Kur'an ve Sünnet
   
 
  İhsan

İHSAN

 

Şeyh Ali b. Abdurrahman el-Huzeyfi

07.12.1421 hicri

 

Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla...

Rahman ve Rahim olan Allah'a hamdolsun. O'nun saltanatı yücedir ve O, ezelden beri ihsan etmektedir. Rabbime hamdeder ve O'na şükrederim. O'na tevbe eder ve O'ndan bağışlanma dilerim. Bütün hayırlarla O'na övgüde bulunurum. Şehadet ederim ki Allah'tan başka ilah yoktur. O'nun dilediği olur. Ve şehadet ederim ki nebimiz, efendimiz Muhammed, O'nun kulu ve rasulüdür, mucizeler ve Kur'an ile te'yid edilmiştir. Allah'ım! Kulun ve rasulün Muhammed'e, ailesine, iman ve fazilet sahibi ashabına salât ve selam eyle; onları mübarek kıl.

Bundan sonra; Allah'tan hakkıyla korkun ey müslümanlar! Çünkü O'ndan hakkıyla korkmak, dünya hayatındaki hazırlık ve ahiret hayatındaki azıktır. Dininizin sağlam kulpuna sımsıkı tutunun ey mü'minler! Allah Teâlâ, yer ve gök ehli için İslam'ı beğenmiş ve kullarından dilediğini bu dine yöneltmiştir. Onlar; kazanmışlar, güvende olmuşlar ve hayırları elde etmişlerdir. Kötülüklerden ve hoşlanılmayan şeylerden kurtulmuşlardır. 

Allah bu İslam dinini üç mertebe kılmıştır: İslam mertebesi, iman mertebesi ve en yücesi olan ihsan mertebesi... İhsan, İslam derecelerinin en üstünüdür. Çünkü, Alemlerin Rabbi'ne yakın olmak ve O'nun katında bir sevgi elde etmek, nefse ihsan ile ve insanlara ihsan ile olur. Kul bunları birlikte yaparsa Rabbine daha yakın olur. İhsan; bütün ibadetlerle ve hayır çeşitleriyle, onu tüm haramlardan uzak tutarak nefse faydalı olmayı ve her türlü hayırla insanlara faydalı olmayı kapsar.

İhsan, yürüyenlerin ulaştığı konakların en üstünü ve ibadet derecelerinin en yücesidir. Allah'ın salih kullarının en iyi halidir. Allah Teâlâ şöyla buyurur: (İhsan ederek kendisini Allah'a teslim eden kimseden dinen daha güzel kim olabilir?) Ve şöyle buyurur: (İhsan edin, şüphesiz Allah ihsan edenleri sever.)

Allah Teâlâ ihsana, dünya ve ahirette en büyük mükafatı vadetmiş ve ihsan sahiplerini yardımıyla kuşatmıştır. Kudretiyle onları korumuş ve rahmetiyle onlara bol hayırlar vermiştir. 

İhsanın bir karşılığı da; Allah'ın, ihsan ile amel işleyenle özel bir birlikteliğinin olmasıdır. Bu birliktelik; Allah'ın yardımıyla, desteğiyle ve korumasıyla, onu başarıya ulaştırmasıyla ve bütün işlerini ıslah etmesiyle olur. Allah Teâlâ şöyle buyurur: (Şüphesiz Allah, hakkıyla sakınan ve ihsan edenlerle beraberdir.) Ve şöyle buyurur: (Muhakkak ki Allah, ihsan edenlerle birliktedir.)

Allah Teâlâ'nın, sözünde ve davranışında ihsan sahibi olan kulunu şanına layık bir sevgiyle sevmesi de ihsanın bir karşılığıdır. Allah bir kulu severse, ona her hayrı verir ve her kötülüğü ondan uzaklaştırır. Şöyle buyurur: (Şüphe yok ki Allah, ihsan sahiplerini sever.) 

İhsanın karşılığından biri de; Allah Teâlâ'nın ihsan sahiplerine her sıkıntı için bir kurtuluş, her darlık için bir çıkış ve her musibet için bir afiyet vermesidir. Düşmanlarının tuzağından onları kurtarır. İhsan sahiplerini çeşitli nimetler ve hayırlarla nimetlendirir. Onlar için akibetin en güzelini yazar. Allah Teâlâ, Yusuf aleyhisselam ve kardeşinin şöyle söylediklerini anlatır: (Allah bize lütfetti. Çünkü kim hakkıyla korkar ve sabrederse şüphesiz Allah ihsan edenlerin ecrini zayi etmez.) Ve şöyle buyurur: (Şüphesiz biz ihsan edenlerin ecrini boşa çıkarmayız.)

Allah Teâlâ'nın ihsana verdiği karşılıktan biri de; Allah'ın, ihsan sahibinin kalbine attığı ve insanın onunla helalle haramı, hakla batılı birbirinden ayırdığı ilimdir. Allah'ın onunla karanlıkları aydınlattığı, şüphelerin karanlığını ve şehvetlerin hastalığını ortadan kaldırdığı bir nurdur. Allah Teâlâ şöyle buyurur: (Erginlik çağına erişince ona hükmetme ve ilim verdik. İşte ihsan sahiplerini biz böyle mükafatlandırırız.)

İhsanın bir karşılığı da; Allah Teâlâ'nın, ihsan edenlerin sonuncusuyla ilkini bir araya getirmesidir. Onları, fazlında ve sevabında ortak kılar. Sonuncuları ile ilklerini birlikte haşreder. Üzerlerine rahmetini yayar ve nimetini tamamlar. Allah Teâlâ şöyle buyurur: (Öne geçen ilk muhacirler ve ensar ile onlara ihsan ile tâbi olanlar var ya, işte Allah onlardan razı olmuştur, onlar da Allah'tan razı olmuşlardır. Allah onlara, içinde ebedi kalacakları, altından ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. İşte bu, büyük kurtuluştur.)

İhsanın sevabından biri de; Alemlerin Rabbi'nin güzel övgüsü ve kullarının övgüsüdür. İhsan sahipleri için devamlı yapılan dua ve sürekli artan berekettir. Allah Teâlâ şöyle buyurur: (Alemler içinde Nuh'a selam olsun. İşte biz ihsan sahiplerini böyle mükafatlandırırız.) (İbrahim'e selam olsun. İşte biz ihsan sahiplerini böyle mükafatlandırırız.) (Musa'ya ve Harun'a selam olsun. İşte biz ihsan sahiplerini böyle mükafatlandırırız.) Bu; salât ve selam onların üzerine olsun; peygamberler için olsa bile her ihsan sahibine ihsanı ölçüsünce verilecek olan bir sevaptır. 

İhsanın bir karşılığı da; Allah Teâlâ'nın ihsan sahibine her tür hayrı vermesi, kötülüğü ve hoşlanılmayan şeyi ondan uzaklaştırmasıdır. Allah Teâlâ şöyle buyurur: (Bu dünyada ihsan ile hareket edenlere bir güzellik vardır. Ahiret yurdu ise elbette daha hayırlıdır. Takva sahiplerinin yurdu ne güzeldir.) 

İhsanın ahiretteki sevabına gelince, o en büyük sevap ve en yüce karşılıktır. Allah Teâlâ şöyle buyurur: (İhsanın karşılığı ancak ihsandır.) Ve şöyle buyurur: (İhsan edenlere daha güzel karşılık ve ziyade vardır. Yüzlerine ne bir toz bulaşır, ne de horluk kaplar. İşte onlar cennet ehlidirler ve onlar orada ebedi kalacaklardır.) Daha güzel karşılık, cennettir. ziyade ise, Allah'ın kerim yüzünü seyretmektir. Hadislerde mütevatir olarak geldiği üzere, mü'minler Kıyamet günü Rablerini göreceklerdir. Allah'ın kerim vechini seyretmek, ihsanın karşılığı olmaya uygundur. Çünkü ihsan, mü'minin Rabbine dünyada O'nu görüyor gibi ibadet etmesi olunca ahirette, Allah'ın kerim vechini seyretmek de ihsana verilen mükafat olmuştur. Kafirlerin kalpleri Allah'ı tanımaktan ve O'nu gözetmekten mahrum olduğu gibi gözleri de Allah azze ve celle'yi görmekten mahrum olur. Allah Teâlâ şöyle buyurur: (Hayır! Onlar şüphesiz o gün Rablerinden (O'nu görmekten) mahrum kalacaklardır.)

Allah katındaki derecesi bu olan ihsan nedir? Dünya ve ahiretteki karşılığı bu olan ihsan nedir? Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur: "İhsan; Allah'a, O'nu görür gibi ibadet etmendir. Çünkü sen O'nu görmesen de şüphesiz O seni görür." Bu hadisi; Müslim, Ömer radıyallahu anh'tan rivayet eder. Bunun anlamı; kul Allah'a, O'na yakınlığını ve O'nun önünde durduğunu hissederek sanki O'nu görür ve seyreder gibi ibadet eder. Bu da, Allah'tan korkmayı ve O'nu yüceltmeyi; O'ndan korkmayı ve O'nu sevmeyi gerektirir. İbadette samimiyeti; ibadetin takvalı, tam ve mükemmel olması için gayret etmeyi gerektirir.

Taberâni, Enes radıyallahu anh'tan şunu rivayet eder: Adamın biri "Ey Allah'ın Rasulü! Bana öz bir söz söyle" der. Şöyle buyurur: "(Dünyaya) veda edenin namazı gibi namaz kıl. Çünkü sen O'nu görmesen de muhakkak O seni görür." Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in çünkü sen O'nu görmesen de muhakkak O seni görür" sözünün anlamı şudur: Allah'a, O'nu görür gibi ibadet edemeyen, Allah'ın kendisini gördüğünü, gizli ve aşikar hiçbir işinin O'na gizli kalmadığını bilerek ibadet etsin.

Harise radıyallahu anh'tan muttasıl ve mürsel olarak rivayet edilen bir hadiste Nebi sallallahu aleyhi ve sellem "Ey Harise! Nasıl sabahladın?" der. Harise, "Gerçekten mü'min olarak sabahladım" der. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem "Ne söylediğine bak, çünkü her sözün bir gerçeği vardır" buyurur. Harise şöyle der: "Ey Allah'ın Rasulü! Nefsimi dünyadan sakındırdım. Gecemi uykusuz ve gündüzümü susuz geçirdim. Sanki, açıkça Rabbimin arşına bakıyor gibiyim. Cennet ehlinin orada nasıl birbirlerini ziyaret ettiklerine bakıyor gibiyim. Cehennem ehlinin orada nasıl bağrıştıklarına bakıyor gibiyim." Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem "Anlamışsın, bu anlayışını devam ettir" buyurur. İşte Allah'ın kalbini imanla aydınlattığı bir kul...

İhsan; namazı bütün yönleriyle tam olarak ikame etmek, Allah Teâlâ'ya yakınlaşmak, insanların uyuduğu vakitte Allah'a yalvarmak ve insanlara ihsanda bulunmaktır. Allah Teâlâ şöyle buyurur: (Kuşkusuz onlar bundan önce dünyada ihsan ile davrananlardı. Geceleri pek az uyurlardı. Seher vakitlerinde de istiğfar ederlerdi. Mallarında, muhtaç ve yoksullar için bir hak vardı.) 

İhsan; nefisle savaşmak, şeytanla savaşmak, münafıklar ve kafirlerle savaşmaktır. Allah Teâlâ şöyle buyurur: (Nice peygamberler vardı ki, beraberinde birçok Allah erleri bulunduğu halde savaştılar da, bunlar Allah yolunda başlarına gelenlerden dolayı gevşeklik ve zaaf göstermediler, boyun eğmediler. Allah sabredenleri sever. Onların sözleri sadece şöyle demekten ibaretti: "Ey Rabbimiz! Günahlarımızı ve işimizdeki taşkınlığımızı bağışla; ayaklarımızı sabit kıl. Kafirler topluluğuna karşı bizi muzaffer kıl!" Allah da onlara dünya nimetini ve ahiret sevabının güzelliğini verdi. Allah ihsan sahiplerini sever.)

İhsan, zenginlikte ve fakirlikte infak etmektir. Öfkeye hakim olmak ve cahilleri affetmektir. Allah Teâlâ şöyle buyurur: (Onlar bolluk ve darlıkta infak edenler, öfkelerini yutanlar ve insanları affedenlerdir. Allah ihsan edenleri sever.)

İhsan; Allah için, Kitabı için, Rasulü için, müslümanların imamları ve geneli için nasihattir. Allah Teâlâ şöyle buyurur: (Allah ve Rasulü için öğüt verdikleri takdirde; zayıflara, hastalara ve (savaşta) harcayacak bir şey bulamayanlara günah yoktur. Zira ihsan edenlerin aleyhine bir yol yoktur. Allah Ğafur ve Rahim'dir.)

İhsan; hakka boyun eğmek ve onu sevmek; indirilen vahyi sakin kalplerle, işiten kulaklarla ve ağlayan gözlerle dinlemektir. Allah Teâlâ şöyle buyurur: (Peygambere indirileni işittiklerinde, hakkı bildiklerinden gözlerinin yaşla dolup taştığını görürsün. Derler ki: "Rabbimiz, iman ettik. Artık bizi şahit olanlarla beraber yaz. Rabbimizden bizi de salihler topluluğuyla birlikte (cennete) sokmasını ümit edip dururken, ne diye Allah'a ve bize gelen hakka iman etmeyelim?" Allah da onları söylediklerinden dolayı altından nehirler akan cennetleri, orada ebedi kalmak üzere, onlara mükafat olarak ihsan etti. İşte ihsan sahiplerinin mükafatı budur.)

Allah, beni ve sizleri yüce Kur'an ile mübarek eylesin...

Halîm ve Şekûr olan, Rahîm ve Ğafûr olan Allah'a hamdolsun. Rabbime hamdeder ve O'na şükrederim. O'na tevbe eder ve O'ndan mağfiret dilerim. Şehadet ederim ki, Allah'tan başka ilah yoktur. O, tektir ve ortağı yoktur. Hak olan ilahtır. Yüce ve büyüktür. Ve şehadet ederim ki; nebimiz, efendimiz Muhammed O'nun kulu ve rasulüdür. Hidayet ve hak din ile gönderilmiştir. Allah'ım! Kulun ve rasulün Muhammed'e, ailesine ve tüm ashabına salât ve selam eyle; onları mübarek kıl!

Bundan sonra; Allah'ın, gizli ve saklısını bildiğinin farkında olan bir kimsenin korktuğu gibi Allah'tan hakkıyla korkun ey müslümanlar! O'nun sevgisini ve rızasını kazanmada birbirinizle yarışın. Biliniz ki ey Allah'ın kulları; hiç kimse Rabbinizin rızasına, emirlerini yerine getirmek ve yasaklarından sakınmaktan başka bir şeyle erişemez. İşte bu itaat; Allah'ın, insanları ve cinleri kendisi için yarattığı ibadettir. 

Allah; ibadetin mükafatının arttığı ve sevabının büyüdüğü faziletli vakitleri sizlere açıklayarak iyilikte bulunmuştur. Bu faziletli vakitlerden biri de; içerisinde, Allah'ın büyük günahları bağışladığı arafat vakfesi de bulunan mübarek Zilhicce ayının ilk on günüdür. Aişe radıyallahu anha, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğunu rivayet eder: "Arefe gününde olduğu kadar Allah'ın kendisinde ateşten çok kul âzâd eylediği hiçbir gün yoktur. Şüphesiz o gün Allah, (Arafat'ta vakfe yapanlara) yakınlaşır ve sonra onlarla meleklere karşı övünerek "Bunlar ne istediler ki (her işlerini bırakıp burada toplanıyorlar)?" buyurur." Bunu, İmam Müslim rivayet eder. Ebu Katâde radıyallahu anh'tan şu rivayet edilir: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'e arefe günü orucu sorulur. Şöyle buyurur: "Geçmiş ve gelecek senenin günahlarına keffaret olur." Bu hadisi, Müslim rivayet eder. 

Faziletli vakitlerde kendini salih amellerle donat ey müslüman! Bu on günde Allah'ı çokça zikredin. Nefislerinizi, Allah'ın haram kıldığı şeylerden uzak tutun. Allah Teâlâ şöyle buyurur: (Rabbinizin bağışına ve takva sahipleri için hazırlanmış olup genişliği gökler ve yer kadar olan cennete koşun! 

Allah'ın kulları! Allah ve melekleri Nebi'ye salât ederler. Ey iman edenler! Siz de O'na salât ve selam edin. Geçmiş ve gelecek insanların efendisine salât ve selam eyleyin. Allah'ım! İbrahim'e ve İbrahim'in ailesine salât eylediğin gibi Muhammed'e ve Muhammed'in ailesine salât eyle. Şüphesiz sen; çokça hamdedilen, şan ve şeref sahibisin. İbrahim'i ve İbrahim'in ailesini mübarek kıldığın gibi Muhammed'i ve Muhammed'in ailesini de mübarek kıl. Şüphesiz sen; çokça hamdedilen, şan ve şeref sahibisin. Ve çokça selam eyle.

Allah'ım! Hulefa-i Raşidin'den; Ebu Bekr, Ömer, Osman ve Ali'den; tüm sahabilerden, tabiinden ve onlara Kıyamet Günü'ne kadar iyilikle tâbi olanlardan razı ol! Allah'ım! Ey merhametlilerin en merhametlisi! Rahmetinle bizlerden razı ol!

Allah'ım! İslam'ı ve müslümanları güçlendir. Şirki ve müşrikleri küçük düşür. Allah'ım! İslam'ı ve İslam ehlini her yerde şereflendir. Allah'ım! İslam'ı ve İslam ehlini her yerde koru! Allah'ım! Müslüman ölüleri bağışla ve kabirlerini nurlandır. Allah'ım! Müslümanların hayatta olanlarını bağışla ve işlerini kolaylaştır. Allah'ım! Hastalarımıza ve müslümanların hastalarına şifa ver. Allah'ım! Borçluların borçlarını ödemelerini sağla ve müslümanlardan darda olanların sıkıntısını gider. Allah'ım! Hacıları, umrecileri ve yolcuları salim kıl; onları ailelerine sağ-salim ve kazançlı olarak döndür.

Allah'ım! Vatanlarımızda bizleri emniyette kıl ve yöneticilerimizi ıslah eyle. Allah'ım! İmamımızı ve yöneticimizi sevdiğin ve razı olduğun işlerde başarılı kıl ve onu koru. Onu, hidayet üzere doğru yolu gösterenlerden eyle. Dünya ve din işlerinde ona yardım et; yardımcılarını muvaffak eyle. Allah'ım! Onunla dinini muzaffer kıl. Allah'ım! Müslümanların idarecilerini ve onların emrinde çalışanları, halkları ve vatanları için hayırlı kıl. Allah'ım! İblis'ten ve zürriyetinden bizleri koru. Allah'ım! İblis'ten ve zürriyetinden neslimizi koru. Allah'ım! İblis'ten ve zürriyetinden müslümanları koru.

Rabbimiz! Bizlere dünyada bir iyilik ve ahirette bir iyilik ver ve bizleri cehennem azabından koru.

Allah'ın kulları! Muhakkak ki Allah; adaleti, ihsanı ve akrabaya yardım etmeyi emreder. Çirkin işleri, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. Düşünüp tutasınız diye size öğüt verir.


Facebook beğen
 
Kur.an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol