Kur'an ve Sünnet
   
 
  Te'vil konusunda Ibn Abbas'ın sözleri:

Te'vil konusunda Ibn Abbas'ın sözleri:

İbn Abbâs' tan, Abdurrazık ve başkalarının ondan nakl ettikleri tefsirler arasında şunlar rivayet edilmiştir, tbn Abbâs demiştir ki: Kur'ân'm tefsiri dört yöndedir:
Birincisi, arapların kendi dilleri ile bildiği tefsir.
ikincisi, bilmemenin mazeret olmadığı ve herkesin bilmesi gereken tefsir.
Üçüncüsü, âlimlerin bildiği tefsir.
Dördüncü tefsir ise, yalnızca Allah azze ve celle'nin bildiği tefsirdir. Kim bu tefsiri bildiğini iddia ederse, o yalancıdır.
Bu tefsir, meselâ Allah Teâlâ'nın şu sözü gibidir: «Yaptıklarına karşılık olarak onlar için ne gözleri aydınlatıcı (nimet)ler saklandığını hiç kimse bilemez»(63). Peygamber (s.a.v.) de şöyle buyurmuştur: «Allah Teâlâ buyurur ki: Salih kullarım için hiçbir kulağın duymadığı ve hiçbir beşerin aklına gelmeyen şeyler hazırladım»(64).
Kıyametin ne zaman kopacağı gibi şeyler de böyledir. îşte bu anlamdaki te'viller, Allah Teâlâ'dan başkasının bilmediği te'villerdir.
Ancak biz hitab olunduğumuz şeylerin mânalarını anlarız, bu sözlerle bize anlatılmak istenen kadarını biliriz. Nitekim Allah Teâlâ buyurur ki: "Kur'ân'ı düşünmüyorlar mı? Yoksa bazı kalblerin üzerinde kilitler mi var?»(65), «Onlar o sözü (Kur'ân'ı) hiç mi düşünmediler»(66). Binaenaleyh Allah bize Kur'an'ın bir kısmını değil, tümünü düşünmemizi emretmiştir.
Ebu Abdurrahman es-Sülemî der ki: Bize Kur'ân'ı okutup öğretenler, Osman b. Affan, Abdullah b. Mes'ud ve başkaları anlattılar ki, onlar, Peygamber (s.a.v.)'den on âyet öğrendikleri zaman, o âyetlerdeki ilim ve ameli öğrenmedikçe geçmezlermiş. Derlerdi ki: «Böylece Kur'ân'ı öğrendik; yani hem ilmini, hem amelini öğrendik».
M ü c a h id : «Mushaf ı, Fâtiha'dan sonuna kadar tbn Abbas (r.a.)'a arzettim, her âyette durup ona soruyordum» der.
Ş a ' b i de der ki: «Hiç bir kimse bir bid'at çıkarmamıştır ki onun beyanı Allah'ın kitabında olmasın». Mesrûk ise: «Muhammed'in ashabına hangi soru sorulduysa, onun ilmi mutlaka Kur'an'da vardı. Fakat bizim ilmimiz ona yetişmiyor».
Bunları zikretmekten maksadımız, «o fasit sözlerin», Resûlullah (s.a.v.)'in getirdiklerini bilip onlara iman hususunda sapıklık icab ettiren, Resûlullah'ı kendisine indirilen Kur'an'ın mânalarını bilmiyor kabul eden, Cebrail'i sem'iyyât'ın ilminden habersiz sayan, Kur'ân'ı insanlara hidayet ve beyan olarak görmeden sözlerin dayanaklarını açıklamaktır. Maksadımız budur.
Sonra bunlar, bu konudaki aklî hususları da topyekûn inkâr ediyor, Resûlullah'm ve ümmetinin marifetullah konusunda aklî ve sem'î ilimlere sahip olmadıklarını kabul ediyorlar. Bu konularda onlar birçok yönden mülhidlere benzemişlerdir, onlar Resûlullah'a ve selefe yamadıkları cehalet ve bilmemezlik mes'elesinde hatâ etmişlerdir. Nitekim tahrif ehli, fasit te'villere sapanlar ve sair mülhid gruplar da bu konuda çeşitli hatâlara düşmüşlerdir.
Biz burada selefin ve selefin mezhebini nakledenlerin sözlerini olduğu gibi elverdiğince nakledip daha başka şeylere de temas edeceğiz. Böylece selefin mezhebini bileceksin.


Dip Notlar:
63) 32 Secde, 17
64) Buharı, Tevhid 35, Bed'ül Halk 8; Müslim, İman 312 '
65) 47 Muhammed 24. Kur'an'ı anlamasına engel olan kilidi, kalbine kişinin kendisi vurur. Kur'an'a hevâsı, inkârı v.s. ile yaklaşırsa böyle olur. Yani kalbler üzerindeki kilit, insanın kendi vurduğu kilittir. Onun için kilitleri» buyurulmuştur.
66) 23 Mü'minûn, 68


Facebook beğen
 
Kur.an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol