Kur'an ve Sünnet
   
 
  Bütün Rasul Ve Nebiler İslam Dini İle Gönderilmiştir

Bütün Rasul Ve Nebiler İslam Dini İle Gönderilmiştir

 

Bütün Rasûl ve nebiler İslam dini ile gönderilmiştir. O öyle bir dindir ki, Yüce Allah ondan başka bir dini din olarak kabul etmez. Ne evvelkilerden ve ne de sonra gelecek olanlardan.

Nuh'dan (a.s.) bahseden bir ayette şöyle buyrulmaktadır:

"Nuh: "Davetimden yüz çevirdiğiniz takdirde size yazık olur. Davetime icabet ederseniz kazanırsınız. Ben sizden herhangi bir ücret istemiyorum ki. Benim mükafatım ancak Allah'a aittir. Ve ben yalnız O'nun birliğine ve emirlerine boyun eğmekle emrolundum." (Yunus: 12/72)

İbrahim (a.s.) hakkında da şöyle buyurulmaktadır:

"Kendini bilmeyenden başka, kim İbrahim'in dininden yüz çevirir? Hakikat ki biz İbrahim'i seçtik o ahirette sahillerdendir. İbrahim'e Rabbi "Müslüman ol. (emrime teslim ol)" buyurduğu zaman o şöyle demişti:

"Kendimi alemlerin Rabbi olan Allah'a teslim ettim (müslüman oldum.)" Bu dini İbrahim kendi oğullarına vasiyet ettiği gibi, Yakub da vasiyet etti:

"Ey oğullarım! Şüphe yok ki Allah razı olduğu İslâm dinini sizin için seçti. O halde siz ancak müslümanlar olarak can verin dendi." (Bakara: 2/132-133)

Yusuf'tan (a.s.) naklen:

"Beni Müslüman olarak öldür ve salih kulların arasına kat" (Yusuf: 12/101)

Musa'dan (a.s.) naklen:

"Musa şöyle dedi: "Ey kavmim! Siz gerçekten Allah'a iman etmişseniz ve O'nun birliğine ihlâs ile teslim olmuş müslümanlar iseniz, artık Allah'a tevekkül edip güvenin." (Yunus: 10/84)

Yine Yüce Allah şöyle buyuruyor:

"Hiç şüphe yok ki, Tevrat'ı biz indirdik. Onda bir hidayet ve nur vardı. Müslüman olan nebiler Yahudiler arasında onunla hüküm verirlerdi"(Maide: 5/44)

Belkıs'dan naklen şöyle buyuruluyor:

"(Belkıs) dedi: Ey Rabbim, ben gerçekten de nefsime zulmetmişim. Şimdi Süleyman'ın rehberliğinde, alemlerin Rabbi olan Allah'a teslim olup Müslüman oldum!" (Neml: 27/44)

Yine Yüce Allah buyuruyor:

"Hani İsa'ya bağlı olanlara: "Bana ve Rasulüme iman edin!" diye ilham etmiştim de, onlar: "İman ettik, bizim gerçekten Müslüman olduğumuza şahit ol!" demişlerdi." (Maide: 5/111)

"Kim İslam'dan başka bir din ararsa, o din asla kendisinden kabul edilmez ve ahirette ebediyen zarar çekenlerden olur" (Al-i İmran: 3/85)

"Onlar Allah'ın dininden başkasını mı arıyorlar. Halbuki göklerde ve yerde ne varsa, hepsi ister istemez O'na teslim (müslüman) olmuştur ve ahirette O'na çevrilip götürüleceklerdir." (Âli İmran: 3/83)

Demek ki böylece; Yüce Allah, bu kainatta her ne kadar yaratık varsa, gerek isteyerek gerekse istemeyerek  Müslüman (Allah'a teslim) olduklarını beyan buyurmuştur.

Çünkü bütün mahlükat (varlıklar), genelde Allah (c.c)'a kul olmaları için yaratılmıştır. Bunu ister kabul etsin, isterse etmesin, asla farketmez, sonuç değişmez.

Bütün mahlükat (yaratıklar), isteseler de istemeseler de, O'na yönelmekte, O'na borçlu ve muhtaç olarak yaşamak zorunda kalmaktadır (Böylece bütün kâinat isteyerek veya istemeyerek Allah (c.c)'a teslim (müslüman) olmuştur).

Mahlûkattan hiçbir şey Allah (c.c)'ın çizdiği kader çizgisinin dışına çıkamamaktadır. Takdir ve kaza nasıl yazılmışsa, öylece yaşamak zorundadır yaratık.

Hayra da şerre de güç ancak O'ndan gelir.

O bütün alemlerin Rabbi ve Melikidir. O istediği şekilde tasarruf ve idare eder.

O her şeyin halikı (yaratıcısı); mucidi ve şekil verenidir.

Allah (c.c)'tan gayrı her şey sonradan var edilip yaratılmış, tanzim edilmiştir ve mahluktûr. Fakir, zelil ve muhtaç olarak yaratılmıştır. Onun için de kuldur.

Allah (c.c) ise her türlü bildiğimiz ve bilmediğimiz noksanlardan münezzehtir. O her türlü vasıfda tek ve birdir. Yaratıcı, icad edici, şekil verici ve kahredicidir.

O her ne kadar sebeplere yapışılmasını emretmişse de, o sebeplerin  halikı (yaratanı) ve takdir edeni de yine O'dur. Kendisi için sebep kılınan şey de, sebepler gibi sadece O'na muhtaçtır.

Mahlûkatta, bir hayrı yapmak veya bir şerri defetmek için müstakil, özel bir sebep yoktur. Belki bütün sebepler kendisine yardım edici diğer bir sebebe ve kendisine karşı çıkan ve engel olan zararı def ediciye muhtaçtır. İşte o son sebebi yaratan da Yüce Allah'dır. (Veya son sebeb Allahu Teâla'nın bizzat kendisidir)

O bir ve mahlûkattan ganîdir.O herhangi bir yaratıktan yardım almaz. Hiçbir şeye muhtaç değildir.

O'nun kendisine yardım edecek bir ortağı, yahut karşı koyacak ve engel olacak bir rakibi zıddı da yoktur.

Yüce Allah buyuruyor:

 "O halde bana haber verin bakalım. Allah bana bir keder dilerse sizin Allah'tan başka taptıklarınız O'nun bu zararını giderebilirler mi? Yahut Allah bana bir nimet ve afiyet dilerse, onlar O'nun bu nimetini engelleyebilirler mi? De ki: "Allah bana yeter. Her Mütevekkilin (tevekkül edenin) tevekkülü ancak O'nadır" (Zümer: 39/38)

"Eğer Allah sana bir belâ (keder) isabet ettirirse, o isabet eden belayı artık O'ndan başka kimse senden gideremez. Sana bir hayır dilerse (verirse) , yine bu hayrı devam ettirmeye ve her şeye kadirdir" (En'am: 6/17)


Facebook beğen
 
Kur.an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol