Kur'an ve Sünnet
   
 
  CENAZELERE DAİR HÜKÜMLER VE BİDATLERİ

CENAZELERE DAİR HÜKÜMLER VE BİDATLERİ

 

 

Muhammed Nasiru'd-Din El-Elbani

 

Çeviren: M. Beşir Eryarsoy

 

 

Rahman ve Rahim Allah'ın Adı İle;

 

Yeni Baskı İçin Önsöz:

 

Şüphesiz hamd Allah'a mahsustur. O'na hamd eder, O'ndan yardım diler, günahlarımızı bağışlamasını niyaz ederiz. Nefislerimizin şerlerinden, amellerimizin kötülüklerinden Allah'a sığınırız. Allah'ın hidayet verdiğini kimse saptıramaz. O'nun saptırdığına da kimse hidayet veremez. Şehadet ederim ki Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur. O bir ve tektir, ortağı yoktur. Yine şehadet ederim ki Muhammed O'nun kulu ve Rasûlüdür.

 

Şu anda elinizde tuttuğunuz eser -yüce Allah'ın izniyle- faydalı bir kitab olan "Cenazelere Dair Hükümler" adlı eserimdir. Bu haliyle yeni bir şekil, yeni bir kılık ile karşınızdadır. Görenleri sevindirecek, araştırıcılara faydalı, öğrencilere yararlı olacak bir şekilde sunulmaktadır.

 

Bu baskıda açıklamamız ve okuyuculara tanıtmamız gereken yeni birtakım değişiklikler ve ekler bulunmaktadır. Bunları aşağıdaki şekilde özetleyebiliriz:

 

1…Fıkha ve hadise dair bazı faydalı bilgilerin ilavesi,

 

2...Dipnotlarda verilen bilgilerin çoğunun kitabın metnine -okuyucunun düşünceleri kesintiye uğramasın ve müteselsilen devam etsin diye- alınmış bulunmaktadır.

 

3…Kelime ve harfleriyle kitabın harekelendirilmesine gösterilen itina.

 

4…Sonradan farkına vardığım yahutta vardırıldığım bazı yerlerdeki hataların tashih edilmesi.

 

5…Okuyucunun daha kolay bir şekilde faydalanmasını sağlayan kitabtaki birtakım bahis ve meselelerden yararlanmayı kolaylaştıran ilmî birtakım fihristlerin eklenmesi ve buna benzer çeşitli ilave ve faydalı bilgiler. Bunlar gerçekten gözü aydınlatıcı, zihin ve akıllara faydalı olacak şeylerdir.

 

Gecikmeden söylememiz gereken bir husus da şudur. Bu baskı bu şekliyle ve bu fazlalıklarıyla daha önceki bütün baskıları hükümsüz kılmaktadır. Ayrıca bu baskı Riyad, Mektebetu'l-Maarifin katıksız bir hakkıdır. Bu hususta kimsenin onunla çekişme yetkisi yoktur.

 

Yüce Allah hakka doğru giden yolda adımlarımızı doğrultsun.Allah'ın salât ve selamı, bereketleri, Peygamberimiz Muhammed'e, onun aile halkına ve ashabına...

"Allah'ım hamdin ile seni tesbih ederim. Senden başka hiçbir ilah olmadığına şehadet ederim. Senden mağfiret diler, sana tevbe ederim."

 

                                        2.4.1412 H. Muhammed Nasuru'd-Din el-Elbani

 

Rahman Ve Rahim Allah'ın Adıyla:

 

Şüphesiz hamd Allah'a mahsusutur. O'na hamd eder, O'ndan yardım diler, O'ndan günahlarımızı bağışlamasını dileriz.Nefislerimizin şerlerinden, amellerimizin kötülüklerinden Allah'a sığınırız. Allah'ın hidayete ilettiğini kimse saptıramaz, saptırdığına da kimse hidayet veremez.Şehadet ederim ki Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur. Bir ve tektir. O'nun ortağı yoktur. Yine şehadet ederim ki Muhammed O'nun kulu ve Rasûlüdür.

 

"Ey iman edenler Allah'tan nasıl korkmak gerekirse öyle korkun ve siz ancak müslümanlar olarak ölün."  (Al-i İmran, 3/102)

 

"Ey insanlar sizi tek bir candan yaratan ve ondan da eşini var eden, her ikisinden de birçok erkek ve kadın türeten Rabbinizden korkun. Kendisi adına birbirinizden dileklerde bulunduğunuz Allah'tan ve akrabalık (bağın)ı kesmekten de sakının. Şüphesiz Allah üzerinizde tam bir gözetleyicidir."  (en-Nisa, 4/1)

 

"Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve dosdoğru söz söyleyin. O da amellerinizi lehinize olmak üzere düzeltsin. Günahlarınızı da mağfiret etsin. Kim Allah'a ve Rasûlüne itaat ederse büyük bir kurtuluşla kurtulmuş olur."  (el-Ahzab, 33/70-71)

 

Şüphesiz en doğru söz Allah'ın kitabı, en güzel yol Muhammed'in gösterdiği yoldur. İşlerin en kötüleri ise sonradan uydurulanlarıdır. Sonradan uydurulan herbir şey bir bid'attir. Her bid'at bir sapıklıktır. Her bir sapıklık ateştedir.

 

Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Bütün mülk elinde bulunanın şanı ne yücedir. O herşeye kadirdir. O hanginizin daha güzel amelde bulunacağını denemek üzere ölümü ve hayatı yaratandır. O azizdir, pek çok mağfiret edendir." (el-Mülk, 67/1-2)

 

Bir başka yerde de şöyle buyurmaktadır:"Her nefs ölümü tadıcıdır. Biz, sizi şerle ve hayırla imtihan olmak üzere deneriz. Sonunda bize döndürüleceksiniz." (el-Enbiya, 21/35)

 

Rasûlullah (s.a) da şöyle buyurmaktadır: "Benim dünyayla işim ne ki ben dünyada ancak bir ağaç altında gölgelenen, sonra onu bırakıp giden bir suvari gibiyim." (1)

 

Peygamber (s.a)'ın cenazeler ile ilgili uygulamaları en hayırlı yol ve diğer ümmetlerin yoluna muhalif ölüye iyilik yapmak, kabrinde ve dirileceği günde kendisine faydalı olacak şekilde ona davranmak, onun ailesine, akrabalarına iyilikte bulunmak, hayatta kalanın ölene yaptığı muamele ile ubudiyetini gerçekleştirmek hususlarını kapsayan bir yoldur.

 

Onun cenazeler hakkındaki uygulamaları arasında şanı yüce ve mübarek olan Rabbe en mükemmel hallerde ubudiyeti gerçekleştirmek, ölüye iyilikte bulunmak, onu yüce Allah'a en güzel ve en faziletli bir halde teçhiz edip donatmak, onun da, ashabının da Allah'a hamdetmek, ölene mağfiret dilemek, Allah'tan mağfiret ve rahmet, ölenin kusurlarını görmezlikten gelmesini niyaz etmek üzere saflar halinde durmak, daha sonra ölenin önünde onu mezarına tevdi edinceye kadar yürümek, arkasından o ve arkadaşları ölünün önünde kabri üzerinde durup en muhtaç olduğu zamanda ona sebat verilmesini dilemeleri de vardır.

 

Daha sonra zaman zaman ölenin kabrine gider, ona selam verir, ona dua ederdi. Tıpkı hayatta olan bir kimsenin dünya yurdunda arkadaşına zaman zaman gitmesi gibi.Bu ziyaretin ilki hastalığı halinde o kimseyi görmek, ona ahireti hatırlatmak, ona vasiyetini yapmasını, tevbe etmesini söylemek, yanında hazır bulunanlara son sözü olsun diye Allah'tan başka hiçbir ilah bulunmadığına dair şehadet getirmeyi telkin etmelerini emrederdi.

 

Daha sonra öldükten sonra dirilmeye ve hesaba çekilmeye iman etmeyen ümmetlerin adetlerinden olan yanaklara vurmayı, elbiseleri yırtmayı, başları traş etmeyi, ağıt yakarken sesi yükseltmeyi ve buna benzer diğer adetleri yasakladığını görüyoruz.Ölen dolayısıyla yüce Allah'ın önünde huşu ile boyun eğmeyi, sesi yükseltmeksizin ağlamayı, kalbin üzülmesini de sünnet olarak ortaya koymuştur. O böyle hareket eder ve: "Göz yaşarır, kalb üzülür fakat Rabbin razı olduğundan başka bir şey de söylemeyiz." derdi. (2)

 

Ümmeti için Allah'a hamdetmeyi, (inna lillah ve inna ileyhi raciun) diyerek istircada bulunmayı, Allah'tan hoşnud olmayı sünnet olarak göstermiş fakat bu hal hiçbir zaman gözün yaşarmasına, kalbin üzülmesine aykırı düşmemiştir. Bundan dolayı insanlar arasında ilahi hükme en çok razı olan ve bu hükme karşı en büyük çapta hamdeden birisi olmuştur. Bununla birlikte oğlu İbrahim öldüğünde oğluna karşı şefkat, merhamet ve rikkat ile ağlamıştı. Aynı zamanda kalb yüce Allah'ın hükmüne rıza ve şükür ile dolup taşıyor, dili ise Allah'ı zikretmek, O'na hamdetmekle meşgul bulunuyordu. (3)

 

Bugün insanların büyük çoğunluğu bütün ibadetlerde Peygamber (s.a)'ın hidayetinden tam anlamıyla uzak bulunuyorlar. Cenazeler de bunlar arasındadır. Buna sebeb ise ilmi inceleyip, öğrenmekten yüz çevirmiş olmalarıdır. Bilhassa da hadis ve sünnet ilmini. Buna karşılık maddi ilimlere ve mal toplamak için amelde bulunmaya adanmışlardır. Değerli zatlardan birisi yakınlarından birisinin onbir rebiu'l-ahir 1373 H. cuma günü vefat etmesi münasebetiyle "İslamda Cenazelere Dair Adab" ile ilgili kısa bir kitabçık ortaya koymamı istedi. Böylece o ya da başkası bunu basarak onlardan mu'tat olan günlerde taziye için toplanan kimselere bunu tevzi edecekti. Onların bu toplanmalarını ganimet bilerek fırsatı değerlendirecek ve peygamberlerinin sünnetini onlara öğretecekti ta ki onlar da bu sünnete göre hareket etsinler, bu sünnetin gösterdiği hidayet yolunu izlesinler, onun nuruyla aydınlansınlar.

 

Başka eserlerimin telifine başlamış olmakla birlikte ona hayırlı vaadlerde bulundum. Çünkü böylesi bir davranışta sünnetin canlandırılması, bid'atin öldürülmesi hususu üzerinde bir yardımlaşma sözkonusu idi. Bu sebeble arzusunu gerçekleştirmek, istediğini yerine getirmek için elimi çabuk tuttum. Fakat bu işe başlar başlamaz meselenin o kadar çabuk gerçekleşemeyeceğini açıkça anladım. Böyle bir münasebet dolayısıyla insanlara dağıtılacak küçük bir kitabçıkta konunun anlatılamayacak kadar geniş olduğunun farkına vardım. Çünkü cenazeler ile ilgili adab ve hükümler oldukça çoktur. Onun büyük bir bölümünde de ilim adamlarının farklı görüşleri vardır.

 

O konuda birbirine zıt kanaatler serd edinmiştir. Kimileri bir hususu haram kabul ederken, diğerleri mübah kabul etmektedir, kimileri bir şeyi vacib görürken, diğeri caiz görmemektedir. Kimisi bir işi sünnet kabul ederken, bir başkası o işin bid'at olduğu görüşündedir ve bu şekilde ayrılıklar devam edip gitmektedir... Tıpkı şeriatin çeşitli bahislerinde pekçok meseledeki hal gibidir... Bu da yüce Allah'ın: "Onlarsa hala anlaşmazlık içerisindedirler. Rabbinin rahmet ettikleri müstesna."  (Hud, 11/118-119) buyruğunu tasdik etmektedir.

 

Bundan dolayı herşeyden önce "cenazeler" ile ilgili meselelerin temel başlıklarını toplamak, sonra bunları inceden inceye incelemek, hakkında ihtilaf edilen konuların delillerini tesbit edip, hadis usulü ve fıkıh usulü ilimleri ışığında bunları tenkit süzgecinden geçirip, tercihe değer olanı seçmek -ve bunu belirli bir mezhebe bağlı kalmadan- yahutta adeta uyulması gereken bir din haline gelecek kadar topluma egemen olmuş herhangi bir adetin etkisi altında kalmadan tercih etmek kaçınılmazdır.

 

Telif işiyle uğraşan ilim ehlinin açıkça bildiği hususlardan birisi de böyle bir işi gerçekleştirmenin kesintisiz bir çalışmayı, ileri derecede bir gayreti, güzel bir sabrı, alabildiğine uzun bir zamanı gerektirdiğini bilirler. Bu iş tamamlandıktan sonra ancak insanın ruhen rahatlayabileceği, kalbin gönül hoşluğuyla kabullenebileceği istenen bir kitabçığın telifine imkan olabilir ve ancak o takdirde bununla büyük bir fayda sağlanabilir.

 

        Bundan ötürü sözünü ettiğim kardeşe bu hususu özet olarak hatırlatarak özür beyan ettim. O da benim mazeretimi kabul etti, Allah onu hayırla mükafatlandırsın. Fakat benden bu işe başlamamı tekrar istedi, beni buna teşvik etti. Bundan pek çok hayır ümit ederek bu teşvikini ileri derecelere götürdü.

 

Ben de yüce Allah'tan hayırlı olmasını dileyerek incelemeye, kaynaklara başvurmaya koyuldum. Yaklaşık üç ay gece gündüz bu alanda çalışmalarımı sürdürdüm. Bundan tek istisna özel işime ayırdığım çalışma bedenimin rahatlaması için kaçınılmaz olan uyku idi. Nihayet değerli okuyucunun ellerinde bulunan bu kitabı hazırlama imkanını elde ettim.

Eğer bu kitabın meselelerinin ve zikredilen hadislerinin büyük bir kısmı bende bazı eserlerimde tahkik edilmemiş olsaydı bu kitab için ayrılan zamandan daha fazlasını gerektiriyordu. Bundan dolayı bu kitabın bazı yerlerinde diğer eserlerime göndermelerde bulunduğum görülecektir.

 

Bu kitabta, kitab ve sünnetten delili bulunan, konusu ile ilgili bütün meseleleri ortaya koymaya çalıştım. Mücerred, kişisel görüşe dayalı olan hususlara değinmedim. Çünkü konu katıksız taabbudî bir konudur. Bu hususta kıyasa -kaçınılmaz olan bazı kıyas-ı celî (açık kıyas) hususlar dışında- kıyasa mecal yoktur.

 

Kitabın baş tarafında genel olarak fıkıh kitablarında "cenaze bahsi"nde sözkonusu edilmesi adet olmuş bazı mesele ve bahisleri ele aldım. Vasiyet, hüsn-i hatimenin alametleri ve benzeri bazı meseleler. Bunların kimisi ise bu bahiste hiçbir şekilde de sözkonusu edilmemektedir. Beş, sekiz ve dokuzuncu bölümler, otuzuncu mesele, yetişdördüncü meselenin c, e ve d fıkraları gibi, 98, 99, 105, 107, 113, 125. meseleler ile 128. meselenin 7. fıkrası gibi. Halbuki burada sözkonusu edilen husus hem önemli, hem çokça karşılaşılan bir durum, hem de bu hususta hadisler tevatür derecesindedir. Aynı meselenin 10. fıkrası da böyledir.

 

Bu kitabın konu sıralamasını vakıadan hareketle yaptım ve ilk olarak: 1- Hastanın görevleri ile başladım. İlahi kazaya rıza, kadere sabır, ölümü temenni etmemek, hakları eda etmek, vasiyet, vasiyete şahit tutmak gibi.

 

Sonra: 2- Ölümü yaklaşan kimseye telkinde bulunmak, huzurunda bulunanların telkinde bulunmak ve hastaya şehadet getirmesini söylemek gibi görevlerini,

 

3- Ölümden sonra huzurunda bulunanların görevleri: Gözlerini kapatmak, ona dua etmek, üstünü örtmek, teçhizinde eli çabuk tutmak, borcunu ödemek için harekete geçmek.

 

4- Hazır bulunanlara ve diğerlerine caiz olan hususlar: Yüzünü açmak, onu öpmek, ona ağlamak gibi.

 

5- Ölenin akrabalarının görevleri: Sabır, kadere rıza (inna lillah ve inna ileyhi raciun) diyerek istircada bulunmak, kadının kocası için yas tutması gibi.

 

6- Ölenin akrabalarına haram olan hususlar: Feryad ve figan etmek, yanaklara vurmak, elbiseleri yırtmak ve buna benzer minarelerde ölüm haberini ilan etmek gibi.

 

7- Caiz olan ölüm ilanı

 

8- Hüsn-i hatimenin alametleri

 

9- İnsanların ölüden övgüyle sözetmeleri

 

10- Ölünün yıkanması Ve böylece ölenin defnine, kabirlerin ziyaretine kadar ele alınması gereken hususları inceledik.

 

Kitabın sonunda cenaze ile ilgili bid'atlere dair özel bir bölüm koyarak bu çalışmayı tamamladım. Bu bölümde eski ve yeni ilim adamlarının kitablarının herhangi birisinde dile getirilmiş ve benim tesbit edebildiğim bütün bid'atleri sıraladım. Herbir bid'atin bu kitabların hangisinde ve nerede yer aldığını gösterdim. Kaynağı belirtilmeyenler genelde bid'at ile ilgili esaslar çerçevesinde bid'at olduğuna, ilmi bir yöntem ile hüküm verilebilen hususlar olmakla birlikte ilim adamlarından herhangi bir kimsenin zikrettiğini görmediğim hususlardır. Bunların çoğu ise çağımızın bid'atleridirler.

 

Bu kitabı okuyan herkese faydalı kılmasını, bana bunun ecrini yazmasını, onunbenzeri bir ecri telifine sebeb olanlara, onu basanlara yazmasını şanı yüce ve mübarek Allah'tan niyaz ederim. Şüphesiz ki O herşeyi işitendir, duaları kabul buyurandır.

 

                                                                       Dımaşk, 24 Muharrem 1384 H.

Muhammed Nasuru'd-Din el-Elbani

 

 

 

*  *  *  *  *  *  *

 

Sallallahu Teâla alâ Muhammedin ve alâ A'lihi ve Sahbihi ecmaîn.

 

VE'L- HAMDÜ Lİ'LLAHİ RABBİ'L ALEMİN

 

 

 



1 Sahih bir hadistir. Hadisin kaynaklarını Muhammed el-Gazzali'nin Tahric-u Fıkhı's-Siyre adlı eserde (4. baskı, s. 478) el-Ahadiysu's-Sahiha, no: 438'de gösterdim. Bundan dolayı bu hadisi Sahihu'l-Camii's-Sağir ve Ziyadatuhu, no: 5669'da da kaydettim.

 

2 Bk. el-Ahadiysu's-Sahiha, 1732 ileride de gelecektir.

 

3 İfadeler merhum İbnu'l-Kayyim, Zadu'l-Mead, Cenazeler bahsi, I, 197'deki ifadeleridir. Geri kalan bölümleri şöyledir: "Bu tablo zor olup, her iki hali ariflerden (!) birisi bir arada yaşamak zor bir hal aldığından oğlunun öldüğü günü gülmeye başlamış. Ona sen bu halde gülüyor musun denilince; "Şüphesiz Allah bir hüküm takdir etti. Ben de O'nun hükmüne razı olmak istedim." Bu husus ilim ehlinden bir topluluk için içinden çıkılamaz bir hal aldığından şöyle demişlerdir: Rasûlullah (s.a) oğlu İbrahim'in öldüğü günü nasıl ağlayabilir. Halbuki o Allah'ın yarattıkları arasında Allah'tan en çok razı olan bir kimsedir. Diğer taraftan böyle bir arif nasıl olur da gülecek kadar rıza makamında ileri gidebilir. Ben Şeyhu'l-İslam İbn Teymiye'yi şöyle derken dinledim: Peygamberimizin gösterdiği yol böyle bir arifin gösterdiği yoldan daha mükemmel idi. Çünkü o ubudiyete hakkını vermişti. O bakımdan kalbinde hem Allah'ın hükmüne karşı rıza, hem de çocuğa karşı şefkat, merhamet ve rikkat bir anlamda bulunmuştu. Bundan ötürü Allah'a hamdetti, O'nun hükmüne razı oldu. Merhamet ve şefkatinden dolayı da ağladı. Şefkati onu ağlatırken, yüce Allah'a ubudiyeti ve Allah'a olan sevgisi ise kaderine rıza göstermeye ve hamdetmeye itmiştir. Sözü edilen bu arifin kalbi ise her iki hususu bir arada taşıyamamış ve onun batını her iki hali müşahede edecek kadar genişleyememiştir. Bundan dolayı rıza yoluyla ubudiyet onu şefkat ve merhamet yoluyla ubudiyet etmekten alıkoymuştur."

 


Facebook beğen
 
Kur.an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol