Kur'an ve Sünnet
   
 
  ALLAH,IN KIYAMET GÜNÜ GÖRÜLEÇEĞİNE DAİR HADİSLER

Allah,ın Kıyamet günü Görüleceğine Dair Hadisler ve Onları Aktaran Sahabeler

 

Allah'ın görüleceğine dair Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem ve ashabından rivayet edilen hadisler mütevatirdir.

 

Aşağıda sana onların hadislerini sahihlerden, Müsned ve Sünen'lerden aktaracağım. Oku ve onları kabul, teslim ve inşirah-ı sadr ile karşıla. Tahrif, tebdil, can sıkıntısı ve kaçamak bir tavırla karşılama. Onları yalanlamada. Bil ki onları yalanlıyan, Allah'ın vechine bakanlardan olmayıp, kıyamet günü O'ndan perdelenenlerden olur.

Ebu Bekr es-Sıddîk Hadisi

 

İmam Ahmed der ki:

... Ebu Bekr es-Sıddik Radıyallahu Anhu der ki:

"Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bir gün sabah namazını kıldırıp oturdu. Ta kuşluk vakti olunca Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem güldü. Sonra olduğu yerde oturmaya devam etti, öğleyi, ikindiyi ve akşamı kıldırdı. Bütün bu zaman içinde konuşmuyordu. Son yatsıyı da kıldırdı. Sonra kalkıp ailesinin yanına gitti.

İnsanlar Ebu Bekr'e, Rasulullah'a Sallallahu Aleyhi ve Sellem sorsana bu ne haldir, bugün, daha önce hiç yapmadığı bir şeyi yaptı, dediler. Ebu Bekr sordu.

"Evet," buyurdular;

"Bugün bana dünya ve ahiret işlerinden neler olacak onlar arzolundu. Öncekiler ve sonrakiler tek bir meydanda toplandılar. Bu hal insanların canına tak etti. Ter neredeyse boğazlarına kader çıkmış bir halde, Adem'e gidip, ey Adem, sen insanlığın babasısın, Allah Azze ve Celle seni seçmiş yaratmıştır, bizim için Rabbine şefaat et, dediler. Adem, "sizin başınıza gelen benim başıma da gelmiştir, babanızdan sonraki babanız Nuh'a gidiniz. Allah, Adem'i, Nuh'u İbrahim ailesini, ve İmran ailesini süzmüş, alemlere üstün kılmıştır" dedi.

Nuh'a gittiler, O'na bizim için Rabbine şefaat (dua) et ki Allah seni seçmiş yaratmış, duanı kabul edip yeryüzünde kafirlerden eğleşen bir tek kişi bırakmamıştır, diyorlardı. Nuh onlara, aradığınız benim yanımda değil, diyordu, İbrahim Aleyhisselam a gidin, çünkü Allah O'nu dost (halil) edinmiştir. İbrahim'e gittiler. İbrahim der ki:

Aradığınız benim yanımda değil, Musa Aleyhisselam'a gidiniz, çünkü Allah O'nunla konuşmuştur. Musa da, aradığınız benim yanımda değil, der, İsa b. Meryem'e gidiniz, çünkü O, doğma körü ve abraşı iyi eder ölüleri diriltirdi. İsa da onlara, aradığınız benim yanımda değil, Adem oğullarının efendisine gidiniz, Muhammed'e gidiniz, sizin için Rabbiniz Azze ve Celle'ye şefaat (dua) etsin der.

Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem hareket eder. Bu ara Cebrail Rabbi Tebareke ve Tealaya varır, Allah Cebrail'e, O'na Sallallahu Aleyhi ve Sellem müsaade ver ve O'nu Cennet'le müjdele buyurur. Cebrail Rasulullah'ı alır götürür, O Sallallahu Aleyhi ve Sellem bir cuma zamanı kadar secdeye kapanır. Allah Azze ve Celle, başını kaldır da söyle dinleneceksin, şefaat (dua) et, şefaatin kabul olunacak buyurur. Başını kaldırıp, Rabb'inin vechine baktığı (nazara ilâ vechi Rabbih) zaman derhal secdeye kapanır ve bir cumalık daha secdede kalır. Allah Azze ve Celle, başını kaldır da söyle işitileceksin, şefaat et, şefaatçi kılınacaksın buyurur. Peygamber tekrar secdeye varmaya davranır, Cibril omuzlarından tutar. O sıra Allah O'na daha önce hiçbir beşere açmadığı dualar ilham eder de peygamber der ki:

Ey Rabbim, beni Adem oğullarının efendisi olarak yarattın ama övünme yok. Kıyamet günü toprak yarılıp ilk çıkacak kişi olarak yarattın ama övünme yok. Ta Allah bana San'a ile Eyle arası kadar olan havzı ihsan eder. Sonra, sıddikleri çağırın denilir. Onlarda şefaat ederler. Sonra, peygamberleri çağırın denilir.

Peygamber gelir yanında bir topluluk vardır. Peygamber gelir yanında beş altı kişi vardır. Peygamber gelir yanında kimse yok. Sonra şehidleri çağırın, denilir. Onlarda istediklerine şefaat ederler. Şehidler bunu yaptıktan sonra Allah, Ben rahmet edenlerin en rahmetlisiyim, Cennetime, Bana hiç eş koşmamış olanları koyun buyurur. Onlarda Cennet'e girerler.

Sonra Allah, cehennem ehline bakın, hiç amel işlemiş hayırlı iş görmüş bir kimse ile karşılaşıyor musunuz, buyurur. Bakar, bir adam bulurlar. Ona, sen hiç hayır işledin mi derler. Adam, hayır, der, ancak ben insanlara alış-verişde müsamahalı, hoşgörülü davranırdım. Allah Azze ve Celle, kullarıma hoşgörülü davrandığı için o kuluma hoşgörü gösterin, buyurur, Sonra cehennemden bir adam daha çıkarırlar, ona, sen hiç hayır işledin mi der. Adam, hayır der, ancak oğluma dedim ki:

Ben öldüğüm zaman beni ateşte yakın sonra un-ufak edin, nihayet sürme gibi (toz) olduğum zaman beni denize götürün, rüzgarda savurun, Allah'a yemin ederim ki alemlerin Rabbi bana ebedi kadir olmayacaktır. Allah, bunu niçin yaptın, buyurdu. Adam, Senden korktuğum için, dedi. Bunun üzerine Allah, bak, en büyük padişahın saltanatına bak, sana onu, ve on katını verdim, buyurur. Adam, Sen el-Melik (gerçek ve yegane hükümdar) sın, böyle iken beni alaya mı alıyorsun, der. Peygamber dedi ki:

İşte kuşluktan itibaren güldüğüm husus bu idi."

(Ahmed, Müsned, I, 4. Heysemi, Mecmau'z-Zevaid, X, 375'de, bunu Ahmed, bir benzerini Ebu Ya'la ve el-Bezzar rivayet etmişlerdir, ravileri sikadır, der.)

Ebu Hüreyre Hadisi

 

Ebu Hureyre hadisi Buhari ve Müslim'de geçer ve şu şekildedir:

"İnsanlar, ey Allah'ın Rasülü, dediler, kıyamet günü Rabbimizi görecek miyiz?

Rasulullah "önünde bulut yokken güneşi zor mu görürsünüz?" dedi. Hayır, dediler.

Bunun üzerine buyurdular ki:

"Siz, O'nu işte öyle görürsünüz. Allah kıyamet günü insanları toplar. Kim bir şeye tapıyorsa, onu izler. Güneşe tapan, Güneşi izler, aya tapan ayı izler, tağutlara tapan, tağutları izler. Bu ümmet kalır, içlerinden (şefaatçiler veya) münafık olanları da vardır. Allah onlar, tanıdıkları suret dışında bir suret ile gelir. Ben sizin Rabbinizim der. Senden Allah'a sığınırız, derler, bize Rabbimiz gelene kadar yerimizden ayrılmayız! Allah, onlara tanıdıkları suret ile gelir, Ben Rabbinizim der. Bunun üzerine Sen Rabbimizsin derler ve O'nu izlerler. Cehennem'in iki ucu arasına sırat kurulur. Ben ve ümmetim sıratı ilk geçenler oluruz. O gün sadece rasüller konuşurlar ve o gün rasüllerin duası, Allah'ım, kurtar (selamet ver) kurtar, sözüdür.

Cehennemde Sa'dan dikenleri gibi kancalar vardır. Sa'dan'ı gördünüz mü?

Evet, ey Allah'ın Rasülü dediler. Buyurdu ki:

O kancalar, Sa'dan dikenleri gibidir, ancak onlar ne kadar büyüktür, onu Allah Azze ve celle'den başkası bilmez. İnsanları amellerine göre kaparlar, kimi ameli sebebiyle helak olur, kimi yıkılır düşer veya cezaya uğrar da nihayet kurtulurlar.

Allah kulları arasındaki hükmünü verip bitirince ve rahmeti ile cehennem ehlinden çıkarmak istediklerini çıkarmayı murad edince meleklerine, Allah'a hiç şirk koşmamış olanlardan (bir kısmını) ateşten çıkarmalarını emreder. Bu çıkacak olanlar, "La ilahe illallah " diyenlerden, Allah'ın rahmet etmek istediği kimseleridir. Melekler onları secde izlerinden tanırlar. Ateş Adem oğlunun, secde izi taşıyan yerlerinin dışındaki yerleri yer. Allah, secde izlerini yemeyi ateşe haram kılmıştır. Yanıp ütülmüşlerdir, üzerlerine hayat suyu dökülür, sel sürüğünde denelerin bittiği gibi biterler.

Sonra Allah, kulları arasındaki hükmünü verir bitirir. Bir adam kalır, yüzü ile ateşe dönüktür. Cennet, ehlinden Cennet'e en son girecek olan odur. Ey Rabbim, der, yüzümü ateşten çevir, dumanı beni mahvetti alevi beni yaktı. Böylece Allah'a Allah ne kadar istedi ise o kadar dua eder. O zaman Allah Tebareke ve Teala der ki:

İstediğini versem, umulur ki başka bir şey istemezsin, öyle mi?

Adam, başkasını istemem der. Rabb'ine bir sürü sözler, sıkı ahitler verir, artık Allah ne kadar isterse o kadar verir. Ve Allah yüzünü ateşten çevirir. Adam yüzünü Cennet'e doğru dönüp gittiği ve Cennet'i gördüğü zaman, Allah'ın murad ettiği kadar susar dilini yutar. Sonra der ki:

Ey Rabbim, beni Cennet'in kapısı önüne getir!

Allah, sana verdiğimden başkasını istemeyeceğine dair bana sözler, sıkı ahitler vermemiş miydin, vay sana Adem oğlu, ne kadar da sözünü tutmazsın sen, buyurur.

 Adam, ey Rabbim diyerek (başlar) Allah, ne kadar murad etti ise o kadar yalvarır. Ta Allah, umulur ki sana istediğini versem Benden başkasını istemezsin! buyurur.

Adam, izzetine yemin olsun ki hayır der. Rabbine yine O'nun muradınca sözler ve sıkı ahitler verir. Allah onu Cennet'in kapısı önüne getirir. Adam Cennet'in kapısı önüne dikilince gözü önünde açılır içindeki hayır ve sevinçleri görür. Adam Allah'ın istediği kadar susar, sonra ey Rabbim beni Cennet'e koy der.

Allah Tebareke ve Teala buyurur ki:

Verdiğimden başka bir şey istemeyeceğine dair Bana sözler ve sıkı ahitler vermemiş miydin, ey Adem oğlu, vay sana, sözünü ne kadar da çok tutmazsın!

Adam, ey Rabbim, yaratıklarının en bedbahtı ben olmayayım der. Durmadan Allah'a yalvarır, nihayet Allah ona güler. Allah ona gülünce de haydi Cennet'e gir der. Cennet'e girdiği zaman Allah ona, dile (bakalım ne dilersen) der.

Rabbinden durmadan ister, dileklerde bulunur. Hatta Allah ona, şunu da iste bunu da iste diyerek hatırlatmalarda bulunur. Adamın istekleri bitince Allah, bütün bunlar ve bir misli yine senindir, buyurur."

Ebu Said, bütün bunlar ve on katı senindir, demiştir.

Ata b. Yezid, "Ebu Said el-Hudri ile Ebu Hureyre'den bir şey geliyorsa Ebu Hureyre'ye karşı Ebu Said'inki reddedilmez, hatta Ebu Hureyre "ve bir misli" deyince Ebu Said, "hayır o verdiği yanında bir de on katı ey Ebu Hureyre demiştir" diyor, "bunun üzerine onun yanısıra bir de bir katı" şeklinde işittim deyince Ebu Said "şehadet ederim ki ben Rasulullah'dan yanısıra bir de on katı duydum" demiştir.

Ebu Hureyre "işte Cennet'e en son girecek kişi budur" der.

(Buhari, II, 292-293, Ezan kitabının, secdenin fazileti babı, XIII, 419-420, Tevhid kitabının, "O gün yüzler vardır..." ayetleri babı. Müslim, 182, iman kitabının rü'yet yolunun bilinmesi babı.)

 

Ebu Said Hadisi

 

Buhari ve Müslim'de Ebu Said el-Hudri'den gelen hadis şöyledir:

"İnsanlardan bir gurup, Rasulullah zamanında, ey Allah'ın Rasülü, Rabbimizi kıyamet günü görecek miyiz dediler.

Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

"Evet, siz hiç öğle vakti gök bulutsuz apaçık iken güneşi görmede zorlanır mısınız? Hiç dolunay gecesi gök bulutsuz açıkken ayı görmede zorlanır mısınız?"

Hayır, ey Allah'ın Rasülü dediler. Buyurdu ki:

"Allah Tabereke ve Tealayı kıyamet günü göreceğinizde güneş veya ayı görürken çektiğiniz zorluktan başka zorluk çekmeyeceksiniz.

Kıyamet günü olduğu zaman bir müezzin (ilana), her ümmet kulluk ettiği şeyin peşine düşsün, neye tapıyor idiyse onu izlesin diye ilan yapar. Allah'dan başka putlara ve dikitlere ibadet ve kulluk edenlerden cehenneme yuvarlanmadık kimse kalmaz. Nihayet geriye sadece Allah'a tapan iyi veya kötülerle ehl-i kitab döküntüleri kalınca yahudiler çağrılır, onlara neye tapıyordunuz denilir, Allah'ın oğlu Üzeyir'e derler. Yalan söylediniz, Allah ne hanım ne çocuk edinmiştir, imdi ne istersiniz denilir. Susadık yarab bizi sula derler. Onlara hadi şuradan su içmeye varsanıza diye işaret olunur. Cehenneme doğru toplanırlar, o sanki dalgaları birbirini kırıp geçiren bir serab gibi görünür, varır ateşin içine düşerler.

Sonra da hristiyanlar çağrılır, onlara da neye tapıyordunuz denilir. Allah'ın oğlu Mesih'e tapıyorduk derler. Onlara, yalan söylediniz, Allah ne hanım edinmiştir ne çocuk, imdi söyleyin ne istersiniz, denilir. Susadık ya rab bizi sula derler.

Haydi şuradan su için diye işaret olunur. Cehennem'e doğru toplanırlar, o sıra o, sanki dalgaları birbirini kırıp geçiren bir serab gibidir. Varır ateşin içine düşerler. Nihayet sadece Allah'a tapan iyi ve kötü insanlar kalınca Rabbü'l-alemin onlara, (daha önce) gördükleri en aşağı suret içinde gelir, peki neyi bekliyorsunuz (ne bekliyorsunuz), her ümmet neye tapıyor idiyse onu izlesin, buyurur. Derler ki:

Ey Rabbimiz, insanlardan, onlara en muhtaç olduğumuz sırada dünyadan ayrıldık onlarla beraber olmadık. O (c.c), sizin Rabbiniz benim der. Senden Allah'a sığınırız, ona hiç bir şeyi ortak koşmayız diye iki veya üç kez söylerler. Öyle olur ki neredeyse bazıları dönecek hale gelir. O (c.c.) peki Rabbinizle aranızda, Kendisini tanıyacağınız bir alamet var mı, buyurur. Evet derler. O (c.c), bir sak (incik) den perdeyi kaldırır, o an, daha önce kendiliğinden Allah'a secde etmiş olanlara Allah secde etme izni verir, secde ederler. Kendini korumak ve riya yapmak için secde etmiş kim varsa onların sırtını da Allah tek bir tabaka haline getirir. Hangisi secde etmek isterse boyun kökü üstüne düşer. Sonra başlarını kaldırırlar, O, o sıra ilk gördükleri surete girmiştir. Ben sizin Rabbinizim der, Sen bizim Rabbimizsin derler.

Sonra onlar için Cehennem üstüne köprü kurulur, şefaat izni verilir. "

Ey Allah'ın Rasülü, köprü nedir, denildi. Buyurdu ki:

"Kaygan bir çürük! Onda kapacaklar, kancalar, dikenler vardır, kendine sa'dan denilen Necid'de bulunan dikenli dikenler. Üzerinden mü'min göz açıp kapatacak bir sürede veya şimşek gibi, rüzgar gibi, kuş gibi, iyi atlar, develer gibi geçerler. Kimi selamete erdirilir kurtulur, kimi hafif tartaklanır salınır, kimi de cehennem ateşine atılır.

Nihayet mü'minler ateşten kurtuldukları zaman, nefsim elinde olana yemin ederim ki, o kıyamet gününde ateşteki kardeşlerinin çıkarılması için Allah'a karşı sizden daha çok hak arayıp yalvaran kimse yoktur. O mü'minler o gün, ey Rabbimiz onlar bizimle birlikte oruç tutuyor, namaz kılıyor, haccediyorlardı, derler. O zaman onlara, tanıdıklarınızı çıkarın denir. Onların suretlerini Allah, ateşe haram kılar. Birçok yaratığı ateşten çıkarırlar, ateş inciklerinin, yarısına kadar, dizlerine kadar her birini yemiş bulunur. Sonra yarab, bize emrettiklerinden başka kimse orada kalmamıştır, derler. Onlara dönün bakın, kimin kalbinde yarım dinar ağırlığında bir hayır bulursanız onu da çıkarın buyurur. Birçok yaratığı daha çıkarırlar. Sonra, bize emrettiklerinden kimse koymadık yarab derler. Sonra, dönün, bakın kimin kalbinde bir zerre ağırlığınca hayır bulursanız onu da çıkarın, buyurur. Yine birçok halkı çıkarırlar. Sonra, yarab bize emrettiklerinden kimseyi bırakmadık, derler. Sonra, dönün bakın, kalbinde zerre ağırlığınca hayır olan kimi bulursanız onu da çıkarın, buyurur. Yine birçok halkı çıkarırlar.

Sonra yarab, orada asla bir hayır bırakmadık, derler."

Ebu Said el-Hudri şöyle derdi:

Eğer benim bu hadisimi tasdik etmiyorsanız, arzu ederseniz şu ayeti okuyun:

"Allah bir zerre ağırlığı zulmetmez. Şayet (yapılan iş) bir tek hasene (iyilik) ise onu katlar da katından büyük bir ecir verir." (Nisa, 40)

Sonra Allah, melekler şefaat ettiler, peygamberler şefaat ettiler, müminler şefaat ettiler, imdi bir rahmet edenlerin en rahmetlisi kaldı, buyurur. Hemen ateşten bir kabza (avuç) avuçlar, oradan, hiçbir hayır işlememiş kimseleri çıkarır. Kömür haline gelmişlerdir. Onları Cennet'in ağız kısımlarında bir nehre atar, o nehre hayat suyu (ab-ı hayat) denilir. Oradan, sel sürüğünde bir danenin çıktığı gibi çıkarlar. Görmez misiniz onlar taşa da dönüşürler ağaca da dönüşürler. Onlardan güneşe bakanlar, sarıcık yeşilcik olurlar, gölgeye bakanlar ise beyaz olurlar."

Sahabe dedi ki, ey Allah'ın Rasülü sanki çölde otlatıyor gibisin! Buyurdu ki:

Boyunlarında mühürleri, inciler gibi (o nehirden) çıkarlar, Cennet ehli onları tanır. Cennet ehli, bunlar Allah'ın azadlılarıdır, Allah onları işledikleri bir amel karşılığı olmaksızın Cennet'e koymuştur, bir hayır da yapmamışlardır. Sonra Allah, Cennet'e giriniz, ne görürseniz o, sizindir, buyurur.

Ey Rabbimiz, bize alemler içinde kimseye vermediğin şeyleri verdin, derler. Allah, katımda bundan daha üstünü var, buyurur.

Ey Rabbimiz hangi şey bundan daha üstün olabilir derler. Buyurur ki: Rızam ile; artık bundan sonra size hiç gazab (sahat) etmeyeceğim." (Buhari, XIII, 420; Müslim, 183)

 

Cerir b. Abdillah Hadisi

 

Bu hadis Buhari ve Müslim'de... geçmektedir:

...Cerir b. Abdillah der ki:

"Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile oturuyorduk. Ayın ondördü gecesi idi. Aya baktı ve şöyle buyurdu:

"Siz işte Rabbinizi, şunu (yani ayı) gördüğünüz gibi apaçık göreceksiniz, O'nu görürken üstüste binişmeyeceksiniz. Artık eğer güneş doğmadan önceki ve güneş batmadan önceki namazı kaçırmayabiliyorsanız bu işi yapın."

Sonra "güneşin doğmasından ve batışından önce Rabbini hamd ile teşbih et" (Kaf, 39) ayetini okudular."

(Buhari, XIII, 419; Müslim, 633, Mescidler kitabının, sabah ve ikindi namazlarının ve onlara devam etmenin fazileti babı.)

 

Bu hadis selefi salihinden,

... (yüz on küsur zattan) rivayet edilmiştir. Bütün bu zatlar Cerir b. Abdillah'a varana kadar, şahit olduk diyerek bu hadisi Rasulullah'dan Sallallahu Aleyhi ve Sellem nakletmiş, buna şehadette bulunmuşlardır.

Gelgelim Cehmiyye, Firavniyye, Rafıza, Karamita (kızıl başlar) Batiniyye, Sabii (yıldızperest) lerin, Mecusilerin, Yunanın tohumları ise Allah'ın görüleceğini söyleyenlerin kafir olduklarına, böyle inananların teşbih (benzetme) ve tecsim (cisim sayma) ehli olduklarına şehadet etmişlerdir!

Sünnetin ve Ehl-i Sünnetin düşmanları herkesde bu konuda onları izlemişlerdir. Ama Allah, Kitab'ın ve Rasülünün sünnetinin destekçisidir, kafirlerin hoşuna gitmese de...

 

Suheyb Hadisi

 

Müslim'in Sahih'inde rivayet ettiği Suheyb Radıyallahu Anhu hadisi şöyledir:

... "Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem buyurdu ki:

"Cennet ehli Cennet'e girdikleri zaman, Allah Azze ve Celle onlara, ister misiniz size fazla bir şey vereyim, buyurur. Onlar, yüzlerimizi ağartmadın mı? Bizi Cennet'e koymadın mı? Cehennemden kurtarmadın mı? derler. Bunun üzerine Allah hicabı (perdeyi) açar, doğrusu onlara, Rabb'lerine bakmaktan daha sevimli bir şey verilmemiştir. Sonra şu ayeti okudu:

"Güzel işler yapanlar için en güzeli ve bir ziyade vardır." (Yunus, 26)

(Müslim, 181 İman kitabının, müminlerin ahirette Rabb'lerini göreceklerinin isbatı babı; Tirmizi, 2552, Cennetin sıfatı kitabının, Rabb Tebareke ve Teala'nın görüleceği babı. Ahmed, Müsned, IV, 332.)

 

Abdullah b. Mes'ud Hadisi

 

Taberani der ki:

... İbn Mes'ud Radıyallahu Anhu Rasulullah'dan Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurduğunu nakletmiştir:

"Allah öncekileri ve sonrakileri belli bir günün mikatı (zamanı) için, kırk yıl ayakta, gözleri belermiş göğe bakar ve hükmün verilmesi için bekler bir vaziyette toplar. (Peygamber) buyurdu ki:

Ve Allah Azze ve Celle, buluttan gölgeler içinde Arş'dan Kürsi'ye iner. Sonra bir münadi şöyle seslenir:

Ey insanlar, sizi yaratan, sizi rızıklandıran, kendisine ibadet edip hiçbir şeyi O'na ortak koşmamanızı size emreden Rabbinizin, her birinizi dünyada iken dost edinip tapındığı şeye havale etmesinden, şimdi ona onu dost etmesinden razi olmaz mısınız?

Bu, Rabbinizden size bir adalet olmaz mı?

Onlar, evet öyle olur, derler.

(Peygamber) buyurdu ki:

Bunun üzerine her insan gurubu dünyada iken dost edinip tapındıkları şeye doğru hareket ederler, giderler, kendilerine tapındıkları şeylerin benzeri şeyler gösterilir, kimi güneşe gider, kimi aya gider, kimi taşlardan putlara ve benzeri tapındıkları şeylere giderler, İsa'ya tapanlara İsa'nın şeytanı (İsa kılığında) görünür. Uzeyr'e Aleyhisselam tapanlara Üzeyr'in şeytanı görünür, Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile ümmeti kalır.

Rabb Azze ve Celle gelir ve onlara, neyiniz var, niçin insanların gittiği gibi siz de gitmiyorsunuz der.

Derler ki, bizim bir ilahımız vardır, onu henüz görmedik. Görseniz tanır mısınız, buyurur. Derler ki:

Onunla aramızda bir alamet vardır, o alameti görsek tanırız.

Allah: Nedir, buyurur. Sak'ından perdeyi kaldırmasıdır derler.

İşte o an, bir sak (incik) den perdeyi kaldırır da derhal O'na, secdelere kapanırlar.

Bir topluluk kalır, sırtlan sığırların boynuzları gibi (tek kemik halinde) dir, secde etmek isterler güç yetiremezler. Halbuki sapasağlam (sırtları eğilebilir) iken secdeye davet olunmuşlardı (da yapmamışlardı).

Sonra Allah, başınızı kaldırın, buyurur.

Başlarını kaldırırlar. Onlara amellerine göre nurlarını ihsan eder. Kimilerine nuru büyük bir dağ kadar verilmiştir, önlerinde o nûr seyreder. Kimilerine bundan daha küçük nûr verilmiştir.

Nihayet en sonuncularına ayağının başparmağı kadar bir nûr verilmiştir. Bazan ısıtır, bazan söner. Isıttığı zaman ayağını öne atar ve yürür. Söndüğü zaman dikilir kalır.

Rabb Teberake ve Teala önlerindedir. Nihayet o kişi ateşe uğrar, ateşin izi, üzerinde kılıç ağzı gibidir.

Allah, hepsine haydi geçin buyurur. Nurlarına göre geçerler. Kimi, göz kırpacak kadar bir sürede geçer, kimi şimşek gibi geçer. Kimi bulut gibi geçer. Kimi yıldız kayar gibi geçer. Kimi rüzgar gibi geçer. Kimi hızlı koşan at gibi geçer. Kimi deve koşar gibi geçer.

Nihayet nûru ayağının baş parmağı kadar olan, yüzü, elleri ve ayakları üzerinde emekliyerek geçer. Kâh bir eli, kâh biriyle tutunur, kâh bir ayağını sürür, bir ayağı ile tutunur, ateş sağını solunu yalar, kavurur. Kurtuluncaya kadar böylece geçer gider.

Kurtulduğu zaman başında durur ve Allah'a hamdolsun, bana, hiç kimseye ihsan etmediği şeyi ihsan etmiştir, çünkü beni, onu (ateşi) gördükten sonra kurtarmıştır, der. Adam, Cennet'in kapısı yanında bir su birikintisine götürülür. Orada yıkanır. Ona Cennet ehlinin kokusu ve renkleri gelmeye başlar. Kapı aralıklarından Cennetteki şeyleri görür. Rabbim, beni Cennet'e koy der. Allah Tebareke ve Teala, ben seni ateşten kurtarmışım, bir de Benden Cennet mi istiyorsun, buyurur. Adam yarab benimle onun (ateşin) arasına bir perde ger, hışıltısını işitmeyeyim der.

(Peygamber) buyurdu ki:

Ve, adam Cennet'e girer. Ona bir menzil görünür veya kaldırılır, sanki içinde kendisi bulunan bir menzil gibi, hem içine girmeyi hayal eder. Ey Rabbim, bana bu menzili (konut veya konak) ver, der. Allah, bunu sana verirsem, herhalde başkasını istemezsin? buyurur.

Adam, izzetine yemin olsun ki başkasını istemeyeceğim, hangi menzil bundan daha güzel olur ki? der.

Ona o menzil verilir, içine girer konar. Ona bir menzil daha görünür veya kaldırılır, ona da girmek ister, Rabbim bunu bana ver der. Allah Azze ve Celle, bunu sana versem herhalde Benden başkasını istemezsin buyurur. Hayır, izzetine yemin olsun ki istemeyeceğim bundan daha güzel hangi menzil ola ki der.

O menzil de verilir, içine girer konar. Sonra ona bu menzilin önünde bir menzil daha gösterilir veya kaldırılır, sanki içinde o var olan gibi, ona arzu duyar ey Rabbim bana bunu ver der. Allah (c.c.) onu sana versem herhalde başkasını istemezsin!? buyurur. Hayır, izzetine yemin olsun ki istemeyeceğim, hangi menzil ondan daha güzel olabilir ki? der. Ona o menzil de verilir, içine girer konar.

Sonra susar. Allah, neyin var, niçin istemiyorsun, buyurur. Adam, yarab Sen'den o kadar istedim ki artık haya ettim, Sana o kadar yemin ettim, artık haya ettim der. Allah Azze ve Celle, sana yarattığım günden son verdiğim güne kadar ki dünyayı ve bir de on katını sana versem razi olur musun buyurur. Adam, Sen izzet Rabbi (Rabbülizzeh) iken benimle alay eder misin, der. Allah Onun bu lafına güler."

Ravi der ki:

Abdullah b. Mes'ud'u gördüm, hadisin bu kısmına geldiği zaman gülüyordu. Bir adam ona, ey Abdurrahman'ın babası, senden bu hadisi defalarca dinledim, ne zaman buraya gelsen gülüyorsun dedi.

İbn Mes'ud dedi ki:

Ben de Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem den bu hadisi defalarca dinledim, ne zaman buraya gelse O da gülüyordu, hatta azı dişleri görünüyordu.

(Peygamber devamla) dedi ki:

"Rabb Azze ve Celle (adamın sözüne karşı), hayır alay etmiyorum, bilakis ben buna kadirim, haydi iste buyurur. Adam, beni (şu) insanların içine kat der. Allah, insanların içine katıl buyurur.

Adam Cennet'te tırısla koşmaya başlar. İnsanlara yaklaştığı zaman, kendisine inciden bir köşk kaldırılır (gösterilir), adam köşk için hemen secdeye kapanır. Ona, başını kaldır, neyin var (da secde ettin) denilir.

Adam Rabbimi gördüm veya bana Rabbim göründü der. Ona, o gördüğün senin menzillerinden bir menzilden başka bir şey değildir, denilir.

Sonra karşısına bir adam çıkar, adam yine secde etmeye hazırlanır. Ona, hoop neyin var, denilir. Adam, seni Allah'ın meleklerinden bir melek sandım der. O gördüğü adam, ben sadece senin bekçilerinden bir bekçi, kölelerinden bir köleyim, elimin altında, benim bulunduğum iş üzere (yani sana hizmetçi) bin kahya vardır, der.

Adamın önünden varır köşkün kapısını ona açar. Ve o köşk içi boş tek bir inci içindedir, tavanları, kapıları, kilitleri, anahtarları ondandır. Adamın karşısına içine kırmızı cevher konmuş yeşil bir cevher (mücevher) çıkar, her cevher biter başka bir cevher başlar ama rengi farklı. Her cevherin içinde divanlar, eşler, hizmetçiler vardır. En aşağısı ceylan gözlü bir huridir. Üzerinde yetmiş elbise vardır. Elbiselerin içinden inciğinin iliği görünür. Ciğeri adamın aynasıdır, adamın ciğeri de onun aynası. Huriden yüzünü ayırdığı zaman, gözüne yetmiş kat daha bir güzel görünür o huri. Huriye, vallahi gözüme, yetmiş kat daha fazla (güzel) görünüyorsun, der. Huri de ona, sen de benim gözümde yetmiş kat daha güzel oldun der. Adama, uzan bak denir. Bakar. Adama, senin mülkün yüzyıllık yoldur denir, adam görmek için dikkatle bakmaktadır.

Ravi der ki:

Bunun üzerine Ömer dedi ki:

Ümmü Abd'in oğlunun bize Cennet ehlinin en aşağısı hakkında anlattıklarını duyuyor musun ey Ka'b, öyle ise en üstünleri acep nasıldır? Ka'b dedi ki:

Ey müminlerin emiri!

Orada hiçbir gözün görmediği hiçbir kulağın işitmediği şeyler vardır. Allah Azze ve Celle bir yurt yapmıştır, o yurtta, arzu ettiği kadar eşler, meyveler, içecekler bulunur. Sonra onu kapatmıştır. Yaratıklarından ne Cebrail ve başka melekler orayı görmemişlerdir.

Sonra Ka'b "onlar için işlediklerine karşılık gözler nuru olarak neler gizlenmiştir. Hiçbir nefis bilemez" (Secde, 17) ayetini okudu.

Sonra dedi ki:

Ayrıca oranın berisinde iki cennet daha yaratmış ve istediği şeylerle onları bezemiş, o ikisini mahlukatından dilediğine göstermiş sonra şöyle buyurmuştur:

Kimin kitabı illiyyin (yüceler) de ise, o kimsenin görmediği yurda girer. Öyle ehl-i illiyyindirler ki onlar, onlardan biri çıkar, kendi mülkünde yürürde. Cennet çadırlarından, onun yüzünün nuru girmedik bir tek çadır kalmaz, onun kokusu ile sevinirler ve ah bu koku, derler, illiyyin ehlinden biri çıktı ve mülkünde yürüyor derler."

Ömer Radıyallahu Anhu, ey Ka'b, vah sana, bak şu kalpler kendini koyuverdi gidiyor, onları bir toplasak dedi.

Bunun üzerine Ka'b dedi ki:

Canım elinde olana yemin ederim ki, kıyamet günü Cehennem'in bir höykürüşü vardır, ondan dolayı, iki dizi üstüne çökmedik ne bir melek-i mukarreb ve bir mürsel-nebi kalır. Hatta İbrahim Halilullah bile nefsim nefsim diye söylenir. Hatta senin ameline yetmiş peygamber ameli eklense yine kurtulamayacağını sanırsın."

(Heysemi, Mecmau'z-Zevaid, X, 343'de, bunun tamamını Taberani çeşitli yollardan rivayet etmiştir, birinin ravileri sahih hadis ravileridir. Ebu Halid ed-Dalani hariç, o, sikadır, demiştir.)

Bu büyük ve hasen (güzel veya sahihten aşağı) bir hadistir. Musannifler "es-Sünneh" kitaplarında bunu rivayet etmişlerdir, Abdullah b. Ahmed gibi et-Taberani ve er-Ru'ye de Darakutni de rivayet etmiştir. Burada hadis üç ayrı tarik ile,... Ebu Ubeyde'den rivayet edilmiştir.

 

Ali b. Ebi Talib Hadisi

 

Ali b. Ebi Talib, Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu demiştir:

"Cennet ehli Rabb tebareke ve tealayı her cuma ziyaret ederler."

Onlara verilecekleri zikrettikten sonra şöyle buyurdu:

"Sonra Allah Tebareke ve Teala, perdeyi kaldırın, buyurur. Bir perde kaldırılır, sonra bir perde kaldırılır. Sonra Allah onlara, yüzünden (açarak) görünür. Sanki daha önce hiç nimet görmemiş gibi olurlar. Bu olay şu ayette vardır: "Ve bizim katımızda bir mezid (fazla) vardır." (Kaf, 35, el-Lalekaî rivayet etmiştir, bk. Kenz el-Ummal, II, 509)

 

Ebu Musa Hadisi

 

Buhari ve Müslim'de zikredilir. Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:

"Hem kapları, hem içindekileri gümüşten olan iki Cennet, hem kapları hem içindekileri altından olan iki Cennet. Cennet ehli ile Allah'a bakmaları arasında ise Adn Cennet'inde sadece bir kibriya (büyüklük) ridası (perdesi) vardır. O'nun vechi üzere."

(Buhari, VIII, 624, Tefsir kitabının, "Onun berisinde iki Cennet vardır" ayeti babı; Müslim, 180, İman kitabının, müminlerin ahirette Rabblerini göreceklerinin isbatı babı.)

 Adiy b. Hatem Hadisi

Buhari'nin Sahih'inde geçer. Adiyy b. Hatem der ki:

"Ben, Peygamber'in Sallallahu Aleyhi ve Sellem yanında iken, birden bir adam gelip Rasulullah'a Sallallahu Aleyhi ve Sellem fakirliğinden şikayet etti. Sonra bir başkası gelip yol kesmelerden yakındı. Peygamber;

"ey Adiyy, Hire'yi gördün mü?" buyurdu.

Ben, hayır orayı görmedim, ama bana, ona dair haberler gelmiştir, dedim. Buyurdu ki:

"Eğer ömrün uzun olursa binekli kadın göreceksin ta Hire'den kalkıp gelecek, Kabe'yi tavaf edecek. Allah'tan başka kimseden korkusu olmayacak."

Ben kendi kendime kentleri yakıp kavuran Tayyi' kabilesinin ahlaksızları o zaman nerde olacaklar diye düşünüyordum.

"Eğer ömrün uzun olursa, göreceksin, Kisra'nın hazineleri fethedilecek."

Hürmüz oğlu Kisra'nın mı dedim. O da:

"Evet, Hürmüz oğlu Kisra'nın. Evet, eğer ömrün uzun olursa, adam göreceksin, avucu altın veya gümüş dolu, bunu kabul edecek birilerini arayacak ama kimseyi bulamayacak. Ve bir gün gelecek herbiriniz Allah ile görüşecek, arada perde de olmayacak, çeviri yapan tercüman da...

Allah, sana tebliğde bulunan bir rasül göndermedim mi buyuracak. Kişi evet yarabbi diyecek. Allah, Ben sana mal vermedim mi, sana ihsanda bulunmadım mı? buyuracak. Kişi evet diyecek. Sağına bakacak Cehennem'den başka bir şey görmeyecek, soluna bakacak, Cehennem'den başka bir şey görmeyecek" buyurdu.

 

Adiyy b. Hatem, Peygamberi şöyle söylerken işittim demiştir:

"Yarım hurma ile de olsa ateşten sakının. Kim de yarım hurma bulamazsa güzel bir söz ile (kendini ateşten korusun)."

Adiyy der ki:

"Ben, ta Hire'den kalkıp Allah'dan başka kimseden korkusu olmaksızın gelip Kabe'yi tavaf eden binekli kadın görmüşüm. Ben Kisra'nın, Hürmüz oğlu Kisra'nın hazinelerini fethedenler içinde de bulundum. Eğer sizin ömrünüz uzun olursa, siz de Peygamber'in Sallallahu Aleyhi ve Sellem söylediği (diğer) şeyleri göreceksiniz."

(Buhari, VI, 610-611, Menakıb kitabının, nübüvvetin İslamdaki alameti babı.)

Enes b. Malik Hadisi

 

Buhari ve Müslim'de geçer

... Enes b. Malik Radıyallahu Anhu Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu, demiştir:

"Allah insanları kıyamet günü toplar. Bu toplanışdan dolayı, derde düşerler, -başka bir ifade de kendilerine ilham olunur.- Rabbimize şefaat (dua) edecek birini bulsak da bizi Allah bu durumumuzdan kurtarsa, rahatlatsa derler.

Adem'e gidip, sen halkın babasısın, Allah seni eli ile yaratmıştır. Sana ruhundan üflemiştir, meleklere sana secde etmelerini emretmiştir, bizim için Rabbin katında şefaat etde bize bu durumumuzda rahatlık versin derler.

Adem, bu iş benim işim değil, der. Başından geçen hatasını hatırlar. Ondan dolayı Rabbinden haya eder. Fakat, siz Allah'ın ilk gönderdiği rasul olan Nuh'a gidin, der.

Nuh'a giderler. Bu iş benim işim değil der. Başına gelen hatayı hatırlamıştır. Ondan dolayı Rabbinden haya etmektedir. Fakat, Allah'ın halil (yakın dost) edindiği İbrahim'e gidin, der. İbrahim'e giderler, Bu iş benim işim değil der. Başına gelen hatayı hatırlar, ondan dolayı Rabbinden haya eder. Fakat, Allah'ın konuştuğu ve Tevrat'ı verdiği Musa'ya gidin, der. Musa'ya giderler. Musa bu iş benim işim değil der. Başına gelen hatayı hatırlar. Ondan dolayı Rabbinden haya eder. Fakat, siz Allah'ın ruhu ve kelimesi olan İsa'ya gidin, der. Allah'ın ruhu ve kelimesi olan İsa'ya giderler. İsa, bu iş benim işim değil, siz Allah'ın gelmiş gelecek bütün günahlarını affettiği bir kul olan Muhammed'e Sallallahu Aleyhi ve Sellem gidin, der.

Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem buyurdu ki:

Ve bana gelirler. Rabbimden izin isterim, bana izin verilir. Ve O'nu görür görmez secdeye kapanırım. Beni Allah ne kadar öylece bırakmak istemişse bırakır. Sonra, ey Muhammed, başını kaldır, söyle işitileceksin, iste sana verilecek, şefaat et şefaatin kabul edilecek, denir. Başımı kaldırırım, Rabbime, bana öğrettiği hamdlerle hamdederim, şefaat ederim. Rabbim bana bir sınır koyar, onları Cehennem'den çıkarırım, Cennet'e koyarım. Sonra dua eder, secdeye kapanırım. Allah, beni ne kadar öyle bırakmak isterse bırakır. Sonra, ey Muhammed başını kaldır, söyle işitileceksin, iste sana verilecek, şefaat et şefaatin kabul edilecek denir. Başımı kaldırırım. Rabbime, bana öğrettiği hamdlerle hamdederim. Sonra şefaatte bulunurum. Rabbim bana bir sınır koyar, onları, ateşten çıkarır, Cennet'e koyarım."

Adiyy dedi ki:

"Bilmiyorum, ya üçüncüsünde veya dördüncüsünde peygamber şöyle buyurdu:

"Ey Rabbim, ateşte Kur'an'ın hapsettikleri yani ebedi Cehennem'de kalacaklar, dediği kimselerden başka kimse kalmamıştır, derim."  

(Buhari, XI, 417-418, Rikak kitabının, Cennet ve Cehennemin sıfatı babı; Müslim, 193, İman kitabının, Cennet ehlinin menzilesi en düşük olanı babı.)

 

İbn Huzeyme'nin,

... Enes'den rivayetinde şu farklı ifadeler vardır:

"İnsanlar kıyamet gününde Allah'ın murad ettiği kadar habsolunur kalırlar ve; haydin, Adem'e gidelim, bizim için Rabbine şefaat (dua) etsin, derler. Muhammed'e gelirler. O şefaat için ben, varım, derim, gider Cennet'in kapısının açılmasını isterim, benim için açılır. Rabbim Arşı üzere olduğu halde ben girerim ve derhal secdeye kapanırım..." 

Ebu Avane'nin,

... Enes'den rivayetinde ise şu farklı ifadeler vardır: 

"Rabbimin huzuruna izin isterim. O'nu gördüğüm zaman da derhal secdeye varırım."

Affan'ın,

... Enes'den rivayetinde, "Rabbim, divanı veya Kürsi'si üzere iken O'na gelir hemen secdeye kapanırım" şeklindedir. 

 

İbn Huzeyme bu hadisi uzunca vermiştir. Orada "kapının açılmasını isterim, Rahmân'a bakar bakmaz secdeye kapanırım" ifadesi  vardır. Artık Peygamber'in Sallallahu Aleyhi ve Sellem bu makamda iken Rabbi'ni göreceği, hadisi ve sünneti bilen ilim ehlince kati olarak sabittir. 

Ebu Hureyre hadisinde şu ifadeler var:

"Ben, kıyamet günü, üzerinden yeryüzü yarılıp açılan ilk kişiyim, övünmek yok. Adem oğullarının efendisiyim, övünme yok, hamd sancağının sahibiyim, övünme  yok, Cennete ilk girecek olanım, övünme yok, Cennet kapısının halkasını tutarım. Bana izin verilir. Beni el-Cebbar (Allah) ın vechi (yüzü)  karşılar, hemen onun için secdeye kapanırım."  (Tirmizi, 3148, Kur'an'ın tefsiri kitabının, Benî İsrail sûresi babı, Tirmizi, bu hasen-sahih bir hadistir, demiştir.)        

 

Ebu Salih Abdurrahman anlatır,

... Enes b. Malik Rasulullah'ı Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle derken işittim demiştir:

"Bana Cebrail, elinde beyaz ayna gibi bir şeyi taşıyarak geldi. Aynada siyah leke gibi bir şey vardı. Bu elindeki nedir ey Cebrail dedim. Bu Cum'a'dır, dedi. Cuma nedir dedim. 

O'nda sizin için çok hayır vardır, dedi. Bizim için onda ne olacak, dedim. O, sana ve senden sonra kavmine bayram olacak, yahudiler ve hırıstiyanlar da sana tabi olacaklar, dedi. Onda bize ne var dedim. Onda bir saat (vakit) vardır ki kim o vakitte kısmeti olan bir şey için dua etse o kısmeti kendine mutlaka verilir, eğer kısmeti değilse, istediğinden daha büyük bir şey saklanır, kendisine kıyamet günü için ayrılır, dedi.       

Peki, ondaki o (siyah) leke nedir, dedim. O, kıyamettir, biz ona mezid günü deriz dedi. O da nedir ey Cibril dedim. Dedi ki: Senin Rabbin Cennette bir vadi edinmiştir, orada beyaz misk yığınları vardır. 

Cuma günü olduğu zaman yüceler (illiyyin) den Kürsisi üzerine iner, Kürsi'sini nurdan kürsiler kuşatır. Peygamberler gelir de bu kürsilerin  üzerine otururlar. O kürsileri nurdan ve altından olan ve mücevherlerle taçlanmış minberler çevirir. Sonra sıddikler ve şehitler gelir o minberlerin üzerine otururlar. Sonra gurfeler ehli, gurfe (oda) larından iner şu misk yığınları üzerine otururlar.

Sonra onlara Allah Azze ve Celle görünür ve der ki:

"Ben işte size olan vadimi yerine getirenim, nimetimi tamamlayanım. Burası Benim ikram yerimdir, Ben'den isteyiniz. Ondan isterler ve istekleri sona erer. Onlar için bu hususda, hiçbir gözün görmediği hiçbir kulağın işitmediği ve hiçbir beşerin aklına gelmedik şeyler açar. Bu sizin Cuma'dan ayrılış oranına göredir. Sonra O Azze ve Celle Kürsi'si üzere yükselir, O'nunla birlikte peygamberler ve sıddıklar da yükselir. Gurfeler ehli de gurfelerine çekilirler. Gurfeler, beyaz inci, yeşil zeberced, kırmızı yakuttur, hem odaların kendisi hem kapıları böyledir, nehirleri içinde şırıl şırıl akar, orada eşler ve hizmetçiler sürekli bulunurlar. Meyveleri sarkıktır. Onlar hiç birşeye, Cuma gününe muhtaç oldukları kadar muhtaç değillerdir. Çünki o gün Rabb'lerine bakma fazlına erişecekler, O'ndan ziyadesi ile ikram göreceklerdir."

(Bk. İbn Kesir, en-Nihaye, II, 481. Bu büyük, şanı yüce bir hadistir. Sünnet imamları bunu rivayet ve kabul etmişlerdir. Şafii, Müsnedini bu hadisle süslemiştir... Bu hadis daha önce geçmişti. 987 dipnot metnine bakınız.)

 

Ebu Razin el-Akîlî Hadisi

İmam Ahmed bu hadisi Şu'be ve Hammad b. Seleme yoluyla rivayet eder,

... Ebu Razin şöyle demiştir:

"Ey Allah'ın Rasülü, kıyamet günü Rabbimiz Azze ve Celle'yi hepimiz mi göreceğiz dedik.

"Evet" buyurdu.

Ben, bunun yaratılanlar içindeki işareti nedir, dedim.

"Ayın ondördünde hepiniz dolunayı bakıp görmez misiniz" buyurdu.

Evet, dedik.

"Allah daha büyük ve daha azametlidir" buyurdu." (Ahmed, Müsned, IV, 11-12)

 

Cabir b. Abdillah Hadisi

İmam Ahmed der ki:

... Cabir'e Radıyallahu Anhu vurud (varış günü) sorulmuş. Demiş ki:

"Biz kıyamet günü şöyle şöyle bir hal üzere oluruz. Yani insanların üstünde oluruz. Bütün ümmetler kendi putları ile çağrılırlar. Birinciye tapan, sonra birinciye tapan şeklinde sıra ile. Sonra bize Rabbimiz gelir, siz ne bekliyorsunuz, der. O bekleyenler, Rabbimizi bekliyoruz derler. Rabbiniz benim buyurur. Seni bir görelim de öyle derler. Bunun üzerine Allah Tebareke ve Teala onlara, gülerek görünür.

Dedi ki: Bunun üzerine O onları götürür, onlar O'nu izlerler. Onlardan mümin-münafık herkese kendi nuru (ne kadar ise) verilir. Sonra onu Cehennem köprüsü (sırat) üzere izlerler. O köprü üzerinde kancalar, mahmuzlar vardır. Allah'ın istediği kişiyi tutar, yakalarlar. Sonra münafık olanların nuru söndürülür. Sonra müminler kurtulurlar. İlk, zümre dolunay gecesi ay gibi yüzleri olan zümre ve hesaba çekilmeyecek olan yetmişbin kişi kurtulur. Sonra onları izleyen, yüzleri gökteki en parlak yıldız gibi olanlar kurtulur. Sonra da öbürleri. Sonra şefaat kapısı açılır. Ta Cehennemden la ilahe illallah diyen veya kalbindeki hayır bir arpa tanesini tartacak kadar olanlar çıkıncaya kadar bu kapı açık kalır. Bunlar Cennet'in avlusuna konurlar. Cennet ehli bunların üzerine su fışkırtırlar. Nihayet selde şeylerin bittiği gibi biterler. Ateş yanıkları gider. Sonra ister, ister ta Allah ona dünyayı ve bir de on katını verinceye kadar bu sürer." (Ahmed, el-Müsned, III, 345-346; Müslim, 191, İman kitabının, Cennet ehlinin derecesi en düşük olanı babı.)

 Bu hadisi Müslim Sahihinde rivayet etmiştir.

Bu hadiste geçen "biz şöyle şöyle bir hal üzere oluruz" ifadesi Abdülhak'ın el-Cem' Beyn es-Sahihayn'de zikrettiği sahih bir rivayette de açıklamalı olarak gelmiştir:

"Biz kıyamet günü diğer yaratıklara (insanlara) bakan bir tepe üzere bulunuruz."

Abdurrezzak der ki;

... Cabir bin Abdullah Radıyallahu Anhu Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu demiştir:

"Onlara, Rabb Teala görünür. O'nun vechine bakar, hemen secdeye kapanırlar. Başlarınızı kaldırın, bugün ibadet günü değildir, buyurur." (Bk. ed-Durr el-Mensur, VIII, 354.)

Cabir Radıyallahu Anhu Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu dedi:

"Cennet ehli bir mecliste (oturur) iken birden Cennet kapısı üzere bir nûr parlar. Başlarını kaldırırlar bakarlar ki ne görsünler, Rabb Tebareke ve Teala yukardan bakmıyor mu!

Hemen, ey Cennet ehli, Benden isteyin buyurur. Bizden razi olmam isteriz derler. Benim razi olmam, sizi Cennet'e koymuştur, size ikramımı ulaştırmıştır (yani bunlara ulaştığınıza göre demekki sizden razi olmuşum). Şimdi yine ikram zamanıdır. Ben'den isteyin, buyurur.

Sen'den ziyadeyi isteriz derler. Onlara, kırmızı yakuttan soylu hayvanlar getirilir. Yularlar yeşil zümrüt ve kırmızı yakuttur. Onların üzerine biner gelirler. Onlar tırnaklarını, gözlerinin gördüğü son noktaya basarlar. Allah, meyveli ağaçlar getirilmesini emreder. Ceylan gözlü huriler, biz nimetler içindeyiz asla yoksulluk görmeyiz, biz ebedileriz asla ölmeyiz, mümin ve değerli bir topluluğun eşleriyiz diyerek gelirler. Allah Azze ve Celle emreder. Beyaz keskin kokulu misk yığınları gelir, onların üstüne toz koparan denen bir hava (rüzgar) saçar. Bu koku onlarla birlikte ta Adn Cennet'ine varır. Adn, Cennet'in büyük şehiridir. Melekler, ey Rabbimiz millet geldi, derler. Allah, sadıklara merhaba, itaatkârlara merhaba, der."

"Ve onlar için perdeyi kaldırır. Allah Tebareke ve Teala'ya bakarlar. Rahman'ın nuru ile metalanırlar, hatta o nurdan birbirlerini göremezler. Sonra, onları saraylara, hediyelerle yollayın, buyurur. Birbirlerini görmeye başlayarak geri dönerler."

Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem buyurdu ki:

İşte Allah Teala öyle buyuruyor:

"Pek mağfîretli, pek rahmetli (Allah) dan bir ağırlama." (Fussilet, 32)

(Beyhaki, el-Ba's ve'n-Nuşur, rk. 448. Bunu Beyhaki, el-Ba's ve'n-Nuşur'de ve er-Ru'yeh'de rivayet etmiş, bu kitab'ta ve er-Ru'yeh'de bu haberi teyid eden şeyler geçmiştir, demiştir.)

Ammar b. Yasir Hadisi

 

İmam Ahmed der ki:

... Ebu Miclez şöyle söyler:

"Ammar bize namaz kıldırdı ve çok kısa tuttu. Ona bunu yadırgadılar. Dedi ki: Rükû ve secdeleri tam yapmadım mı? Evet, yaptın, dediler. Ancak ben, namazda rasulullah'ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem yaptığı bir duayı yaptım. O da şudur:

"Allah'ım gaybi bilmen ve mahlukata kadir olman hakkı için, yaşamayı benim için hayırlı bildiğin sürece beni yaşat, ölümü benim için hayırlı bildiğin zaman beni öldür. Gayb ve şehadet aleminde Sen'den korkmayı, gazab ve rıza halinde hakkı söylemeyi, zenginlik ve fakirlik halinde orta yollu gitmeyi, yüzüne bakma lezzetini zora koşan bir darlık, saptırıcı bir fitne çekmeksizin sana kavuşma arzusunu isterim Sen'den, Allah'ım bizi iman ziyneti ile beze. Bizi hidayete ermiş yol göstericiler eyle."

Bunu İbn Hıbban ve Hakim, Sahihlerinde rivayet etmişlerdir.

(Ahmed, Müsned, IV, 264; İbn Hıbban, rk. 509. Mevarid; Hakim el-Müstedrek, I, 524-525'de isnadı sahihtir, Buhari Müslim rivayet etmemiştir, demiş, Zehebi de buna muvafakat göstermiştir.)   

Cabir der ki:

"Abdullah b. Amr b. Hizam (bu zat Cabir'in babasıdır) Uhud günü şehid edilince, Rasulullah;

"ey Cabir, Allah Azze ve Celle'nin, babana söylediğini sana haber vereyim mi?

Cabir, evet, dedi. Peygamber dedi ki:

"Allah kiminle konuştu ise hep perde arkasından konuşmuştur. Babanla ise karşı karşıya konuştu ve ey kulum, dile Ben'den vereyim sana buyurdu. Baban; ya rab, beni diriltirsin, uğrunda bir daha ölürüm dedi. Allah, Ben'den bir söz çıktı bitti, artık oraya dönmeyecekler, buyurdu. Baban, orda kalanlara ulaştır, haber ver, dedi. Bunun üzerine Allah şu ayeti indirdi: "Allah yolunda öldürülenleri ölüler sanmayınız..."

(Al-i İmran: 169. Tirmizi, 3010, Kur'an Tefsiri kitabının, Al-i İmran süresi babı; Hakim, el-Müstedrek, III, 204, Hakim, bu senedi sahih bir hadistir, Buhari ve Müslim, rivayet etmemişlerdir, der.)

Abdurrahman el-Mehdî,

... Huzeyfe'nin Radıyallahu Anhu; "güzel güzel işler yapanlar için, en güzeli ve bir de ziyade vardır" (Yunus, 26) ayetinde "(ziyade) Allah Azze ve Celle'nin vechine bakmaktır" dediğini" (Kurtubi, Tefsir, VIII, 330) nakleder.

Hakim, bize göre Sahabi'nin tefsiri, merfu (peygamberden duyulmuş bir şey) hükmündedir, demiştir. (Çünki böyle gayb konusu bir şey, Peygamberden duyulmadan söylenmez).

İbn Huzeyme rivayet eder:...

İbn Abbas, Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu der:

"Hiç bir peygamber yok ki duasını dünyada iken yapmış olmasın. Ben ise duamı kıyamet gününde ümmetime şefaat olarak sakladım. Nihayet Cennet'in kapısına gelir, kapının halkasını tutar, kapıyı çakarım. Sen kimsin denilir. Ben Muhammed'im derim. Rabbime kürsisi veya tahtı (şeriri) üzerinde iken gelirim, bana Rabbim görünür de hemen secdeye kapanırım."

(İbn Huzeyme, Tevhid, s. 257. Burada başka birçok rivayetler var. Bu hadisi İbn Üyeyne,...Ebu Said Radıyallahu Anhu'den rivayet etmiştir.)

 

Abdullah b. Amr b. el-As Hadisi

es-San'ânî rivayet eder:

... Abdullah b. Amr b. el-As şöyle demiştir:

"Allah melekleri çeşitli ibadetler için yaratmıştır. Kimisi, saf halinde kıyamdadırlar, yaratıldıkları günden kıyamete kadar. Kimi melekler, yaratıldıkları günden kıyamete kadar huşu ve rükû halindedirler. Kimisi de yaratıldıkları günden kıyamete kadar secde halinde bulunurlar. Kıyamet olupta Allah onlara göründüğü zaman, seni tesbih ederiz, sana hakkıyla ibadet edemedik derler." (Bk. Kenz el-Ummal, X, 366-367)

 

Ubade b. es-Samit Hadisi

Ahmed'in Müsned'inde geçer:

... Ubade b. es-Samit Radıyallahu Anhu, Peygamber'den Sallallahu Aleyhi ve Sellem, şöyle buyurduğunu nakletmiştir:

"Size Deccal'den çok söz etmiştim, tâ sizin o deccâl mesîhin, güdek, çarpık bacak, dazlak, şaşı, bir gözü kör, göz çukuru ne batık ne sıkık bir adam olduğunu iyi belleyemeyeceğinizden çekindim. Şayet karıştıracak olursanız, bilin ki Rabbiniz (Deccal ben Rabbinizim diyecek). Şaşı değildir ve Rabbinizi ölünceye kadar da görmeyeceksiniz. (Deccalin yalancı olduğunu buradan anlayın)." (Ahmed, Müsned, V, 324)

 

Peygamber ashabından bir zattan gelen hadisde şöyledir:

San'ânî rivayet eder:

... Adiyy b. Ertâ, Medâin'de minbere çıkmış vazediyordu. Vazederken nihayet ağladı, insanları da ağlattı. Sonra, oğluna şöyle öğüt veren bir adam gibi olun dedi:

Ey oğlum, öyle bir namaz kıl ki ölünceye kadar artık başka namaz kılmayacağın zannıyla kıl.

Gel oğlum, şu iki kişi gibi amel edelim, onlar, cehennemin başına durmuşlar, ah keşke geri döndürülsek diyorlar. Falancayı işittim -adamın ismini hatırlamıyor-, benimle Rasulullah arasında ondan başkası yoktu, o adam Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu dedi:

"Allah'ın öyle melekleri vardır ki O'nun korkusundan böğürleri titrer. Onlardan hangisinin gözyaşı damlasa mutlaka Allah'ı tesbih eden bir melek üstüne damlar.

Secde eden melekler vardır, yaratıldıkları günden beri secde ederler, kıyamet gününe kadar da secde edecekler.

Saf halinde yaratıldıkları günden beri duran melekler vardır, kıyamete kadar da duracaklar. Kıyamet günü olduğu zaman ve Rabb'leri onlara göründüğünde O'na bakacaklar ve seni tesbih ederiz. Sana yaraşır şekilde ibadet edemedik diyecekler."

(Beyhaki, Ebu'ş-Şeyh (el-Azame'de), el-Hatib ve Ibn Asakir rivayet etmişlerdir. bk. Kenz el-Ummal. X, 366.)

Sahabenin Sözleri

Ebu Bekr es-Sıddîk "güzel işler yapanlar için en güzeli ve ziyade vardır" (Yunus Süresi 26 ) ayetini okuyunca; ey Allah'ın Rasulünün halifesi ziyade nedir? demişler, o da, Allah Tebareke ve Teala'nın vechine bakmaktır demiştir." (Taberi, Tefsir, XI, 66; Zevaid ez-Zühd, s. 127.)

Ali b. Ebi Talib Radıyallahu Anhu, Cennet'e girip, Allah Tebareke ve Teala'nın cennetinde O'nun vechine (yüzüne) bakmak nimetin tamam olmasındandır demiştir.

Huzeyfe b. el-Yeman Radıyallahu Anhu;

... "Ziyade Allah'ın vechine bakmaktır" demiştir. (Abdullah b. Ahmed, es-Sünne, rk, 287.)

Abdullah b. Mes'ud ve Abdullah b. Abbas'ın sözleri. Bunları Ebu Avâne zikreder:

... İbn Mes'ud Küfe mescidinde, anlatmaya başlamadan yemin eder ve başlardı, derdi ki:

"Sizden Rabbinin, tıpkı sizin dolunay gecesi ay ile baş-başa kaldığınız gibi baş-başa kalıpta konuşmayacağı kimse yoktur. O, Ben'le ilgili olarak ey Adem oğlu seni ne kandırdı, diyecek, üç kez. Üç kez de, peygamberlere nasıl icabet ettin diyecek, bildiklerinle nasıl amel ettin diyecek."

İbn Ebi Davud anlatır:

... İbn Abbas'a Cennet'e her giren Allah'ı görecek mi denmiş, "evet" demiş.

Esbat b. Nasr,

... İbn Mes'ûd'un, ziyade Allah Azze ve Celle'nin vechine bakmaktır, dediğini nakletmiştir.

Muaz b. Cebel Radıyallahu Anhu,... şöyle demiştir:

İnsanlar kıyamet günü tek bir meydanda toplanırlar. Muttakiler nerde diye seslenilir. Rahman'dan bir koruma esirgeme altında kalkarlar. Allah onlardan perdelenmez, kapanmaz.

Ben, muttakiler kimdir dedim. Muaz dedi ki:

"Şirkten ve putlara tapınmaktan korunmuş, sadece Allah'a halis ibadet etmiş olanlardır" dedi. İşte onlar yürür Cennet'e giderler.

Ebu Hureyre,

... Ölümü tatmadıkça Rabbinizi görmeyeceksiniz demiştir.

Abdullah b. Ömer,

... "Cennet ehlinin menzilesi en aşağı olan, mülküne ikibin yıl bakan en uzak yerini en yakın yerini gördüğü gibi görendir, en üstünleri ise, Allah'ın vechine her gün iki defa bakandır" demiştir.  (İbn Ebi Şeybe, el-Musannef, XIII, 111; Taberi, Tefsir XXIX, 120; Suyuti, ed-Durr el-Mensur, VI, 290.)

Ebu Musa el-Eş'ari;

... "Ziyade, Allah'ın vechine bakmaktır" demiştir. (ed-Durr el-Mensur, IV, 358. Hennad, İbn Cerir, İbn el-Münzir, Ebu'ş-Şeyh, Darakutni ve Beyhaki rivayeti.)

Ebu Musa el-Eş'arî,... İnsanlara anlatıyordu. Birden gözlerini belerttiler (bir yöne baktılar). Gözlerinizi benden çeviren nedir dedi. Hilcili gördük dediler. Dedi ki:

Ya Allah'ın vechini apaçık görseniz nasıl olacak?!

Enes b. Malik "ve katımızda fazlası var" ayetinde, Rabb Tebareke ve Teala kıyamet günü onlara görünür demiştir.

... Cabir b. Abdillah der ki:

Cennet ehli Cennet'e girip kendilerine sürekli ikramlar yapılırken, kırmızı yakuttan işemeyen terslemeyen, kanatları olan atlar getirilir. Üzerine oturur sonra el-Cebbâr (olan Allah)a gelirler. Onlara göründüğü zaman O'nun için secdelere kapanırlar. Ey Cennet ehli, başlarınızı kaldırın, sizden öyle razi olmuşum ki artık daha size kızmak yok, buyurur.

(el-Bezzar, İbn el-Münzir, Ebu Hatem, İbn Merdûye, es-Sünne'de el-Lalekai, el-Ba's ve'n-Nuşur'de, Beyhaki rivayet etmiştir, bk, ed-Durr el-Mensur, VII, 605)

 

Ve Taberi der ki:

Bu konuda Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den rivayet eden sahabilerin sayısı yirmi üçe varmaktadır. Ali Radıyallahu Anhu,... onlardandır.

Darakutni der ki:

... Yahya b. Main, "Allah'ın görülmesi konusunda hepsi sahih, bildiğim onyedi hadis vardır" demiştir.

Beyhaki de şöyle demiştir:

"Ru'yetin olacağına dair, Ebu Bekr es-Sıddik'den, Huzeyfe b. el-Yemân'dan, Abdullah b. Mes'ud'dan, Abdullah b. Abbas'dan, Ebu Musa ve başkalarından rivayetler yaptık. Sahabeden hiçbirinden ru'yetin (Allah'ın görülmesinin) olmayacağına dair bir rivayet gelmemiştir. Şayet onlar bu konuda farklı görüşte olsalardı bu bize nekledilirdi.

Nitekim Allah'ın dünyada iken gözlerle görülmesi konusunda ihtilaf etmişler, bu ihtilafda bize kadar ulaşmıştır.

Ama ahirette Allah Sübhanehunun gözlerle görüleceği nakledilmiş, dünyada görülmesinde olduğu gibi bir farklı görüş nakledilmemiştir. Böyle olunca demek ki onlar Allah'ın ahirette gözlerle görüleceği konusunda icma ve ittifak halinde idiler.

Tabiîlerin, Diğer Ehl-i İslam ve Ehl-i İman, Fıkıh, Tefsir, Hadis İmamlarının Sözleri

 

Bunların bu konudaki sözleri Allah'dan başkasının ihata edemiyeceği kadar çoktur.

Said b. el-Müseyyeb, "ziyade, Allah'ın vechine bakmaktır" demiştir. (Beyhaki, el-İtikad ve'l-Hidaye, s. 78.)

el-Hasen, "ziyade Allah'ın vechine bakmaktır" demiştir. (Taberi, Tefsir, XI, 74)

Abdurrahman b. Ebî Leyla, ... Abdurrahman b. Sabit, İkrime, Mücâhid, Katade, es-Süddi, ed-Dahhak ve Ka'b da aynı şeyi söylemişlerdir. (Abdullah b. Ahmed, es-Sünne, 284, Amir b. Sa'd'den)

Ömer b. Abdilaziz bir valisine şu mektubu yazmıştır:

"İmdi sana Allah'dan korunmayı (takvayı), sürekli O'na itaati, emrine sarılmayı, sana yüklediği, korumanı emrettiği Kitabı ile devamlı beraber olmayı, tavsiye ederim. Çünki Allah'ın dostları, Allah'dan takva sayesinde O'nun hışmından korunmuş kurtulmuş, ancak bu sayede peygamberlere arkadaş (rafîk) olmuşlar, yüzleri bu sayede ağarmış ve yaratıcılarına bakmışlardır. Takva, dünyada fitnelerden ahirette kıyamet günü sıkıntılarından koruyucu bir şeydir."

el-Hasen, "eğer dünyada ibadet edenler, ahirete varınca Rabb'lerini görmeyeceklerini bilselerdi (ah O'nu göremiyecekmişiz diye) dünyada iken erir biterlerdi" demiştir. (Abdullah b. Ahmed, es-Sünne, 300)

el-A'meş ve Said b. Cübeyr, "Cennet ehlinin en şereflisi Allah Tebareke ve Tealaya sabah akşam bakanlardır" demişlerdir. (Abdullah b. Ahmed, es-Sünne, 300)

Ka'b şöyle demiştir:

"Allah ne zaman Cennet'e baksa ona, ehlin için hoş, güzel ol buyurur. Bu emir üzerine güzelliği bir kat daha artar. Ta ehli gelene kadar. Onlar için dünyada bayram olan ne kadar gün varsa, o günler mikdarınca Cennet bahçelerine çıkarlar. Rabb, Tebareke ve Teala onlara görünür, onlar da O'na bakarlar. Rüzgar onların üzerine misk saçar. Allah'dan ne isterlerse onlara verir. Geri dönünceye kadar. Nihayet daha öncekinden yetmiş kat daha güzel ve alımlı hale gelirler. Sonra eşlerine dönerler bakarlar ki onlar da öyle güzelleşmişler." (el-A'curri, et-Tasdik bi'n-Nazar, 3, Muhakkiki, Ka'b el-Ahbar'a mevkuf olan bu rivayetin senedi sahihtir der.)

Hişam b. Hassan ise "Allah Cennet ehline görünür, Cennet ehli O'nu gördüğü zaman içinde bulundukları nimetleri unuturlar." (el-A'curri, 2)

Tavus der ki: "Tartışmalara dalıp kıyaslarla işi halletmeye çalışanlar böyle yapa yapa nihayet Allah'ın görülmesini reddetmiş ehl-i sünnete aykırı gelmişlerdir."

Şüreyk, Ebu İshâk es-Sübey'inin, "ziyade, Rahman Tebareke ve Teâla'nın vechine bakmaktır dediğini" nakletmiştir. (İbn Cerir, Tefsir, XI, 74)

... Abdurrahman b. Ebî Leylâ "güzel işler yapanlar için en güzeli ve birde ziyade vardır" ayetini okmuş, şöyle demiştir:

"Cennet ehli Cennet'e girdikleri zaman orada kendilerine dilek ve istekleri verilir, Allah Azze ve Celle onlara, hakkınızda bir şey kaldı ki o size verilmemiştir buyurur. Ve onlara Rabb'leri görünür, bunun karşısında daha önce verilenler hiç mesabesinde kalır. O halde en güzeli Cennet, ziyade ise Rabb'leri Azze ve Celle'nin vechine bakmaktır. Rabb'lerine baktıktan sonra da "yüzlerini ne bir karalık ne bir aşağılık artık daha kaplamaz." (Yunus, 26. Aynı yer)

Alî b. el-Medinî der ki:

Abdullah b. el-Mübarek'e "kim Rabbine kavuşmaya ümit bağlamışsa salih amel işlesin" (Kehf, 110) ayetini sordum. Dedi ki:

"Yani kim yaratıcısı Allah'ın vechine bakmak isterse salih amel işlesin ve bunu (işlediğini) kimseye haber vermesin." (Beyhaki, el-ltikad ve'l-Hidaye, s, 80)

... Yine İbn el-Mübarek şöyle derdi:

"Kim Allah Azze ve Celle'den perdelenmiş ise mutlaka azab görecektir."

Sonra şu ayeti okurdu: "Asla! Onlar o gün Rabb'lerinden perdelenmişlerdir. Sonra onlar elbet kızgın ateşe salınacaklardır. Sonra onlara, işte yalanladığınız şey budur, denilecektir."  (Mutafftfin, 15-17)

Yalanladıkları şey, Allah'ı görmektir. İbn Ebi'd-Dünya, İbn el-Mübarek'in böyle söylediğini zikretmiştir.

Abbad b. el-Avâmm der ki:

Şüreyk b. Abdillah'ın bize gelişi elli yıl oluyor. Ona ey Ebu Abdillah, dedim, burada Mutezile'den bir gurup var, "Allah en yalan semaya iner." "Cennet ehli Rabb'lerini görürler" hadislerini inkar ediyorlar dedim. Bana bu konu ile ilgili on kadar hadis okuyup, biz işte bu dinimizi tabiîlerden, onlar Rasûlullah'ın ashabından, ashab da O'ndan Sallallahu Aleyhi ve Sellem almışlardır, dedi.

 

Mezheb İmamlarının ve Benzerlerinin Onların Hoca ve Talebelerinin Sözleri

... Hicret yurdunun imamı Malik b. Enes; "insanlar kıyamet günü Rabb'leri Azze ve Celleye gözleri ile bakarlar" demiştir.

... Malik b. Enes'e "o gün yüzler vardır pırıl pırıldır, Rabb'lerine bakarlar" (Kıyame, 22-23) ayeti sorulur.

Allah Azze ve Celle'ye mi bakarlar, denir. Evet, der. Bunun üzerine (rivayeti yapan) Eşheb bir takım guruplar "Allah'ın katındaki (nimet)lere bakarlar" diyor der.

Malik, hayır bizzat O'na bakarlar, Nitekim Musa "Yarab, bana göster, Sana bakayım" demiştir, Allah ona "beni göremezsin" buyurmuştur, yine Allah "Asla onlar o gün Rabb'lerinden perdeleneceklerdir" (Mutaffitin, 15) buyurmuştur diyerek cevap verir.

 

Taberî ve başkası da şunu zikrederler:

Malik'e bir takımlarının, Allah'ın görülmeyeceğini iddia ettikleri söylenir, "alın kılıcı, vurun kafalarını" der.

... İbn el-Macişun'a, Cehmiyye fırkasının inkar ettiği şeyler sorulur. Der ki:

"Onlara şeytan durmadan dikte ettiriyor. Tâ gelip Allah Teâlâ'nın "o gün yüzler vardır, pırıl pırıldır, Rabb'lerine bakarlar" ayetini inkar ettiler ve kıyamet günü kimse Allah'ı görmeyecektir, dediler, İnkar ettiler. Halbuki Allah'ın dostlarına kıyamet günü en büyük ikramı, O muktedir melik katında sadakat makamına oturup O'nun vechine bakmak ve yüzü pırıl pırıl olmaktır. Göğün ve yerin Rabbine yemin ederim ki Allah, görülmeyi kendi muhlislerine has kılacak, onların yüzleri parlıyacak mücrimlerinki değil. İnkar edenlere karşı onların hücceti galip gelecek. İnkarcılar o gün Rabblerinden perdelenecekler, O'nu görmeyeceklerdir -ki onlar zaten görülmez diye iddia ediyorlar- onlarla konuşmayacak, onlara bakmayacak ve onlar için elim bir azab olacaktır."

 

... Evzâî;

"umarım Allah Cehm ve ashabından kıyamet günü perdelenir, "o gün yüzler vardır, pırıl pırıldır, Rablerine bakarlar" ayetinde dostlarına vadetmiş olduğu en üstün mükafatından mahrum eder. Çünki Cehm ve ashabı O'nun, dostlarına vadettiği en üstün mükafaatı inkar etmişlerdir" der.

 

... el-Leys b. Sa'd'e, Evzaî'ye, Süfyan es-Sevrî'ye ve Malik b. Enes'e, el-Velid b. Müslim, bu hadisleri soruyor, "keyfiyetine dalmadan anlaşılır kabul edilir" diyorlar.

 

... Süfyan b. Uyeyne;

"kim Kur'an'ın Allah kelamı olduğunu, Allah'ın Cennet'te görüleceğini söylemezse o kişi Cehmî'dir" der.

İbn Ebî Hatem yine onun "Cehmî'nin arkasında, kıyamet günü Rabbini görmeyeceğini söyleyen bir cehmî namaz kılar" dediğini nakletmiştir.

 

İbn Ebî Hatem nakletmiştir:

"Cerir b. Abdilhamid, ziyâde konusunda İbn Sabit hadisini aktararak ziyade Allah'ın vechine bakmaktır demiş, bunu bir adam inkar etmiş, bunun üzerine Cerir bağırarak adamı meclis dışarı ettirmiş.

... Abdullah b. el-Mübarek'e bir adam, Allah kıyamet günü nasıl görülecek diye sorar, göz ile diye cevap verir.

 

Vekî b. el-Cerrah;

"O'nu müminler Cennet'te görürler, O'nu müminlerden başkası görmez" der.

 

Kuteybe b. Saîd;

"İslam'da ve sünnette alınması gereken ve imamlarca kabul edilen görüş, rü'yete inanmak ve Rasulullah'dan Sallallahu Aleyhi ve Sellem rü'yet konusunda gelen hadisleri tasdik etmektir" der.

 

Ebu Ubeyd el-Kâsim b. Sellâm'm yanında rü'yete dair hadisler zikredilir. Der ki:

"Bu hadisler bizce haktır. Sika (güvenilir) kimseler, onları yine güvenilir kimselerden nakletmiştir. Bize kadar bu konuda gelmiştir. Ancak bize onları açıklayın dendiği zaman, hayır açıklamayız, geldiği gibi anlar-yazar-söyler geçeriz."

 

... İmam Ahmed'in hocası Esved b. Salim'e ru'yet hadisleri sorulmuş, onların üzerine talâka ve onların doğru olduğuna yemin ederim demiştir.

 

Muhammed b. İdris eş-Şafıî'den, Rabî nakleder. O "asla! onlar o gün Rabb'lerinden perdeleneceklerdir." (Mutaffifin, 15)  ayetinde demiş ki:

"Allah Teâlâ, hışmından dolayı onlardan perdeleneceğine göre demek ki:

O'nun dostları, onlardan razi olduğu için O'nu göreceklerdir. Bunun üzerine Rabî:

Ey Ebu Abdillah senin görüşün bu mu? diye sorar.

Şafii der ki:

"Evet ve bu sebeble Allah'a ibadet ediyorum. Eğer Muhammed b. İdris, Allah Azze ve Celleyi göreceğine inanmasaydı O'na ibadet etmezdi."

 

...Yine Şafiî aynı ayetle ilgili olarak,

 "Demek ki Allah'ın dostları, kıyamet günü Onu gözleri ve yüzleri ile (karşı karşıya) göreceklerdir" demiştir.

İshak b. Mansur, sünnetin İmamı Ahmed b. Hanbel'e "Rabbimiz Tebareke ve Teâlâ'yı Cennet ehli görecek değil mi, sen bu hadisleri kabul ediyorsun değil mi?" diye sorar, İmam Ahmed, doğrudur, diye cevap verir.

İshak b. Rahuye "doğrudur ve bu hususu ancak bir bid'atçi veya zayıf görüşlü biri reddeder" demiştir.

Ebu Davud, Ahmed'i işittim;

"rüyet konusunu dile dolayan birinden bahsettiler, kızdı ve kim Allah görülmez derse kafirdir dedi" demiştir. (el-A'curri, et-Tasdik bi'n-Nazar, 7. Muhakkik, isnadı sahihtir demiştir.)

 

Ebu Talib der ki;

Ebu Abdillah şöyle demiştir: Allah;

"onlar buluttan gölgeler içinde Allah'ın ya da meleklerin gelmesini mi bekliyorlar." (Bakara, 210)

"Melekler sıra sıra olduğu halde Rabbin geldiği zaman"(Fecr, 22) buyurur.

Artık kim Allah görülmez derse kafir olur.

Yine Ebu Abdillah, rüyete inanmıyan cehmîdir ve cehmi olan da kafirdir demiştir.

Ebu Abdillah'a "Cennet ehli Rabblerine bakar, O'nunla konuşurlar, O da onlarla konuşur mu" denilmiş. "Evet, O onlara, onlar O'na bakarlar, O onlarla, onlar O'nunla konuşurlar, nasıl isterlerse ve ne zaman isterlerse" demiş.

 

Hanbel b. İshak, Ebu Abdillah'ın şöyle dediğini nakleder:

"Onlar sözlerinde dönüp dolaşıp Allah'ın sıfatlarını inkara varıyorlar. Onun görüleceğini ve ilgili haberleri inkar ediyorlar. Bunu sanmıyorum, bizzat sözlerini işittim."

Hanbel, Ebu Abdillah yine dedi ki demiştir:

"Ahirette Allah'ın görülmeyeceğini söyleyen cehmîdir, kafir olmuştur, Allah ve Rasülünü (n sözlerini) reddetmiştir. Kim Allah'ın İbrahim'i dost (halil) edindiğini reddederse o da kafir olur, Allah'ın sözünü reddetmiştir. Biz bu hadislerin hepsine iman ve ikrar ediyor, geldiği gibi uyguluyoruz, (anlayıp kabul ediyoruz)."

el-Esrem, Ebu Abdillah'dan şunları işittiğini belirtmiştir:

"Ahirette Allah'ın görülmeyeceğini söyleyen cehmidir. (Bizden) görülür mü görülmez mi tartışmasını yapanlar, dünyada iken görülür veya görülmez demişlerdir, (ahirette görülecektir)."

... Ahmed b. Hanbel, "rü'yeti yalanlayan, zındıktır" demiştir

Hanbel der ki:

Ebu Abdillah'ı işittim, "biz o insanlara ulaştık, bu hadislerden, yani rü'yet hadislerinden hiç birini reddetmiyorlar, onları toplu olarak, icmal ile anlatıyor, inkar etmeden, şüphe etmeden olduğu gibi onaylıyorlardı" diyordu.

 

Ebu Abdillah der ki:

Allah, "Allah'ın vahyetmek veya perde arkasından olmak veya bir elçi göndermek dışında beşerle konuşması hiçbir beşer için söz konusu değildir" (Şûra, 51) buyuruyor.

Allah Musa ile perde arkasından konuşmuştur. Bunun üzerine Musa "ya rab, bana göster, sana bakayım" demiş. Allah:

"Beni göremezsin fakat dağa bak eğer yerinde durursa, demek beni göreceksin" (Araf, 143) buyurmuştur.

Allah Azze ve Celle, Musa'nın Rabbini ahirette göreceğini haber vermiştir. Allah;

"Asla! onlar o gün Rabb'lerinden perdeleneceklerdir" (Mutaffifin, 15) buyurmuştur.

Perde (hicab) ancak rü'yeti (görmeyi) engellemek için olur. Bundan dolayı Allah, "kimi isterse ve murad ederse O'nu o kişi görecektir" bunu haber vermiş oluyor. Kafirler O'nu görmeyecektir.

 

Hanbel der ki:

Ebu Abdillah'ı işittim şöyle diyordu:

Allah Teala:

 "O gün yüzler vardır, pırıl pırıldır, Rablerine bakarlar" (Kıyamet, 22-23) buyuruyor.

Allah Tealaya bakmaya dair Cabir b. Abdullah ve başkasından gelen; Rabbinize bakacaksınız ifadesi bulunan hadisler de sahih hadislerdir. Allah "güzel işler yapanlar için en güzeli ve ziyade vardır" (Yunus, 26) buyuruyor.

Ziyade Allah Tealanın vechine bakmaktır.

 

Ebu Abdillah der ki:

"İşte bunlara inanır, bu rivayet hadislerinin hak olduğunu bilir, Allah'ın görüleceğine iman ederiz. Allah'ı kıyamet günü göreceğiz. Bunda şüphe etmeyiz."

Yine şöyle demiştir:

"Allah'ın kıyamet günü görülmeyeceğini iddia eden kişi Allah'ı inkar etmiş, Kur'an'ı yalanlamış, Allah'ı, O'nun işini reddetmiş olur. Böyle kişiler tevbe etmeye davet edilir, ederse ne ala, değilse öldürülürler."

 

Hanbel der ki:

Ebu Abdillah'a ru'yet hadislerini sordum. Dedi ki:

"Bunlar sahih hadislerdir, onlara iman ve ikrar ederiz. Senedi iyi (ceyyid) olup da Rasulullah'dan Sallallahu Aleyhi ve Sellem rivayet edilen her şeyi ikrar ederiz. Şayet peygamberden Sallallahu Aleyhi ve Sellem gelenleri ikrar etmez bir yana itersek, o zaman Allah'ın emrini yüzüne çarpmış oluruz. Allah Azze ve Celle "size Allah Rasülü ne getirmişse onu alınız, sımsıkı sarılınız, size neyi yasaklamışsa ona son veriniz" (Haşr, 7) buyurmuştur.

 

Tüm iman ehlinin icmaı, imamlar imâmı, Muhammed b. İshâk b. Huzeyme, kitabında derki:

Müminler mü'minlerin dönüş günü yaratıcılarını görecekleri konusunda ihtilaf etmemişlerdir. Kim artık bu hususu inkâr ederse müminler yanında mü'min değildir.

Taberi, es-Sünne'de rivayet eder:

... Ebu Dâvud el-Mısrî derki:

Naîm b. Hammad'ın yanında oturuyorduk.

Naîm, el-Müzeni'ye: Kur'an hakkında ne diyorsun dedi.

Müzeni: O Allah kelamıdır, dedi.

Naîm: Yani yaratılmış değil mi dedi.

Müzeni: Yaratılmış değildir dedi.

Naîm: Kıyamet günü Allah görülecek mi diyorsun dedi.

Müzeni: Evet dedi. İnsanlar dağılınca; Müzeni kalkıp Naîm'in yanına geldi ve:

Ey Ebu Abdillah beni insanların gözü önünde meşhur ettin dedi.

Naim de dedi ki: İnsanlar senin hakkında çok söz söylediler, seni temize çıkarmak istedim.

 

Rü'yeti Reddedenlerin Cezası

 

Görüldüğü gibi, Kur'an, mütevatir sünnet, sahabenin, İslam ve iman ehli imamların, hadis alimlerinin, Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in has tabakasının icmaı Allah Sübhanehü ve Teala'nın kıyamet günü gözlerle apaçık görüleceğine, bu görüşün tıpkı, dolunay gecesi hava açıkken ayın öğle vakti güneşin görüldüğü gibi (açık ve kolay) olacağına delalet etmektedir.

Eğer Allah'ın ve Rasülünün de O'ndan alarak haber verdiği şeylerin bir hakikati varsa -ve Allah'a yemin ederim ki hakikatin de hak olanı O'na mahsustur- artık bu bildirilen hakikatlere göre, O'nu, kendi üstlerinden göreceklerdir. Çünkü bu hakikatlere göre, kendilerinden altta, arkada, önlerinde, sağlarında veya sollarında olduğu halde görmeyeceklerdir.

Ama şayet, yıldızperest, filozof, mecusi, firavniyye tohumlarının söylediği gibi Allah'ın haber verdiklerinin bir hakikati yoksa, o zaman ne şeriat kalır, ne de Kur'an. Çünkü görülmeye dair bu hadisleri bize getiren zat ile, Kur'an'ı ve şeriatı getiren zat aynı zattır. Onları tebliğ eden, dini tebliğ eden aynı kişidir, Allah ve Rasülünün sözleri de, bir kısım manalarına inanıp bir kısım manalarını reddetmek suretiyle parça pinçik edilemez.

Bir kulun kalbinde, bu hadisleri iğrenip manasınıda anladıktan sonra hem bu hadisleri inkar etmek hem de Muhammed'in Allah'ın rasülü olduğuna şehadet etmek bir araya gelemez.

Bizi bunlara hidayet eden Allah'a hamdolsun. Şayet bize Allah hidayet etmeseydi biz hidayeti asla bulabilecek değildik. Evet, Rabbimizin elçileri bize hiç şüphesiz hakkı getirmişlerdir.

Rabb Tebareke ve Teala'nın görülmesi konusunda yanılanlar iki çeşittir:

Birinciler; Onun dünyada iken görülüp kendisi ile konuşulacağını görüşüleceğini iddia edenlerdir.

İkinciler ise; O'nun ahirette asla görülmeyeceğini, O'nun kulları ile ahirette konuşmayacağını söyleyenlerdir. Halbuki Allah ve Rasülünün haber verdikleri, sahabe ve imamların ittifak ettikleri görüşler iki gurubu da yalanlamaktadır, onların yalancı olduğunu ortaya koymaktadır.

Başarı ancak Allah iledir.

 

 

 


Facebook beğen
 
Kur.an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol