Alimlerin söz birliği ettikleri bir başka nokta özellikle mezar başlarında namaz kılmanın ve dua etmenin şeriatımızda yeri olmadığıdır.
Hiç bir mezheb imamı mezar başlarında kılınan namazın ve edilen duaların mezarların dışında yapılan normal mescidlerde kılınacak namazlardan ve edilecek dualardan daha faziletli olacağını söylemiş değildir. Tersine normal mescidlerde kılınan namazların ve edilen duaların, mezarlık mescidlerinde kılınacak namazlar ile edilecek dualardan daha faziletli olduğu hakkında alimler arasında görüş birliği vardır.
Dahası, mezarlık mescidlerinde kılınacak namazlarla edilecek duaları bu alimler hep birlikte yasaklamışlar, söz birliği ile mekruh saymışlardır. Bir çoğu da buralarda namaz kılmayı açıkça haram saymış, hatta -tartışmalı olmakla birlikte- bu namazları geçersiz kabul etmişlerdir.
Burada asıl vurgulamak istediğimiz gerçek böyle yerlerde namaz kılmanın -bazıları tarafından ileri sürüldüğü gibi- vacip veya müstahab olduğu hakkında değil, tam tersine mekruh olduğu hakkında alimler arasında görüş birliği vardır. Fıkıh alimleri mezarlıkta namaz kılmanın mekruh olma sebebi hakkında iki farklı gerekçe göstermişlerdir:
1 - İleri sürülen gerekçelerden biri toprağına ölünün kan ve irin karıştığı için mezar zemininin pis olduğudur. Bu gerekçeye dayananlar pislik ve temizlik bakımından yeni mezarla eski mezar arasında fark gözetirler. Bu gerekçenin geçerliliği tartışmalıdır. Çünkü mezar toprağının pis sayılıp sayılmayacağı hususunda alimlerin görüşleri farklıdır. Bu mesele “istihale (başkalaşma, başka bir hale dönüşme)” kavramının kapsamına girer.
Bilindiği gibi çoğu İslâm alimleri pisliğin “istihale” ye uğrayınca temiz hale geleceği görüşündedirler. Bu görüş Ebu Hanife ve Hanbelî tarafından paylaşıldığı gibi görünüşe (zahire) göre hüküm veren başka bazı alimlerin görüşleri ile Malikî'ye mal edilen iki farklı görüşten biri de bu yoldadır.
Bu konuda önemli bir belge olarak belirtelim ki, Buharî'de bildirildiğine göre Peygamberimizin (Medine'deki) mescidinin arsası daha önce Neccar oğullarına ait bir bahçe idi. Bu bahçede bir kaç müşrik mezarı, bir kaç hurma ağacı ve yer yer bazı çukurlar vardı. Peygamberimizin emri ile çukurlar doldurulup düzeltildi, mezarlar kazıldı ve hurma ağaçları kesilerek kıble tarafına yığıldı. (Buhari, K. Namaz, bab: 48, H. No: 427; Müslim kitab, Mescitler bab, Rasûlüllah'ın mescidinin yapılması, H. No: 524.
Eğer mezarların toprağı pis olsaydı müşriklerin mezarlarının toprağı da pis olacağı için, Peygamberimiz (salât ve selâm üzerine olsun) bahçe toprağının başka yere atılmasını emretmesi gerekirdi. Çünkü içindeki mezarların toprağı mutlaka çevredeki diğer toprağa karışmıştı.
2 - Söz konusu yasağın öbür gerekçesi mezarlıkta namaz kılmanın kâfirlere benzer nitelikte bir hareket ve bu yüzden müşrikliğe yol açma tehlikesi taşımasıdır. Alimlerin söz birliği ile bu hususta geçerli olan sebep budur.
Birinci sebebi geçerli sayanlar -Şafii ve arkadaşları gibi- bu sebebi de geçerli sayarak bu hareketi fitneye yol açabilir diye mekruh saymışlardır. Malikî'nin arkadaşları ile Hanbelî'nin Ebu Bekir Esrem gibi önde gelen arkadaşları da bu tutumu benimsemişlerdir. Bu imamların diğer bazı arkadaşları ise, sırf ilk sebebi geçerli görmüşlerdir.
Oysa Cenab-ı Allah'ın (c.c.) şu buyruğu bu tartışmaya ışık tutar niteliktedir:
“Dediler ki: “ilâhlarınızı bırakmayınız. Yani bu Vedd'i, ne Suva'ı ne Yeğus'u, ne Yeuk'u ve ne de Nesr'i bırakmayınız.” (Nuh. 23.)
İbn-i Abbas'ın (Allah ondan razı olsun) belirttiğine göre bu ayette adları geçen ilahlar, aslında Nuh kavmi arasında yaşamış salih amelli, saygıdeğer şahsiyetlerdi. Fakat ölümlerinden sonra o günün halkı önce mezarları başında saygı duruşu yapmaya ve resimlerini duvarlara işlemeye başladılar, nihayet epeyce bir süre sonra da onlara tapmaya, onları ilâh edinmeye yöneldiler.
Bu olay Buharî'de belirtildiği gibi İbn-i Cerir gibi tefsir bilginleri ve Vesime “Peygamberler tarihi” yazarları tarafından da dile getirilmiştir.
(Buharî, Sahih, Kitab, tefsir, bab: Süre-i Nuh tefsiri (b.l) H. 4920.)
(İbn-Cerir, Tefsir, c. 29, s. 62.)
184) (Vesime; Ebu Yezid Vesime b. Musa b. El-Furat, El-Veşa el-Farisi, el-Pesvî, El-Veşa'da ticaretle meşgul olan bu zat daha sonra Basra, Mısır, Endülüs ve ardından da Mısıra göçtü. Ve orada da öldü. (237) Bkz. Vefayat el-Ayan, c. 7,s. 12, 13, biy. 769.)
Peygamberimizin (salât ve selâm üzerine olsun) peygamber mezarlarını mescide dönüştürenleri lanetlemiş olması bu gerekçenin geçerli olduğunu belirten en açık delildin Çünkü bilindiği gibi peygamber mezarları ne kazılıp deşilir ve nede toprakları pislenir. Buna rağmen Peygamberimiz :
“Ya Rabbi, mezarımın tapınılarak bir yer haline getirilmesine meydan verme” diye dua etmiş ve ümmetini de “sakın mezarımı bayram (tören) yerine dönüştürmeyiniz” diye uyarmıştır.
Anlıyoruz ki, Peygamberimizin bu yasaklaması, güneşin doğuşu ve batışı esnasında namaz kılmayı yasaklaması türünden bir yasaklamadır. Her ne kadar sözü geçen vakitlerde namaz kılacak ve dua edecek olan müslümanın sırf Allah için namaz kılıp dua edeceği kesin ise de kâfirler bu vakitlerde güneşe karşı secde ettikleri için Peygamberimiz müşrikliğe açık kapı bırakmamış, bu tehlikenin kesin biçimde önünü almak istemiştir. Aynı endişe ile mezarların mescide dönüştürülmesini de yasaklamıştır. Gerçi mezar başlarında namaz kılacak olan müslümanlar da kıldıkları namazları mutlaka Allah için kılarlar, ama buna rağmen Peygamberimiz ölülerden medet umanların onlar için dua edip namaz kılmaya kalkışmalarına meydan vermemek istemiştir. Çünkü bu sapıklıkların her ikisi de insanlar arasında görülmüştür.
|