Kur'an ve Sünnet
   
 
  Kabirler Üzerinde Yapılmış Mescitlerde Namaz Kılmanın Mekruh Oluşu

Kabirler Üzerinde Yapılmış Mescitlerde Namaz Kılmanın Mekruh Oluşu

 

Daha önceki şüphelere cevap verme işlemini bitirdik­ten, değerli okuyucu kabirler üzerine mescit yapmanın ha­ram olduğu hükmünün, kıyamet gününe kadar kalacak de­ğişmez bir hüküm olduğunu anladıktan, haram oluşunun hikmetini açıklamayı tamamladıktan sonra sözü edilen hük­mün bir gereği olan başka bir meseleye geçmemiz iyi ola­caktır. Bu mesele, kabirler üzerine yapılmış bu mescitlerde namaz kılmanın hükmüdür.

Daha önce, kabirler üzerine mescit yapma yasağının, orada namaz kılmanın da yasaklanmasını gerektirdiğini belirtmiştik. Bunun sebebi şudur: Vasıtanın yasaklanması, gayenin yasaklanmasını haydi haydi gerektirir. Bundan şu sonuç çıkar: Bu mescitlerde namaz kılma da yasaklanmış­tır. Böyle bir yerdeki yasaklama, âlimlerce bilindiği üzere[1] amelin geçersiz olmasını gerektirir. İmam Ahmed ve başka­ları, oralarda namaz kılmanın geçersiz olacağım söylemiştir.

Fakat biz, meselenin detaylı bir şekilde ele alınmasının ge­rektiği görüşündeyiz. Böylece diyorum ki: [2]

 

Kabirlerin Üzerine Yapılmış Mescitlere Namaz Kas­tıyla Gitmek, Namazı Geçersiz Hale Getirir.

 

Söz konusu mescitlerde namaz kılanın iki durumu var­dır:

a- Avamdan birçoğunun ve havasın (üst seviyedekile-rin) azı m sanmayacak kadarının yaptığı gibi, kabirler ve onlardan bereket ve uğur istemek için, oralarda namaz kıl­maya gitmesi.

b- Kabri kastetmeden, tevafuken oralarda namaz kilması

Birinci durumda, böyle bir mescitte namaz kılmanın haram olduğunda hatta geçersiz olduğunda şüphe yoktur. Çünkü Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) kabirler üzerine mescit yapmayı  yasaklayıp  bunu yapanları  lanetlediğine göre, böyle yerlerde namaz kılmaya gitmenin yasaklanması haydi haydi söz konusudur. Buradaki yasaklama, biraz önce geçtiği üzere kılman namazın geçersiz olmasını da gerektirir.

Kabir için gidilmese bile, sözü edilen mescitlerde namaz kılmak mekruhtur.

İkinci durumda ise, böyle mescitlerde namaz kılma­nın geçersiz olacağı hükmü bana göre açık ve net değildir. Ancak mekruh olabilir. Çünkü bu durumda namazın geçersiz olduğunu söylemek için özel bir delile ihtiyaç vardır. Birinci durumda, namazın geçersiz olduğuna dayanak yaptığımız delilin, bu duruma çekilmesine imkan yoktur. Çünkü daha önceki durumda namazın geçersiz oluşu, ancak, kabir üzeri­ne mescit yapma yasağından dolayı doğrudur. Bu yasak ancak, binaya kasten gitmenin gerçekleşmesiyle düşünülebi­lir. O zaman, bu mescitte namaz kılmaya gitmek, o namazı geçersiz hale getirir görüşü doğru olur. Kasıtsız olarak böyle bir yerde kılman namazın geçersiz olduğunu söylemek için dayanak yapılabilecek bir yasak yoktur. Bunun öbürüyle öncelikli olmak şöyle dursun, doğru bir şekilde mukayese edilmesi mümkün değildir.

Belki bu, cumhurun (ilim adamlarının çoğunluğunun), namazın geçersiz olduğu değil de, mekruh olduğu görüşüne sahip olmalarının sebebidir. Bunu, konunun daha çok araştı­rılması gerektiğini ve namazın geçersiz olduğu görüşünün de muhtemel olduğunu itiraf ederek söylüyorum. Bu konuda bilgisi olan, lütfedip deliliyle birlikte açıklasın. Bundan dolayı ona teşekkür ederiz, Allah da ecrini verir.

Kabirler üzerine yapılmış mescitlerde namaz kılmanın mekruh olduğu, araştırmacının söyleyebileceği en hafif görüştür. Bunun da iki sebebi vardır:

1- Böyle yerlerde namaz kılmakta, kabirlerin üzerine yapılmış böyle mescitlerde ibadet etmeyi kastetmiş ve hala kastetmeye devam eden Yahudi ve Hristiyanlara benzeme söz konusudur.[3]

2- Böyle yerlerde namaz kılmak, oralarda gömülü ola­nı dinin koyduğu sınırın dışına çıkacak şekilde yüceltmeye sebep olur, o zaman, ihtiyaten ve böyle bir sonucu Önlemek için, bu tür bir namaz yasaklanır. Özellikle daha önce defa­larca belirtildiği üzere, kabirler üzerine yapılmış mescitler-deki mefsedeler (zararlar) dolayısıyla yasaklanır. Alimler, İlletlerin her biri hakkında açıklama yapmışlardır. Hanefî alimlerinden İbnu'I-Melek şöyle demiştir: 'Kabirlerin üzeri­ne mescit yapılması, oralarda namaz kılmada Yahudilere uyma söz konusu olduğu için yasaklanmıştır.1

Bunu şeyh Aliyyu'1-Kârî, el-Mirkât (I/470)'de naklet­miş ve onaylamıştır. İlerde geleceği üzere, Hanefîlerden ve başka mezheplerden olan, son dönem âlimleri de böyle de­mişlerdir.

Şeyhu'l-îslâm İbn Teymiyye de el-Kâidetu'l-Celîle, (sy. 22)'de şunlan söylemiştir:

'Bir yerin mescit yapılması, oranm beş vakit namaza ve diğer namazlara ayrılması demektir. Nitekim mescitler bunun için yapılır. Mescit haline getirilen yerde, yaratıklara değil ancak Yüce Allah'a ibadet etme ve O'na dua etme maksadı vardır. Bundan dolayı Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) yaratıkların kabirlerinin, mescitlerde gözetildiği gibi namaz kılma maksadının gözetileceği şeklide mescit haline getirilmesini haram kılmıştır. Bu tür mescitlere gelene, sade­ce Yüce Allah'a ibadet etmek kastıyla gelse bile (namaz kılmak) haramdır. Çünkü bu, kabir sahibi sebebiyle mescide gelmelerine, ona dua etmelerine, onun vesilesiyle ve onun yanında dua etmeyi kastetmelerine sebeptir. Bundan dolayı Rasûlüllâh (sallailahu aleyhi ve sellem) böyle bir yer, Allah'a ortak koşmaya götüren bir vasıta yapılmasın diye, sadece Allah'a ibadet edilen bir yer olarak edinilmesini bile yasak­lamıştır.

Çünkü yapılan iş bir kötülüğe götürüyor ve onda tercih edilmesini gerektiren bir kazanç bulunmuyorsa, yasak olan üç vakitte namazın yasaklandığı gibi yasaklanır.  Çünkü böyle bir namazda muhtemel bir kötülük söz konusudur. Bu da müşriklere benzemedir. Bu benzeme de şirke götürür. Ayrıca bu gibi vakitlerde, namaz kılma maksadında, tercihe şayan bir kazançta bulunmamaktadır. Çünkü nafile namaz kılmak, bunların dışındaki vakitlerde de mümkündür. Bun­dan dolayı âlimler sebepli namazlar[4] konusunda farklı kanaatlere sahiptirler. Birçoğu, bu vakitlerde namaz kılmayı caiz görmüştür. Âlimlerin bu konudaki iki görüşünden en belirgini budur. Çünkü yasak kötülüğe sebep olan vasıtayı önlemek içinse, tercihe şayan bir meseleden dolayı mubah olur. Sebepleri olan namazları bu vakitlerde kılmak gerekir. Bu namazlar o vakitlerde kılmmazsa, bunlardan dolayı elde edilecek de gider. İçerdikleri maslahat (karlı, kazançlı, iyi şey) dolayısıyla bu namazların kılınması mubah kılınmıştır. Sebebi olmayan namazların tam tersine, zira bu namazları bu vaktin dışında da kılmak mümkündür. Bu vakitte namaz kılmanın yasaklanmasıyla tercihe şayan bir maslahat kaybe­dilmiş olmaz. Ayrıca onda yasaklanmasını gerektiren bir zarar da bulunmaktadır.

Dinin bu vakitlerde namaz kılmayı yasaklamasına se­bep, şirke götüren yolu kapatmak olduğuna göre, böyle bir namazın, sonunda güneşe secde etmeye, ona dua edip ondan bir şeyler istemeye götürmemesi içindir. Nitekim güneş ay ve yıldızlara dua edenler ve onlardan isteyenler böyle yap­maktadırlar. Güneşe dua ve secde etmenin aslında haram olduğu bilinmektedir. Bunda yasaklanan namazdan daha büyük haram olan yıldızlara dua etme sonucunun ortaya çıkmaması gayesi vardır. İşte, Peygamberlerin ve salihlerin kabirlerini mescit haline getirmek yasaklandığına göre, ora­lara namaz kılmak maksadıyla gitmek de yasaklanmıştır. Ta ki bu, onlara dua etme sonucuna götürmesin. Çünkü onlara dua ve secde etmek, kabirlerini mescide çevirmekten daha büyük haramdır.'

Bilinmelidir ki böyle mescitlerde namaz kılmanın mekruh olması, ilim adamları arasında üzerinde ittifak edil­miş bir meseledir. Açıklaması daha önce geçti ve ilerde tekrar gelecektir. Onlar sadece böyle bir namazın geçersiz olup olmayacağında ihtilaf ettiler. Hanbelî mezhebinde orta­ya çıkan görüş, böyle bir namazın sahih olmayacağıdır. Muhakkik İbnu'l-Kayyım, daha önce de geçtiği üzere, bu konuda kesin bir ifade kullanmıştır. Yine Şeyhu'l-İslâm İbn Teynıiyye, İktidâu 's-Sırâti 'l-Mustakîm Muhâlefetu Ashâbi 7-Cahîm, (sy. 159)'da şöyle demiştir.

'Peygamber, salih, hükümdar ve başka kimselerin ka­birleri üzerine yapılmış bu mescitlerin, yıkılarak veya başka bir şeklide yok edilmesi gerekir. Bu, tanınmış ilim adamları arasında bir görüş ayrılığının olduğunu bilmediğim bir hu­sustur. Böyle bir yerde namaz kılmanın mekruh olduğun­da bir görüş ayrılığı olduğunu da bilmiyorum. Bize göre, mezhebin ağır basan görüşü, yasaklama, lanet ve diğer ha­disler sebebiyle böyle bir yerde namazın sahih olmadığıdır. Bu meselede, orada gömülü olanın bir şahıs olması ihtilaf konusu değildir. Ancak, mescit olmayan kabristan hakkında arkadaşlarımız farklı görüşlere sahiptirler. Acaba bunun sınırı üç kabir midir? Orada başka bir kabir olmasa bile, tek kabrin yanında bile namaz kılmak yasak mıdır? İki görüş vardır.'

Ben de derim ki: O, el-îhtiyârâtu'1-İlmiyye adlı eserin­de ikinci görüşü tercih etmiştir. O şöyle (sy. 25) demiştir: 'Ahmed ile arkadaşlarının çoğu arasında, bu konuda bir fark yoktur. Hatta onların sözlerinin, yorumlarının ve delil gös­termelerinin çoğu, kabirlerden birinin yanında namaz kılma­nın yasaklanmasını gerektirmektedir. Doğru olan da budur. Kabristan ise, ölülerin gömüldüğü her yerdir. Kabir toplulu­ğu demek değildir. Mezhebimize mensup âlimler şöyle de­mişlerdir: Kabirlerin etrafı da olsa, kabristan adı verilen hiçbir yerde namaz kılınmaz. Bu, böyle bir yasak, tek başına bulunan bir kabrin ve ona ekli olan avlusunda da namaz

kılmayı içine alır. Amidî ve başkalarının belirttiklerine göre, (mescidin) duvarıyla kabristan arasında engel bulunmadıkça, böyle bir yerde namaz kılmak caiz değildir. (Kastedilen, kıblesi kabre doğru olan mescittir) Bazıları bunun, Ahmed'in ifadesi olduğunu zikretmişlerdir,

Ebû Bekir Esrem şöyle demiştir: Ben, Ebû Abdulah'a yani Ahmed'e, kabristanda namaz kılmaya dair soru sorul­duğunu duydum. O, kabristanda namaz kılmanın mekruh olduğunu söyledi. Ona şöyle soruldu:  'Kabirler arasında bulunan mescitte namaz kılınır mı?' O da bunu mekruh gördü. Yine ona: 'Böyle bir mescitle kabirler arasında bir engel varsa' denildi. O da, böyle bir mescitte farz namazı kılmayı mekruh gördü, ama orada cenazeler için namaz kılınmasına ruhsat verdi.

Yine İmam Ahmed şöyle demiştir: 'Cenaze namazları hariç, kabirler arasındaki camide namaz kılınmaz. Çünkü cenaze namazlan için sünnet olan budur.'

Hafız İbn Recep, Fethu'I-BârFde şöyle demiştir: 'O, ashabın uygulamasına işaret etmektedir. İbnu'l-Munzir şöyle demiştir: İbn Ömer'in azatlısı Nâfî şunu anlattı: Biz Âişe ile Ummu Seleme'nin cenaze namazlarını Bakî'nin ortasında kıldık, O gün imam, Ebû Hureyre'ydi. İbn Ömer de, hazır bulunmuştu.[5]Bkz. el-Kevâkibu'd-Derârî, (65/81/1-2).

Birinci rivayette İmam Ahmed'in, sadece farz namazı belirtmekle yetinmesi, sünnet dışındakilerin caiz olduğunu

göstermez. Çünkü nafileleri evlerde kılmanın daha faziletli olduğu bilinen bir husustur. Bundan dolayı, nafileleri farz ile birlikte zikretmemiştir. İkinci rivayetteki 'Kabirler arasında­ki mescitte sadece cenaze namazlan kılınır' sözündeki genel ifade bunu desteklemektedir. İşte bu, bizim söylediğimizin delilidir.

Ahmed'in ifadesini, daha önce, Enes hakkında aktar­dığımız: 'O, kabirler arasında mescit yapılmasını mekruh görürdü' cümlesi de desteklemektedir.

Şu açıktır: Mescidin duvarı, mescit ile kabir arasında jVeterli bir engel değildir. Hatta belki bu görüş, kabirler ara­sında mescit yapmanın kesinlikle caiz olmadığını ifade eder. poğruya en yakın da budur. Çünkü şirkin kökünü kazımaya ;daha elverişlidir.

Daha sonra Şeyhu'l-İslâm İbn Teymiyye, el-İktida 'da Şöyle demiştir:

'ibrahim (aleyhi selam)'m kabri üzerindeki yapının her tarafı kapalıydı. Yaklaşık dört yüz yıllarına kadar, onun içine girilmiyordu. Denildiğine göre, halifelerle irtibatı olan ka­dınlardan birisi bunu rüyasında görmüş ve bundan dolayı o açılmıştır. Yine denildiğine göre: Hristiyanlar buraları ele geçirince orayı kazdılar. Sonraki fetihlerin arkasından burası mescit olarak bırakıldı. Hocalarımızdan faziletli olanlar, o yapının tümünde namaz kılmazlar, arkadaşlarına, Rasûlüllâh (sailallahu aleyhi ve sellem)'in emrine uymak ve ona isyandan sakınmak için, oralarda namaz kılmayı yasaklarlardı. Nite­kim bu, daha önce geçti.'

İşte onların hocaları geçmişte böyleydi. Günümüzdeki hocalarımız ise, bu şer'i hükümden habersizdirler. Birçoğu böyle mescitlere namaz kılma maksadıyla gidiyorlar. Ben küçükken, henüz sünneti öğrenmemişken, onlardan birisiyle birükte namaz kılmak için, Şeyh İbn Arabi'nin kabrine gi­derdim.  Bunun  haram  olduğunu  öğrenince,   bahsettiğim hocamla bu konuda çok tartışma yaptım. Sonunda Yüce Allah ona doğruyu gösterdi ve orada namaz kılmaktan vaz­geçti. Bunu bana itiraf eder ve doğruyu bulmasına sebep olduğum için bana teşekkür ederdi. Allah ona rahmet etsin ve bağışlasın.

Bizleri doğruya ileten Allah'a hanıd olsun. Allah bizi doğruya ulaştırmasaydı, biz kendimiz doğruyu bulamazdık. [6]

 

Kabre  Yönelmeden   Bile,  Onun   Üzerine  Yapılmış Mescitte Namaz Kılmak Mekruhtur.

 

Bilinmelidir ki, kabirlerin üzerine yapılmış mescitlerde namaz kılmak, kabir mescidin ister önünde, ister arkasında, ister sağında, ister solunda olsun, herhalukarda mekruhtur. Fakat namaz kabre doğru kılındığı taktirde, mekruhluk artar. Çünkü bu durumda namaz kılan kişi, böyle mescitlerde namaz kılmak ve kabre doğru namaz kılmak suretiyle, iki suç işlemiştir. Bu ister mescitte, ister mescit dışında olsun, daha   önce   geçtiği   üzere,   Rasûlüllâh   (sallallahu   aleyhi   ve se!lem)'den gelen sahih delille, kesinlikle yasaklanmıştır. [7]

 

İlim Adamlarının Bu Konudaki Görüşleri

 

Buhârî, Sahih'inde bu manaya şu sözüyle işaret etmiş­tir' 'Kabirler üzerine mescit yapmanın mekruh olduğu babı'. Ali b. Ebî Talib'in torunu olan Hasen b. Huseyn vefat etti­ğinde eşi, kocasının kabri üzerine, bir sene kadar kubbe (çadır) kurmuştu. Sonra bu kubbe kaldırıldı. O sırada onlar birisinin şöyle haykırdığını duydular: 'Düşün bak! Bunlar kaybettiklerini buldular mı?' Başkası da ona şöyle cevap verdi: 'Hayır, ümitlerini kestiler de, döndüler (vazgeçtiler).' Buhârî sonra, daha önce zikrettiğimiz bazı hadisleri nakletti. Şâfıî mezhebinden olan Hafız İbn Hacer, bunun şerhinde şunları söylemiştir:

'Bu rivayetin babla ilgisi şudur: Çadırda kalan kimse, namaz kılmadan edemez. Dolayısıyla kabrin yanında mescit edinmiş olur. Kabir, kıble tarafında olabilir. Bu durumda mekruhluk artar.'[8]

Hanefî   mezhebinden   olan   Aynî, (VI/149)'da bunun benzerini söylemiştir.

Hanefî mezhebinden olan Şeyh, Muhakkik Muhammed Yahya Kandehlevî de ei-Kevkebu 'd-Durri ala Cami 7 't-Tirmizî adlı eseri (sy. 153)'te şunları söylemekte­dir:

'Kabirler üzerine mescit yapmada, Yahudilere ve onla-;nn Peygamber ve ileri gelenlerinin kabirleri üzerine mescit yapmalarına benzeme söz konusu olduğundan, öleni yücelt­mede bulunma ve putlara tapanlara benzeme olduğundan dolayı mekruhtur. Kabir kıble tarafındaysa, mekruhluğu sağda ya da solda bulunmasından daha fazladır. Kabir, na­maz kılanın arkasında kalıyorsa, mekruhluğu daha hafiftir, ama mekruhluktan kurtulamaz.'

Hanefîlerin kitaplarından Şir'atu'l-îslâm'da (sy. 569) şu ifade vardır: 'Kabrin üzerine, içinde namaz kılınacak bir mescit yapılması mekruhtur.'

Bu ifade kesin olarak daha önce zikrettiğimiz âlimlerin sözlerini teyit etmektedir. Buna yakın ifadeler daha Önce İmam Muhammed'den de (Allah rahmet eylesin) nakledildi.

Bu nakillerde ister kabre doğru olsun, ister olmasın, kabirler üzerine yapılmış mescitlerde namaz kılmanın kesin­likle mekruh olduğu görüşümüzü destekleyen ifadeler var­dır. Bu meseleyle, üzerinde mescit bulunmayan kabre doğru namaz kılma meselesini birbirinden ayırt etmek gerekir. Bu şeklide, kabre yönelme olduğunda, mekruhluk gerçekleşir. Halbuki bazı âlimler, bu şeklide de kabre yönelme şartını koşmamışlar, kayıtsız şartsız kabrin etrafında namaz kılın­mayacağım söylemişlerdir. Nitekim, az önce Hanbelîlerden nakledilen görüşlerde böyledir. Benzeri bir ifade de Tahâvi'nin, Hanefî kitaplarından olan Meraki 'l-Felâh'a vazdığı haşiyede (sy. 208) yer almaktadır. Seddu'z-Zerâi rkötülüğe giden yolların kapatılması) ilkesine en uygun olan da budur. Çünkü Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: '... Kim şüpheli hallerden sakınırsa, kendi dini, şeref ve haysiyeti için kötülükten uzak durmuş olur. Şüpheli durumlara düşen ise, haramın içine düşer. Mese­la, otlanma yasağı olan koruluk etrafında sürüsünü otla­tan çobanın yasak bölgeye girme ihtimalinin yüksek olduğu gibi.[9]

 

Daha Önceki Hüküm, Peygamber Mescidi Dışında Bütün Mescitleri İçine Alır

 

Bilinmelidir ki; daha önceki hüküm, delillerin genel olması sebebiyle[10] büyük küçük, eski yeni bütün mescitleri içine almaktadır. Bundan, Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)'in mübarek mescidi dışında, içinde kabir bulunan şunları buyurmuştur: 'Benim mescidimde kılınan bir na­maz, Mescidi Haram müstesna, diğer mescitlerde kılınan bin namazdan hayırlıdır. (Mescidi Haram daha faziletli­dir).[11]

*Benim evimle"[12]minberimin arası, cennet bahçele­rinden bir bahçedir.'[13]

onun geçersiz olduğunu ortaya koyan hususlardan birisi de Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)'den Beytu 'l-Makdis'te kılınan namazın faziletine dair sahih olarak gelen rivayetlerde belirtilen en yüksek miktarın bin namaza bedel olduğudur. Bunu İbn Mâce, (I, 429-430) ile Ahmed, (VI, 463) ceyyid bir senedle rivayet etmişlerdir. Geçersiz olduğunu söyledi­ğimiz rivayet ise, kırk bin namaza bedel olduğunu bildirmektedir. Daha sonra bu rivayetin senedinin ceyyid olmadığını anladım. Onda sahih olmasına leke getiren bir illet vardır. Her ne kadar daha önce bunun sahih olduğunu belirtmiş isem de ve benîm bu hususta bir 5e-lef m (hadise sahih diyen birisi) olmuş olsa dahi, bu illeti Zaifu Ebî Dâvud, Babu 's-Sürci fil MesâcicPde açıkladım. Evet, Beytu 'l-Makdis"'de kılınan namazın Peygamber mescidinde kılınan namazın dörtte biri değerinde olduğuna dair sahih rivayet vardır. Bunu Beyhakî de rivayet etmiştir. Böylece Sevrî'den gelen rivayet açıkça görüldüğü üzere haydi haydi geçersizdir.

Bundan başka faziletleri de vardır. Eğer orada namaz kılmak mekruhtur denilse, o zaman Peygamber (saliallahu aleyhi ve sellem)'in mescidinin diğer mescitlerle bir tutulduğu anlamı ortaya çıkar ve bu faziletler ondan kaldırılmış olur. Böyle bir şey ise, açıkça, anlaşılacağı üzere caiz değildir. Biz bu manayı İbn Teymiyye'nin daha önce naklettiğimiz, yasaklanan vakitlerde sebepli namazları kılmanın mubah oluşunu açıklarken söylediği sözlerden çıkardık. Bu vakit­lerde sebepli namaz kılmanın mubah kılınma sebebi, men edildiklerinde bu namazların vakti geçeceğinden faziletlerini telâfi etmeye imkan bulunmayacak şekilde kaybedilmeleri­dir. Aynı şey Peygamber (saliallahu aleyhi ve sellem) mescidinde namaz    kılmak    için    de    söylenir.    Daha    sonra    İbn Teymiyye'nin bunu açıkça ifade ettiğini gördüm. O el-Cevâbu'l-Bâhirfi Zevri'l-MekâbirU[14] adlı kitapta (sy. 22/1-2) şunlan söylemiştir:

'Kabirler üzerine yapılmış mescitlerde namaz kılmak kayıtsız şartsız yasaklanmıştır. Peygamber (saliallahu aleyhi ve sellem) mescidi böyle değildir. Çünkü orada kılınan bir na­maz bin namaza bedeldir. O, takva esası üzere kurulmuştur. O mescide, peygamberin hayatında ve Hulefâi Raşidin'in hayatlarında -defnedildiği hücre ona katılmadan önce de-saygı duyuluyordu. Onun kabri sahabe dönemi sona erdikten sonra mescide katılmıştır.' Daha sonra şunlan söylemiştir. (67/a-69/b):

'Peygamber mescidi, defnedildiği hücre ona katılma­dan önce faziletliydi. Mescidin fazileti, Peygamber (saliallahu aleyhi ve sellem) kendisinin ve müminleri, onu, kıyamet günü­ne kadar Allah nzası için namaz kılmak üzere inşâ etmesin­den ileri gelmektedir. Bu maksatla yapılması onu faziletli hale getirmiştir. Kendisi şöyle demiştir: 'Benim bu mesci­dimde kılınan bir namaz, onun dışındaki mescitlerde kılman bin namazdan hayırlıdır. Yalnız Mescidi Haram müstesnadır.'[15]

Başka bir hadiste de şöyle buyurmuştur: 'Yolculuk maksadıyla yükler ancak üç mescide gitmek için vuru­lur: Mescidi Haram, Mescidi Aksa ve benim bu mescidime.

[16] Bu fazilet, Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) mes­cidi için, Peygamberin defnedildiği hücre ona katılmadan önce de vardı. Dolayısıyla hücrenin ona katılmasından sonra mescidin öncesinden daha faziletli olduğunu zannetmek caiz değildir. Aslında hücreyi mescide katanların maksadı, sırf bu değildi. Onlar Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) eşlerinin odalarını katmak suretiyle mescidi genişletmek istediler. Mecburen Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)'in gömüldüğü hücre de mescide katılmış oldu. Bununla birlikte Seleften bunu mekruh görenler de olmuştur.''[17]

Daha sonra da (sy. 55/a-b)'de şöyle demiştir:

'Her  kim   kabrin   katılmasından   Önce;   Peygamber (saUallahu aleyhi ve sellem) Muhacir ve Ensar'm namaz kıldığı dönemlerde mescidin bir fazileti olmadığına, bu faziletin ancak Velid b. Abdulmelik'in halifeliği zamanında odayı mescide katması  sonucu ortaya çıktığına inanırsa, bunu ancak aşın cahil veya kâfir birisi söyleyebilir. Böyle birisi Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)'den gelenleri yalanlayan birisidir ve  öldürülmeye  layıktır.   Sahabeler,  Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) mescidinde, o hayattayken ettikleri gibi dua ediyorlardı. Onun sağlığında onlara öğrettiğinin dışında onlar için yeni bir şeriat ortaya çıkmadı, Hatta Pey­gamber (sallallahu aleyhi ve sellem) onlara kabrini, bir bayram yerine çevirmelerini yahut başkasının kabrini, içinde Allah için namaz kılacakları bir mescide çevirmelerini yasaklamış­tır. Böylece şirke götüren yolları kapatmak istemiştir. Yüce Allah ona ve ailesine sâlat ve selâm etsin. Ümmeti adına bir peygambere verdiğinin en üstününü ona versin. Çünkü o risaleti tebliğ etmiş, emaneti yerine getirmiş, ümmete nasihat etmiş, Allah yolunda hakkıyla cihad etmiş ve Rabbine kavu­şuncaya kadar Allah'a kulluk etmiştir.'

Bunlar, kitapçığı yazarken Yüce Allah'ın başarısını ih­san ettiği son ifadelerdir. Nimetiyle salih (iyi) amellerin tamama erdiği, ve güzel şeylerin devam ettiği Allah'a hamd olsun.

Allah'ım! Sen her türlü eksiklikten münezzehsin, hamd sanadır. Senden başka hiçbir ilâh olmadığına şehadet ederim. Senden mağfiret diler, sana tevbe ederiz. Allah, efendimiz ümmî peygamber Muhammed'e, onun ailesine ve ashabına sâlat ve selâm etsin.

Duamızın sonu, âlemlerin Rabbi olan Allah'a hamd olsun, sözleridir. [18]

 

KAYNAKLAR:

1 - a. Kur'ân-ı Kerim: b. Tefsir:

2- Muhammed b. Cerîr et-Taberî (224-310), Câmiu'l-Beyân fi Tefsiri'l-Kur'ân, Dâru'l-Maarif.

3- İbnu'l-Cevzî (510-597), Zâ^/wVfos/>, el-MektebuM-İslâmî baskısı.

4- Fahreddin er-Râzî Muhammed b. Ömer (544-606), Mefâtîhu'l-Ğayb, el-Hayriyye, 1308 baskısı.

5-Muhammed b. Ahmed el-Ensarî el-Kurtubî, (...-671), el-Cdmiu li Ahkâmı 'l-Kur 'ân, Dâru'l-Kutubi'l-Mısrıyye 1369.

6-İsmail b.  Kesir (701-774), Tefsiru'l-Kur'âni'l-Azîm,  Mustafa Mu­hammed baskısı 1356.

7-Abdurrahman  b.  Kemahı'd-Din  es-Suyûtî (849-911),  ed-Durru'l-Mensûr, el-Meymeniyye 1314 baskısı.

8-Mahmud b. Abdillah Şihabu'd-Din el-ÂIûsî (1217-1270), Ruhû'l-Meânl.

c. Hadis:

9- İbrahim b. Tahmân (...168), Meşîhct, el yazması.

10-Mâlik b. Enes (93-179), Muvatta, Darû İhyai'l-Kutubi'l-Arabiyye 1343 baskısı.

H-Abdullah b. el-Mübarek (118-181), ez-Zühd,  el yazması, sonra basıldı.

12-Süleyman   b.   Dâvud   et-Tayâlisî   (124-204),   -Şeyh   Ahmed   el-Benna'nın tertibiyle- Müsned, el-Muniriyye 1372 baskısı.

13- Muhammed b. el-Hasen eş-Şeybânî (131-189), et-Âsâr Hind baskısı.

14- Abdurrezzâk b. Hemmam (126-211), el-Musannef,  el-MektebuM-İslâmî baskısı.

15- Abdullah b. ez-Zubeyr el-Humeydî (...-219), el-Müsned, Hind baskı­sı.

160

Tahzîru 's-Sâcit min İttihâzi 'l-Kubûrî Mesâcid

16-İbn Ebî Şeybe Abdullah b. Muhammed (...-235), el-Musannef, el yazması ancak dördüncü cilt Hindistan baskısı.

17- Ebû Ubeyd ei-Kasim b. Sellânı (150-224), el-Emval, Mısır baskısı.

18- Ahmed b. Hanbel (164-241), el-Müsned, el-Matbaatu'1-Meymeniyye 1313 baskısı ve el-Mektebu'l-İslâmî tıpkı basımı ile Matbaatu'l-Mearif 1365 baskısı.

19- Kadı İsmail b. İshak (179-282), Faeffu's-Salâti ale 'n-Nebî (sallallahu aleyhi ve sellem), el yazması, daha sonra müellifin tahkik ve tahrici ile el-Mektebu'l-îslâmî'de basıldı.

20-Abdullah b, Abdurrahman ed-Dârimî (181-255), es-Sünen, Dımaşk 1349 İtidal matbaası.

21-Muhammed b. İsmail el-Buhârî (194-256), el-Camiû's-Sahih ile birlikte Fethu 'l-Bârî, Mısır 1348 Behiyye matbaası.

22- Muhammed b. İsmail el-Buhârî, et-Tarihu's-Sağîr, Hind baskısı.

23- Ebû Dâvud,  Süleyman  b.  el-Eş'as (202-275),  es-Sünen,   Taziye matbaası 1348 baskısı.

24-Müslim b. el-Haccac (204-261), es-Sahih, Muhammed Ali Subayh baskısı.

25- İbn Mâce Muhammed b. Yezid (209-273) es-Sünen, el-Matbaatu't-Teziye, 1349 baskısı.

26-Tirmizî, Muhammed b. İsa (209-279), es-Sünen, -Tuhfetu'l-Ahvezî île birlikte- Hİnd 1352 baskısı.

27- Muhammed b. İshak es-Serrâc (216-313) el-Müsned, el yazması.

28- Muhammed b. İshâk b. Huzeyme (223-311), Hadîsu Ali b. Hucr, el yazması.

28/a- Muhammed b. İshâk b. Huzeyme, es-Sahih, el-Mektebu'l-İslâmî baskısı.

29-Ahmed b. Şuayb en-Nesâî (225-303), es-Sünenu 's-Suğrâ,  Mısır, Meymeniyye 1312.

30-el-Mufaddal b. Muhammed el-Cundî (...-308), Fedâilu'l-Medine, el yazması.

birleri İbadethane Haline Getirmenin Sakıncası

161

3l%Ebû Ya'la el-Musilî (...-307), el-Müsned, el-Mektebu'l-îslâmî'deki

ya*ma kopyası.

32* Ebû Avâne Yakub b. İshâk (...-316) es-Sahih, Haydarabad, Dekken

l362Darû'|-Mearif baskısı.

^- Ebû'l-Kasım el-Beğavî (214-317),  Min Hadisi Hudbe b.  Halid,

^4-Ahmed b. Muhammed et-Tahâvî (239-321), Şerhu Meânî'l-Âsâr,

Hitıd 1300.

35* Ahmed b. Muhammed et-Tahâvî (239-321), Müskilu'l- Âsâr, Hind

■333 baskısı.

36-Süleyman b. Ahmed et-Taberânî (260-360), el-Mu'cemu'l-Kebir,

37- Ahmed    b.    Süleyman    et-Taberânî,    el-Mu 'cemu 'l-Evsat,    -el-Mu 'cemu's-Sağîr ile birlikte el-Heysemî'nin tertibi ile- yazma.

38-Süleyman  b.  Ahmed  et-Taberânî,  el-Mu'cemu's-Sağîr,   el-Ensarî

baskısı.

39- İbn Hİbban (...-354), es-Sahih-Mevâridu 'z-Zam 'ân, Mısır baskısı.

40-Muhammed b.  Abdillah er-Rıb'î (...-379),   Vasâye'l-Ulema inde Hudûri 'l-Mevt, Yazma.

41- Yusuf b. Ömer el-Kavvâs (300-386), Hadis, yazma.

42-el-Muhlis Muhammed b. Abdurrahman Ebû Tahir (305-393), el-Muhlisiyyât, el yazma.

43- İbn Mende Muhammed b. İshak (316-395), Kitâbu'l-İman, yazma.

44-İbn Mende Muhammed b. İshak (316-395), et-Tevhid ve Marifetli Sıfatillahi Teâld, yazma.

45- Ebû Muhammed b. Şeybân el-Adl (?-?), el-Fevâid, yazma.

46-el-Hâkiın Muhammed b. Abdullah (321-405), el-Müstedrek, Hindis­tan 1340.

47- Ebûl-Hasen el-Kazvînî Ali b. Ömer (360-442), el-Emâlî, yazma.

48- Ebû'l-Hasen er-Rıb'î Ali b. Muhammed (...-444), Fedailu'ş-Şam ve Dımaşk, Terakki matbaası  1950 baskısı (sonlarında birisinde, benim

162

Tahzîru s-Sâcit inin İttihâzı 'I-Kubûri Mesâcid

yaptığım hadislerinin tahrici İle ilgili olmak üzere bazı ekler de vardır. Daha sonra bunlar bağımsız olarak el-Mekîebu'1-İslâmî'de basılmıştır.)

49-el-Beyhakî Ahmed  b.   el-Huseyn  (384-458),   es-Sünenu'l-Kübrâ, Hindistan 1352.

50-Muhammed b. Ahmed b. İbrahim Ebû Abdullah er-Râzî (H. 5. asır ortalarında yaşamıştır.i20), Meşihat, yazma.

51-el-Beğavî   el-Huseyn   b.   Mes'ud   (...-516),   Şerhu's-Siinne,   et-Mektebu'l-İslâmî baskısı.

52- Abdu'1-Ğani b. Abdi'l-Vâhid el-Makdisî (541-600), Zikru '/-İslâm, el yazması.

53-ed-Dîya el-Makdisî Muhammed b.  Abdu'l-Vâhid (569-643),  el-Ahadtysu 'l-Muhtare, yazma.

54-el-Münzirî Abdu'1-Azîm b. Abdi'l-Kavî (581-656), et-Terğîb ve't-Terhîb, Mısır el-Müniriyye baskısı.

55-Yahya b. Şeref en-Nevevî j[631-676), Şerhu Sahihi Müslim, Mısır baskısı.

56- İbn Recep el-Hanbefî Abdurrahman b. Ahmed (706-795), Fethu 7-Bârifi Şerhi 'l-Buhârî, yazma.

57-Ali b. Huseyn b. Urve el-Hanbelî (758-837), el-Kevâkibu'd-Der arifi Tertibi Miisnedi '/-İmam Ahmed alâ Ebvâbi 'l-Buhârî, yazma.

58- İbn Hacer Ahmed b. Ali el-Askalânî (773-852), Fethu 'l-Bâri fi Şerhi'l-Buhârî, el-Behiyye matbaası.

59- Abdurrahman b. Kemaluddin es-Suyûtî (849-911), el-Câmiu 's-Sağîr, 'üzerinde el-Münâvî şerhi ile- Mustafa Muhammed 1356.

59/1- Suyûtî (849-91 ), el-Câmiu 1-Kebir, yazma.

60- Suyûtî (849-911), Tenvîru '1-Havâlik Şerhu Muvatta Mâlik, el-Haiebî

1343.

po Bunu sözü geçen Meşihat eserinden çıkarmaktayız, ayrıca onun, Tarihu Bağdad, (I, 269)'da muhtasar bir biyografisi vardır. Vefat yılını sözkonusu etmemektedir. Ondan (yani Hatip Bağdadi'den) sonra yaşa­mış olma ihtimalide vardır.

Kabilleri İbadethane Halim Getirmenin Sakıncası

163

61- Aliyyu'1-Kârî    b.    Sultan    (...-1014),    Mirkatu'l-Mefâtîh    Şerhu Mişkâti'l-Mesâbîh, el-Meymeniyye 1309.

62- el-Münâvî Abdu'r-Raûf b. Tâci'l-Arifîyn (952-1031), Feyzu'l-Kâdir Şerhu 'l-Camii 's-Sağîr, Mustafa Muhammed baskısı.

63-Muhammed b. İsmail el-Emir es-San'ânî (1059-1182), Subulu's-Selâm Şerhu Buluği'l-Meram, Sâbîh (veya Subeyh) baskısı.

64-Muhammed b. Ali eş-Şevkânî (1172-1250), Neylu'l-Evtar Şerhu Munteka'l-Ahbâr, el-Halebî 1347.

65- Muhammed Yahya el-Kândehlevî (çağdaş), el-Kevkebu'd-Durri alâ Camii 't-Tirmizî, Hindistan baskısı.

66- el-Albânî, el-Ahadisu 'z-Zaife ve 'l-Mevdua ve Eseruhâ es-Seyyiufi 7-Umme, Birinci cilt el-Mektebu'l-İslâmî baskısı; el-Ahadîsu's-Sahiha, I. ve II. ciltler el-Mektebu'l-İslâmî baskısı.

67- er-Ravdıı'n-Nadîr fi   Tertibi Mûcemi't-Taberânî es-Sağîr,   henüz basılmadı.

68- Haccetu 7- Veda, henüz tamamlanmadı.

69-Sahihu'l-Camii's-Sagîr ve Ziyâdetuhu, I ve II. ciltleri el-Mektebu'l-İslâmî baskısı.

70-Zaîfu'l-Camîi's-Sağîr ve Ziyâdetuhu, I ve II. ciltleri el-Mektebu'l-İslâmî baskısı.

71- Zaîfu Sünen-i Ebî Dâvud, Allah'a şükür tamamlandı.

72- Sahih-u Sünen-i Ebî Dâvud, Allah'a şükür tamamlandı.

73- İrvâu 'l-Galîl fi Tahrici Ehadîsi MenarVs-Sebil, el-Mektebu'l-İslâmî baskısı.

74- Salâttı't'Teravîh, Dımaşk Terakki baskısı.

75-  Tahricu'l-Mişkât, el-Mektebu'l-İslâmî baskısı. d. Fıkıh ve Hadis Usulü:

76-Muhammed b. İdris eş-Şâfîi (150-204), er-Risâle, Ahmed Muham­med Şâkir'İn tahkiki ile.

77-Muhammed b. İdris eş-Şâfîi (150-204), Cimâıı'l-İlm, Ahmed Mu­hammed Şakir'in tahkiki ile.

mın Ittihâzn-Kubûrî Mesâcid

78-İbn  Hazm Ali b. Ahmed (384-456), el-İhkâm fi Usûli'l-Ahkâm, Matbaatu's-Saade 1345.

79- Ahmed Mulıammed Şakir, (...-1377), el-Bâisu 'l-Hasis Şerhu İhtisâri Ulûmi'l-Hadh, II. Baskı.

80-Muhammed   b.   İdris   eş-Şafîî   (150-204),   el-Vm,   Bûlâk   1321 (müctehid)

81- İbrahim b. Ali b. İshak eş-Şirâzî (293-476) el-Mühezzeb ve cerhi el-Mecmû ileride de gelecektir. (Şafiî)

82- Muhammed b. Ebî Bekir İmamzade (...-573), Şir'atu'l-İslâm şerhi ile birlikte, İstanbul 1326 (Hanefî)

83- Yahya b. Şeref en-Nevevî (631-676), el-Mecmû Şerhu 'l-Mühezzeb, Münir Aga ed-Dımaşkî baskısı (Şafiî)

84-Yahya b. Şeref en-Nevevî (631-676), Menâsiku'I-Hac, yazma (Şafiî)

85-Ahmed   b.   Abdu'I-Halim   İbn   Teymiyye   (661-728),   el-Fetâvâ, Matbaatu'I-Kurdî (bağımsız)

86-Ahmed b. Abdu'I-Halim îbn Teymiyye (661-728), el-thtiyârâtu'l-İlmiyye, Fetâvâ'lan ile birlikte yapılmış baskısı (bağımsız)

87-Ahmed b.  Abdu'I-Halim İbn Teymiyye (661-728),  el-Kâidetu'l-Celîlefi't-Tevessülive'l-Vesile, el-Mektebu'l-îsIâmî baskısı.

88-Ahmed b.  Abdu'I-Halim  fbn Teymiyye (661-728), ei-Cevâbu'l-Bahir fi Zevri 'I-Mekâbir, Yazma ve basılı nüshaları.

89- İbnu'I'Kayyım   Muhammed   b.   Ebî   Bekir  (691-751),   İ'lûmu'l-MuvakkünanRabbi'l-Alemîn, Matbaatu'l-Kürdî(bağımsız).

90- Mansur b. Yunus b. İdris el-Behûtî (1000-1051), Şerhu Münteha'l-İrâdâu Matbaatu Ensarî's-Sünne (Hanbelî)

91-İbn Âbidîn Muhammed b. Emîn (1151-1203), el-Haşiyetu ale'd-Durri'l-Muhtar, İstanbul baskısı (Hanefî)

92- Ahmed et-Tahtâvî (...-1231), el-Haşiyetu ala Meraki 1-Felâh, Matbu (Hanefî)

Kabirleri İbadethane Haline Getirmenin Sakıncası

165

93-Muhammed   b.   Ali   eş-Şevkânî   (1172-1250),   Şerhu's-Sudûr fi

Tahrimi Refi'î-Kubûr -el-Mecmualu'l-Müniriyye arasında- Münir ed-Dımaşkî baskısı (bağımsız)

94-Süleyman b. Abdullah b. Muhammed b. Abdu'l-Vehhab (?-?), el-Mukni Haşiyesi, Kahire Selefıyye baskısı.

95-Müellif, es-Semeru'l-Müstetabfı Fıkhi's-Sünnetî ve'l-Kitâp, tamam­lanmadı.

96-Tenıâmu'l-lvfinne fı'l-Tâliki alâ Fıkhi's-Sünne,  Seyyid Sabık, el-MektebuM-îslâmî'de basılmakta.

97- Âhkamıt 'l-Cenâiz ve Bid'auhâ, el-Mektebu'1-İslâmî baskısı.

f. Lügat:

98- İbrahim b. İshak el-Harbî (198-285), Garîbu'l-Hadis, Yazma.

99- İbnu'I-Esir  el-Mübarek  b.  Muhammed  (544-606),   en-Nihâye fi Garibi 'l-Hadisi ve 'I-Eser, Mısır 1311.

100-îbn Manzûr Muhammed b. Mukrem (630-711), Lisanu'î-Arab, Beyrut 1955.

g. Siyer, Teracim (Biyografi) ve Tarih:

101-İbnHişam Abdulmelik(...-213), Muhtasaru's-Sîre, Matbu.

102- el-Ezrakî Muhammed b. Abdullah (...-223), Ahbaru Mekke, Avrupa baskısı.

103- İbn S'ad Muhammed (168-230), el-Tabakâtu'l-Kübrâ, Beyrut.

104- Müslim b. el-Haccac (204-261), el-Kunâ, yazma.

105- Ebû Zur'a Abdurrahman b. Amr (...-281), et-Tarih, tıpkı basım.

106-îbn Cerîr Muhammed et-Taberî (224-310), et-Tarih, el-İstikâme

1257.

107-ed-Dûlâbî Muhammed b. Ahmed (224-310), el-Kunâ ve'l-Esmâ,

Hindistan.

108-İbn Ebî Hatim Abdurrahman b. Muhammed (240-327), el-Cerhe ve't-Tadil, Darû'l-Maarif Hindistan.

109- İbn Hibban Muhammed (...-354), Kitâbu's-Sikât, yazma.

166

Tahzîru 's-Sâcit min İttihâzı 't-Kubûrî Mesâcid

110- es-Sehmi Hamza b. Yusuf (...-327), Tarihu Ciircan, Hindistan.

111-Ebû Nuaym  Ahmed b. Abdullah (336-430), Ahbaru Asbahân, Avrupa baskısı.

112-Ebû Nuaym Ahmed b. Abdullah (336-430), Hilyetu'l-Evliyâ ve Tabakâtu'UAsfiyâ, Mısır J349.

113- İbn Abdilberr Yusuf b. Abdullah (368-463), el-tstîâb, Matbu.

114-et-Tûsî Muhammed b. el-Hasen b. Ali (385-460), el-Fihrist fi Ricali 'ş-Şia, Necef 1356.

115-eI-Hatib el-Bagdâdî Ahmed  b.  Ali (292-463),   Tarihti Bağdâd, Matbaatu's-Saade 1349.

116- İbn Asâkir Ali b. el-Hasen (499-571), Tarihu Dımaşk, Yazma olup Dimaşk'ta onun iki cildi basılmıştır.

117-ez-Zehebî Muhammed b. Ahmed (673-748),  Tezkiretu'l-Huffaz, Hindistan.

118- İbn Kesir İsmail b. Ömer (701 -774), el-Bidâye ve 'n-Nihâye.

119- İbnu'I-Kayyim Muhammed b. Ebî Bekir (691-751), Zâdu'l-Meâdfi HedyiHayri'l-İbâd, Ali Subayh 1353.

120- İbn Hacer Ahmed b. Ali el-Askalânî (773-852), el-İsabefı Temyizi Esmai's-Sahâbe, Mustafa Muhammed 1358.

121-Ayni müellif, Tâcilu'l-Menfea bi Zevâidi Ricali'l-Erbaa, Hindistan 13J4.

122-Aynı müellif, Takrtbu't-Tehzîb, Dehli 1320. 123- Aynı müellif, Tehzîbu't-Tehzîb, Hindistan.

I24-es-Semhudî AH b. Abdullah el-Hasenî (...-991), Vefâu'l-Vefa bi Ahhari Dâri'l-Mustafâ, Matbu.

125- Refik Bek el-Azîm (1272-1343), Eşharu Meşahiri Uzamâi'l-İslâm, Matbu.

h. Mev'iza.veÂdâb:

126-İbnu'l-Kayyım   Muhammed  b.   Ebî Bekir (691-751),  İgâsetu'l-i    Leh/ân miti Mekâyidi 'ş-Şeytan, Mısır.

1

I

Kabirleri İbadethane Haline Getirmenin Sakıncası

167

127-el-Heytemî Ahmed b. Hacer (909-974), ez-Zevâciru fi'n-Nehyi an İktirâfi'l-Kebâir, el-Ezheriyye 1235.

128- Müellif, Âdâbıı 'z-Zifâffi's-Sünneti'l-Mutahhara, İkinci baskı 1376. i. Reddiyeler:

129-İbn Teymiyye Ahmed b.  Abdu'l-Halim (661-728), Minhâcu's-Sünne, Bûlâk.

130-Muhammed  b,  Abdu'l-Hâdi  (704-744),  es-Sârimu'l-Munkî fi'r-Reddi ale's-Sıtbkî, matbu.

131- Abdullah b. el-Habeşî (çağdaş), et-Taakkubu 'l-Hâsis alâ Mentaane fi mâ Sahha Mine'l-Hadis, Tarakki 1375.

132- Müellif, er-Reddu ale't-Taakkubi'l-Hasîs, Terakki 1377. i. Yeni İsla mî İncelemeler:

133-  Muhammed Zahid el-Kevserî (...-1371), Makalatihi, Matbu.

134- Muhammed    Sultan    el-Ma'sûmî    (çağdaş),    el-Muşâhadâtu 7-Masumiyye inde Kabri Hayri'l-Beriyye, Matbu.

135-Muhammed b. Muhammed Muhaymir (çağdaş), el-Kavlu'l-Mubîn, Matbu.

136- Muhammed AbduM-Azîm ez-Zerkâvî (çağdaş), Ebhâsunfi Tarihi'l-Mileli ve 'n~Nihal, Matbu.

137-Muhammed   el-Gazâlî   (çağdaş),   Leyse   mine'l-İslâm,   Darû'l-Kitâbi'l-Arabi.

138-Abdurrahman el-Vekil (çağdaş), Da'vetu'l-Hak, Mısır Ensaru's-Sünne Matbaası.

k. Edebiyat ve Dergiler:

; 139-Ahmed el-İskenderânî ve Mustafa Anânî (çağdaş), el-Vasit fi'l-Edebi'l-Arabi, Matbu.

140- el-Ezher dergisi.

141- Dımaşk, Mecelletu'l-Mucemma el-İlmi el-Arabi.

142- Mısır, Mecelletu'l-Mucemma el-İlmi el-Arabi

143- el-Muhtar dergisi.

168

Tahzîru 's-Sâcit min İttihâzı 'İ-Kubûrî Mesâcid

m. Diğerleri:

144-Muhsin el-Emin el-Âmilî eş-Şîi (1282-1372), Keşfu'l-îrüyâb an Etbâiİbn Abdi'l-Vehhâb, Matbu.

145- Ahmed es-Sıddîk el-Gumârî (çağdaş), Îhyâu'l-Makbûr min Edilleti Binâi 'l-Mesacidi ve 'l-Kubabi ale 'l-Kubûr, Matbu.

146-Mahmud     Ebû     Reyye Muhammediyye! Matbu.

(çağdaş),     Advâun     ale 's-Sünneti'l-

 



[1] Ben de derim ki: Bu mescitlerde namaz kılmak, bizatihi yasaktır. Bundan dolayı âlimler, yasağın ibadete Özgü bir manaya ait olup onu geçersiz hale getirmesiyle ona özgü olmayıp onu geçersiz hale getirme­mesini birbirinden ayırırlar. Bu önemli meselenin açıklaması ve onunla ilgili örnekler için, Hafız ve Fakih İbn Recep Hanbelrnin, Câmi'u'l-Ulüm ve 'l-Hikem, adlı kitabı (sy. 43)'e bakınız.

[2] Muhammed Nasiruddin Albani, İslam’da Kabirciliğin Sakıncaları, Hadis Yayınları: 137-138.

[3] el-Mıthtar dergisi. Mayıs 1958 sayısında 'Eski Kutsal Şehir Vatikan başlıklı bir makale okudum. Makalenin yazarı Ronald Carlos Bitty, bu şehirdeki Petrus kilisesini (sy. 40) şöyle tarif ediyor:          

[4] Ben de derim ki: Sebepli namazlardan maksat, iki rekatiı tahiyyetu'l-mescit, abdestin sünneti ve benzeri namazlardır.

[5] Bu rivayeti, Abdurrezzâk, Musannef, (1/407/1594)'te Nâfî'den sahih bir senedle rivayet etmiştir.

[6] Muhammed Nasiruddin Albani, İslam’da Kabirciliğin Sakıncaları, Hadis Yayınları: 138-146.

[7] Muhammed Nasiruddin Albani, İslam’da Kabirciliğin Sakıncaları, Hadis Yayınları: 146.

[8] Ezher ulemasından Şeyh Muhammed b. Muhaymir, el-Kaviu'l-Mubm, (Sy. 81)'de Hafız İbn Hacer'in Şerhu'l Feth'âe, Buhârfnin q« .,kl Zulnaiasa hadisiyle ilgili olarak, gazvelerden (savaşlardan) soz ederken şunları söylediğini nakletmektedir:

"Hadiste   insanları fitneye düşürecek kabirlerin bulunduğu mescitlerde dmaz ki manın yasaklandığı ve bunların ortadan kaldırılması gerektiği anlaşılmaktadır.'

!Sl de.derİnı ki: F*hu-I-Bârrmn belirtilen yerinde ben bu ifadeyi Allah bilir"' ^^ ^ ye"nde °lması ihtimali vardir- En doğrusunu Allah bilir.

[9] Kuman b. Beşir'in rivayeti olarak, nıuttefekıın aleyh bir hadistir. ficu 'I-Halâl, (20)'de açıklaması yapılmıştır.

Muhammed Nasiruddin Albani, İslam’da Kabirciliğin Sakıncaları, Hadis Yayınları: 147-149.

[10] Şevkânî, Şerhi4's-Sudûrfî Tahrîmi Ref i 7-Kubur' da daha önce geçen Cabir tarafından rivayet edilen 'RasûlüHâh (sallallahu aleyhi ve sellem) kabrin kireçle sıvanmasını ve üzerine bina yapılmasını yasaklamış­tır' hadisini el-Mecmuatu'I-Müniriy e'den naklettikten sonra şöyle de­miştir:

'Bunda kabirler üzerine bina yapmanın yasak olduğunun açıklanması vardır. Bu birçok kimsenin, ölülerin kabirlerini bir arşın ve daha fazla yükseltenlere olduğu gibi, kabir çukurlarının kenarlarına bina yapanlara da uygun düşer. Çünkü kabrin kendisinin mescit yapılmasına imkan yoktur. O zaman kastedilen, kabre bitişik olan, kabri ona yaklaştıran şeylerdir. Kabrin kenarlarına yakın bir yerde ki bina hakkında da geçer­lidir. Kubbe, mescit ve büyük türbelerin ortasında yahut bir kenarında kabir bulunması bunu örneğidir. Bu, zeka derecesi en düşük birinin bile anlayacağı, kabir üzerine yapılmış bir binadır. Nitekim şöyle denilir: 'Sultan falan şehirde veya falan köyde bir sur yaptı.' Yine falanca, falan yerde bir mescit yaptı, denilir. Halbuki binanın kalınlığı ancak şehrin, köyün veya bulunduğu yerin etrafıyla temas halindedir. Binanın üzerine konulduğu kenarların küçük şehir, küçük köy ve dar yerde olduğu gibi, ortaya yakın veya büyük şehir, büyük köy veya geniş yerde olduğu gibi ortaya uzak olması arasında fark yoktur. Kim bu kullanımların Arap aninde olmadığını iddia ederse Arapça'yı bilmiyor, Arapça'dan anlamı­yor ve Arap dilinde kullanılan ifadelerden habersiz demektir.'

[11] Bunu Buhârî, Müslim ve başkaları Ebû Hureyre'den rivayet etmişlerT dir. Müslim ve Ahmed bunu İbn Ömer'den

rivayet etmişlerdir. Hadiste ki ziyade Ahmed'e aittir. Hadisin Ahmed'de bazı sahabelerden gelen çok tarik (yolu) ve şahidi vardır. Onun tariklerini es-Semeru'l-Müstetab fi Fıkhı 's-Siinneti ve 'l-Kitap'ta zikrettim.

[12] Doğru olan 'evim' sözcüğüdür. Dillerde meşhur olan 'kabrim' sözcüğü, Kurtubî, İbn Teymiyye, Askalânî ve başkalarının belirttiğine göre, bazı ravilerin hatasıdır. Bundan dolayı o, sahihlerin hiçbirinde geçmemiştir. Bazı rivayetlerde geçmesi onu sahih hale getirmez. Çünkü bu, mana ile yapılan bir rivayettir. Ş'eyhu'I-lslâm İbn Teymiyye, el-Kâidetu'l-Celile'de, (sy. 74) hadisi zikrettikten sonra şöyle demiştir: 'Sabit ve sahih olan budur. Fakat bazıları bunu mana ile rivayet ederek 'kabrim1 demişlerdir. Çünkü Peygamber (saiiallahu aleyhi ve sellem) bu sözü söylediğinde, henüz kabri yoktu. Bundan dolayı, sahabelerden hiç biri,

Peygamber (saliallahu aleyhi ve sellem)'i nereye defnedecekleri konusunda tartışma yaptıklarında bunu delil olarak ileri sürmemişti. Bundan haber­leri olsaydı, bu sözcük tartışılan yer hakkında nass (delil) olurdu. Ancak o vefat ettiği yer olan Âişe (radiyaliahu anha)'mn odasında defnedilmiştir. Anam babam ona feda olsun, sâlat ve selam onun üzerine olsun.' Bir uyarı: Nevevî'nin el-Mecmu'da hadisi Buhârî ile Müslim'e 'kabrim' sözcüğü ile nispet etmesi, ilim adamlarının yanılgıları arasındadır. Oysa her ikisinde de bu İfadenin aslı yoktur. Bundan dolayı uyanda bulunmak gerekli olmuştur.

[13] Buhârî, Müslim ve başkaları, Abdullah b. Zeyd Mâzinî'den rivayet etmişlerdir. Sûyutî'nin dediği gibi nıütevatir bir hadistir. Ben daha önce sözünü ettiğim eserde, bu hadisin Peygamber (saliallahu aleyhi ve sellem)'den yedi tarikini zikrettim.

[14] Zahirîyye kütüphanesinde yazma bir eserdir. Çok kıymetli, alanında oldukça kapsamlı bir kitaptır. Alfah nasip eder de onu birileri basar.

Daha sonra Yüce Allah bu arzumuzu gerçekleştirdi. Zahirîyye'deki nüsha esas alınarak, Kahire el-Matbaatu's-Selefıye'te basıldı. Onun yayınianmasıyla Hicaz, Emri bi'l-Maruf konseyi başkanı Şeyh Abdulmelik   b.   İbrahim   (Allah   ömrüne   bereket   versin)   ve   Şeyh

Muhammed Nasif (Allah rahmet etsin ve sünnete olan hizmetinden dolayı ona müka­fatını versin) adlı iki büyük âlim ilgilendiler.

[15] Ebû Hureyre tarafından rivayet edilen bu hadis muttefekun aleyhtir. t?/-/rva'da (971) bunun açıklamasını yaptım.

[16] Yine Ebû Hureyre'nin rivayet ettiği bu hadis muttefekun aleyhtir. Ahkâmu'l-Cenâiz ve Bid'auhâ adlı kitabımda (sy. 224-225) bunun tahricini yaptım.

[17]Daha önce geçen ikinci şüphenin cevabına bakınız.

[18] Muhammed Nasiruddin Albani, İslam’da Kabirciliğin Sakıncaları, Hadis Yayınları: 151-157.


Facebook beğen
 
Kur.an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol