Kur'an ve Sünnet
   
 
  Kâfir Rabbine Karşı Şeytana Yardımcı Olandır
     
 
 

بســـم الله الرحمن الرحيم

 

Kâfir Rabbine Karşı Şeytana Yardımcı Olandır

 

Yüce Allah (c.c.) şöyle buyurmuştur:

"Kâfir, Rabbine karşı (şeytana) yardımcı olandır." (Furkan, 55)

Bu âyet-i kerimenin mânası Kur'an hitabının en yücelerinden ve mânalarının en şereflilerindendir.

Mü'min bir kul gerek nefsi, şeytanı, hevası ve gerekse Rabbinin düşmanına karşı her zaman Allahu Teâlâ ile beraberdir. İşte Allah'ın taraftarı, ordusu ve velileri mânasından anlaşılan da budur.

İman eden bir kul, iç ve dış düşmanlarına karşı da Rabbiyle beraberdir. Onlara karşı Allah için savaşmakta, onları düşman bilmekte ve onlara buğzetmeketdir. Seçkin kimselerin kral ile birlikte düşmanlarına karşı koydukları, düşmanlarından uzak oldukları, onlardan feragat ettikleri ve onları önemsemedikleri gibi.

Kâfir ise; şeytanına, nefsine ve hevasına uymuş, Rabbini de terk etmiştir. Selef-i salihinden bu konuda birçok rivayet vardır:

İbn Ebû Hatim'in zikrettiğine göre; Ata b. Dinar, ona da Said b. Cübeyr'in yaptığı rivayete göre, şöyle demiştir:

"Rabbine karşı çıkıp şeytana yardımcı olmak, (Allah'a) düşmanlık beslemek ve şirk koşmakla gerçekleşir."

Leys der ki:

Mücahid'den gelen rivayete göre, o der ki:

"Allah'a isyan ederek, buna yardımcı olmakla kişi şeytana arka çıkıp yardımcı olmuş olur."

Zeyd b. Eşlem ise, âyette geçen "zahîr"den maksadın, dost edinmek, arka çıkmak olduğunu söylemiştir. Yani kulun Allah'ı düşman bilmesi, isyan etmesi ve şirk koşmasıyla şeytanın kendisine yardımcı ve dost olduğu, kulun Allah'a (c.c.) düşman olmasında kendisine yardımcı olduğu ortaya çıkmış oluyor. Böylece o Rabbinin buğzuna da maruz kalmış oluyor.

Mü'min bir kulun Rabbi ve ilâhı ile olan özel beraberliği, kâfirin ve zalimin şeytanla, hevasıyla, nefsiyle ve yakınlığıyla aralarında olduğu beraberlik gibi olabilmektedir. Zaten bundan dolayı âyet-i kerime şunları söylüyor:

"(Böyle iken inkarcılar) Allah'ı bırakıp kendilerine ne fayda, ne zarar veremeyen şeylere kulluk ediyorlar." (Furkan, 55)

İşte söz konusu kulluk; mabudlar hakkında birbirlerini dost edinmek, sevmek ve razı olmak mânasındadır.

Allah'a (c.c.) veli olmak mânasının tersinedir; çünkü Allahu Teâlâ, veli kulunun hem nefsine, hem şeytanına ve hem de hevasına karşı kulu ile beraberdir. Kuşkusuz bu akledip düşünen ve anlayan kimse için Kur'an hazinelerinden bir mânadır.

Başarı Allah'tandır.


     
 
 

بســـم الله الرحمن الرحيم

 

İman Edenler Kendilerine Rablerinin Âyetleri Hatırlatıldığında Onlara Karşı Sağır ve Kör Davranmazlar

 

Allahu Teâlâ şöyle buyurmuştur:

"Kendilerine Rablerinin âyetleri hatırlatıldığında onlara karşı sağır ve kör davranmazlar." (Furkan, 73)

Mukatil der ki:

"Kuran'la öğüt aldıklarından dolayı yakinî olurlar, sağır olmazlar ve kör olmazlar. İşitir, görür ve yakine ererler."

İbn Abbas der ki:

"Allah'ın âyetlerine karşı kör ve sağır olmazlar. Hatta kendileri korkarak ve huşuya vararak âyetleri görür ve dinlerler."

Kelbî ise der ki:

"Allah'ın âyetlerini işiterek ve görerek bilirler ve üzerinde titizlikle dururlar."

Ferrâ ise der ki:

"İman edenlere Kur'an okunduğu zaman sanki hiç duymamışlar gibi bir hâlde oturmazlar (onu hemen dinlerler). Nitekim Kur'an'a yönelmek budur. Arapları işittim, şöyle derlerdi:

"Kaade yeştumuni". Onların böyle söylemeleri senin:

"Kâme yeştumuni" ve "Akbele yeştumuni" demen gibidir. (Burada, "Kaade" (oturdu) fiilinin "Akbele" (yöneldi) anlamında olduğunu göstermek için zikretmiştir. (Mütercim)

Dolayısıyla mâna zikredildiği gibidir:

"Allah'ın âyetleri okunduğunda kör ve sağır olmaya (yeltenmezler ve) ısrarcı olmazlar."

Zeccâc der ki:

"Onlara âyetler okunduğu zaman emrolunduğu gibi hemen secdeye yönelirler ve ağlarlar, onu dinlerler ve görürler."

İbn Kuteybe der ki:

"Allah'ın âyetlerinden gafil olmazlar. Yani onu dinlemeyen sağırlar ve onu görmeyen körler gibi olmazlar."

Ben de derim ki:

Bu âyetten iki mâna anlaşılır:

1. Kur'an âyetlerine yönelme,

2. Ondan başkasına yönelmeme.

Yani ya kalbin ona yönelmesi ya da secde ederek bedenin ona yönelmesi.

Ya da mâna şöyledir:

Mü'minler kör ve sağırca yönelmezler. Onlar mutlaka huşulu kalple ya da secde eden bedenle yönelirler. Yahut da burada "hurur" (yönelme) mânası değil de "kuud" (oturmak) mânası kastedilmiştir.


Facebook beğen
 
Kur.an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol