Kur'an ve Sünnet
   
 
  SÜNNET DE ALLAH’TAN İNEN VAHY’DİR

SÜNNET  DE  ALLAH’TAN  İNEN  VAHY’DİR

 

      Allah'ın dini İslam, her devirde insanlara iki ana kaynaktan gelmektedir. Bunların birincisi Allah'ın kitabı Kur'an, ikincisi ise Resullerinin sünnetidir.

 

     Kitap ve sünnet olarak, iki kaynak adı altında zikredilen İslam'ın tümü vahiy cümlesindendir.Yani,Kur’an Allah'tan inen vahy olduğu gibi. sünnet de aynen Allah'tan inen  vahy cümlesindendir.

 

   Bunu reddedenlere sormak gerekir : “ Sünnet nasıl vahy olarak kabul edilmesin ki ?

 

  Bakınız AIIah'u Azze ve Celle Kerim kitabında ne buyuruyor:

 

وَمَا يَنطِقُ عَنِ الْهَوَى   إِنْ هُوَ إِلَّا وَحْيٌ يُوحَى

 

" O kendi hevasından konuşmaz. Onun konuşmaları kendisine ilka edilen vahy’den başka bir şey değildir “

                                                                                                                                                           NECM : 3.4.AY.

 

     Bu ayeti kerime açıkça ifade ediyorkî; Rasulullah s.a.v'in şeriatla alakalı bütün konuşmaları vahye dayalıdır.Çünkü O,kendi heva ve arzusundan şeriatla ilgili bir şeyler konuşma yetkisine sahip değildir..

 

    Ve yine bir ayeti kelimesinde Rabbimiz şöyle buyurmaktadır :

 

 ......” إِنْ أَتَّبِعُ إِلَّا مَا يُوحَى إِلَيَّ  “………………………

 

“………. Ben sadece bana vahyedilene uyuyorum …………..”

                                                                                                                                                            AHKAF : 9.AY.

 

      Bu Ayeti celile de gösteriyor ki, Resulullah s.a.v in din’le alakalı tabi olduğu  uygulamalar da vahye dayalı idi.

 

      Yine Rabbimiz şöyle buyurmaktadır :

 

" Eğer Muhammed kendinden bazı sözler uydurup da bizim söylediğimizi iddia etseydi, elbette ki onun gücünü kuvvetini alır ve şah damarını keserdik. İçi-nizden biç biri de buna engel olamazdı"

                                                                                                                                                     HAKKA : 44.47.AY.

 

     Eğer zikredilen bu Ayeti kerimeler üzerinde dikkatli bir şekilde durulur ise,bunlar bize açıkça şu mesajı vermektedir :

 

"...Resul, dinle alakalı konuşmalarında vahye tabi olduğu gibi, yine aynı şekilde dinle alakalı uygulamalarında da vahye tabi olan bir kimse idi …"

 

    Nasıl böyle olmasın ki, bu dinin şâri'si Allah’u Azze ve Celle olduğu halde, nasıl olur da şeriata ait her hangi bir hükmü O'ndan başkası koyabilir ki...?

 

 

 

 

     Ve yine Rabbimiz : " Hüküm yalnız Allah'ındır " EN’AM : 57   Buyurmasına rağmen, nasıl olur da resul, öğlen namazının dört, ikindinin dört, akşamın üç rekat oluşunu kendiliğinden farz kılabilir ki.

     Ve yine, yukarıda zikrettiğimiz ayeti kerimedeki Şiddetli uyarı ve tehditten sonra, ümmi olan bir nebi'nin kendiliğinden helal ve haram hükmü koyması nasıl mümkün olabilir ki...?

    Unutmayalım ki, Allah Resulü s.a.v in bize olan bütün emirleri, nehiyleri, geçmiş ümmetlerden ve  gelecekten haber verdiği her şey vahy'den ibarettir.

    Çünkü Allah Resulü s.a.v  gaybı bilmez. O, " vahy " olmadan ne geçmişte ve ne de gelecekte olanları ve olacakları asla bilemez.

 

      Allah’uAzze ve Celle, bu konuda resulü hakkında şöyle buyuruyor:

 

 " Ey muhammed onlara de ki : Ben size Allah'ın hazineleri yapımdadır demi-yorum. Ben gaybı da bilmiyorum.Size,ben meleğim de demiyorum.Ben sadece, bana vahy olunana tabi oluyorum..."

                                                                                                                                                           EN’AM : 50.AY.

 

    Yine şu ayet'i celilelerde de :

 

” Rabbinizden size indirilene uyun ” A’RAF : 3.AY. Onunla hareket edin, onunla hükmedin. Çünkü "... Herkim ki Allah'ın indirdiği ile hükmetmez ise işte onlar kafirlerin ta kendileridirler "

                                                                                                                                                           MAİDE : 44.AY.

buyrulmaktadır.

   Ve yine bir ayet’i celilede :

 

" Onların aralarında Allah'ın indirdiği ile hükmet , sana gelen hakkı bırakıp da onların heveslerine sakın uyma “

                                                                                                                    MAİDE : 48.AY.                                                                                                                                                          

buyurmaktadır.

 

     Bu ayeti kerimelerin ortaya koyduğu mana göz önünde bulundurulursa, artık müm-künmüdür ki Resul, Allah'ın indirdiğinden gayri şeylere tabi olsun.Yine mümkün müdür ki, insanlar arasında Allah'ın indirdiğinin gayrisi ile hükmetsin.

 

    Daha anlaşılır bir ifade ile ; Hiç müm­kün müdür ki, resul insanlara öğleni dört kılın,akşamı üç kılın, sabahı da iki kılın diye,bir hüküm koysun.

 

    Bunların hiç birisi de mümkün değildir...Ancak Allah’u Taala vahy indirerek kendi izni ile koydurması müstesna.

 

    Allah’u Azze ve Celle nin neyi indirdiği ise malumdur.Yani Kur’an’da açıkça zikredildiği gibi ; Allah’u Taala  Kitap ve Hikmet’i indirmiştir .

 

   Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:

 

  وَأَنزَلَ اللّهُ عَلَيْكَ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَعَلَّمَكَ مَا لَمْ تَكُنْ تَعْلَمُ وَكَانَ فَضْلُ اللّهِ عَلَيْكَ عَظِيماً

 

 

".... Allah sana kitabı ve hikmeti indirdi. Ve bununla sana bilmediğin şeyleri öğretti. Allah'ın senin üzerindeki fazlu keremi çok büyüktür."

                                                                                                                                                       NİSA : 113.AY.

.... وَلاَ تَتَّخِذُوَاْ آيَاتِ اللّهِ هُزُواً وَاذْكُرُواْ نِعْمَتَ اللّهِ عَلَيْكُمْ وَمَاأَنزَلَ عَلَيْكُمْ مِّنَ الْكِتَابِ وَالْحِكْمَةِ  يَعِظُكُم  بِهِ وَاتَّقُواْ  اللّهَ  وَاعْلَمُواْ  أَنَّ اللّهَ  بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ

 

"........Allah'ın ayetlerini eğlence edinmeyin. Allah'ın üzerinizdeki nimetini ve size öğüt vermek için indirdiği kitabı ve hikmeti hatırlayın. Allah'tan korkun ve bilin ki, Allah herşeyi hakkıyla bilendir “

                                                                                                         BAKARA : 231.AY.

    Zikredilen ayeti kerimelerde açıkça ifade ediliyor ki ;

 

“ Allah’u Azze ve Celle,insanların öğüt almaları için onlara tabi olacakları iki şey indirmiştir. Bunlardan birinin adı, kitap diğeri ise, hikmet tir “

 

      Biz ilk önce, anlaşılmasında zorluk çekilen hikmet ibaresini ele alır bunun üzerinde biraz durmaya çalışır isek,inşaallah hikmet'in ne gibi bir manayı ihtiva ettiğini anlamış ve kavramış oluruz.

      Her şeyden önce,zikredilen bu ibarenin ayetlerde anlatılan sıfatlarını ele alıp onu kavramaya çalışmalıyız .

HİKMET’İN  SIFATLARI

 

   Rabbimiz bu konuda şöyle buyurmaktadır :

 

كَم  أَرْسَلْنَا فِيكُمْ رَسُولاً مِّنكُمْ يَتْلُو عَلَيْكُمْ  آيَاتِنَا  وَيُزَكِّيكُمْ  وَيُعَلِّمُكُمُ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ  وَيُعَلِّمُكُم  مَّا لَمْ  تَكُونُواْ تَعْلَمُونَ

 

" Nitekim size, kendi içinizden ayetlerimizi okuyan, sizi arındıran, size kitap ve hikmeti öğreterek bilmediklerinizi talim ettiren bir peygamber gönderdik "

 

                                                                                                    BAKARA     : 151.AY.

                                                                                                                                            ALİ İMRAN  : 164.AY.

 

    Bu ayeti kerimede kitapla beraber indirilen hikmetin, öğretilen ve talim ettirilen bir vasfı olduğu gayet açıktır.

    Yanı, Kur'an nasıl insanlara öğretilip ta'lim ettirilmiş ise,İndirilen Hikmet de aynen insanlara öğretilip ve talim ettirilmiştir.

 

    Yine bir Ayet’i celile de şöyle buyrulmaktadır :

 

وَاذْكُرْنَ مَا يُتْلَى فِي بُيُوتِكُنَّ مِنْ آيَاتِ اللَّهِ وَالْحِكْمَةِ إِنَّ اللَّهَ كَانَ لَطِيفاً خَبِيراً

 

" Sizin evlerinizde okunan Allah'ın ayetlerini ve bir de hikmeti hatırlayın. Şüp-hesiz ki Allah, latiftir, habir'dir "

                                                                                                                                                      AHZAB : 34.AY.

 

     Bu ayet'i kerimede de görüldüğü gibi. indirilen öğretilen ve ta'lim ettirilen hikmet'in vasıflarından birisi de, okunmasıdır.

 

    Allah Resulü s.a.v in şu hadisi şerifleri de göz önünde  bulundurulur ise, Hikmet'in, tabi olunması için Allah'tan resulüne vahyedilen şeriatın bir bölümü olduğu gayet açık bir şekilde anlaşılmış olacaktır.

 

“…. Resuîullah s.a.v buyurdular ki  : Dikkat edin ! Bana Kur'an ve bir de misli verildi ….. “

                                                                                                                                     EBU DAVUD : 5.C.4604.N

 

“…. Ve yine bir hadisi şeriflerinde Allah Resulü s.a.v şöyle buyurmaktadır : Size kendisine sarıldığınız takdirde dalalete düşmeyeceğiniz iki şey bıraktım.Bunlar, Allah ın kitabı ve benîm sünnetimdir "

                                                                                                                                                      HAKİM : 1. 93.S

 

      Ayet ve hadislerin açık ifadelerinden de anlaşıldığı gibi, insanların tabi olmaları için indirilen bu şeriat, resulün Allah'tan alarak insanlara öğrettiği, okuttuğu ve sarılmalarını emrettiği kitap ve sünnet'ten ibarettir.

 

    Ayrıca zikredeceğimiz şu ayeti kerimelere de dikkat edilirse,sünnetin vahy olduğu buradan da açıkça anlaşılacaktır :

 

لَا تُحَرِّكْ بِهِ لِسَانَكَ لِتَعْجَلَ بِهِ   إِنَّ عَلَيْنَا جَمْعَهُ وَقُرْآنَهُ   فَإِذَا قَرَأْنَاهُ فَاتَّبِعْ قُرْآنَهُ   ثُمَّ إِنَّ عَلَيْنَا بَيَانَهُ

 

" Ey Muhammed ! Cibril vahyi sana getirdiğinde dilini acele edip hareket ettirme. Onu senin gönlünde toplayıp cem etmek bize aittir. Sen sadece onun okunuşunu takip et yeter, Sonra, muhakkak ki onu beyan etmek de bize aittir "

                                                                                                                                         

                                                                                                                                              KIYAME : 16.17.18.19

 

     Bu ayet’i kerimelerde de çok açık bir şekilde sünnet’in vahy olduğu anlatıl-maktadır. Şöyle ki; Peygamberimiz s.a.v Kur'anın vahyedilişi esnasında acele ediyordu.İndirilenin  okunup ezberleneceği gibi, onun bir de izahı, tefsiri nasıl ve ne şekil olacak diye heyecanlanıyordu.

 

   Allah’u Azze ve Celle ise: "..Sen acele edip heyecanlanma. Kur'an’ı senin gönlünde toplamak bize aittir. Sen sadece onun okunuşunu takip et yeter. Sonra indirilen ayetleri tefsir etmek te yine bize aittir.”  Buyurmaktadır.

 

   Ayet’i Kerimedeki zikredilen” beyanehu “ibaresindeki " hu " zamiri, önceden indirilene işarettir. Binaenaleyh, Kur'an-ı kerimdeki indirilen namaz emri olsun, zekat emri olsun. Hac emri olsun, oruc emri olsun, bunların hepsi de     “ Vahy-i gayri metluv ”  dediğimiz sünnet ile beyan ve tefsir edilmiştir.

 

 

   Bu husustaki sünnet'ten delillere gelince, bunlardan bazıları da şunlardır :

 

“...Esma ra şöyle demiştir. Peygamber   s.a.v buyurdu ki ; " Sizler kabirlerinizde Mesih deccal'in imtihanına benzer bir imtihan geçireceksiniz “

                                                                                                                                               BUHARİ : 1.C.243.S

 

“…. Aişe r.a dan; söyle demiştir; " Ben resulullah'ın kadınlarından hiç birine karşı Hatice'ye karşı kıskandığım derecede kıskanmadım. Çünkü resulullah onu çok anardı ve ona övgüleri çok olurdu. Halbuki Rasulullah'a Hatice için cennetle inciden borularla yapılmış bir ev ile müjdelenmeside vahyolumuştu "

                                                                                                                                           

                                                                                                                                              BUHARİ :11.C.5307.S

 

 

( … İyad İbn Himar  el-Mücaşi r.a’dan. Resulullah s.a.v bir hutbesinde şöyle buyurdular : …………… Allah bana vahyetti ki ; bir birinize karşı mütevazi ve alçak gönüllü olun. Hiç kimse bir başkasına karşı övün-mesin…….. )

 

                                                                                                                                        MÜSLİM : 8.C.2865-64.N

 

“... İbn Abbas r.a şöyle dedi : Allah’u  teala namazların hazarda dört, seferde iki harp halinde de bir rekat kılınmasını peygamberinizin diliyle farz kılmıştır ."

                                                                                                                                               

                                                                                                                                                MÜSLİM : 2.C.687.N

 

"....... Ata İbnu ebi Rebah şöyle dedi: Bana safvan İbnu ebi Ya'la İbnu Umeyye şöyle haber verdi : Ya'la, keşke ben Resulullah'ı, üzerine vahy indirildiği sırada bir görseydim, der dururdu.

    Nihayet peygamber sav Cirane'de bulunduğu zaman, üzerinde bir kumaş kendisini gölgelendirmiş ve yanında da sahabilerinden bir takım insanlar bulunduğu sırada, güzel koku sürünmüş bir kimse yanına çıkageldi ve:Ya resulullah! güzel koku suründükten sonra bir cübbe içinde Umre için İhrama giren kimse hakkında ne dersiniz?diye sordu. Peygamber, bir müddet baktı. akabinde kendisine vahy geldi. Bunun üzerine Umer, Ya'la'ya "gel" diye işaret etti. Ya'la geldi ve başını, peygamberi örtmekte olan örtünün içine soktu, Peygamber'i yüzü kızarmış, uyuyan kimsenin gidip gelen nefesi gibi horulduyor vaziyette gördü.Peygamber'in hali bir müddet böyle devam etti. Sonra peygam-berden bu hal sıyrıldı. Bunun üzerine Peygamber s.a.v: Biraz önce umreden bana sual soran kimse nerede? diye sordu. Hemen o suali soran kimse arandı ve bulunup peygamber s.a.v in yanına getirildi. Peygamber: Sendeki kokuya gelince, onu üç kere yıka, üzerindeki cübbeye gelince, onu da çıkar, sonra haccın da yapmakta olduğun fiileri Umrede de yap" buyurdu “

 

                                                                                                                                BUHARİ : 11.C.5079.S

 

“... İbnu Ömer r.a şöyle dedi :Resulullah s.a.v zamanında, Resulullah'ın sahabilerinden birtakım insanlar rüya görürlerdi de, bu rüyalarını Resulullah s.a.v’e anlatırlardı. Resulullah s.a.v de o rüyalar hakkında Allah'ın dilediği tabirleri söylerdi..."

                                                                                                                                             BUHARİ :15.C.6899.S

 

“... Zeyd İbn Sabit r.a şöyle dedi: Resulullah s.a.v Hudeybiye’de geceleyin yağmış olan yağmurdan sonra bizlere sabah namazını  kıldırdı. Namazdan selam

verince yüzünü cemaate göndürdü ve : Bilir misiniz, Rabbiniz ne buyurdu? diye sordu. Dediler ki:Allah ve Resulü en iyi bilendir. Resulullah dedi ki: Allah’u Azze ve Celle buyurdu ki: Kullarımdan kimi bana mü'min, kimi de kafir olarak sabah etti. Her kim Allah'ın fadlı ve rahmetiyle üzerimize yağmur yağdı dediyse işte o bana iman etmiş, yıldıza iman etmemiştir. Her kim de üzerimize yıldız sebebiyle yağmur yağdı dediyse işte o, bana iman etmemiş, yıldıza iman etmiştir. “          

                                                                                                       MÜSLİM : 1.C.71.N

 

“... Abdullah b. Amr r.a dan rivayete göre o şöyle demiştir: " Ezberleme isteği ile resulullah s.a.v den işittiğim her şeyi yazardım. Kureyş beni bundan men ederek şöyle dediler: "...Sen resulullah'tan işittiğin her şeyi yazıyorsun. Oysa Allah resulü s.a.v de bir beşerdir, öfkeli haldeyken de konuşur " Bunun üzerine ben de yazmayı bıraktım. Sonra durumu resulullah'a arzettiğimde, resulullah s.a.v "...Yaz, nefsim elinde bulunan Allah'a yemin olsun ki, benden hakkın dışında bir şey çıkmaz..." buyurdu "                                                                                

                                                                                                                                                 AHMED : 2.12.192

 

“…. Resulullah s.a.v buyurdular ki : " Bana vahy olunmayan mes'elelerde ben de sizin gibiyim  "

                                                                                                                                                MİŞKAT : 1.C.51.69

 

 

“…  Zeyd bin Harise r.a dan.Resulullah s.a.v buyurdular ki : " Bana Cibril ilk vahiy getirdiğinde Abdesti ve namazı talim ettirdi. “

 

AHMED : 4 / 161 – 17026.N – CAMİU’S SAĞİR : 1.C.48.N

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

                                                                                      TACUDDİN  EL- BAYBURDİ

                                                                               

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 


Facebook beğen
 
Kur.an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol