Kur'an ve Sünnet
   
 
  Bunların birbirleri ile reddi:

Bunların birbirleri ile reddi:

Bunların her birinin sözü diğerinin sözü ile birkaç yönden geçersizdir.
Birincisi, akim muhal görmemesi,
İkincisi, mevcut nasları te'vile imkân olmayışı,
Üçüncüsü, (bu hususların tevkifi ve taabbüdî olması, yani) Resûlullah (s.a.v.)'ın bu hususları, tıpkı beş vakit namaz veya Ramazan orucu gibi zarurî ve tartışmasız hususlar olmak üzere getirdiği bilinmektedir. Onları bu konumlarından ayıran te'vil ile, Karmatî ve Bâtmîlerin hac, namaz, oruç ve peygamberlik makamının getirdiği sair ibadetleri te'vil etmeleri aynı mesabededir.
Dördüncüsü, doğru düşünen aklın, naslarda sözü edilen şeylerle çatışmadığının açıklanmasıdır. Her ne kadar naslarda aklı idrâkten âciz bırakan bazı tafsilât olsa bile, akıl onları mücmel olarak bilecektir. Daha başka yönler de vardır ve bu yönler, ileri gelen büyüklerin, aklın bütün ilahiyat konularında yakine (kesinliğe) ulaşamayacağını itirafları ile de destek kazanmaktadır.
Durum böyle olduğuna göre, bunların ilmini, olduğu gibi kabul edip peygamberlik makamından almaktır. Allah Tealâ'nın Muhammed (s.a.v.)'i hidâyet ve hak din ile, bu dini bütün dinlerin üstüne çıkarmak için göndermiş olduğu mü'minler tarafından bilinmektedir -ki Allah şahit olarak buna yeter- ve peygamber Allah'ın kendisine haber verdiği «Allah'a ve âhiret gününe iman» hususunu açıklamıştır.
Allah'a ve âhiret gününe iman ise mebde' ve meâda imanı içine alır, bu ise yaratma ve diriltmeye imandır. Nitekim bu husus şu âyette bir arada zikredilir; «İnsanlardan Allah'a ve âhiret gününe iman ettik diyenler vardır. Halbuki onlar hiç de inanmış değillerdir»(52). Yine buyurur ki: «Sizin yaratılmanız ve diriltilmeniz tek bir nefisden yaratılması) gibidir»(53). Yine buyurur ki: «Başta yaratan O-dur, sonra tekrar yaratacak»(54). Ayrıca Allah Teâlâ, Resulünün dili üzere de «Allah'a ve âhiret gününe iman» eden kullarını hidâyetine erdireceği, murad-ı ilâhîsini belirleyeceği açıklamayı yapmıştır.
Yine mü'minler tarafından bilinmektedir ki, bu hususları Resûlullah (s.a.v.) başka herkesten daha iyi biliyordu, ümmetine karşı diğer bütün insanlardan daha içten ve daha nasihatçıydı. Herkesten daha anlaşılır ve daha güzel konuşurdu, O'nun şahsında ilmin, kudretin ve iradenin kemali bütünleşmiştir.
Ve bilindiği üzere, birşeyi söyleyen ve yapanın ilmi, kudreti ve iradesi kâmil ise, konuşması ve fiilleri de kâmil olur. Eksiklik olsa olsa, ya ilmî bir eksiklikten veya bildiğini açıklamaktan âciz olmaktan, ya da açıklamak istememekten kaynaklanır.
Resûlullah ilmî olgunlukta son noktada, apaçık tebliğim yapmayı murad etmede yine son olgunluk noktasında, apaçık tebliğe yeterli ve kudretli olmada son noktada yegâne insan olduğuna, tam kudret ve şaşmaz irâde varsa, açıklanması istenen bir murad olacağına göre kat'iyetle bilinecektir ki, Resulullah Allah'a ve âhiret gününe imanla ilgili yaptığı açıklamalarla, açıklanacak muradı, izah edilecek maksatları ve konuları tamamen açıklamıştır. Bütün açıklamaları ilmiyle mütenasib olarak ortaya çıkmıştır. Ki O'nun bu konulardaki ilmi, bütün ilimlerin en yetkinidir. Bu hususları Resûlulah'tan daha iyi bildiğini, daha mükemmel açıkladığını, mahlûkatm hidayete ermesine O'ndan daha çok özen gösterdiğini sanan herkes sapık ve mülhidtir; mü'minlerden değildir.
Sahabe ve onlara ihsan ile tabî olanlar ve bu konuda onların yolunu benimseyenler ise istikâmet üzeredirler.


Dip Notlar:
52) 2 Bakara, 8
53) 31 Lokman, 28
54) 30 Rûm, 27


Facebook beğen
 
Kur.an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol