Kur'an ve Sünnet
   
 
  Faiz Meselesi

بســـم الله الرحمن الرحيم

 

Faiz Meselesi  

 

FAİZ ÜZERİNE

Faiz konusunda metinler, meani ve eserler üzerinde yaptığım araştırmalar sonucu -Güç ve kuvvet sadece Allah'ındır ve istihareden sonra- faizin aslının Riba-ı Nesie / vadeli faiz olduğunu anladım;

- Paranın belli bir vakite kadar, daha fazla paraya satılması veya

- Borcun ertelenip, alacak miktarının artırılması bu kabildendir, cahiliyye döneminde yaygın olan faiz de bu idi.

Ahmed b. Hanbel'e kesin faiz hakkında sorulmuş o da bu cevabı vermiştir:

"Borcun Ödemesi geldiğinde alacaklı:

"Borcunu ödeyecek misin, yoksa artırmayı mı düşünüyorsun?" diye sorar.

Eğer borçlu kabul ederse, vade (ödeme süresi) uzatılır, buna karşılık borcun miktarı artırılır. Böylece borçlu daha da borçlanırken, alacak sahibi hiçbir çalışma yapmaksızın oturduğu yerden servetine servet katmış olur."

İşte Allah bunu haram kılmıştır. Çünkü burada ihtiyaç içinde kıvranan borçluya zarar ve insanların mallarını batıl ile yemek söz konusudur.

Zamanımızda birçok meşhur alim, faizin haram kılınmasının hikmetlerini bilmediklerini söylemektedirler. Bunun nedeni, onların haram kılınan şeylere topluca bakıp, bundaki zararı görememeleridir.

Meseleyi şöyle tahkik ettik:

Faiz açık ve gizli olmak üzere iki çeşittir.

- Açık faiz ihtiva ettiği zarar ve zulüm nedeniyle haram kılınmıştır.

- Gizli faiz ise, açık faize vesile teşkil etmesi nedeniyle haramdır.

Nesie faizi de açık faizdir. Çünkü ihtiyaç sahibi borçlulara büyük zararlar vermektedir. Bu zararlar herkesçe bilinmektedir. Zengin bu yolla hiçbir zahmet çekmeksizin fakiri sömürmekte ve haksız yere insanların mallarını yiyerek servetini daha da şişirmektedir. Bu nedenle Cenab-ı Hak faizi sadakanın zıddı saymıştır.

"Allah faizi mahveder, sadakaları çoğaltır." (Bakara: 2/276)

"İnsanların mallarında artış olsun diye verdiğiniz herhangi bir faiz, Allah katında artmaz. Allah'ın rızasını isteyerek verdiğiniz zekata gelince, işte zekatı veren o kimseler, evet onlar kat kat arttıranlardır." (Rum: 30/39)

Ve Hak Teala peygamberine ilk indirdiği ayetlerden birinde şöyle buyurdu:

"Yaptığın iyliği çok görerek başa kakma" (Müddessir: 74/6)

Ve şöyle buyurdu:

"Ey iman edenler! Kat kat artırılmış olarak faiz yemeyin. Allah'tan sakının ki kurtuluşa eresiniz. Kafirler için hazırlanmış bulunan ateşten sakının! Allah'a ve Rasulüne itaat ediniz ki size merhamet edilsin. Rabbinizin bağışına ve takva sahipleri için hazırlamış olup genişliği gökler ve yer kadar olan cennete koşun! O takva sahipleri ki, bollukda da, darlıkta da Allah için harcarlar, öfkelerini yutarlar ve insanları affederler. Allah da güzel davranışta bulunanları sever." (Al-i İmran: 3/130-134)

İnsanlara zulüm olan faiz yasaklandı, bunun yerine insanlara iylikte bulunmak emredildi.

İbn Abbas'ın Üsame'den rivayet ettiği hadiste Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

"Riba, ancak veresiyede (nesi') olur." (Buhari, Kitabu'l-Buyuu: 3/31, Müslim, Kitabu'l-musakat;2/1217-1218.)

Fakat bu sınırlama ile, kemalin husulü amaçlanmıştır. Tam kamil anlamıyla faiz, veresiyede geçmektedir. Tıpkı İbn Mesud'un:

"Alim, Allah'tan korkan kişidir." sözü de bu kabildendir.  (Buna benzer bir sözü Suyuti, Dürerü'l-Mensur: 7/20'de nakletmiştir.)

Buna benzer birçok sınırlama ifadesinden biri de şu kavli ilahidir.

"Mü'minler ancak, Allah anıldığı zaman yürekleri titreyen, kendilerine Allah'ın ayetleri okunduğunda imanlarını arttıran ve yalnız Rablerine dayanıp güvenen kimselerdir." (Enfal: 8/2)

Riba-ı fazl'a (Fazlalık faizine) gelince; fazl faizi, seddü'z-zeari (vesileyi engelleme) için yasaklanmıştır.

Müsned'de geçen Sa'd'ın merfu hadisinde şöyle buyurulmuştur:

"Bir dirhemi iki dirheme satmayın. Muhakkak ki ben sizin remaya düşmenizden korkarım ki rema faizdir."

(İbn Ömer'in hadisinden Ahmed merfu olarak tahric etmiştir.(Müsned: 2/109.)

(Sa'd b. Malik Sinan. İmam ve mücahid. Medine müftüsü. Ebu Said el-Hudri. Hendek ve Rıdvan beyatına iştirak etti. Fakih ve müctehid sahabelerdendir. 1170 hadis rivayet etmiştir.)

Fazl faizi konusunda selef ve halef ihtilafa düşmüştür. Seleften bir gurup fazl ribasının tüm çeşitlerini helal kabul etmiştir. İbn Abbas, İbn Mesud ve Muaviye fazl ribasını helal kabul edenlerdendirler. Hatta Muaviye altın veya gümüş su kabını ağırlığından fazla bir fiyata sattı. Onun bu tavrını gören Ubade b. Samit, Ömer'e giderek Muaviye'nin bu tavrını ona şikayet etti.

(Ubade b. Samit b. Kays. İmam ve lider. Ebu'l-Velid el-Ensari. Akabe biatinin emirlerinden ve sahabenin büyüklerinden biridir. Beytü'l-makdis'e yerleşti. H. 35 yılında vefat etti.)

(Ata b. Yasir (r.a.) 'dan: Muaviye altın veya gümüş su kabını ağırlığından fazla bir fiyata sattı. Ebu'd-Derda şöyle dedi:

"Rasulullah'ın bu gibi alışverişleri misli misline olmadığı için yasakladığını duydum."

Muaviye şöyle cevap verdi:

"Bu gibi şeylerde ben bir sakınca görmüyorum."

Bunun üzerine Ebu'd-Derda şöyle dedi:

"Muaviye'ye karşı beni savunacak kimse yok mu? Ben ona Rasulullah'dan söz ediyorum, o bana kendi görüşünü söylüyor." sonra Muaviye'ye şöyle çıkıştı:

"Senin bulunduğun yerde yaşamak bana haram olsun" Sonra Ebu'd-Derda Ömer'e gelip bu olayı anlattı. Ömer de Muaviye'ye:

"Bunu ancak bu şekilde ve tartıda aynı ve eşit olarak sat, başka türlü satma!" diye yazdı."

Malik, Muvatta, Kitabu'l-buyuu: 2/634.

Aynı hadis Ubade b. Samit için de rivayet edilmiştir. Dolayısıyla bu olayın Ebu'd-Derda ve Ubade ile ayrı ayrı tekrarlanmış olması muhtemeldir.)

Ubade, peygamberin altı cins hakkındaki hadisini rivayet etmiştir. Muaviye ile O'nun arasındaki tartışmanın Kıbrıs seferinde geçtiği söylenir fakat bu doğru değildir. Muaviye Kıbrıs'a Osman'ın hilafeti döneminde sefer düzenlemiştir. Daha önce Ömer'den izin istemiş fakat o, deniz yolculuğuna izin vermemiş, Osman halife olunca izin istemiş o da izin vermiştir.

Milhan'ın kızı Ümmü Haram bu gazvede Kıbrıs'ta şehîd düşmüştür. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) daha önce bu gazvenin vuku bulacağını haber vermişti.

(Ümmü Haram binti Milhan b. Halid b. Zeyd b. Haram. Ümmü Selim'in kız kardeşi. Enes b. Malik'in teyzesi ve Ubade b. Samit'in hanımı. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) ona saygı gösterir ve evinde ziyaret ederdi. H. 28 Kıbrıs savaşında vefat etti.)

(Hadisin metni şöyledir:

"Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Ümmü Haram'ın Ubade b. Samit ile evli olduğu zamanlar evine gider onu ziyaret ederdi. Yine böyle bir ziyaretinde Ümmü Haramı'ın evinde bir yere yaslanarak uyudu. Sonra gülümseyerek uyandı. Ümmü Haram:

"Ya Rasulallah neden gülüyorsun?" diye sordu.

Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem):

"Rüyamda ümmetimden bir takımların, yeşil deniz üstünde kralların tahtlara kuruldukları gibi gemilere binerek Allah yolunda savaşa gittikleri gösterildi. Onlara gülüyorum." buyurdu. Ümmü Haram:

"Ya Rasulallah benim de onlardan olmam için dua buyurunuz." dedi. Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) dua etti. Sonra Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) bir yere yaslanarak tekrar uyudu. Derken gülümseyerek uyandı. Ümmü Haram:

"Ya Rasulallah! Niçin gülümsüyorsun?" dedi. Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)

"Ümmetimden bir kısmına kralların tahtlara kuruldukları gibi kara nakliyeler üzerinde ihtişamlı bir şekilde gazaya gittikleri gösterildi." dedi. Ümmü Haram:

"Beni onlardan kılması için dua buyur." dedi. Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem):

"Sen birincilerdensin, sonrakilerden değilsin" buyurdu.

Ümmü Haram Muaviye zamanında deniz yolculuğuna katıldı. Denizden karaya çıkarken bineğinden düşerek öldü."

Buhari, Kitabu't-ta'bir: 8/73.)

Bu rivayet, denizde yolculuğun ve savaşın cevazına delil olarak kabul edilmiştir.

Fakat Ubade'nin Ömer'e şikayeti Kıbrıs gazvesinden öncedir. Muaviye Rum diyarındaki Kayseri şehrini fethetmiştir. Bu tartışma da herhalde orada geçmiştir. Kayseri'nin fethinde müslümanlar altın ve gümüşten mamul güzel bir su kabını ganimet olarak ele geçirmişlerdi.

Muaviye güzel işlemesinden dolayı yirmi dirhemlik bir kabı otuz dirheme sattı. Ubade buna karşı çıkınca Muaviye ile karşılıklı tartıştılar. Bu kıssa meşhurdur. (Müslim, Kitabu'l-musakat; 2/1210.)

Ebu Said el-Hudri ve başka sahabeleri İbn Abbas'ın görüşünü reddetmişlerdir. Ebu Said el-Hudri ayrıca bu konuyla ilgili Hayber hadisini rivayet etmiştir:

"Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) Hayber'de adam çalıştırdı. Onlara iyi hurma getirtti. Bunun üzerine Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) ona sordu:

"Hayber'in bütün hurmaları böyle midir?"

"Biz iki sa' verip bir sa' üç sa' verip iki sa' (iyi hurma) alıyoruz" deyince şöyle buyurdu:

"Böyle yapma. Hepsini dirhemler karşılığında sat, sonra o paralarla iyi hurma satın al." (Buhari, Kitabu'l-Vekalet: 3/61, Müslim, Kitabu'l-Musakat: 2/1210.)

Sonra insanlar hakkında çeşitli hadisler varid olan altı sınıf üzerinde fadl faizinin haram olduğu hususunda ittifak ettiler. Ubade ve başkalarının peygamberden (sallallahu aleyhi ve sellem) rivayet ettikleri hadiste şöyle buyruktu:

"Altın altınla, gümüş gümüşle, buğday buğdayla, arpa arpa ile, hurma hurma ile, tuz tuz ile aynı, eşit ve peşin değiştirilip satılır. Bu sınıflar değişik olursa, peşin olduğu sürece nasıl isterseniz öyle satın." (Müslim, Kitabu'I-musakat: 2/1211.)

Bu altı sınıfın dışındaki sınıflar üzerinde ise değişik görüşlere ayrılmışlardır.

Bir grup bu altı sınıf dışında fazl ribası olmadığını söyledi. Bu görüş Katade'den nakledilmiştir. Zahiriyye mezhebi de bu görüştedir. (Bkz: el-Muhalla: 8/468-489.)

İbn Akil de son yazdığı eserlerde riba konusunda kıyası kabul etmekle beraber, bu görüşü tercih etmiştir. (Hanbeli alimi. Ebu'l-vefa Ali b. Akil b. Muhammed b. Akil el-Bağdadi. Kitabu'l-funun ve umdetü'l-edille gibi eserleri vardır. 513 yılında vefat etti.)

İbn Akil ayrıca şöyle dedi:

Riba meselesinde kıyasın illetleri, zayıf illetlerdir. İllet zahir olmadığı zaman kıyas yapılmaz.

Bir gurup ise ölçülen ve tartılan her şeyde fazl faiz bulunduğunu ve haram olduğunu söyledi. Bu görüş Ammar b. Yasir'den rivayet edildiği gibi meşhur rivayete göre Ahmed, Ebu Hanife ve daha başkaları da bu görüştedirler. (Musannifu Ebu Bekir b. Ebi Şeybe: 6/112, İbn Hazm Muhalla: 8/484.) (Bkz: Ahkamu'l-Kur'an (Cassas): 1/465, EI-Hidaye: 3/61, Camiu'l-Ahkamu'l-Kur'an: 3/352-353.)

Bir diğer gurup ise ölçülüp tartılan cinsten olmasa da yenecek şeylerde haram olduğu görüşünü benimsedi. Şafii763 ve bir rivayete göre Ahmed bu görüştedirler. (Bkz: Muğni'l-muhtac: 2/22, el-Muhalla: 8/473.) (Her iki rivayet için Bkz: el-Muğni: 4/126.)

Bazıları ise yiyecek şeylerin ölçülüp tartılan cinsten olması halinde haram olduğu görüşünü benimsediler. Said b. Müseyyib bir rivayete göre Şafii ve Şeyh Ebu Muhammed'in ihtiyar ettiği üçüncü bir rivayete göre Ahmed bu görüştedir.

(Said b. Müseyyeb b. Hazn b. Ebi Vehb. Büyük imam. Medine alimi ve tabiinin efendisi. 94 yılında vefat etti.)

(Bkz: el-Mühezzeb fi fıkhi İmamu'ş-Şafii: 1/360.)

(Şeyh Ebu Muhammed; İmam, müctehid. Ebu Muhammed Abdullah b. Ahmed b. Muhammed el-Makdisi el-Hanbeli. Muğni'nin yazarı. 620 yılında vefat etti.)

(Bkz: el-umde: 54, 220.)

(Bkz: el-Muğni: 4/126.)

Malik de fadl ribasının yaşamak için gerekli olan gıdalarda haram olduğu görüşündedir ki onun bu görüşü tüm bu görüşler içinde tercihe şayan en güçlü görüştür. (Haşiyetü'd-Desuki alaŞerhi'l-Kebir: 3/47.)

Ayrıca müteahhirinden bazıları riba-i fazl'ın tüm mallarda haram olduğunu söylemişlerdir. Fakat mütekaddimden bu görüşe iştirak eden birisini bilmiyorum.

Ben derim ki:

Dirhem ve dinarlardaki illet, bunların para olmasıdır. Çünkü bu iki parayı tartılan şeylerde bakır ve başka şeylerle self yapmak caizdir. Bakırda faiz cari olsaydı belli bir güne kadar hurmanın buğday ile, dirhemin dinar ile satılmaması gibi, belli bir güne kadar tartılan bir şey, tartılan başka bir şey ile satılmazdı. Bunun kıyasın hilafına olduğunu onlar da kabul etmektedirler. İlletin düşmesi halinde, o illetin batıl olduğu anlaşılır.

Aynı şekilde bir başka yerde açıkladığım gibi ölçülmesi veya yenilmesi illeti, hükmü gerektiren bir illet değildir. Fakat, dirhem ve dinar, satılan şeylerin parasıdır. Para ise kendisiyle eşyanın değerinin bilindiği bir ölçüdür. Sınırlı ve mazbut olması gerekir. Paranın kıymeti ne düşmeli ne de yükselmelidir. Paranın kıymeti düşer veya yükselirse bu durumda o diğer ticaret malları gibidir. Bu durumda malların değerlerini karşılamaya yarayan paradan yoksun kalırız. Bilakis bu durumda para da diğer ticaret eşyaları gibidir. Alış-verişte paranın gerekliliği insanlar için genel bir ihtiyaçtır. Ortak pay sahiplerinden birinin payından geçmesi durumunda semen (para) sahibinin izni dışında, ancak eşit değerde bir para ile satılabilmektedir.

Ticaret para üzerine kurulmuştur. İnsanlar birbirlerine karşı olan alacak vereceklerini para ile belirlerler.

Özetle malın değere tabi tutulması genel bir ihtiyaçtır. Bu ise kendisiyle değerin bilineceği fiyatlandırma ile olur. Fiyatlandırma ise geçerli para birimi ile olur. Bunun temini için paranın kıymetinin düşme ve yükselmeden uzak olarak sabit kalması gerekir.

Altın ve gümüş parada (Yani dinar ve dirhem) yol açtığı zarardan dolayı nesi faizin haram kılındığını daha önce açıklamıştık. Bir kimsenin daha hafif, yarım ve çeyrek dirhemlere ihtiyacı olur da gidip bunları sarraftan alırsa, sarraf ona bunu ancak daha fazla ağırlıkta dirhem karşılığı satacaktır ki bu durumda para üzerinden ticaret yapılmış olunur ki bu fazl faizidir ve nesi faizine vesiledir.

Belli bir vakit ile dirhemi dirhem ile satmak şeklindeki para ticareti mubah görüldüğü taktirde, dirhem para olmaktan çıkar ve diğer ticaret malları gibi bir mal olur. Bu işlem sonucu oluşacak fazl faizi, nesi faizine neden olduğundan haramdır. Nesi faizi ise zararlıdır. Bu durumda para para olmaktan çıktığı için sıfatlarının muhtelif olması hükmü değiştirmez.

Para ticaretiyle insanlar belli vakitte değeri artacak vasıftaki paraları biriktirmeye çalışırlar. Bazı insanların iyi paraları veya bazen bakır paraları seçip saklamaları ve daha yüksek fiyata satmaları bu kabildendir.

Para üzerinde yapılan bu tür ticaret yasak kılınmıştır.

Aynı cins para birbirine eşittir. Birbirinden üstün kılındığı taktirde, fesat meydana gelir. Para para olduğu için değil, mal satın almaya vasıta olduğu için değerlidir.

Tüm insanlar paraya tevessül etmede müşterektirler. Para, tüm insanlar arasında geçerli olma özelliğiyle bilinir. Bazı ülkelerde para daha değişik şeylerden yapılmaktadır ki, bu da gayet makuldür. Fakat demir, pamuk, keten gibi şeylerin para olarak kullanılması pek de makul değildir. Çünkü ticaret eşyalarının çoğu bunlardan daha değerlidir. Bu tür ticaret mallarının para olarak kullanılması doğru değildir. Çünkü bu tür şeyler para olarak kullanıldığı taktirde, insanlar bunları alıp biriktirecekler dolayısıyla halk ihtiyaç duydukları bu maddeleri temin etmede zorluk çekecektir.

Ne zaman ki belli bir vakte kadar buğday buğday ile veya hurma hurma ile veya arpa arpa ile ve buna benzer şeyler birbirleri ile satılacak olsa satılsa da satılmasa da, çeşitli şekillerde insanlar bunlardan zarar göreceklerdir. Fakat bu mallardan bir sınıfa sahip olup da diğer bir sınıfa ihtiyacı olan kimse önce elindeki malı dirhem karşılığında satıp, sonra da elindeki dirhem ile ihtiyaç duyduğu sınıf malı aldığı taktirde insanlar bu zararlardan korunmuş olacaklardır.

Yol açtığı genel zarardan dolayı bu gibi şeylerin birbiri karşılığında satılması yasak edilmiştir. Ki bu faizin temeli olan nesie ribasıdır. Fakat burada nesi illeti iki sınıfta geçerlidir. Vadeli olarak dirhemi dinar ile satmak bu kabil bir nesie faizidir ki, bu da nas ve icma ile haram kılınmıştır.

Nesie bazen tek sınıfta olabileceği gibi bazen de dirhem ve dinar ve insanların temel gıdaları olan dört sınıfta olduğu gibi maksatları aynı olan iki sınıfta da olabilir.

Fazl faizine gelince; buğday daha iyi cins bir buğday karşılığında satıldığı zaman, bu buğday ile ticaret yapmak demektir. Önce nakti olarak yapılan bu ticaret, sonra vadeli ticarete dönüşecektir.

İnsanlar hülle nikahında olduğu gibi, kanuni hilelere sapmakta mahirdirler.

(Hülle nikahı: Kişinin üç talak sonunda boşandığı eski karısıyla tekrar evlenebilmek için anlaşmalı olarak onun boşanmak üzere başka bir adamla evlenmesine denilir ki, şer'an haramdır ve bunu yapanlar melundurlar.)

Daha önce de belirttiğimiz gibi, nesie faizine vesile olduğu için fazl faizi de Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)'in şu buyruğu ile haram kılınmıştır.

"Bir dirhemi iki dirhem ile satmayın. Muhakkak ki ben sizin rema'ya düşmenizden korkarım. Rema, faizdir."

Yoksa vasıfları eşit olduğu taktirde kimse bir kilo hurmayı aynı vasıftaki bir kilo hurmaya satmaz.

Bu tür satışlar, birinin iyi diğerinin kötü veya birinin yeni diğerinin eski olması gibi vasıftaki değişikliklerden dolayı yapılır. Maksat vasıfların muhtelif olmasıdır. Bu nedenle borçta da, hangi vasıftaki mal üzerine borçlanmış ise onun ödenmesi gerekir. Telef durumunda da böyledir. Çünkü borçta satış değil, ariye gibi borçluyu yararlandırmak kastedilmiştir.

Bu nedenle Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) para borç almaya "Minhatü'l-verik" demiştir.  (Bkz: Ahmed, Müsned: 4/285, Tirmizi, Kitabu Birr ve's-sıla: 4/340-341.)

Araplar "Erani derahimuke" diyerek, bir süre faydalanmak ve sonra geri ödemek üzere borç para isterler. Burada maksat paranın aynı değildir. Borçlu vakti gelince ne kadar borç almış ise onu ödemektedir. Maksat paranın aynısı değil, cinsidir. Bu işler gayet makuldür ve şeriat'de insanların genel maslahatını gözeterek bu doğrultuda gelmiştir.

Burada faizi haram kılan illet gizli olduğundan Hibru'l-ümmet olan İbn Abbas ve İbn Mesud gibi sahabeler fazl ribasını helal görmüşlerdir. İyi sınıf buğday veya hurmanın cinsleri için satılmaları insanların temel ihtiyaçları edinmedeki genel çıkarlarına zarar verdiğinden yasaklanmıştır. Satıcı bunları cinsi için, kar etmeksizin ve belli bir vakte kadar sattığı zaman, buradaki hikmet açığa çıkmış olur.

Dirhemlerin dirhem karşılığı ve işlenmemiş altının dirhem karşılığı satılması da bu kabildendir. Çünkü burada işlenmemiş altın, dirhem yerindedir ki onun cinsine üstünlüğü kastedilmemiştir. Bu nedenledir ki hadiste:

"İşlenmemiş altın ve aynısı eşit olarak"  buyurulmuştur. (Hadisin devamı için bakınız: Ebu Davud, Kitabu'l-buyuu ve'l-icarat: 3/643.)


Facebook beğen
 
Kur.an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol