Kur'an ve Sünnet
   
 
  Kaza ve Felaketlerde Aynı Anda Ölenlerin Durumu

بســـم الله الرحمن الرحيم

 

Kaza ve Felaketlerde Aynı Anda Ölenlerin Durumu 

 

Kaza Ve Felaketlerde Aynı Anda Ölenlerin Durumu:

Bu hususta da tartışma vardır. Fakat şer'i usul gereği bu kimseler birbirlerine mirasçı olamazlar. Mirasları hayattaki diğer hak sahiplerine kalır. Cumhurun görüşü de böyledir. Fakat Ahmed'den bu konuda iki ayrı görüş rivayet edilmiştir. (Bkz. el-Muğni: 7/186.)

Usulde "lakit" delilinde olduğu gibi meçhul madum hükmündedir. Aynı şekilde kayıp şey meselesinde olduğu gibi Ahmed, meçhulü madum gibi kabul eden sahabenin sözlerine uymuştur. İlk koca kayıp olduğu sürece kadın zahiren ve batınen ikinci kocanın karışıdır. Birinci koca ortaya çıkarsa bu durumda nikah mevfuk olur. Çünkü o karısından kendi izni olmaksızın ayrı düşmüştür. Fakat bu caiz bir ayrılık idi. Bu nedenle nikah birinci kocanın karısını geri isteme veya reddetme hakkını kullanıncaya kadar mevkuf olur. Birinci koca karısını geri almak ile mihri geri almak arasında bir tercih yapar.

Karısını seçerse, kadın onun olur ve ikinci nikah batıl olur. Ayrıca talaka gerek kalmaz. Birinci koca kadını almaz ise, kadın ikinci kocanındır. Birinci koca kendi izin dışında gelişen bir olay nedeniyle kadına verdiği mihri geri alabilir. Kadın birinci kocasına dönsün veya ikincisinde kalsın, yeni bir nikah akdetmeye gerek yoktur.

Burada kadının üç hali vardır:

1 - Birinci kocasının hali meçhul ise, zahiren ve batınen ikinci kocanın karısıdır.

2 - Birinci kocanın onu seçmesi halinde, zahiren ve batınen birinci kocanın karısıdır.

3 - Kocanın seçim yapmadan önce ortaya çıkması. Bu durumda iş nikah gibi mevkuttur.

Buradaki maksadımız Ahmed'in meçhulü madum gibi gören bazı sahabelere uyduğunu açıklamaktır.

Bu durumda adamlardan biri diğerinden önce ölürse, bu meçhuldür. Meçhul ise madum (yok) gibidir. Böylece birinin diğerinden önce olması yok hükmündedir. Ve dolayısıyla bu iki kişi birbirlerine mirasçı olamamaktadırlar.

Aynı şekilde miras yaşayan kişilerin maldan faydalanmaları için meşru kılınmıştır. Her iki mirasçının da ölmesi durumunda, bunların birbirlerinin mallarından faydalanamayacakları açıktır. Bunları birbirine mirasçı kılmak, mirasın hikmetine aykırıdır. Miras alacak kişinin, hayatta olup, ölene halife olması gerekir. Aynı şekilde mirası kalan kişinin de ölmüş olması ve halife sahibi olması gerekir. Böylesi iki zıd şeyi biraraya getirmek mümkün müdür?!

Ayrıca devr meydana gelmemesi için de bu durumdaki şahısların mutlak olarak mirastan uzaklaştırılmaları gerekmektedir.

Ancak ikisinden biri diğerinden sonra velev ki bir kaç saniye dahi yaşasa bu durumda onun misali doğduktan hemen sonra ölen bebeğin durumu gibidir. Bu durumda yaşama hükmü geçerli olur ve kişi mirastan pay almaya hak kazanır. Fakat diğerinden sonra yaşayıp yaşamadığı bilinmeyen şahsın durumu böyle değildir. Mirasçı olmanın şartı kişinin hayatta olduğunun bilinmesidir. Miras, miras bırakan şahıstan sonra yaşayanlar içindir. Varisin hayatta olduğunun bilinmemesi, onun mirastan hak almasına engeldir. Çünkü bilinmemek yok olmak gibidir.

Riba konusunda da dediğimiz gibi:

"Eşitlikler konusundaki cehalet, üstünlükler konusundaki ilim gibidir. Ve tekaddüm hususundaki cehalet, adem-i tekaddüm hususundaki ilim gibidir."

Allah daha iyi bilir.

Allah'ım peygamberimiz Muhammed'e, aline ve ashabına salat ve selam et.

Tüm güç ve kuvvet aliyyu'l-azim olan Allah'ındır.


Facebook beğen
 
Kur.an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol