Kur'an ve Sünnet
   
 
  MUHAMMED-NASURUD-DİN-EL-ALBANİ.CENAZE-KİTABI

HÜSNİ   HATİMENİN  ALAMETLERİ

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

-25-  Hikmeti sonsuz şeriat koyucu hüsn-i hatime'ye delil olarak görülebilecek apaçık birtakım alametler tesbit etmiştir.

 

 

Yüce Allah lütuf ve ihsanıyla bunları bizim için takdir etmiş bulunmaktadır. Her kim bu hallerden birisi ile ölürse bu onun için bir müjde olur. Hem de nasıl bir müjde:

 

Birincisi: kişinin ölüm esnasında şehadeti söylemesidir. Bu hususta birtakım hadisler vardır:

 

1. "Her kimin son sözü la ilahe illallah olursa cennete girer." Bu hadisi Hakim ve başkaları hasen bir sened ile Muaz'dan rivayet etmişlerdir. Yine Muaz'dan bir başka rivayet yoluyla şu lafız da gelmiştir: "Ölürken Allah'tan başka hiçbir ilah olmadığına ve benim Allah'ın Rasûlü olduğuma şehadet eden herbir kimse bunu yakîn ile inanan bir kalb ile söylemiş ise mutlaka Allah o kimseye (günahlarını) bağışlar."[1]

 

 

2. Talha b. Ubeydullah (r.a)'dan dedi ki:  "Ömer, Talha b. Ubeydullah'ın ağır (hasta) olduğunu gördü. Ona: Ey filanın babası ne oldu sana? Galiba senin amcanın hanımı sana kötülük yaptı ey filanın babası dedi. Talha hayır dedi [ve Ebu Bekir'den övgü ile sözetti]. Ancak ben Rasûlullah (s.a)'dan bir hadis dinledim. Ona bu hadis hakkında o ölene kadar bu hadis hakkında soru sormamı engelleyen tek husus buna güç yetirebileceğim (bir gün gelir sorabileceğim) düşüncesi ben onu şöyle buyururken dinlemiştim: Şüphesiz ki ben bir söz biliyorum ki ölümü sırasında bir kul onu söyleyecek olursa, mutlaka onun sebebiyle rengi parıldar ve Allah onun sıkıntısını açar. (Talha b. Ubeydullah) dedi ki: Bunun üzerine Ömer şöyle dedi: Ben onun hangi söz olduğunu biliyorum. (Talha) hangisidir diye sordu. Ömer dedi ki: Sen ölüm esnasında amcasına söylemesini emrettiği la ilahe illallah kelimesinden daha büyük bir söz biliyor musun? Talha: Doğru söyledin odur. Allah'a yemin ederim odur dedi."[2]

 

 

Bu hususta telkin bahsinde zikredilmiş başka hadisler de vardır.

 

İkinci alamet : alnı terleyerek ölmektir. Çünkü Bureyde b. el-Hasib (r.a) şöyle demiştir: "Horosan'da bulunduğu sırada hasta olan bir kardeşinin ziyaretine gitti. Ölmek üzere olduğunu gördü. Alnının da terlemekte olduğunu gördü. Bunun üzerine şöyle dedi: Allahu ekber! Ben Rasûlullah (s.a)'ı şöyle buyururken dinledim: Mü'minin ölümü alın teri ile olur."[3]

 

 

"Hadis Müslim'in şartına göre sahihtir." Zehebi de bu hususta ona muvafakat etmiştir. Ancak bu hususun böyle olması tartışılabilir bir konudur. Burada bunu sözkonusu etmenin yeri değildir. Özellikle Nesai'nin isnadlarından birisi Buhari'nin şartına göre sahihtir.

 

Ayrıca Abdullah b. Mesud (r.a)'ın rivayet ettiği hadiste buna şahittir.Bu hadisi Taberani, el-Evsat ve el-Kebir'de rivayet etmiş olup, ricali sika (güvenilir) ve sahih hadisin ravileridir. Mecmau'z-Zevaid (II, 325)'de olduğu gibi.

 

Üçüncü alamet: Cuma gecesi ya da cuma gündüz vefat etmek. Çünkü Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur: "Cuma gündüz ya da cuma gece ölen herbir müslümanı muhakkak yüce Allah kabir fitnesinden (azabından) korur."[4]

 

 

Dördüncü alamet: Savaş meydanında şehid düşmek. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:"Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanma. Bilakis onlar Rableri katında diridirler, rızıklanırlar. Allah'ın lütfundan kendilerine verdiği ile hepsi de sevinç içindedirler ve arkalarından henüz kendilerine katılamayanlara: 'Onlar için hiçbir korku yoktur, onlar üzülecek de değillerdir' diye müjdelemek isterler. Onlar Allah'tan bir nimet, bir lütuf ve Allah'ın mü'minlerin ecrini boşa çıkarmayacağı müjdesini de vermek isterler."  (Al-i İmran, 3/169-171)

 

Bu hususta birtakım hadis-i şerifler de vardır:

 

1. Şehidin Allah nezdinde altı tane özelliği vardır: Kanının ilk damlası ile birlikte ona mağfiret olunur. Cennetteki yerini görür, kabir azabından korunur, en büyük korkudan yana emin olur. Ona iman süsü giydirilir, huru'l-ıyn ile evlendirilir ve akrabalarından yetmiş kişi hakkında şefaatçi yapılır."[5]

                                       

 

2. Peygamber (s.a)'ın ashabından bir adamdan rivayete göre: "Bir adam ey Allah'ın Rasûlü dedi. Mü'minler ne diye -şehid müstesna- kabirlerinde fitneye maruz kalırlar. Peygamber şöyle buyurdu: Onun (şehidin) başı üzerinde kılıçların parıltısı ona fitne (imtihan ve sual) olarak yeter."[6]

 

Bir Uyarı: Kalbinden ihlas ile şehid olmayı isteyen bir kimsenin savaş alanında şehid düşmesi nasib olmasa dahi şehadete nail olacağı umulur. Buna delil Peygamber (s.a)'ın şu buyruğudur: "Her kim samimi olarak Allah'tan şehadeti dileyecek olursa, yatağı üzerinde ölse dahi Allah onu şehidler mertebesine ulaştırır."[7]

 

   

 

Beşincisi Allah yolunda gaza ederken ölmek. Bu hususta iki hadis-i şerif vardır:

 

1. "Sizler kendi aranızda kimi şehid sayıyorsunuz. Ashab: Ey Allah'ın Rasûlü ! Allah yolunda öldürülen kimse şehiddir dediler. Peygamber şöyle buyurdu: Şüphesiz o zaman ümmetimin şehidleri az olur. Ashab: Peki onlar kimlerdir? Ey Allah'ın Rasûlü deyince, şu cevabı verdi: Allah yolunda öldürülen kimse şehiddir. Allah yolunda iken ölen kimse de şehiddir. Taundan ölen kimse şehiddir. Karın hastalıklarından ölen şehiddir. Suda boğularak ölen şehiddir."[8]

       

 

2. Her kim Allah yolunda (evinden) çıkar da ölür ya da öldürülürse o kimse şehiddir. Devesi ya da atı düşürür (boynu kırılır)sa yahut bir yer haşeratı onu sokarsa ya da yatağı üzerinde Allah'ın dilediği herhangi bir şekilde ölürse şüphesiz ki o kimse şehiddir ve muhakkak onun için cennet vardır."[9]

    

 

Daha sonra bunun da yanlış olduğunu ve hadisin gerçekte zayıf olduğunu tesbit ettim. Etraflı bilgi için bk. Silsiletu'l-Ahadiysi'd-Daife, 5360

 

Altıncı alamet: Taun sebebiyle ölmek. Bu hususta birkaç hadis vardır.

 

1. Siyrin'in kızı Hafsa'dan şöyle dediği rivayet edilmiştir: Enes b. Malik bana dedi ki: Yahya b. Ebi Amra hangi sebebten öldü. Ben: Taun ile dedim. Bunun üzerine şöyle dedi: Rasûlullah (s.a) buyurdu ki: "Taun her müslüman için bir şehadettir."[10]

 

 

2. Aişe (r.anha)'dan rivayete göre o Rasûlullah (s.a)'a tauna dair soru sorulmuş. Allah'ın peygamberi ona şunu bildirmiş: "O eskiden Allah'ın dilediği kimselerin üzerine gönderdiği bir azab idi. Fakat yüce Allah onu mü'minler için bir rahmet kıldı. Bir kulun bulunduğu beldede taun baş gösterir de o da Allah'ın kendisi için yazdığından başka hiçbir şey asla kendisine isabet etmeyeceğini bilerek ve sabrederek bulunduğu yerde kalmaya devam ederse, mutlaka o kimse için şehidin ecri gibi ecir vardır."[11]

 

      

 

3. "Şehidler ile taun sebebiyle vefat etmiş olanlar getirilir. Taun dolayısıyla ölenler şöyle derler: Biz şehid kimseleriz. Onlara şöyle denilir: Bekleyiniz, eğer onların yaraları şehidlerin yaraları gibi kanı akıyor, kokusu da misk kokusu ise onlar şehidlerdir. Onların bu halde olduklarını görecekler."[12]

                                 

 

Yine bu hususta Ebu Hureyre'den gelen bir rivayet vardır ki beşinci fıkrada birinci hadis olarak kaydedildi. Ayrıca sekiz ve dokuzuncu fıkrada da gelecektir. Yine Ubade'den böyle bir rivayet olup, onuncu fıkrada gelecektir.

 

Yedincisi: Karın hastalığıyla ölmektir. Bu hususta iki hadis vardır:

 

1. "...Ve karın hastalığı ile ölen kimse de şehiddir." Hadisi Müslim ve başkaları rivayet etmiş olup "beşinci" alamet sözkonusu edilirken tamamıyla geçmişti.

 

2. Abdullah b. Yesar'dan şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Ben, Süleyman b. Surad ve Halid b. Urfuta birlikte oturuyorduk. Karın hastalığı dolayısıyla vefat eden bir adamdan sözettiler. Bir de baktım ki her ikisi de onun cenazesinde hazır bulunmak istiyorlar. Biri diğerine şöyle sordu: Rasûlullah (s.a): "Karnı kendisini öldüren (karın hastalığı sebebiyle ölen) bir kimse asla kabrinde azab görmeyecektir." diye buyurmadı mı? Diğeri evet buyurdu dedi. Bir rivayette de: "Doğru söylüyorsun" diye cevap verdi."[13]

 

 

8. ve 9. alamet: Boğularak ya da yıkıntı altında kalarak ölmek. Çünkü Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur:  "Şehidler beş (türlü)dür. Taun ile ölen, karın hastalığı dolayısıyla ölen, suda boğularak ölen, yıkıntı sahibi (altında kalarak ölen) ve Allah yolunda şehid düşen."[14]

 

 

Onuncusu: kadının yavrusu dolayısı ile lohusa halinde iken ölmesi. Çünkü Ubade b. es-Samit'in rivayet ettiği hadis bunu ifade etmektedir: "Rasûlullah (s.a) Abdullah b. Revaha'yı ziyaret etti. Yatağında ona yer açınca Peygamber şöyle buyurdu: Sen ümmetimin şehidlerinin kim olduğunu biliyor musun? Hazır bulunanlar: Müslümanın öldürülmesi bir şehadettir dedi. Peygamber (s.a) şöyle buyurdu: Şüphesiz o takdirde ümmetimin şehidleri pek az olur. Müslümanın öldürülmesi bir şehadettir. Taun (ile ölmesi) bir şehadettir. Cenini karnında iken, cenini sebebiyle kadının ölmesi bir şehadettir. [Çocuğu annesini göbek bağı ile cennete doğru çekecektir.]"[15]

 

 

el-Münziri, et-Terğib (II, 201)'de: "Senedi hasendir" demektedir. Tirmizi'nin naklettiği rivayette belirtilen fazlalık da vardır. Bu fazlalık Tayalisi ve Ahmed'in kaydettiği Ubade yoluyla gelen hadiste Taberani'nin kaydettiği Abdullah b. Büsr'den gelen rivayette de vardır. Hadisin ravileri Heysemi (V, 301)'e göre sikadırlar.Cabir b. Atik'den gelen bir rivayette vardır ki bu hadisin lafzı bundan sonraki paragrafda gelecektir.

 

11. ve 12. alamet: Yangın ve zatu'l-cenb diye bilinen hastalık sebebiyle ölmek. Bu hususta birtakım hadisler vardır ki bunların en meşhuru Cabir b. Atik'den merfu olarak gelen şu rivayettir: "Şehidler Allah yolunda öldürülmenin dışında yedi kişidirler: Taun ile ölen şehiddir. Suda boğularak ölen şehiddir. Zatu'l-cenb hastalığı ile ölen şehiddir. Karın hastalığı sebebi ile ölen şehiddir. Yangında ölen şehiddir. Yıkıntı altında kalarak ölen şehiddir. Karnındaki cenin2 sebebi ile ölen kadın da şehiddir."[16]

 

                         

 

Ben bu hadisin metninin sıhhatinde şüphe etmiyorum. Çünkü bu hadisin çoğu daha önce kaydettiğimiz pekçok şahidi de bulunmaktadır.Taberani (4607)'de Rebi el-Ensari'den yıkıntıyı sözkonusu etmeksizin buna yakın merfu bir rivayet kaydetmektedir.el-Münziri -ve ona uyarak el-Heysemi (V, 300)- şöyle demektedir: "Hadisin ravileri ile sahih'de ihticac edilmiştir." Ahmed (IV, 157)'de, Ukbe b. Amir'den gelen merfu bir rivayeti şu lafızla zikretmektedir: "Zatu'l-cenb'den ölen kimse şehiddir."

 

Senedi şahidler arasında kullanıldığı takdirde hasendir. Bu cümle daha önce beşinci fıkrada kaydettiğimiz Ebu Hureyre hadisinin bazı yollarında zikredilmiştir. Bunu Ahmed (II, 441-442)'de rivayet etmiştir. Hadisin senedinde Muhammed b. İshak vardır. Tedlis yapan bir ravidir ve burada onu anâne (an lafzını kullanarak) ile nakletmiştir. Az önce geçen Cabir b. Atik hadisinde de bu ifade yer almaktadır.

 

13. alamet: Verem hastalığıyla ölmek. Çünkü Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur:  "Allah yolunda ölmek bir şehadettir. Lohusa (iken ölmek) bir şehadettir. Yangın (ile ölmek) bir şehadettir. Suda boğularak ölmek bir şehadettir. Verem hastalığı (sonucu ölmek) bir şehadettir. Karın hastalığı (sonucu ölmek) bir şehadettir."

 

Mecmau'z-Zevaid (II, 317) ile (V, 301)'de şunları söylemektedir: "Hadisi Taberani el-Evsat'ta, Selman'dan rivayet etmiştir. Senedinde Mendel b. Ali vardır. Hakkında çok şeyler söylenmiştir. Sika kabul edildiği de olmuştur."

 

Derim ki: Fakat daha önce onuncu fıkrada kendisine işaret olunan Raşid b. Hubeyş hadisi bunun lehine şahidlik etmektedir. Burada Ahmed ondan kaydettiği bir rivayette "ve verem hastalığı" fazlalığını zikretmiştir.

 

Bu rivayetin ravileri sika oldukları söylenmiş ravilerdir. el-Münziri önceden de geçtiği gibi hasen olduğunu belirtmiştir. Yine bu hadisin Mecmau'z-Zevaid'de, Ubade b. es-Samit'ten gelen bir diğer şahidi daha vardır. Üçüncü bir şahidi de Ebu Nuaym'in Ahbaru Asbahan (I, 217-218)'de kaydettiği Aişe (r.anha)'dan gelen hadistir.

 

14. alamet: Gasbedilmek istenen bir mala karşı savunma yaparken ölmek. Bu hususta birkaç hadis vardır:

 

1. "Malı uğrunda öldürülen (bir rivayette: haksız yere malı alınmak istenip de çarpışan ve öldürülen) kimse şehiddir."[17]

                                        

 

Bu hususta Said b. Zeyd'den de gelmiş bir rivayet vardır ki onbeşinci alametten sözedilirken gelecektir.

 

2. Ebu Hureyre (r.a)'dan dedi ki: "Bir adam Rasûlullah (s.a)'ın yanına gelerek şöyle dedi: Ey Allah'ın Rasûlü! Ne dersin? Bir adam gelip malımı almak istese (ne yapayım). Peygamber (s.a): Malını ona verme diye buyurdu. Adam: Ya benimle döğüşecek olursa ne dersin. Peygamber: Sen de onunla döğüş diye buyurdu. Adam: Peki ya beni öldürürse görüşün nedir? Peygamber: Sen bir şehidsin diye buyurdu. Adam: Peki ya ben onu öldürürsem ne dersin deyince, Peygamber: O cehennemdedir diye buyurdu."[18]

 

 

3. Muharik (r.a)'dan şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Bir adam Peygamber (s.a)'a gelerek şöyle dedi: Bir adam gelip benim malımı almak isterse (ne yapayım). Peygamber: O kimseye Allah'ı hatırlat diye buyurdu. Adam: Şâyet Allah'ı hatırlamaz (vazgeçmez)se ne yapayım. Peygamber: Çevrende bulunan müslümanlardan ona karşı sana yardım etmelerini iste diye buyurdu. Adam: Şâyet etrafımda müslümanlardan hiçbir kimse yoksa (ne yapayım). Peygamber: Bu sefer ona karşı yönetim sorumlularının yardımını iste diye buyurdu. Adam: Eğer devlet sorumluları benden uzakta bulunursa [ve benim üzerime gelmekte elini çabuk tutarsa] ne yapayım diye sordu. Peygamber şöyle buyurdu: Sen ahiret şehidlerinden olasıya kadar malın uğrunda çarpış ya da malını koru."[19]

 

    

 

15. ve 16. alamet: Dini ve canı korumak uğrunda ölmek. Bu hususta iki hadis-i şerif vardır.

1. "Her kim malı uğrunda öldürülürse o kimse şehiddir. Her kim aile halkı uğrunda öldürülürse, o kimse şehiddir. Her kim dini uğrunda öldürülürse o kimse şehiddir. Her kim kanı uğrunda öldürülürse o kimse şehiddir."[20]

       

 

2. "Kendisine yapılan haksızlığı önlemek uğrunda öldürülen kişi de şehiddir."[21]Hadisi Nesai (II, 173-174)'de Süveyd b. Mukarrin'den, Ahmed (2780) İbn Abbas'tan rivayet etmiş olup, eğer Sad b. İbrahim b. Abdu'r-Rahman b. Avf ile İbn Abbas arasında inkita (rivayetteki zincir kopukluğu) yoksa senedi sahihtir. Çünkü el-Alai, Camiu't-Tahsil (s. 180)'de İbnu'l-Medeni'den naklettiğine göre bu zat (Sad b. İbrahim) ashabdan herhangi bir kimseden hadis dinlemiş değildir fakat iki yoldan biri diğerini pekiştirmektedir. Birinci rivayette ise İbn Hibban dışında kimsenin sika kabul etmediği ravi(ler) de bulunmaktadır.

 

 

17. alamet: Allah yolunda murabıt iken (sınır koruyuculuğu yaparken) ölmek. Bu hususta iki hadis-i şerif zikredeceğiz:

 

1. "Bir gün ve bir gece ribat yapmak (İslam devletinin sınır koruyuculuğunu yapmak) bir ay oruç tutup, namaz kılan kimsenin amelinden hayırlıdır. Eğer bu kişi ölürse yaptığı ameli ona yazılmaya devam edilir, rızkı verilir ve o çok fitneci (şeytanın fitnesinden) emin olur."[22]

 

 

2. "Her ölenin ameli (ölümü neticesinde) mühürlenir. Ancak Allah yolunda ribat yaparken ölen kimse müstesna. Buna ameli kıyamet gününe kadar arttırılır durulur ve kabir fitnesinden yana emin olur."[23]

      

 

18. alamet: Salih bir ameli işlerken ölmek. Çünkü Peygamber (s.a) şöyle buyurmaktadır:"Her kim Allah rızasını umarak la ilahe illallah derken ameli onunla mühürlenirse cennete girer. Her kim Allah rızası için bir gün oruç tutar da onunla ameli mühürlenirse cennete girer, her kim Allah rızasını umarak bir sadaka verir de onunla ameli mühürlenirse cennete girer."

 

 

Ahmed (V, 391)'de Huzeyfe'den şöyle dediğini kaydetmektedir: "Peygamber (s.a) göğsüme dayanıp şöyle buyurdu ...." diyerek hadisi zikretti, senedi sahihtir.el-Münziri (II, 61)'de: "Bir sakıncası yoktur" demiştir. Hafız İbn Hacer, Fethu'l-Bari (VI, 43)'de şehadetin sebeblerini ve özelliklerini sözkonusu ederken şunları söylemektedir:

 

 

"Ceyyid rivayet yollarından toplam olarak bunların yirmi hasletten fazla olduğunu tesbit ettik." Bir uyarı: Buhari Sahih'inde (VI, 89) şöyle bir başlık açmıştır: "Filan şehiddir denilmez babı." Bu husus insanların çoğunlukla işi önemsemediği konulardan birisidir. Bu sebeble şehid filan... şehid filan der dururlar."

 

 

 

*   *   *   *   *   *   *

 

Sallallahu Teâla alâ Muhammedin ve alâ A'lihi ve Sahbihi ecmaîn.

 

VE'L- HAMDÜ Lİ'LLAHİ RABBİ'L ALEMİN

 

 

 

 

 

 



[1] Hadisi İbn Mace, Ahmed ve başkaları rivayet etmiş olup, İbn Hibban sahih olduğunu belirtmiştir. Bana göre senedi hasendir. Nitekim ben bunu Silsiletu'l-Ahadiysi's-Sahiha (2278)'da açıklamış bulunuyorum. Bu hadisin Ebu Hureyre'den gelen ve telkin bahsinde a fıkrasında kaydettiğimiz bir şahidi daha vardır.

 

[2] (Hadisi İmam Ahmed (no: 1384) rivayet etmiş olup, senedi sahihtir. İbn Hibban(2) (Dizgici notu: Kasetten burada 2 nolu bir dipnot verilmiştir fakat ben aşağıda verilen 1 nolu dipnottan başlayarak bu bölümün dipnotlarını yazacağım. Metinden bakılarak düzeltilmesi) buna yakın ifadelerle ve Hakim (I, 350-351)'de rivayet etmiş olup, fazlalık onun rivayetindedir. Hakim: "Buhari ve Müslim'in şartına göre sahihtir" demektedir. Zehebi de bu hususta ona muvafakat etmiştir.)

[3] Hadisi Ahmed (V, 357, 360)'da rivayet etmiş olup ifadeler ona aittir. Nesai (I, 259), Tirmizi (II, 128) -hasen olduğunu belirterek-; İbn Mace (I, 443-444), İbn Hibban (730), Hakim (I, 361), Tayalisi (808) ve el-Hilye adlı eserinde Ebu Nuaym (IX, 223) rivayet etmiş olup, Hakim de şöyle demiştir:

 

[4] Hadisi Ahmed (6582, 6646), el-Fesevi, el-Marife (II, 520)'de Abdullah b. Amr'dan iki rivayet yoluyla, Tirmizi iki rivayet yolundan birisinde rivayet etmişlerdir. Hadisin Enes'den, Cabir b. Abdullah'tan ve başkalarından gelen başka şahidleri de vardır. O halde bu hadis rivayet yollarının toplamı ile hasen ya da sahihtir . Bk. Tuhfetu'l-Ahvezi ile el-Mişkat (1367)

 

[5] Hadisi Tirmizi (III, 17)'de rivayet etmiş ve sahih olduğunu belirtmiştir; İbn Mace (II, 184), Ahmed (IV, 131) sahih bir sened ile. Daha sonra (IV, 200)'de Ubade b. es-Samit'in rivayet ettiği bir hadis olarak (IV, 200)'de Kays el-Cüzami'nin rivayet ettiği bir hadis olarak rivayet etmektedir ki her ikisinin de senedi aynı şekilde sahihtir.

[6] Hadisi Nesai (I, 289) ve ondan el-Kasım es-Serakusti, Garibu'l-Hadis (II, 165/1)'de rivayet etmiş olup, senedi de sahihtir.

 

[7] Hadisi Müslim (VI, 49) ve Beyhaki (IX, 169)'da Ebu Hureyre'den rivayet etmişlerdir.el-Müstedrek (II, 77)'de bu hadise şahidlik edecek başka rivayetlerde vardır.

 

[8] Hadisi Müslim (VI, 51), Ahmed (II, 522)'de Ebu Hureyre'den rivayet etmişlerdir. Bu konuda Ömer (r.a)'dan gelen bir rivayet Hakim (II, 159) ile el-Beyhaki tarafından da rivayet edilmiştir.

 

[9] Hadisi Ebu Davud (I, 391), Hakim (II, 78), Beyhaki (IX, 166)'da Ebu Malik el-Eşari'den diye rivayet etmişler. Hakim sahih olduğunu belirtmiştir. Ancak hadis sadece hasendir.

 

[10] Hadisi Buhari (X, 156-157), Tayalisi (2113), Ahmed (III, 150, 220-223 ve 258-265)'de rivayet etmişlerdir.

[11] Hadisi Buhari (X, 157-158), Beyhaki (III, 376), Ahmed (VI, 64, 145, 252)'de rivayet etmişlerdir.

 

[12] Hadisi İmam Ahmed (IV, 185), Taberani el-Kebir'de (Mecmu', VI, 55/2)'de Hafız'ın (X, 159)'da belirttiği gibi hasen bir sened ile Utbe b. Abd es-Sülemi (r.a)'dan rivayet etmişlerdir. Bu hadisin el-İrbad b. Sariye (r.a)'dan gelen bir şahidi de bulunmaktadır. Bunu Nesai (II, 63), Ahmed (IV, 128-129), Taberani (73/2)'de rivayet etmiş olup, yine Hafız (İbn Hacer) bunun hasen olduğunu belirtmekte ise de şahid olarak değerlendirilmesi halinde hasen bir hadistir.

 

[13] Hadisi Nesai (I, 289), Tirmizi, (II, 160) hasen olduğunu belirterek, İbn Hibban Sahih'inde (no: 728, Mevarid), Tayalisi (1288), Ahmed (IV, 262) -sahih bir sened ile- rivayet etmişlerdir.

 

[14] Hadisi Buhari (VI, 33-34), Müslim (VI, 51), Tirmizi (II, 159), Ahmed (II, 325 ve 533)'de, Ebu Hureyre'den gelen bir rivayet olarak zikretmişlerdir.

[15] Hadisi Ahmed (IV, 201, V, 323), Darimi (II, 208), Tayalisi (582)'de rivayet etmiş olup senedi sahihtir.

Hadisin ayrıca Müsned'de (IV, 315-317, 328) ile İbn Asakir, Tarih (VIII, 436/2)'de başka rivayet yolları da vardır...Bu hususta Saffan b. Umeyye'den gelen bir rivayet Darimi, Nesai (I, 289) ile Ahmed (VI, 465-466)'de yer almaktadır...Ukbe b. Amir'den gelen rivayet ise Nesai (II, 62-63), Buhari, Tarih (III, 1/58)'de yer almaktadır....Raşid b. Hubeş'den gelen rivayet Ahmed (III, 289)'da yer almakta olup, hadisin senedindeki raviler sikadırlar.......

 

2 en-Nihaye'de şunları söylemektedir: "Kadın karnında yavrusu bulunduğu halde ölürse demektir. Bakire olarak ölendir diye de söylenmiştir. Çünkü "el-cum'" mecmu (toplanan şey) anlamındadır... Yani eğer kadın kendisinden ayrılmayan hamilelik ya da bekaret ile bulunan bir şey ile birlikte (bu halde) ölürse... demektir."

Derim ki burada maksat kesinlikle hamileliktir. Buna delil ise onuncu alamette geçen "hamile olduğu çocuğu onu öldürürse" lafzının zikredildiği hadisi şeriftir.

 

[16] Hadisi Malik (I, 232-233), Ebu Davud (II, 26), Nesai (I, 261), İbn Mace (II, 185-186), İbn Hibban, Sahih (1616-Mevarid), Hakim (I, 352), Ahmed (V, 446)'da rivayet etmişler ve Hakim: "Senedi sahihtir" demiş, Zehebi de bu hususta ona muvafakat etmiştir.

[17] Buhari (V, 93), Müslim (I, 87), Ebu Davud (II, 285), Nesai (II, 173), Tirmizi (II, 315) sahih olduğunu belirterek, İbn Mace (II, 123), Ahmed (6816, 6823 ve 6829)'da hepsi de ikinci rivayet ile kaydetmişlerdir. Ancak Buhari ve Müslim birinci rivayetteki gibi zikretmişlerdir. Bu aynı zamanda Nesai, Tirmizi ve Ahmed (6822)'in de bir rivayetidir. Hepsi bunu Abdullah b. Amr'dan nakletmişlerdir. Yalnızca İbn Mace bunu Abdullah b. Ömer'den diye rivayet etmiştir.

 

[18] Hadisi Müslim (I, 87), Nesai (II, 173), Ahmed (I, 339, 360) bir başka yoluyla ondan rivayet etmişlerdir.

[19] Hadisi Nesai, Ahmed (V, 294-295)'de rivayet etmiş olup, fazlalık ona aittir. Senedi Müslim'in şartına göre sahihtir.

 

[20] Hadisi Ebu Davud (II, 275), Nesai, Tirmizi (II, 316) sahih olduğunu belirterek, Ahmed (1652 ve 1653), Said b. Zeyd'den diye rivayet etmiş olup, senedi de sahihtir.

 

[21] Derim ki: Bu hadis bu mutlak ifadesiyle birinci hadiste ve diğerlerinde sözkonusu edilen dört türü de kapsamına alır.

 

[22] Hadisi Müslim (VI, 51), Nesai (II, 63), Tirmizi (III, 18), Hakim (II, 80), Ahmed (V, 440-441)'de Selman el-Farisi'nin rivayet ettiği bir hadis olarak zikretmişlerdir. Taberani de (6179)'de bu hadisi rivayet etmiş olup, ayrıca: "Ve kıyamet gününde şehid olarak diriltilir." fazlalığını zikretmektedir.” Fakat Mu'cem (V, 297)'de kaydettiği rivayetin senedinde el-Heysemi'nin tanımadığı kimseler bulunmaktadır. el-Münziri de et-Terğib (II, 150)'de hakkında hiçbir şey söylememektedir.

[23] Hadisi Ebu Davud (I, 391), Tirmizi (III, 2)'de sahih olduğunu belirterek rivayet etmişlerdir. Hakim (II, 144), Ahmed (VI, 20)'de (hepsi) Fedale b. Ubeyd'den rivayet etmişlerdir. Hakim:  "Buhari ve Müslim'in şartına göre sahihtir" demiştir.


Facebook beğen
 
Kur.an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol