Kur'an ve Sünnet
   
 
  Eğlenmenin Gereği ve Kuralları

Eğlenmenin Gereği ve Kuralları

 

Şeyh Abdulbâri es-Sübeyti

16.03.1422 hicri

 

Helalı ve haramı; nefsin tabiatını ve eğlenme hakkını açıklayan Allah'a hamdolsun. O'na -subhânehu- hamdeder, her türlü hayır ve ihsan için O'na şükrederim. O'ndan; beni her çirkin işten uzak kılmasını dilerim. Şehadet ederim ki Allah'dan başka ilah yoktur. O, tektir ve ortağı yoktur. Ve şehadet ederim ki efendimiz Muhammed O'nun kulu ve rasulüdür. Allah O'na, ailesine ve ashabına gece ve gündüz birbirini takip ettiği müddetçe salât ve selam eylesin.

Bundan sonra.. Allah Teâlâ'dan hakkıyla korkun. Sonunuzu düşünün. Hangi amelleri işlediniz bir bakın! Dünya hayatı sizi aldatmasın. Çünkü dünya hayatı, bir aldatma metâından başka bir şey değildir. Allah Teâlâ şöyle buyurur: (Ey iman edenler! Allah'dan O'na yaraşır şekilde hakkıyla korkun ve ancak müslümanlar olarak can verin.) (3/Âl-i Imrân/102)

Allah'ın kulları!

Tatil mevsimi olan bu günlerde velilerin ve eğitimcilerin çoğunu şu iki konu meşgul etmektedir: Eğlence ve eğlence anlayışı, boş vakit ve boş vaktin sıkıntısı.

Hanzale el-Useydi hadisini okuyunca, İslam'ın yüceliği ve üstün metodu karşısında gözlerin kamaşır. Hanzale; her gününün, hatta bütün hayatının, imanın en üst düzeyinde ve en mükemmel bir şekilde geçmesine çalışan bir nesildendir. Eşiyle şakalaşmasının, çocuğuyla eğlenmesinin ve ona gülmesinin, onunla oynamasının kulluğa ve Allah Tebârake ve Teâlâ'ya mutlak olarak teslim olmaya ters düştüğünü zanneder. 

Ebu Bekr radıyallahu anh ona şöyle der: "Nasılsın ey Hanzale!" Hanzale der ki: "Ben münafık oldum" dedim. "Subhânallah! Ne söylüyorsun?" dedi. "Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in yanındayken bizlere cenneti ve cehennemi hatırlatır ve sanki onları gözümüzle görür gibi oluruz. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in yanından çıktığımızda ise eşlerle ve çocuklarla meşgul oluyor, işe güce koyulup çabalıyoruz ve bir çok şeyi unutuyoruz" dedim. Ebu Bekr, "Vallahi bizler de bunun gibi şeylerle karşılaşıyoruz" dedi. Bunun üzerine Ebu Bekr ile birlikte yürüdük ve Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in yanına girdik. "Hanzale münafık oldu ey Allah'ın Rasulü!" dedim. "Bu nedir?" diye sordu. Dedim ki: "Ey Allah'ın Rasulü! Senin yanında iken bizlere cenneti ve cehennemi hatırlatırsın ve sanki onları görüyor gibi oluruz. Senin yanından çıktığımızda ise eşlerle ve çocuklarla meşgul oluyor, işe güce koyulup çabalıyoruz ve bir çok şeyi unutuyoruz." Bunun üzerine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Nefsim elinde olan Allah'a yemin ederim ki, eğer sizler benim yanımda ve zikirde olduğunuz hal üzere devamlı bulunsaydınız, muhakkak döşekleriniz üzerinde ve yollarda melekler sizinle musafaha ederdi. Fakat ey Hanzale, saat saat!" Bunu üç defa söyledi." Bu hadisi, Müslim rivayet eder. 

Yapılan şeyleri dönüşümlü olarak yapmak yorgunluğu ve bıkkınlığı giderir, canlılık verir. Çalışmak için güç verir, enerjiyi ve üretimi artırır. Fakat, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in "saat saat" sözü, müslümanın gününü oyun ve eğlenceyle geçirmesi; vaktini anlamsız ve saçma şeylerle ya da şehvetini uyandıran açık-saçık filmlere ve dergilere bakarak geçirmesi anlamında değildir. 

Ömer b. Abdulaziz şöyle der: "Müslümanın eğlenmesinde ve şaka yapmasında, bunu adet ve ahlak haline getirerek ciddi olunması gereken yerde şaka yapmadıkça ve ibadet vaktinde boş şeylerle uğraşıp eğlenmedikçe bir sakınca yoktur." Abdullah b. Mes'ud şöyle der: "Sıkılmamızdan korkarak Nebi sallallahu aleyhi ve sellem'in bizim halimizi gözetmesi gibi ben de vaaz ve nasihat için sizin uygun bir halinizi gözetiyorum." 

Fakat; zikir ve ciddiyet anlarını daraltmak, oyun ve eğlence vakitlerini genişletmek, ilim ve vaaz meclislerinde bulunmamak için bu nasları öne sürmek çarpık bir anlayıştır. 

Eğlenceden konuşurken zihinlerde onun kuralsız bir davranış ve metodsuz bir fiil olduğu; hiçbir değere ve fazilet ölçüsüne uymadan eğlenilebileceği düşüncesi uyanabilir. İşte burada, mutlaka Selef-i Salih'in eğlencesini, bu alandaki uygulamalarını öğrenmek gerekir.

İbni Mes'ud radıyallahu anh... Şu sözüyle eğlenmenin gereğine dikkat çeker: "Kalpleri rahatlatın; çünkü kalp zorlanırsa kör olur." Ali radıyallahu anh da şöyle der: "Kalpleri dinlendirin. Onlar için ilgi çekici hikmetler arayın. Çünkü, bedenler nasıl yorulursa onlar da yorulur." Ebu'd Derdâ şöyle der: "Ben kalbimi, hakta daha kuvvetli olması için mubah eğlence ile dinlendiririm."

İlk müslüman neslin hayatında eğlencenin yer aldığını söyledikten sonra kendi kendimize şu soruyu sorabiliriz: "Niçin eğleniyorlardı?" "Boş vakitten sıkılmanın ya da bıkkınlığın bir yansıması mı idi?" Asla! Onların eğlencesi ciddiyete hazırlanmak üzere nefsi sakinleştirmek içindi. İnsanın yaratılış gayesi olan Allah azze ve celle'ye ibadeti yerine getirmek üzere daha kuvvetli bir çalışma ve daha yüksek bir gayret elde etmek içindi. Onların düşüncesinde eğlence; elde etmek için çalışılacak bir gaye ya da yolunda vakit ve para harcanacak başlı başına bir hedef değildi. 

Çağdaş eğlence anlayışı şahsiyet bozukluğuna, şeriatın hükümlerinin sulandırılmasına ve şeriatın kabul etmediği bir değersizliğe ve alçalmaya yol açmaktadır. Bu çağdaş eğlence anlayışının, eğlenceyi başlı başına bir hedef ve gaye edinmelerinin bir sonucudur. 

İlk müslüman neslin anladığı eğlence ise, gölgesinde kişilik sıfatlarının bina edildiği yüce değerlere hizmet eden kıymetli bir araçtır. Bedenleri kuvvetlendirir, ahlakı güzelleştirir. Erkekliğe ve ciddiyete alıştırır. İlim ve amel ufukları açar. Yarışmaktır, bedenleri geliştirmek için güreştir, atıcılığı öğrenmeye teşviktir. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, Aişe radıyallahu anha ile yarıştığı gibi sahabileri ile de yarıştı. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, Rukâne ile güreşti ve onu yendi. Bu, Rukâne'nin müslüman olmasına neden oldu. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, Eslem kabilesinden ok atmada yarışan bir grup ile karşılaştı ve şöyle buyurdu: "Atın ey İsmail oğulları! Muhakkak babanız da atıcı idi." Bu hadisi Buhari rivayet eder. Ömer b. Abdulaziz şöyle der: "Allah Teâlâ'nın Kitabı'ndan bahsedin ve onunla ilgili konuşmak üzere oturun. Yorulduğunuzda ise yiğitlerin sohbetlerinden bir sohbet güzel olur."

İlk müslüman neslin eğlencesi boş bir şey değildi. Bilakis, bir takım maslahatların ve faydaların gerçekleştiği bir eğlenceydi. Başkalarıyla alay etmeyi ve müslümanları ayıplamayı, dedikoduyu ve laf taşımayı içermezdi. Yalan ve iftirayı içerisinde bulundurmazdı. İçerisinde dünyevi ve uhrevi hiçbir fayda bulundurmayan eğlence insanın ömrünü faydasız şeylerle boşa geçirir.

Caddelerde ve çarşılarda dolaşmak, insanların gizli hallerini araştırmak, kahvelerde ve yol kenarlarında oturmak mubah olan eğlenceden değildir. İslami eğlence, herhangi bir eğlence gibi değildir. Bilakis her türlü bayağılıktan ve İslami ahlakın dışına çıkmaktan uzak olmalıdır. Erkeklerin kadınlarla birarada bulunmasından, haram bakışlardan veya daha büyük şer'i muhalefete yolaçabilecek durumlardan korunmuş olmalıdır. 

Ümmetin selefi, nefsin istekli ve isteksiz olduğu anların varlığını bildirir. İbni Mes'ud şöyle der: "Şüphesiz kalplerin bir istekliliği ve yönelişi, bir durgunluğu ve isteksizliği vardır. Onları isteklilikleri ve yönelişleri anında yakalayın. Durgunlukları ve isteksizlikleri anında ise bırakın." Fakat onlar, nefsin eğlence anında Allah'ın hukukunu ihmal etmesine müsaade etmezler. Namaz vakitlerinde eğlenmek yoktur. Bu, Allah'ın hukukunu çiğnemektir. İş vakitlerinde eğlenmek de olmaz. Bu da, insanların hukukunu çiğnemek olur.

İslam ümmetinin hayatında eğlence, sabah-akşam yaptığı hayattaki her şeyi değildir. Ciddi işlere ve başka görevlere tecavüz etmeyecek şekilde belirli bir ölçüde eğlenmedir. Çünkü insan ömrü; günlerinin, boş eğlenceler ve batıl şeylerle ziyan edilmesinden daha yüce ve değerlidir. Nebi sallallahu aleyhi ve sellem'in sahabilerinin karpuz kabuğu atarak şakalaştıkları sabit olmuştur. Fakat işler ciddi olunca işte onlar gerçek erkeklerdir. Seleme b. Abdurrahman'dan şöyle dediği rivayet edilir: "Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in ashabı, bozulmuş ya da ölü gibi davrananlardan değildi. Oturumlarında şiirler söyler, cahiliyedeki durumlarını hatırlarlardı. Onlardan biri dini ile ilgili bir işe çağrılınca ise dikkat kesilirdi."

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şaka ve latife yapardı. kendisine ihtiyar bir kadın geldi ve "Ey Allah'ın Rasulü! Benim için Allah'a dua et ki beni cennete koysun" dedi. Ona şöyle buyurdu: "Ey falanın annesi! Cennete ihtiyarlar giremez." Kadın bundan rahatsız oldu ve cennete giremeyeceğini zannederek ağladı. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem onun bu halini görünce maksadını açıkladı: İhtiyarlar cennete ihtiyar olarak girmeyecek. Bilakis Allah onları başka bir yaratılış ile diriltecek, genç ve bakire olarak cennete girecekler. Ve şu ayeti okudu: (Şüphesiz biz onları yeniden yarattık. Eşlerine düşkün yaşıt bakireler kıldık.) (56/el-Vâkıa/35-37) 

Eşinin bir ihtiyacı için bir kadın gelir. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ona "Kocan kim?" diye sorar. Kadın, "Falanca" der. "Gözlerinde beyazlık olan mı?" buyurur. Bir başka rivayette ise, kadın acele olarak kocasına döner ve gözlerini incelemeye başlar. Kocası, "Neyin var?" deyince "Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem gözlerinde beyazlık olduğunu söyledi" der. Adam da, "Gözlerimin beyazının siyahından daha çok olduğunu görmüyor musun?" der.

Enes b. Malik şöyle der: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bana şöyle dedi: "Ey iki kulaklı!" Bunu, Ebu Davud rivayet eder.

Şaka yapan bu şahsiyet; geceleri ibadete kalkan, gündüzleri oruç tutan, Allah yolunda cihad eden, canını ve malını cömertçe feda eden şahsiyetin tâ kendisiydi.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in şahsiyetinin eğlence ve şakalaşma yönlerine ışık tutarken ışığı daha kuvvetli yakmamız ve O'nun şahsiyetinden başka sayfaları da uzun bir süre okumamız gerekir. Yol birdir ve şahsiyet parçalanmaz bir bütündür. O; şaka yapmakla birlikte uzun uzun ibadet ederdi. Huşûlu idi. Çokça ağlar ve Allah'a boyun eğerdi. Dili zikirden yorulmaz, aklı düşünceden ve tefekkürden geri kalmazdı. O -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurur: "Şüphesiz rabbinin senin üzerinde bir hakkı, nefsinin senin üzerinde bir hakkı, ailenin senin üzerinde bir hakkı vardır. Her hak sahibine hakkını ver!" Bu hadisi, Buhari rivayet eder. 

Allah beni ve sizleri Yüce Kur'an ile mübarek eylesin...

İhsanı için Allah'a hamdolsun. Başarılı kılması ve nimetlendirmesi nedeniyle O'na şükürler olsun. Allah'dan başka ilah olmadığına şehadet ederim. O, tektir ve ortağı yoktur, şânı yücedir. Şehadet ederim ki; efendimiz ve peygamberimiz Muhammed O'nun kulu ve rasulüdür. Allah'ın rızasına davet edendir. Allah; O'na, ailesine,ashabına ve din kardeşlerine salât ve selam eylesin.

Bundan sonra... Sizlere ve nefsime Allah'dan hakkıyla korkmayı tavsiye ederim.

Tatilde; babaların, annelerin ve eğitimcilerin uykularını kaçıran bir problem ortaya çıkar. Bu, erkek ve kız çocuklarının vakitlerini saran boşluktur. Gençlerin yoldan çıkması ve sapması bu problemin bir yansımasıdır. Maddeye dayanan çağdaş medeniyet de tehlike dairesini genişletmekte ve zararın derinliğini artırmaktadır.

Boşluğun tehlikesi, ebedi boşluk olarak kalmamasındadır. Hayır ya da şer, mutlaka birşeyle doldurulur. Nefsini hak ile meşgul etmeyeni nefsi batıl ile meşgul eder. Evet; boş vakit arttıkça ve değerlendirilmedikçe probleme dönüşür. Boş vaktin; yoldan çıkma ve sapma nedenlerini artırdığı bilinen bir gerçektir. Düşünceyi öldürür ve aklı yorar. Vesvese kapılarını açar. Tehlikeye ve endişeye yolaçan faktörleri harekete geçirir. 

Uzmanlar, suç oranının ve ahlaki sorunların işsizlik ve boş vakitle zirveye ulaştığını söylemektedir. Olay, çağın modern araçlarıyla daha da tehlikeli hale gelmektedir. Bu araçlar gençleri ayartmakta, kötülüğe ve boşa vakit harcamaya yönelik yeni ufuklar açmaktadır. Vakitleri faydalı şeylerle doldurmak ve bir işten diğerine geçmek, boş vaktin nefislere etki yapmaması için bir korumadır. Boş vakti değerlendirmede kullanılacak araçlardan biri de nafile ibadetleri ve sünnetleri yapmaktır. Yine, dini konularla ilgili faydalı kitapları, siyeri ve salihlerin hayatını, ahlakla ilgili konuları okumaktır. Bu nedenle, okuma ile ilgili şöyle denir: "Faydası çok ve zahmeti az, zararsız ve sonucu iyi olan bir kitaptan nefse daha çok tesir edecek, kalbi temizleyecek ve dili zenginleştirecek, ruhları canlandıracak bir şey; daha uyumlu ve daha az ters düşen bir şey; daha açık bir işarete ve daha çok açıklamaya sahip bir şey yoktur. O; bıkmayan bir konuşmacıdır. Karşı gelmeyen bir arkadaş, kendini saklamayan bir yoldaştır. Mazideki akıllara ve hikmetlere, geçmiş ümmetlere tercüman olur. Ezberin öldürdüğünü diriltir, zamanın unutturduğunu hatırlatır."

Abdullah b. Mübarek ilim talebinden ve ticaretinden sonra evinde oturur ve selefin eserlerini okurdu. Kendisine "Yalnızlık hissetmiyor musun?" diye sorulunca şöyle cevap verdi: "Nebi sallallahu aleyhi ve sellem ve sahabileri ile birlikteyken nasıl yalnızlık hissedeyim?" 

Şüphesiz vaktini faydalı şeyleri okuma ve öğrenme ile dolduran bir ümmet, ilerlemenin ve medeniyetin basamaklarında yükselir. Hayatı anlamaya, durumunu ıslaha ve hedefine ulaşmaya gücü yeter. Kültürü; oyun, eğlence ve giyim-kuşamı geçmeyen bir ümmet ise aşağılık ve bağımlı olarak en sonlarda kalmaya mahkumdur. Hiçbir ağırlığı olmaz.

Tatilde yapılabilecek faydalı işlerden biri de; konferanslara ve oturumlara, ilmi toplantılara katılmak; akrabaları ve dostları ziyaret etmek, yaz kurslarına iştirak etmek ve az önce zikrettiğim kurallar çerçevesinde eğlenmektir. Ömer ibnu'l Hattâb şöyle der: "Şüphesiz bu elleri, o seni günah ile meşgul etmeden önce ibadet ile meşgul etmelisin."

Seçilmiş peygamber Muhammed b. Abdullah'a salât ve selam da bulunun...


Facebook beğen
 
Kur.an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol