Kur'an ve Sünnet
   
 
  Masum Olmak Velayetin Bir Şartı Değildir

بســـم الله الرحمن الرحيم

 

Masum Olmak Velayetin Bir Şartı Değildir

 

Günahdan masum olmak velayetin, yani Allah dostu olmanın bir şartı değildir.

Hata etmemek gibi bir vasıf veli kulda olmaz. Şeriat ilminin bir kısmına sahib olmaması, dini gerçeklerde bazı şüpheleri bulunması mümkündür ve caizdir bir veli kulun. Şeytani de olabileceği kesin olan bir takım hareketlere, olaylara keramet nazarıyla bakması da mümkündür. Ve bir kimse, hata etti diye, bazı konularda şüpheye düşmekle Allah dostluğundan çıkmış olmaz. Çünkü Yüce Allah bu ümmetin hata ve unutkanlıktan gelen kusurlarını bağışlamıştır.

Kur'an bu durumu şöyle belirtiyor:

“Peygamber de kendisine Rabbinden indirilene iman etti. Müminler de Allah'a, O'nun meleklerine, kitablarına, peygamberlerine inandı. “Allah'ın peygamberlerinden hiçbirini öbüründen ayırd etmeyiz, hepsine inanırız. Dinledik ve itaat ettik ey Rabbimiz! Mağfiretini isteriz. Son varışımız ancak sanadır” dediler.

Allah hiç bir kimseye gücünün yettiğinden fazlasını yüklemez. Herkesin kazandığı hayır kendine, kazandığı şer de kendinedir. Hayırdan menfaat, şerden zarar görür. “Ey rabbimiz, unuttuk veya yanıldıysak, bizi tutup sorguya çekme. Bizden evvelki ümmetlere yüklediğin gibi üstümüze ağır yük yükleme.” Ey rabbimiz! Takat getiremeyeceğimiz bir yükü bize taşıtma. Bizden sadır olan günahları sil. Bizi bağışla, bizi yarlığa, bizi esirge. Sen mevlamızsın bizim. Artık kafirler güruhuna karşı da bize yardım et.” (Bakara: 285-286)

Buhari'de Yüce Allah'ın, bu duayı kabul ettiği kayıtlıdır.

Müslim'de rivayet edilen bir habere göre, İbni Abbas diyor ki:

“Göklerde ne var, yerlerde ne varsa, hepsi de Allah'ındır. Siz içinizdekini ister açıklayın isterse de gizleyin, Allah onu bilir ve sizi hesaba çeker. Sonra da kimi dilerse onu yarlıgar/affeder, kimi de dilerse cezalandırır. Allah her şeye hakkıyla kadirdir. “Mealindeki ayet inince, Müslümanların içine daha önceden görmedikleri bir korku girdi. Bunun üzerine Allah Resulü, onlara “duyduk, teslim olduk ve itaat ettik” deyin, buyurdu.

Bu telkin üzerine, Allah Müslümanlara şu ayeti indirdi:

“Allah hiç kimseye gücünün yeteceğinden fazla yük yüklemez. Herkesin kazandığı hayır kendisine, kazandığı şer kendisinedir. Ey rabbimiz! Unutup, yanıldığımız suçlardan dolayı bizi sorgulama!”

Yüce Allah bu ayetle Müslümanlara “Dilediğinizi yerine getirdim, itaatınızdan hoşnud oldum” diye iltifatta bulunuyor.

“Ey Rabbimiz. bizden evvelki ümmetlere yüklediğin gibi, bize de ağır yükler yükleme. Ey Rabbimi Bize takat getiremiyeceğimizi taşıtma. Bizden sadır olan günahları sil. Bizi bağışla, bizi yarlığa, bizi esirge. Sen mevlamızsın bizim. Artık kafirler güruhuna karşı da bize yardım et!”

Yüce Allah, Müslümanlara lütuf yaptığını beyan ediyor.

Ayetleri tamamlayan bir başka ayette buyruluyor:

“Hataen yaptıklarınız için size bir vebal yoktur. Fakat kalbinizin tastik ettiği işlerinizde vebal vardır. Allah çok esirgeyici, çok bağışlayıcıdır.” (Ahzab: 5)

Konumuzla ilgili olarak Allah'ın Resulü buyuruyor ki:

Hakim içtihad eder ve içtihadında isabet kaydederse kendisine iki ecir vardır. Hata ederse bir ecir vardır..

Demek ki hata eden bir müçtehid günahkar olmuyor. Aksine isabet kaydeden iki, hata yapan ise bir ecir ve sevap kazanıyor. Elbette ki, isabet eden çok üstündür.

Bu örneğe göre, Allah'ın bir veli kulu da hata edebilir ve bundan ötürü velilikten çıkmaz.

Ama, hata edebileceğine göre, her dediğine uymak elbette ki caiz olmaz. Ancak peygamberin hakkıdır böylesi bir itaat tavrı.


Facebook beğen
 
Kur.an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol