Kur'an ve Sünnet
   
 
  A'raf: 7/88-89 Ayetinin Açıklaması

بســـم الله الرحمن الرحيم

 

A'raf: 7/88-89 Ayetinin Açıklaması

 

Cenab'ı Hakk şöyle buyurdu:

 

قَالَ الْمَلأُ الَّذِينَ اسْتَكْبَرُواْ مِن قَوْمِهِ لَنُخْرِجَنَّكَ يَا شُعَيْبُ وَالَّذِينَ آمَنُواْ مَعَكَ مِن قَرْيَتِنَا أَوْ لَتَعُودُنَّ فِي مِلَّتِنَا قَالَ أَوَلَوْ كُنَّا كَارِهِينَ  *   قَدِ افْتَرَيْنَا عَلَى اللّهِ كَذِبًا إِنْ عُدْنَا فِي مِلَّتِكُم بَعْدَ إِذْ نَجَّانَا اللّهُ مِنْهَا وَمَا يَكُونُ لَنَا أَن نَّعُودَ فِيهَا إِلاَّ أَن يَشَاء اللّهُ رَبُّنَا وَسِعَ رَبُّنَا كُلَّ شَيْءٍ عِلْمًا عَلَى اللّهِ تَوَكَّلْنَا رَبَّنَا افْتَحْ بَيْنَنَا وَبَيْنَ قَوْمِنَا بِالْحَقِّ وَأَنتَ خَيْرُ الْفَاتِحِينَ

"Kavminin önde, ileri gelenlerinden büyüklük taslayanlar (kibirliler, müstekbirler), dediler ki:

"Ey Şuayb, seni ve seninle birlikte iman edenleri ya ülkemizden sürüp-çıkaracağız veya mutlaka bizim milletimize / dinimize geri döneceksiniz." (Şuayb:) "Biz istemesek de mi?" dedi."

"Allah bizi ondan kurtardıktan sonra, bizim tekrar sizin dininize dönmemiz Allah'a karşı yalan yere iftira düzmemiz olur. Rabbimiz olan Allah'ın dilemesi dışında, ona geri dönmemiz bizim için olacak iş değildir. Rabbimiz, ilim bakımından her şeyi kuşatmıştır. Biz Allah'a tevekkül ettik. Rabbimiz, bizimle kavmimiz arasında "Sen hak ile, adaletle hüküm ver," Sen "hüküm verenlerin" en hayırlısısın." (A'raf: 7/88-89)

Ve şöyle buyurdu:

وَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُواْ لِرُسُلِهِمْ لَنُخْرِجَنَّـكُم مِّنْ أَرْضِنَآ أَوْ لَتَعُودُنَّ فِي مِلَّتِنَا فَأَوْحَى إِلَيْهِمْ رَبُّهُمْ لَنُهْلِكَنَّ الظَّالِمِينَ

"Kafir olanlar peygamberlerine dedilerki: Elbette sizi, ya yurdumuzdan çıkaracağız, yada mutlaka dinimize döneceksiniz! Rableri de onlara, "zalimleri mutlaka helak edeceğiz!" diye va'detti." (İbrahim: 14/13)

 

"Milletlerine dönmek" ifadesi konusunda müfessirler iki ayrı görüşe ayrıldılar:

1 - Selef müfessirlerinden nakledilen görüş, ki bu görüşü İbn Atiyye'nin İbn Abbas'dan naklettiği bu tefsiri İbn Cerir ve İbn Ebi Hatim gibi müfessirler zikretmişlerdir.

(İbn Cerir; Muhammed b. Cerir b. Yezid et-Taberi. Müfessir, Tarihçi, İmam. 224 yılında Taberistan'da doğdu ve Bağdad'a yerleşip orada vefat etti. Döneminin imamı. Bazı eserleri şunlardır: "Camiul Beyan an Tevili Ayel Kur'an." "Tezhibul Asar" ve "Ahbarur Rasul vel Mülük". 310 yılında vefat etti.)

Muhammed b. Sad el- Avfi'nin, babasından, O'nun amcasından onun da babasından onun da babasından onun da İbn Abbas'dan (Bu isnad çoğu ricalinin zayıf olması nedeniyle, zayıf bir rivayettir.) rivayet ettiği tefsiri Maverdi, Salebi, Vahidi, Beğavi ve İbn Cevzi gibi müteahhir müfessirlerin geneli rivayet etmişlerdir.

(Muhammed b. Sa'd b. Muhammed b. Atiyye el- Avfi. İmam Taberi'nin hocası, 286 yılında vefat etti.)

(Sa'd'ın babası: Ebu Muhammed b. Sa'd. Adı Said b. Muhammed'dır. Babası ve Başkalarından hadis rivayet etti. Ondan da oğlu Muhammed ve başkaları rivayet aldılar. Ahmed b. Hanbel, onun cehmi olduğunu söylemiştir.)

 (Sa'd'ın amcası: Hüseyn b. Hasan b. Atiyye b. Sa'd el-Avfi Bağdad'daki Şarkiyye bölgesinin kadısı. Hadislerinin zayıf olduğu rivayet edilmiştir. 201 yılında vefat etti.)

(Ebul Hüseyn: Hasan b. Atiyye'dir. Hadis rivayetinde zayıftır.)

(Ebul Hasan: Atiyye b. Sa'd b. Cenade.)

(Salebi; el-İmam, el Hafız el-Allame Ahmed b. Muhammed b. İbrahim en-Nisaburi, es-salebi. Büyük alim. Bazı eserleri şunlardır: "el-Keşf ve'l Beyan fi Tefsiril Kuran" ve "el-Arais fi kısasil enbiya"sı. 427 yılında vefat etti.)

(Vahidi; Ali b. Ahmed b. Muhammed el-Vahidi, en-Nisaburi Büyük alim ve müfessir et-Basit, el-vasit, "el-veziz" "esbabun-nuzul" gibi eserleri vardır.)

(Bağavi; Muhammed Hüseyn b. Mesud el-Bağavi. Büyük imam ve tefsir alimi. İbn Teymiyye ondan övgü ile bahsetmiştir. 516 yılında vefat etti.)

İbn Ebi Hatim'in İbn Abbas dan yaptığı rivayette şöyle denilmektedir:

"Peygamberler ve inananlar kendi milletleri tarafından baskı ve işkenceye tabi tutularak, kendi milletlerine (dinlerine) dönmeye zorlanıyorlardı. Fakat Cenab'ı Hak Peygamber'in ve müminlerin onların küfür milletlerine (dinlerine) dönmelerini yasakladı ve kendisine tevekkül etmelerini emretti"

Atiyye Seleften naklettiği tefsirlerle bilinir. Fakat bu rivayeti zayıftır. İbn Abbas'tan buna benzer bir rivayeti Şeyhlerinden rivayetle Süddi de yaptı ki, Süddi sikadır ve Müslim ondan rivayet almıştır.

(Süddi; İsmail b. Abdurrahman b. Ebi Kerime imam ve müfessir Hadis imamları genelde o'nun sika olduklarını söylemişlerdir. 127 yılında vefat etti.)

(Müslim; b. Haccac b. Müslim el- Kuşeyri en-Nisaburi Ebul Huseyn. Büyük hadis imamı. Meşhur "Sahih-i müslim"in müellifi. 261 yılında vefat etti.)

Suddi tefsirinin başlangıcında Ebu Malik, İbn Salih, İbn Abbas, Hemedani, İbn Mesud ve bazı diğer sahabelerden rivayet aldığını belirtmektedir. Ancak Suddi aldığı bu rivayetleri birbirine karıştırmıştır.

(Ebu Malik; Gazvan el-Gıffari, Ammar b. Yasir, İbn Abbas ve diğer sahabelerden hadis rivayet etti. İbn Hacer onun sika olduğunu söylemiştir.) 

(Ebu Salih; Bazim. Ebu Talib'in kızı Ümmü Hani'nin kölesi. Tabiindendir. Ali ve İbn Abbas'dan rivayet nakletti. Ondan da A'maş, İsmail es-Süddi, Süfyan es-sevri ve başkaları rivayet almışlardır. Hadis'inin zayıf olduğu söylenilmiştir.)

(Merre b. İsmail şerahil el-Hemadani. el-kufi. ibadet ve ilmindin dolayı kendisine merretul hayr da denilir. Ebu bekr es -Sıddık, Ömer ve İbn Abbas'dan hadis rivayet etmiştir. Ondan da Eşlem el-Kufi, Zebid el-Yemani, Ata b. Saib gibileri hadis almışlardır. Sikadır. 76 yılında vefat etti.)

(Abdullah b. Mesud b. Gafil, Ebu Abdirrahman. Meşhur büyük sahabilerden. İslama ilk girenlerden ve Mekke'de ilk kez açıktan Kur'an okuyanlardan. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) ondan kendisine Kur'an okumasını istemiştir. Ömer bir gün ona bakarak şöyle dedi: "ilim dolu bir kap" 32 yılında vefat etti.)

Mürsel rivayetler ile müsned rivayetleri birbirinden ayırmamıştır. Bu nedenle, Süddi şeyhlerinden zikretti, denilir. Bu rivayetler arasında İbn mesud İbn Abbas ve diğer sahabelerden sabit olmuş rivayetler bulunduğu gibi, sabit olmayan rivayetler de mevcuttur.

Tefsirinde şöyle dedi:

"Milletine dönmek" ten maksat küfre dönmek değildir. Çünkü peygamberler, peygamberliklerinden Önce de kafir değildiler."

(Mürsel: Lügatta göndermek demektir. Istılahı anlamı ise, tabiinden sonraki isnadının sakıt olduğu hadistir.)

(Müsned: Esnede'den ilmi faildir. Bir şeyi nisbet veya izafe etmek demektir ki Istılahi manası şudur: Senedi merfu olarak peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)'e ulaşan hadistir.)

 

İbn Atiyye Şöyle dedi:

"Dönmek ile, daha önceki hale dönmek murad edilmektedir. Çünkü peygamberler asla küfür milletinden olmamışlardır. Bu ifadenin anlamı:

Peygamberliğinizden önceki sukut haline dönün, peygamberliğinizden önce nasıl bizimle uğraşmıyorduysanız şimdi de bizimle uğraşmayın demektir. İşte kafirlere göre milletlerine dönmek budur" (el-Muharrerul veciz: 10/71.)

(İbn Atiyye; Abdulhak b. Galib b. Abdulmelik b. Galib b. Temam b. Atiyye Büyük imam. Müfessirlerin zirvesi. Fakih, tüm ilimlerde otorite "el-muharreu'l veciz fi Tefsiri'l Kitabı'l Aziz" isimli tefsiri meşhurdur. 541 yılında vefat etti.) 

Bu sözün sahibi "Dönmeyi" bilinen anlamıyla kabul etmiş fakat bunu "emr-i bi'l-maruf ve nehy-i ani'l-münker" terketme ve kavimlerini iman'a davet etmeyi terketmek olarak algılamış, kafirlere göre milletlerine dönmenin bu anlama geldiğini ifade etmiştir.

Fakat burada iki itiraz söz konusudur.

1 - Bu "dönüş" sadece "emr-i bi'l-maruf ve nehy-i ani'l-münker" yapan ve insanları kendilerine uymaya çağıran peygamberler içindir.

İbn Atiyye şöyle dedi:

"yahut milletimize döneceksiniz" Yani: "bu halinizden, eski halinize intikal edeceksiniz" demektir." (Bkz. el muharrerul veciz: 7/110.)

Ebu'I Ferec de şöyle dedi:

"Yahut milletimize döneceksiniz" yani dinimize döneceksiniz, demektir, ki o da "şirk" tir.

Şuayb hiçbir zaman "küfr" içinde olmadığı halde, müşrikler nasıl olur da dinimize döneceksiniz demişlerdir?

Bu soruya iki şekilde cevap verebiliriz:

1 - Müşrikler bu söz ile, Önceden kafir oldukları halde Şuayb (a.s.)'a iman ederek, küfürden dönenleri de göz önünde bulundurarak söylemişlerdir. Yani Şuayb'e o'na uyanlara hitap ettikleri gibi hitap etmişlerdir.

2 - Yahut "milletimize intikal edeceksiniz" anlamında söylemişlerdir ki, bu durumda, bu bir ibtida sözüdür. Araplar "Bana falandan kötülük döndü" şeklinde bir ifadeleri vardır ki, daha Önce o kimseden bir kötülük vuku bulmamışsa bile, bu ifade kullanılmaktadır.

Arap şairi döndü anlamındaki "ade" kelimesini bir mısrasında şöyle kullanmıştır. (Ka'b b. Sa'd el-Ganevi'nin bir mısrası.)

"Yani: Günler, yaşayanları ile beraber değişmektedir.

İnsanoğlu bir an iyi vakit geçirirken, çok geçmeden çeşitli belalarla boğuşmaya başlar."

Ebul Ferec şöyle devam etti:

"Bu konuyu Bakara süresini işlerken...

"Bütün işler yalnızca Allah'a döndürülür." (Bakara: 2/210)

Ayeti kerimesinin tefsirinde açıkladım"

Bu cevapları Züccac ve İbn el-Enbari de zikrettiler.

Fakat Enbari, İbrahim süresinin ayeti ile ilgili olarak bir şey zikretmedi. Birinci cevap zayıflığı ile beraber İbrahim suresinde gelmemektedir.

(Züccac; Ebu İshak, İbrahim b. Muhammed ez-Züccac, el-Bağdadi. Edebiyat ve nahivci "Meani'l kur'an" adlı eseri ile ünlüdür. 311 yılında vefat etti.)

(Enbari; Ebu'l Berekat Abdurrahman b. Muhammed b. Abdullah el-Enbari. Nahivci. Fakih, Salik ve Abid bir şahıs, "el-Bayan fi Garibi irabil Kur'an", "Esraru'l-Arabiyye" gibi eserleri vardır. 577 yılında vefat etti.)

("Kafir olanlar peygamberlerine dedilerkî: Elbette sizi, ya yurdumuzdan çıkaracağız, yada mutlaka dinimize döneceksiniz! Rableri de onlara, "zalimleri mutlaka helak edeceğiz!" diye va'detti." (İbrahim: 14/13)

Aynı şekilde Beğavi, Salebi ve başkaları da bu iki cevabı bir üçüncü cevapla beraber zikrettiler.

Beğavi şöyle dedi:

"Bizim üzerinde bulunduğumuz dinimize döneceksiniz" dediler. Şuayb Cevap verip dedi:

"İstemesek de mi?" yani: "Bizi zorla mı dininize döndereceksiniz?" "Sizin dininize dönersek, Allah'a karşı iftira etmiş oluruz."

Şuayb, hiç bir zaman onların dini üzerine bulunmadığı halde "yahut milletimize dönersin" ifadesinin anlamı nedir? diye sorulacak olursa, bunun anlamı "Bizim milletimize gireceksin" demektir, denilir. Şuayb'da cevap verip dedi ki:

"Ben asla sizin dininize girmem."

Bunun anlamı: "Sizin dininize intikal" dir.

Buradaki "Ade" "sara" anlamındadır da denildi.

Ve: Bu hitap ile Şuayb değil, bir zamanlar kafir oldukları halde sonra Şuayb'e uyarak müslüman olanlardır da denildi.

Fakat bu tevillerin hiçbiri İbrahim suresinde yapılmadı. İbrahim suresinin söz konusu ayeti, lafzın gerektirdiği gibi, "Dinimize döneceksiniz" şeklinde anlaşılmıştır." (Bkz: Mealimut Tenzil: 3/28)

 

Ben ( İbn Teymiyye) derim ki:

Bu müfessirler "millet" kelimesini, "din" ile tefsir ettiler. İbn Atiyye ise, "daha önceki hale dönmek" ile tefsir etti. Fakat "ibtida" manası olabileceğine hiç değinmedi.

İbn Cevzi'nin yukarıdaki sunduğu beyit'ine Lebid'in249 şu beyiti teyid etmektedir:

Yani insan parlak bir yıldız gibidir.

Bu parlaklıktan sonra bir de bakarsın küle dönmüş.

(İnsan'da bir yıldız gibidir. Parlar ve söner demek istiyor)

 (Lebid b. Rebia b. Amir b. Malik. Ebu Akil el-Amr. Cahiliye dönemi ünlü şairlerindendir. Şiirlerinin Kabe'ye asıldığı büyük şairlerden biridir. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)'e gelerek müslüman oldu. Küfe'ye yerleşti ve H. 41 'de orada vefat etti.)

Ümeyye b. Ebi Salt'da şöyle demiştir:

Anlamı: Bu güzellikler bir süt kadehi değildir.

Su ile karışmış ve pisletildikten sonra tekrar geri alınmıştır. (Bu beyt, Habeş'lileri Yemen'den kovan ünlü yemen hükümdarı Seyf b. Zi Yezne ithafen söylenilmiş bir övgü kasidesinden alınmıştır.)

(Ümeyye b. Abdullah Ebis Salt. Cahiliye dönemi meşhur şairlerden İslam'dan önce Şam'a göç ederek orada yaşadı. Dinler hakkında bilgi sahibi idi. İçkiyi ve putlara tapmayı kendine yasak etmişti. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)'in risalesini işitince Mekke'ye gelip kur'an dinledi ve geri döndü. Kureyş bir heyet gönderip, görüşünü sordular Ümeyye: "Şahitlik ederim ki Muhammed'in söyledikleri haktır", dedi. Müslüman olacak mısın diye sorduklarında ise, "Biraz bekleyeceğim" dedi. Hicetten sonra müslüman olmak için Medine'ye gelirken Bedir savaşında müşrik akrabalarının öldürülmüş olduğunu duyup, Müslüman olmadan Taife geri döndü ve müşrik olarak H. 5 yılında orada öldü.)

 

Ben ( İbn Teymiyye) derim ki:

Zikredilen bu şahitler ayetin anlamına delil değildir. Çünkü ayeti kerime de:

"Yahut milletimize döneceksiniz" tehtidi ve buna karşılık Şuayb (a.s.)'ın şu cevabı vardır:

"Sizin dininize dönersek, Allah'a karşı iftira atmış oluruz"

Burada ki "Ade" fiili, şu hadisi şeriflerde geçtiği anlamdadır:

"Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

"Hibesinden dönen, kustuğundan dönen gibidir" (Hadisi Buhari, Müslim, Tirmizi ve Ebu Davud, İbn Abbas'dan rivayet etmişlerdir.)

Sünen'de de şöyle geçmektedir:

"Baha'nın evladına yaptığı hibeden vazgeçmesi dışında, bir şeyi hibe edenin hibesinden vazgeçmesi yoktur" (Hadisi Ebu Davud ve Tirmizi İbn Ömer ve İbn Abbas'dan rivayet etmişlerdir.)

Yine aynı şeklide Ömer (r.a.) şöyle dedi:

"Onu sana dirhem ile de verse satma. Sadakasından dönen kimse, kustuğundan dönen kimse gibidir."

Bu hadisin bir başka versiyonuna göre

"Önce kusup sonra, kustuğunu yalayan köpek gibidir." (Buhari rivayet etti.) 

(Ömer b. Hattab b. Nefil el-Adevi. Ebul Hafs Hulafai Raşid'ının -ikincisi. Emirul müminin. Büyük sahabi. Kahramanlık, cesaret ve adalet timsali. Muğire b. Şube'nin kölesi Ebu lulu tarafından H. 23 yılında şehid edildi.)

Bir başka hadiste de şöyle buyurulmaktadır:

"Allah imansızlıktan kurtardıktan sonra tekrar küfre dönmekten, ateşe atılmaktan korkar gibi korkmak."

(Buhari'nin rivayet ettiği şu meşhur hadisin bir bölümüdür:

"Üç haslet vardır. Bunlar kimde varsa imanın tadını duyar.

- Allah ve Rasûlünü bu ikisi dışında kalan her şeyden ve herkesten daha çok sevmek,

- Bir kulu sırf Allah rızası için sevmek,

- Allah imansızlıktan kurtardıktan sonra tekrar küfre dönmekten, ateşe atılmaktan korkar gibi korkmak." )

Tüm bu hadislerde geçen "ade" fiili "ade leza" demektir. Şu ayeti kerimelerde de aynı anlamda kullanılmıştır:

"Gizli konuşmaktan menedildikten sonra, menedildikleri o şeye dönenleri görmedin mi?" (Mücadele: 58/8)

"Kadınlardan zihar ile ayrılmak isteyip de sonra söylediklerinden dönenlerin." (Mücadele: 58/3)

Burada geçen "dönmek", geçmiş hale dönmeyi ifade ettiği gayet açıktır.

İbn Atiyye'nin dediği gibi, bunun dışında başka bir anlama gelme olasılığı yoktur.

Ade leza: Önceki şeye dönmektir ki. Zihar gibi nehyolunan bir işi yapıp, da nehiyden sonra tekrar ona dönmek bu kabildendir. Bu durumda dönmenin mübteda bir fiil olduğunu hiç kimse söylememiştir.

Yukarıdaki şiirlerde geçen:

"Adet lehunne zunub ma ade ba'de ebvalen" ve

"Hare remaren" mutlak fiillerdir ki bu fiilerde daha önceki hale dönmekten bahsedilmemektedir.

(Elavde) lafzı (Er-rucu) "Dönmek" anlamındadır.

Bu bir şeye dönmek te olabilir, bir şeyden dönmek te.

Fakat akla önce, bu halden dönmek gelir. Bu nedenle İslamdan dönen kişi, alimlerin ittifakıyla, doğuştan Müslüman olsa dahi, İslam'dan dönmesi sebebiyle mürted olarak isimlendirilir.

(Zihar: Kocanın karısını veya herhangi bir organını kendisine ebedi olarak haram olan annesi veya kız kardeşi gibi birisine benzetmesi olayı.)


Facebook beğen
 
Kur.an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol