Kur'an ve Sünnet
   
 
  ALLAH’IN İNDİRDİKLERİ İLE HÜKMETMEK

ALLAH’IN  İNDİRDİKLERİ  İLE  HÜKMETMEK

 

بسم الله الرحمن الرحيم

 

    Hiç şüphesiz ki insanlığın yaradılış gayesi,hiçbir ortak tanımadan sadece ve sadece Allah’a itaat etmeleri,O’na boyun eğmeleri içindir.

 

   Bu kulluğun hakkıyla gerçekleşmesi demek ise, O’nun göndermiş olduğu nizamına kayıtsız şartsız uymakla başlar.

 

   Çünkü kainatı da insanı da Allah yaratmıştır. Nasıl ki kainat, Allah’ın kendisi için koymuş olduğu kanun ve nizama uymak zorunda ve bu itaatten dolayı da kainatta hiçbir dengesizlik ve düzensizlik görülmüyor ise, aynen insanoğlunun da bu alemde Allah’ın kendilerine indirmiş olduğu nizama – yani dine – hakkıyla tabi olmaları neticesinde yaşamış oldukları hayat seyirlerinde kesinlikle bir dengesizlik,düzensizlik,fitne ve kargaşa sözkonusu olmayacaktır.

 

   Ve yine nasıl ki Allah’u Azze ve Celle’nin kainat için koyduğu kanun ve nizam bozulduğunda korkunç bir dengesizlik ve düzensizlik neticesi her şey birbirine karışıp mahvolacak ise aynen de,insanoğlunun kendilerine inen kanun ve nizamı bozmaları veya ona uygun bir hayat yaşamamaları neticesinde de büyük bir kargaşa,fitne ve fesat baş gösterip,dünya da düzenzis bir hayat yaşayacakları gibi ahirette de hüsrana uğrayacak-lardır.

 

   İşte insanların böyle çirkin bir akibeti boylamamaları için,merhametli olan rabbimiz Allah’u azze ve celle onları,kendilerine indirilen kanun ve nizama davet etmekte ve aralarındaki en küçük problemler de dahi kendisinin kanun ve nizamına baş vurmalarını emretmektedir. Ki – başta da ifade ettiğimiz gibi – zaten yaradılışlarının gayesi budur.

 

  Rabbimiz şöyle buyurmaktadır :

 

اتَّبِعُواْ مَا أُنزِلَ إِلَيْكُم مِّن رَّبِّكُمْ وَلاَ تَتَّبِعُواْ مِن دُونِهِ أَوْلِيَاء قَلِيلاً مَّا تَذَكَّرُونَ

 

“ Ey insanlar ! rabbinizden size indirilene uyun. Ondan başka dostlar edinip de onlara uymayın.Ne kadar da az öğüt alıyorsunuz. “

 

A’RAF : 3.AY.

 

 ٍ……” إِنِ الْحُكْمُ إِلاَّ لِلّهِ أَمَرَ أَلاَّ تَعْبُدُواْ إِلاَّ إِيَّاهُ ذَلِكَ الدِّينُ الْقَيِّمُ وَلَـكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لاَ يَعْلَمُونَ

“ ….. Hüküm yalnız Allah’ındır. O yalnız kendisine ibadet etmenizi emretmiştir. İşte dosdoğru din – yani hayat nizamı – budur. Ama insanların çoğu bunu bilmezler. “

YUSUF : 40.AY.

 

“ Onlar Allah’ın indirdiğinden başka bir nizam mı arıyorlar ? Halbuki göklerde ve yerde ne varsa hepsi ister istemez O’na boyun eğmiştir. Ve bir gün O’na döndürülüp götürüleceklerdir. “

ALİ İMRAN : 83.AY.

                                                                                                                  

    Alah’u Teala, bu ve bunun gibi daha bir çok Ayet’i celilesinde gerçek hüküm sahibinin, gerçek kanun ve nizam sahibinin sadece ve sadece kendisinin olduğunu belirterek, insanların kendisinden inen hükümlere                                                                           tabi olmalarını emretmiştir.       

 

  Çünkü yaratmış olduğu mahlukatını O’ndan başka kimse hakkıyla tanıyamaz. O, insanların nasıl daha adil, hayırlı, nizamlı, intizamlı bir hayat sürebilecekleri kanun ve nizamın nasıl olacağını en iyi bilendir.

 

   Bununla beraber, şayet insanlar bu mesaja kulak vermeyip Allah’ın indirdiği ile hükmetmez iseler,yine Rabbimizin kerim kitabında buyurduğu gibi ya kafir,ya zalim,ya da fasık hükmünü giyeceklerdir.

 

   Allah’u Azze ve Celle bu konuda kerim kitabında şöyle buyurmaktadır :

 

فَاحْكُم بَيْنَهُم بِمَا أَنزَلَ اللّهُ وَلاَ تَتَّبِعْ أَهْوَاءهُمْ عَمَّا جَاءكَ مِنَ الْحَقِّ

 

Öyleyse aralarında Allah'ın indirdiği ile hükmet ve sana gelen haktan sonra  onların heva ve arzularına uyma “

                                                                                                                   MAİDE : 48.AY.

                                                                                                                       

وَمَن لَّمْ يَحْكُم بِمَا أَنزَلَ اللّهُ فَأ ُوْلَـئِكَ هُمُ لْكَافِرُونَ   

 

( ….. Her kim Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar kafirlerin ta kendisidirler. )

وَمَن لَّمْ يَحْكُم بِمَا أنزَلَ اللّهُ فَأُوْلَـئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ

 

( ….. Her kim Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar zalimlerin ta kendisidirler. )

 

وَمَن لَّمْ يَحْكُم بِمَا أَنزَلَ اللّهُ فَأُوْلَـئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ

 

( ….. Her kim Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar fasıkların ta kendisidirler. )

                                                                                                         MAİDE  : 44.45.47.AY.

   Ayetlerinde açık ifadelerinden anlaşıldığı gibi,artık her kim olursa olsun,Allah’ın indirmiş olduğu hükümleri gördüğü, bildiği,okuduğu zaman onlarla hükmetme mecburiyetindedir…. Şayet Allah’ın indirdiği bu gerçeklerle hükmetmez ise o kimse – Ayetlerde ifade edildiği gibi – ya kafir,ya zalim, ya da fasık hükmünü giyer.

 

   Çünkü burada Allah’u azze ve celle, kendisinin indirdikleri ile hükmet-meyenleri üç sınıfa ayırmıştır. Dolayısıyla,bir kimsenin  şeriattaki  hüküm-lerden yan çizerek işleyeceği cürme göre bu üç kalıptan birisine gireceği unutulmamalıdır.

 

   Ve burada bilinmesi gereken önemli bir husus da ; insanın hangi cürmü işlediğinde kafir olacağı, hangi cürmü işladiğinde zalim olacağı veya hangi cürmü işlediğinde de fasık olacağı hükmünü de yine İslam belirler. Diğer bir ifadeyle bu hükmün sahibi de Allah’tır. Çünkü kendisininde buyurduğu gibi : “ ……  إِنِ الْحُكْمُ إِلاَّ لِلّهِ  َ…. “  “ …. hüküm yalnız Allah’ındır …. “

 

   Değerli kardeşlerim ! inananların anlamada zorluk çektikleri noktalar-dan bir tanesi de burasıdır… Şöyle ki ; insanların kısmı azamı bu Ayet’i celileleri okuduktan sonra veya duyduktan sonra,bunların sadece belirli bir takım insanları ilgilendiren,veye belli başlı bir kesimden bahseden Ayetler olduğunu zannederler… Yani bu Ayet’ler kadıları,hakimleri veya savcıları ilgilendiren Ayetlerdir inancına sahiptirler… Dolayısiyla bu sınıftan sayılan insanlar eğer Allah’ın indirdiği ile hükmetmez iseler kafir, zalim veya fasık olurlar, demektedirler.

 

   Tabi ki bu anlayış çok yanlış,batıl ve kısır bir anlayıştır… Çünkü - ileri ki sayfalarımızda da izah edeceğimiz gibi - Her insan Allah’ın indirdiklerine ittiba etme, onlara uyma ve onlarla hükmetme mecburiyetindedir.

 

  Öyleyse sözü daha fazla uzatmadan bu konu ile alakalı önemli noktalar nelerdir onları tesbit etmemiz ve o noktaları   güzelce anlamamız gerekir. Çünkü bu mesele hakkıyla anlaşılamadığından dolayı, geçmişte olsun zamanımızda olsun bir çok insanın haddi aşmasına vesile olmuştur… Yani, tıpkı haricilerin yaptığı gibi insanlar birbirlerini alel ıtlak tekfir ettikleri gibi,mürciyenin yaptığı gibi de meseleyi oldukça sulandırmışlardır.

 

    O halde aynı arıza içerisinde vuku bulmamak veya konu ile alakalı problemleri olan insanlara meseleyi güzelce anlatabilmek için, bu mesele hakkındaki tesbit edilen şu önemli noktaları çok güzel anlamamız gerekir.

 

 

Birincisi  :  Allah’u teala neyi indirmiştir… Yani Allah’ın indirdiği derken ne anlamamız gerekir, bunun tesbiti.

 

İkincisi    :  Hakem denilince ne anlamamız veya kimler aklımıza gelme-lidir, bunun tesbiti.

 

Üçüncüsü   :  Hakem hükmedeceği zaman neyle hükmedecektir, bunun tesbiti.

 

Dördüncüsü  : Hakem Allah’ın indirdiği hangi mesele ile hükmetmediği zaman kafir olur, hangi mesele ile hükmetmediği zaman zalim olur veya hangi mesele ile hükmetmediği zaman fasık olur, bunun tesbiti.

 

ALLAH  C.C  NEYİ  İNDİRMİŞTİR

 

   Değerli kardeşlerim bu konunun sıhhatli bir şekilde anlaşılması için birinci olarak tesbitinin yapılması gereken husus Allah’ın neyi indirdiği hususudur.

 

   Ve bu konuda da bilinmesi gereken gerçek ; Allah iki şey indirmiştir. Birinin adı kitap, ikincisinin adı da hikmet’tir.

 

ٍ.. وَأَنزَلَ اللّهُ عَلَيْكَ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَعَلَّمَكَ مَا لَمْ تَكُنْ تَعْلَمُ وَكَانَ فَضْلُ اللّهِ عَلَيْكَ عَظِيماً

 

“ … Allah sana kitabı ve Hikmeti indirdi.Ve bununla sana bilmediğin şeyleri öğretti. Allah’ın senin üzerindeki fazlu keremi çok büyüktür. “

                                                                                                                         NİSA : 113.AY.

 

كَمَا  أَرْسَلْنَا فِيكُمْ رَسُولا  مِّنكُمْ يَتْلُو عَلَيْكُمْ  آيَاتِنَا وَيُزَكِّيكُمْ  وَيُعَلِّمُكُمُ  الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ  وَيُعَلِّمُكُم  مَّا لَمْ  تَكُونُواْ تَعْلَمُونَ

 

“ Nitekim kendi içinizden size Ayet’lerimizi okuyan, sizi arındıran,size Kitabı, Hikmeti  ve bilmediğiniz şeyleri öğreten bir resul gönderdik.

 

                                                                                                             BAKARA : 151.AY.

 

.... وَلاَ تَتَّخِذُوَاْ آيَاتِ اللّهِ هُزُواً وَاذْكُرُواْ نِعْمَتَ اللّهِ عَلَيْكُمْ وَمَاأَنزَلَ عَلَيْكُمْ مِّنَ الْكِتَابِ وَالْحِكْمَةِ  يَعِظُكُم  بِهِ وَاتَّقُواْ  اللّهَ  وَاعْلَمُواْ  أَنَّ اللّهَ  بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ

 

"........ Allah'ın ayetlerini eğlence edinmeyin. Allah'ın üzerinizdeki nimetini ve size öğüt vermek için indirdiği kitabı ve hikmeti hatır-layın. Allah'tan korkun ve bilin ki, Allah herşeyi hakkıyla bilendir “

 

                                                                                                      BAKARA :231.AY.

    Zikredilen bu Ayeti kerimelerde açıkça ifade ediliyor ki ; Allah’u Azze ve Celle, insanların öğüt almaları için onlara tabi olacakları iki şey indirmiştir. Bunlardan birinin adı, kitap diğerinin adı ise, hikmet tir  

 

  ….. عن أبي هريرة رضى الله تعالى عنه قال قال رسول الله صلى الله عليه وسلم إني قد تركت فيكم شيئين لن تضلوا بعدهما كتاب الله وسنتي ولن يتفرقا حتى يردا علي الحوض

 

{ ……. Ebu Hureyre r.a dan. Resulullah s.a.v şöyle buyurdular : “ Size, sarıldığınız müddetçe asla sapıtmayacağınız iki şey bıraktım. Biri, Allah’ın Kitabı,diğeri ise benim sünnetim.Bunlar havz’ın başında yanıma gelinceye kadar birbirlerinden ayrılmayacaklardır. }

 

MÜSTEDREK  : 1.C.193.S - DARE KUTNİ   : 3.C.4525.N - S .  SAHİHA    : 4.C.1761.N

 

   Meselenin daha sıhhatli bir şekilde anlaşılması için bizim bu Ayet’i celilelerde zikredilen hikmet ibaresini ele alıp bunun üzerinde biraz durmaya çalışır isek,inşaallah hikmet'in ne gibi bir manayı ihtiva ettiğini anlamış ve kavramış oluruz.

     

HİKMET’İN  SIFATLARI

 

   Rabbimiz bir Ayet’i celilesinde şöyle buyurmaktadır :

 

كَم  أَرْسَلْنَا فِيكُمْ رَسُولاً مِّنكُمْ يَتْلُو عَلَيْكُمْ  آيَاتِنَا  وَيُزَكِّيكُمْ  وَيُعَلِّمُكُمُ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ  وَيُعَلِّمُكُم  مَّا لَمْ  تَكُونُواْ تَعْلَمُونَ

 

" Nitekim size, kendi içinizden Ayet’lerimizi okuyan, sizi arındıran, size kitap ve hikmeti öğreterek bilmediklerinizi talim ettiren bir peygamber gönderdik

BAKARA     : 151 . AY - ALİ  İMRAN  : 164 . AY.

 

    Bu Ayeti kerimede kitapla beraber indirilen hikmetin, öğretilen ve talim ettirilen bir vasfı olduğu gayet açık bir şekilde anlatılmaktadır.

 

   Yanı, Kur'an nasıl insanlara öğretilip ta'lim ettirilmiş ise, İndirilen Hikmet de aynen insanlara öğretilip ve talim ettirilmiştir.

 

    Yine bir Ayet’i celile de şöyle buyrulmaktadır :

 

وَاذْكُرْنَ مَا يُتْلَى فِي بُيُوتِكُنَّ مِنْ آيَاتِ اللَّهِ وَالْحِكْمَةِ إِنَّ اللَّهَ كَانَ لَطِيفاً خَبِيراً

 

" Sizin evlerinizde okunan Allah'ın ayetlerini ve bir de hikmeti hatırlayın. Şüphesiz ki Allah, latiftir, habir'dir "

                                                                                                                                                      AHZAB : 34.AY.

   Bu Ayet'i kerimede de görüldüğü gibi. indirilen öğretilen ve ta'lim ettirilen hikmet'in vasıflarından birisi de, okunmasıdır.

 

“ … Katade r.a der ki : Evlerinizde okunup duran Allah’ın Ayet’lerini ve hikmeti hatırlayın “ kavlindeki Allah’ın Ayet’leri Kur’an, Hikmet ise Sünnet’tir. “

BUHARİ : 10.C.4668.S

 

   Allah Resulü s.a.v in şu hadisi şerifleri de göz önünde  bulundurulur ise, Hikmet'in, tabi olunması için Allah'tan resulüne vahyedilen şeriatın bir bölümü olduğu yine gayet açık bir şekilde anlaşılmış olacaktır.

 

....عن المقدام بن معد يكرب ، عن رسول اللّه صلى اللّه عليه وسلم أنه قا ل :   ألا إنِّي أوتيت الكتاب ومثله معه 

                                   

“…. Resulullah s.a.v buyurdular ki  : Dikkat edin ! Bana Kur'an ve bir de misli verildi ….. “

                                                                                                                                     EBU DAVUD : 5.C. 4604 . N

 

  ….. عن أبي هريرة رضى الله تعالى عنه قال قال رسول الله صلى الله عليه وسلم إني قد تركت فيكم شيئين لن تضلوا بعدهما كتاب الله وسنتي ولن يتفرقا حتى يردا علي الحوض

 

{ ……. Ebu Hureyre r.a dan. Resulullah s.a.v şöyle buyurdular : “ Size,sarıldığınız müddetçe asla sapıtmayacağınız iki şey bıraktım. Biri,Allah’ın Kitabı,diğeri ise benim sünnetim. Bunlar havz’ın başında yanıma gelinceye kadar birbirlerinden ayrılmayacaklardır. }

 

MÜSTEDREK  :   1.C.193.S - DARE KUTNİ : 3.C.4525.N

 

    Ayet ve hadislerin açık ifadelerinden de anlaşıldığı gibi, insanların tabi olmaları için indirilen bu şeriat, resulün Allah'tan alarak insanlara öğrettiği, okuttuğu, talim ettirdiği ve sarılmalarını emrettiği kitap ve sünnet'ten ibarettir.

 

   Artık bu konuda söylenecek son söz, Allah’u Azze ve Celle insanlara uymaları için Kur’an’ı ve bir de Sünnet’i  indirmiştir.

  Binaenaley “ ALLAH’IN İNDİRDİKLERİ “ denilince akla hemen “ KUR’AN ve SÜNNET “ gelmelidir.

   Eğer mevzunun bu bölümü güzelce anlaşıldı ise, şimdi de hükmedecek hakimlerin teabitini yapalım. Yani, Hakim denilince akla kimler gelmelidir.

 

HAKEM  DENİLİNCE  AKLA  KİMLER  GELMELİ

 

   Değerli Müslümanlar ! Hakim derken, biraz önce de zikrettiğimiz gibi akla hemen devlet idarecileri,savcılar veya Kadı’lar falan gelmemelidir.

 

   Bilinmesi gerekir ki, zikredilen bu sınıf insanlarla beraber her ferd bir hakem konumundadır. Şöyle ki, her insan en azından nefsi üzerinde bir hakimdir. Ona sahip çıkması, onu terbiye etmesi, onun isyan etmesine mani olması en azından onun görevidir. Ve bundan da sorumludur.

 

   İkinci basamağa çıktığımızda ise insan, Ailesi üzerinde bir hakim konu-mundadır ve onlardan sorumludur. Onlara sahip çıkması, onları terbiye etmesi ve onların isyan etmesine mani olması en azından aile reisinin bir görevidir. Kadın da aynen bir hakem konumunda olan bir mükelleftir. O da nefsi üzerinde ve kocası evden ayrıldığı zaman çocuklarının üzerinde bir hakim konumundadır.

 

Allah Resulü s.a.v’in bir hadislerinde buyurduğ gibi :

 

“ Haberiniz olsun ki her birerleriniz birer çobandır ve her biriniz idaresi altındakilerden sorumludur. İnsanlar üzerinde emir bulunan bir kimse bir çobandır ve güttüklerinden sorumludur. Erkek, ev halkı üzerinde bir çobandır ve güttüklerinden sorumludur. Kadın, koca-sının evi ve çocukları üzerinde bir güdücüdür ve oda güttüklerinden sorumludur. Hizmetçi, Efendisinin malı üzerinde bir güdücüdür o da onlardan sorumludur. Haberiniz olsun, her biriniz birer çobandır ve her biriniz güttüklerinden sorumludur. “

 

 BUHARİ : 15.C.6987.S - MÜSLİM : 6.C.1829.N

 

   Değerli kardeşlerim görüldüğü gibi din nazarında güdücü ve güdülen,  - diğer bir ifadeyle - idareci ve idare edilen olmadık hiç bir mükellef yoktur. Her fert, bir bakımdan hükmeden başka bir bakımdan  ise hükme-dilen konumundadır.

 

   Yani, cemiyeti oluşturan her fert, başkasının ya zatına ya malına karşı güdücüdür…… Karşısında gütmekle mükellef olduğu kimse olmasa bile, - biraz öncede zikredildiği gibi - en azından bu insan nefsinin hakemidir, nefsinin çobanıdır…. Dolayısiyle onun üzerinde bir hakem,bir çobandır ve ondan sorumludur.

 

   0 halde hakem denilince de bunun ne mana ifade ettiği inşallah anlaşılmıştır.

 

HAKEM  NEYLE  HÜKMEDECEKTİR

 

    Konuyla alakalı anlaşılması gereken üçüncü husus ise, hakem’in neyle hükmedeceği hususudur. İşte mevzunun can alıcı noktası burasıdır desek inanın bubalağa etmiş olmayız…. Çünkü meselenin bu yönü, inanaların bir çoğunun cahil kaldıkları bir husustur.  Onun içindir ki biz, mevzunun bu yönünü dikkatli bir şekilde ele almayı, dinleyenlerin ise dikkatli bir şekilde dinlemelerini ve kafalarına yerleştirmelerini arzu ediyoruz….

 

   Ve ayrıyeten bu konuyu başkalarına anlatırken de, yine aynı hassasiyeti göstermelerini önemli görmekteyiz…. Zira - biraz önce de ifade ettiğimiz gibi - konunun en can alıcı noktası burasıdır.

 

   Değerli kardeşlerim ! Hakimin neyle hükmedeceği konusuna gelince,  burada mevzunun başında zikretmiş olduğumuz Ayet’i kerimeler devreye girmekte ve ; hakemin Allah’ın indirdiği ile hükmetmesi gerektiği bizlere açıkca anlatılmaktadır.

 

وَمَن لَّمْ يَحْكُم بِمَا أَنزَلَ اللّهُ فَأُوْلَـئِكَ هُمُ لْكَافِرُونَ  

 

( ….. Her kim Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar kafirlerin ta kendisidirler. )

وَمَن لَّمْ يَحْكُم بِمَا أنزَلَ اللّهُ فَأُوْلَـئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ

 

( ….. Her kim Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar zalimlerin ta kendisidirler. )

وَمَن لَّمْ يَحْكُم بِمَا أَنزَلَ اللّهُ فَأُوْلَـئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ

 

( ….. Her kim Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar fasıkların ta kendisidirler. )

                                                                                                         MAİDE  : 44.45.47.AY.

 

“ Ayrılığa düştüğünüz herhangi bir şeyde hüküm vermek Allah’a aittir….. “

ŞURA : 10.AY.

 

“ ... Allah resulü s.a.v ise bir hadisi şeriflerinde şöyle buyurmaktadır : Bir kavim Allah’ın indirdiğinden başka bir şeyle hüküm verirse,Bu insanların felaketleri kendi aralarında – ve kendi elleriyle – meydana gelir. “

İBNİ MECE : 10.C.4019.C

 

   Yani, hakim kim olursa olsun, Allah’ın indirdiği ile hükmetme mecbu-riyetindedir….İster idareci, ister bir kadı ,ister bir savcı, isterse her hangi bir fert olsun – ki bunların hepsi de hakem konumundadır -  İslam adına hükmedecekleri zaman Allah’ın indirdiği - Kur’an ve Sünnet - ile hükmedeceklerdir….

 

   Hatta ve hatta Allah’ın resulü s.a.v bile, hükmedeceği zaman, Allah’ın indirdiği ile hükmetmiştir…Çünkü hüküm yalnız Allah’ındır. O’ndan başka hüküm sahibi olamaz.

 

   Rabbimiz bu konuda şöyle buyurmaktadır : 

 

فَاحْكُم بَيْنَهُم بِمَا أَنزَلَ اللّهُ وَلاَ تَتَّبِعْ أَهْوَاءهُمْ عَمَّا جَاءكَ مِنَ الْحَقِّ

 

Öyleyse onların aralarında Allah'ın indirdiği ile hükmet ve sana gelen haktan sonra  onların heva ve arzularına uyma “

                                                                                                                   MAİDE : 48.AY.

 

إِنَّا أَنزَلْنَا إِلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ لِتَحْكُمَ بَيْنَ النَّاسِ بِمَا أَرَاكَ اللّهُ”………….   

“ Biz sana kitabı hak ile indirdik ki,insanlar arasında Allah’ın sana gösterdiği şekilde hüküm veresin……… “

NİSA : 105.AY.

 

   Görüldüğü gibi, her aklı selimin anlayacağı bir şekilde mes’elenin bu yönü de gayet açık ve nettir. Yani, hakim bir peygamber dahi olsa, Allah’ın indirdiği ile hükmetme mecburiyetindedir.

 

İNSANIN  KENDİ  NEFSİ  ÜZERİNDEKİ  HAKEMLİĞİ

 

   Meselenin daha güzel anlaşılması açısından, İnsanın kendi nefsi üzerindeki hakemliğinden bahsedecek olursak,bunun şöyle anlaşılması gerekir : İnsan Rabbisinden indirilen hakkı bildikten ve gördükten sonra, onunla nefsinin hakimi olması demektir…. Yani, nefsi ona devamlı çirkin şeyleri yapmasını emrettiği veya şeytan’nın ondan sürekli çirkin şeyler yapmasını istediği halde İnsan, Şeytan ve nefsinin emrettiği bu çirkin şeylerle değil, Allah’ın indirdiği Kur’an ve Sünnet ile nefsinde hükmet-mesi gerekir…. İşte onun bu hali, Allah’ın indirdiklerine göre hükmetmesi demektir.

 

   Daha muşahhas ifadelerle şöyle de diyebiliriz ; Rabbisi ona Kur’an ve Sünnet’te içki içme, faiz yeme, zinaya yaklaşma, yalan söyleme diye bir takım hükümler vazetmiştir, o, nefsinin hakemi olarak bu çirkin şeylerden uzak durması gerekir.

 

   Ve yine Rabbisi ona Kur’an ve Sünnet’te namaz kıl, zekat ver, oruç tut Hacc’ ca git, diye bir takım hükümler vazetmiştir, o, nefsinin bir hakemi olarak bu  hükümlerle amel etmesi – diğer bir ifadeyle – bu hükümlerle nefsinde hükmetmesi  gerekir.

 

   İşte insanın nefsi üzerinde Allah’ın indirdikleri ile hükmetmesi demek budur.

 

İNSANIN  AİLESİ  ÜZERİNDEKİ HAKEMLİĞİ

 

   İkinci merhale olarak ;  insanın ailesi üzerindeki hakemliği demek ; evinde hanımını, çoluğunu çocuğunu Allah’ın indirdiği Kur’an ve Sünnet’e göre yönlendirmesi demektir... Yani, Allah’ın Kur’an ve Sünnet’te emrettiği ve nehyettiği hükümleri, kendilerinden sorumlu olduğu o aile fertlerine tatbik ettirmesi demektir.

 

   Daha muşahhas  ifadelerle denilecek olursa ; Allah c.c ailesini namaz kılmakla mükellef tutmuş ise, ona evinde namaz kıldırması, onun kapanmasını emretmiş ise, onu tesettür içerisine sokması, Kur’an ve Sünnet’le onlar üzerinde hükmetmesi demektir.

 

   Eğer  itaat etmiyor ise, Rabbisinin şu Ayeti gereği önce ona öğüt vermesi, sonra yatağını ayırması daha da olmadı onu dövmesi, Allah’ın indirdiği hüküm ile onun üzerinde hükmetmesi demektir.

 

“ ……… itaatsizliklerinden korktuğunuz kadınlara – önce - öğüt verin, - sonra onları - yataklarda yalnız bırakın, - bu da yetmezse onları - dövün. Eğer size itaat ederlerse artık aleyhlerinde bir yol aramayın. Doğrusu Allah yücedir, büyüktür. “

NİSA : 34.AY.

 

   Eğer namaz kılmıyor ise, Rabbisinin şu Ayeti gereği onu boşaması, ondan ayrılması Allah’ın indirdiği hüküm ile onun üzerinde hükmetmesi demektir.

 

“ ……… Kafir kadınları nikahınızda tutmayın……… Bu Allah’ın hükmüdür ; aranızda O hükmeder……… “

MÜMTEHİNE  : 10 . AY.

 

   Çocuklarına yedi yaşında – alt yapılarının oluşması açısından – namazı emretmesi, on yaşına vardıklarında kılmaz iseler onları dövmesi ve onların ahlaklı bir şekilde yetişmesi için çaba göstermesi, Allah’ın indirdiği hükümler ile onların üzerinde hükmetmesi demektir…. Çünkü Allah’u azze ve celle şöyle buyurmaktadır :

 

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا قُوا أَنفُسَكُمْ وَأَهْلِيكُمْ نَاراً وَقُودُهَا النَّاسُ وَالْحِجَارَةُ عَلَيْهَا مَلَائِكَةٌ غِلَاظٌ شِدَادٌ لَا يَعْصُونَ اللَّهَ مَا أَمَرَهُمْ وَيَفْعَلُونَ مَا يُؤْمَرُونَ

 

“ Ey iman edenler ! Kendinizi ve ev halkını,yakıtı insanlar ve taşlar olan cehennem ateşinden koruyun.Çünkü o cehennemin başında çok katı,şiddetli ve Allah’ın kendilerine emrettiklerini harfiyen yerine getirip O’na karşı gelmeyen melekler vardır. “

                                                                                                          TAHRİM . 6 . AY .

 

“ … Allah resulü s.a.v ise şöyle buyuruyor  : Çocuklarınıza yedi yaşında namazı emredin, on yaşına geldiklerinde kılmazlarsa onları dövün ….. “

                                                                                                 EBU DAVUD : 1.C.494.N

 

“ …. Yine bir hadisi şeriflerinde Allah Resulullah s.a.v şöyle buyurdular : Bir baba, çocuğuna güzel ahlaktan daha iyi bir şey vermemiştir. “

                                                                                      

BEYHAKİ Ş . İMAN : 6.399-8653. N  -  MECMAU’Z  ZEVAİD :  8 . 159.

 

   İşte bunlar, aile reisinin çoluk çocuğu üzerinde Allah’ın indirdiği ile hük-metmesi demektir.

 

İNSANIN  İDARESİ  ALTINDAKİLERİ  ÜZERİNDEKİ  HAKEMLİĞİ

 

   İnsanın ev halkı dışındaki idaresi altındakiler ile alakalı sorumluluğuna gelince, şüphesizki onları da Allah’ın indirdiği nizama uygun olarak idare etmesi gerekir… Yani onları, Kur’an ve Sünnet çizgisinde sevk ve idare etmesi gerekir. Kendisine sorulan sorulara Allah’ın indirdiği Kur’an ve Sünnet çerçevesinde cevap vermesi,onlara zulmetmemesi,haklarını koruyup kollaması ve onlardan gelecek sıkıntılı durumlara göyüs gerip sabretmesi gerekir…   İşte bunlar, insanın idaresi altındakiler üzerinde Allah’ın indirdiği ile hükmetmesi demektir.

 

ALLAH’IN  İNDİRDİĞİ  İLE  HÜKMETMEYENLER

 

   Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenlerin durumuna gelince ;  Artık bunun – biraz önceki zikredilen Ayet’lerde de bildirildiği gibi – insanı ya kafir, ya zalim, ya da fasık yapacağı açık bir gerçektir….

 

   Daha açık bir ifadeyele ; Her kim Allah’ın indirdiği Kur’an ve Sünnet’e uygun hareket etmez ise, artık o kimse yan çizdiği cürme göre ya kafir, ya zalim ya da fasık konumuna girecektir.

 

   Çünkü AlIah’u Azze ve Celle burada kendi indirdiği hükümlerle hükmet-meyenleri üç sınıfa ayırmaktadır…. Kafir, zalim, fasık.

 

   Konunun bu bölümü ile alakalı bazı noktalara değinecek olursak inşaallah yararlı olacaktır…. Çünkü , zamanımızdaki bazı insafsız cemaatler bu konu da korkunç bir hata içerisindedirler…… Şöyle ki, bu insanlar Allah’ın indirdiği her hükümden dolayı yan çizenlerin Kafir olduklarını öne sürmektedirler…. Veya Kur’an’da zikredilen bu kavramların - Yani, Kafir, Zalim, Fasık kavramlarının - hepsinin aynı manada olduğunu, dolayısı ile bu Ayet’lerin hepsinin aynı manaya delalet ettiğini savunmaktadırlar.

 

   Halbu ki bu şekildeki bir anlayış birkaç yönden mahzurludur… Önce-likle Allah’u teala, indirdiği hükümlerle hükmetmeyenleri üç sınıfa ayırırken, bunlar tek sınıftan bahsederler….. Dolayısıyla burada birinci olarak kelimelere, murad edilmeyen manalar yüklenmektedir.

 

   Bununla beraber, islami her hükmün terki insanı dinden çıkarmaz…. Yani yerine getirilmeyen her hüküm insanı kafir yapmaz…. Dolayısıyla eğer bu iddia sahiplerinin dediğini kabul edersek ikinci olarakta, her günahtan dolayı insanları tekfir etme arızası ortaya çıkacakdır.

 

   Halbuki konuyla alakalı Ayet’lerin hepsini bir arada incelediğiniz zaman, bu ifadelerin ne manaya geldikleri gayet açık ve net bir şekilde anlaşılmaktadır.

 

   Biz burada önce şunun anlaşılmasını istiyoruz…. Evet Allah’u azze ve celle kafir için de zalim veya fasık ifadesini kullanır….

 

“ …. Kafirler zalimlerin ta kendileridirler ….. “   “ …. Kafirler fasıkların ta kendileridirler …. “  gibi.

BAKARA : 254

 

   Ama hiçbir zaman ; fasıklar kafirlerin ta kendileridirler  veya  zalim-ler kafirlerin ta kendileridirler, diye bir ifade kullanmaz… Neden ?

 

    Çünkü her kafir zalimdir, ama her zalim kafir değildir…. Ve yine her kafir fasıktır, ama her fasık kafir değildir…. Dolayısıyla bu ifadeler ayrı ayrı anlamlar taşımaktadır.

 

   Örneğin islam’da mükellefe yönelik öyle emir ve nehiy babından hükümler vardır ki, insan bu hükümlerle hükmetmediği zaman kafir vasfına girer.

 

    Mesela itikadi bir hüküm olarak zikredilen her hangi bir meseleyi askıya almak, onunla nefsinde hükmetmemek insanı kafir sınıfına sokar.

 

   Fayda ve zararın, hayır ve şerrin Allah’tan olduğunu ifade eden Ayet ve hadislere rağmen hala bir insan, bir şeylerin fayda ve zarar vereceğine veya hayrı ve şerri dokunacağına inanırsa, o kimse kafir vasfını giyer.

 

   Namaz gibi  bir hükümle emrolunmasına rağmen, nefsinde Allah’ın indirdiği bu hükümle bilerek hükmetmemeyişi, onu kafir sınıfına sokar.

 

   Çünkü bahsi edilen bu hükümlerle hükmetmeyenlerin kafir olacağını Allah c.c bildirmektedir.

 

   Ve yine islam’da mükellefe yönelik öyle emir ve nehiy babından hükümler vardır ki, insan bu hükümlerle hükmetmediği zaman fasık hükmünü giyer.

 

   Örneğin uzak durulmasını emreden yalan, içki, zina, kumar veya faizle alakalı Kur’ani ve Sünnet’i hükümlerle hükmetmeyenler fasık konumuna girerler.

 

   Yani bunların islami birer hüküm olduğunu kabul edipte – ki zaten inkarı küfürdür – o hükümlerle nefislerinde hükmetmeyenler fasıkların ta kendileridirler…. Çünkü bu tavır Allah’ın indirdiği bu hükümlerle hükmet-memek demektir.

 

   Yine aynı şekilde, başkalarının dedikodusunu yapmayı, birilerine hoşlanmadıkları lakaplar takmayı, insanları hakir görmeyi veya onlara iftira da bulunmayı yasaklayan Kur’anın ve Sünnetin hükümleri ile hükmetmeyenler, fasıkların ta kendileridirler… Rabbimiz buyuruyor :

 

“ Ey insanlar ! bir topluluk başka bir toplulukla alay etmesin….. Bir-birinizde kusur aramayın ; birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın. İnandıktan sonra fısk adı ne kötüdür ….. “

HUCURAT : 11.AY.

 

   İşte örneğini verdiğimiz bu gibi deliller, islami bazı hükümlerle hükmet-meyenlerin fasıklığını gerektiren bir durum olduğunu bizlere anlatmak-tadır.

 

   Zalim olma hususunda da durum aynıdır. Yani islami bir çok hükümler vardır ki, insan bu hükümlerle hükmetmediği zaman zalimlik yapmış olur.

 

   Örneğin insanın kendi nefsine zulmetmesi haramdır… Karısına, çolu-ğuna çocuğuna veya etrafındaki diğer insanlara zulmetmesi haramdır. Çünkü bunlar Kur’anın ve Sünnetin haram kıldığı şeylerdir…. Dolayısıyla Allah’ın indirdiği bu hükümlerle hükmetmeyenler zalimlik yapmış olurlar.

 

   Allah resulü s.a.v bir hadisi kutsi de Allah’u Azze ve Celle’nin şöyle buyurduğunu bildirmektedir : Ben zulmü kendi nefsime haram kıldım, onu sizin aranızda da haram kılıyorum.

MÜSLİM : 8.C.2577.N

 

   Ve yine bir hadislerinde Allah resulü s.a.v şöyle buyurur :   Müslüman müslümana zulmetmez “

BUHARİ : 15.C.6822.S

 

“ Müslüman, elinden ve dilinden bir başkasının emin olduğu kim-sedir. “

BUHARİ : 1.C.167.S

 

   İşte bu ve emsali hükümler gereği insan, bunlara uygun hareket etmesi gerekir… Bunların hepsi Allah’ın indirdiği hükümlerdir. Kim bunlarla hükmetmezse,işte onlar zalimlerin ta kendileridirler.

 

   Sigara içer, nefsine zulmeder…. Çünkü bedenine zarar veriyor, onu kirletiyor, ona eziyet ediyor. Ve bu çirkin fiiliyle etrafındaki insanlara da zarar veriyor.

 

   İnsanları döver, onlara söver…. Yani eliyle diliyle onlara zulmeder.. Halbuki İslam bunları yasaklamış ve adına da zulüm demiştir… Öyleyse Müslüman başkalarına zulmetmeyecektir.

 

   Hulasa değerli Müslümanlar sözün özü : İnsan Allah’ın indirdiği Kur’an ve Sünnete göre hareket etme mecburiyetindedirler…. Çünkü O’nun hükümleri bu iki kaynağın içerisinde zikredilmektedir….

 

   Dolayısıyla bir kul olarak İnsan, onlarla gerek nefsinde ve gerek se başkaları arasında hükmetme mecburiyetindedir…. Şayet buna muhalefet eder se – yani bu hükümlerle hükmetmez ise – yan çizdiği meseleye göre zikri geçen bu üç kalıptan birisine girer.

 

   Rabbimden niyazım ; bizleri, indirmiş olduğu Kur’an ve Sünnet’teki hükümler doğrultusunda hareket eden kullarından eylesin.

 

                                                                                         AMİN

 

 

Vel hamdu lillahi rabbil alemin

 

 

 

 

                                                           TACUDDİN  EL - BAYBURDİ

 


Facebook beğen
 
Kur.an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol