dörtyüz hadis dinledim. Irak'ta ise birtek günde bu kadarını dinliyoruz.” bunun üzerine İmam Malik şöyle cevab verdi:

“Ey Abdurrahman, sizin darbhaneniz gibi bizim nereden darbhanemiz olacak? Öyle bir darbhaneniz var ki, gece basıyor, gündüz dağıtıyorsunuz.”

Halbuki, Kûfe'de güvenilir büyük muhaddisler vardı. Abdurrahman b. Mehdi de bunlardandır. Şiilerden meydana gelen bu mübalağalı yalandan dolayı artık iş o kadar karmaşık oldu ki, hak bâtıldan ayırt edilemez hale geldi. Onun için tenkid ve temyiz kabiliyeti olmayanın, içinde yalan rivayetler, sapık görüşler bulunan bid'at kitaplarını mütalaa etmesi uygun görülmemiştir. Aynı şekilde naklettikleri haberlerde çok yalan söyledikleri için, bazı konularda doğru olsalar dahi, ilmi habercilerden almak da uygun görülmemiştir. Rivayetçilerin durumunu bilen âlimler, râfizîlerin bütün fırkalardan daha yalancı olduklarını ittifakla kabul etmişlerdir.


Facebook beğen
 
Kur.an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol