Kur'an ve Sünnet
   
 
  ALLAH CC NEREDEDİR?

Allah'a bir mekân izafe etmek mümkün müdür?

Soru; İnançta iki adam ihtilâf etti. Birisi, Allah'ın gökte olduğuna inanmayanın dalâlette olduğunu söyledi. Diğeri de, Allah hiçbir yerle sınırlı değildir, dedi Bu adamların ikisi de Şafii mezhebinde-dir. Bu konuda Şafiî' nin uyacağımız inancını ve işin doğrusunu bîze açıklar mısınız?
Cevap : Allah'a hamdolsun. Şafiî' nin inancı - Allah ondan razı olsun - Mâlik, Sevri, Evzâî, İbn Mübarek- Ahmed ibn~Hanbel ve îshak îbn Rahuye gibi selef imamlarının inancıdır. Yine Fudayl ibn İyâd Ebû Süleyman ed-Dârâni, Seni İbn Abdillah el-Tüsteri ve başkaları gibi peşlerinden gidilen mutasavvıf imamların inancıdır. Bu imamlar arasında dinde ve dinin esaslarında anlaşmazlık yoktur.
Ebû Hanîfe de böyledir. Tevhid, kader ve benzeri konularda onun inancı bunların inancı gibidir. Bunların inancı da ashâb, tabiin ve onları iyilikle izleyenlerin inancıdır ki, Kur'an ve Sünnet'in ifade ettiği inançtır.
Şafiî «er-Risale»nin mukaddimesinin başında şöyle demiştir: «Allah'a hamdolsun. O kendini tavsif ettiği gibidir ve halkını tavsif ettiği şeylerin üstündedir», Şafiî, yüce Allah'ın Kur'an'da ve Resûlullah'ın dilinden kendini tavsif ettiği şeylerle muttasıf olduğunu açıklamıştır.
Ahmed İbn Hanbel de aynı şekilde şöyle demiştir: «Allah ancak kendîni nitelediği veya Resûlullah'ın nitelediği şeylerle nitelenir. Tahrif ve ta'til etmeden, tekyif ve temsile gitmeden bunlarla tavsif edilir. Müslümanlar, kendisinin sahip olduğunu söylediği güzel isimler ve üstün sıfatlarını kabul ederler. «O'nun benzeri hiçbir şeyin bulunmadığını, işiten ve gören olduğunu» bilirler. Ne sıfatlarında, ne zâtında ve ne de fiillerinde hiçbir şey O'na benzemez. Şöyle devanı ediyor:
«Gökleri, yeri ve aralarındaki şeyleri altı günde yaratan, sonra arşın üzerine istiva eden O'dur. Mûsâ ile kesin olarak konuşan O'dur. Dağa tecelli eden ve onu yerle bir eden O'dur. Sıfatlarının hiçbirinde O'na hiçbir şey benzemez. Hiçbir kimsenin ilmi, kudreti, rahmeti, istivası, işitmesi, görmesi, konuşması ve tecellisi O'nun ilmi, kudreti, rahmeti, istivası, işitmesi, görmesi, konuşması ve tecellisi gibi değildir.
Yüce Allah cennette et, süt, bal, su, ipek ve altın bulunduğunu bize haber vermiştir. İbn Abbas -Allah ikisinden Tazı olsun-âhiretteki şeylerin dünyada isimlerinden başka bir şey yoktur, demiştir.
İsimler benzer olduğu halde, görünmeyen o yaratıklar görünen bu yaratıklar gibi değilse, yaratıcının mahlûkattan farklılığı, isimler benzer olsa bile, mahlûkların birbirinden olan farklılığından elbette çok daha büyüktür.
Yüce Allah kendini Hayy (diri), Alîm (bilen), Semi' (işiten), Basîr (gören), Rauf (şefkatli). Rahim (merhametli) diye isimlendirmiştir. O'nun diriliği, bilmesi, işitmesi, görmesi, şefkati ve rahmeti başkasının diriliği, bilmesi, işitmesi, görmesi, şefkati ve rahmeti gibi değildir».
Allah'ın nerede olduğu sorusuna, «gökte* cevabını veren meşhur cariye hadîsi ile ilgili olarak da şöyle demiştir: «Bu, Allah'ın göğün içinde olduğunu ve göklerin onu kuşatıp sarmaladığı anlamına gelmez. Bunu ümmetin selef ve imamlarından kimse söylememiştir. Aksine yüce Allah'ın göklerin üstünde, arşı üzerinde ve yaratıklarından başka olduğunda görüş birliği etmişlerdir. Zâtında mahlûklardan hiçbir şey olmadığı gibi, onlarda da zâtından hiçbir şey yoktur».
Mâlik tbn Enes de şöyle demiştir: «Allah göğün üstünde ve ilmi her yerdedir. Allah'ın göğün içinde ve onunla kuşatılmış olduğuna, arşa veya başka bir yaratığa muhtaç olduğuna, arşının üzerine istiva etmesi mahlûkun sandalyesi üzerine oturması gibi olduğuna inanan kimse, sapıklık içinde olup cahil ve bid'at ehlindendir. Göklerin üstünde ibadet edilen bir ilâhın bulunmadığına, arşın üzerinde kendisine ibadet edilen ve namaz kılman bir Rabbin bulunmadığına, Hz. Muhammed'in Allah'ın yanma Mirac'a gitmediğine, Kur'-an'ın Allah'ın katından inmediğine inanan kimse sapık, bid'atçı, muattıladan bir Firavn'dur».
Uzun bir açıklamadan sonra şöyle demiştir: «Allah'ın gökte olduğuna inanmayan sapıklıktadır, diyen kimse, bununla Allah'ın ihata edecek ve kuşatacak şekilde göğün içinde olduğuna inanmayan kimseyi kasdetmişse, hata etmiştir. Ama Allah'ın göklerin üstünde, yaratıklardan ayrı olduğuna dair Kur'an ve Sünnet'in söylediklerine, ümmetin selef ve imamlarının üzerinde ittifak ettiklerine inanmayan kimseyi kasdetmişse isabet etmiştir.
mayan kimse Resûlullah'ı yalanlamış, mü'minlerin gittiği yoldan başka bir yola uymuş, gerçekte de Rabbini nötürleştirmiş (ta'til etmiş ve inkar etmiş olur Hakikatte ibadet ettiği bir ilâhı, dua ettiği ve istediği bir Rabbi mevcud olmaz. Bu da muattıl olan F i r a v n  ve tabilerînden Cehmiyye ve benzerlerinin görüşüdür.
Yüce Allah, kullarını öyle yaratmıştır ki, O'na dua edip yalvardıkları zaman kalbleri daima yükseğe yönelir ve kendisini yerin dibinde aramazlar. Onun için ariflerden biri şöyle demiştir: «Allah» diyen hiçbir arif yoktur ki, - dili hareket etmeden önce - kalbinde, sağa sola sapmadan, yükseklik mânâsını (yüksekte oluşu) bulmuş olmasın».
İmam, uzun bir izahtan sonra: «Her doğan fıtrat üzere doğar»(1) hadîsini zikretti.
Hulul ve ta'til ehlinin Allah'ın Kitab'ına ve Resûlullah'm sünnetine, ümmetin selef ve imamlarının üzerinde icmâ ettiklerine, Allah'ın kullarını üzerinde yaşattığı fıtrata ve sahih aklî delillerin işaret ettiği şeylere aykırı düşen şüpheleri bulunmaktadır.
Bütün bu deliller yüce Allah'ın mahlûkların üstünde ve fevkinde olduğu konusunda ittifak etmektedir. Yaşlıları ve çocukları bunun üzerine yarattığı gibi, kendisini kabul ve itiraf etmek üzere de yaratmıştır.
Resûlullah şöyle buyurmuştur: 'Her doğan fıtrat üzere doğar, sonra ana babası onu yahudi, Hıristiyan yahut mecûsî yapar. Tıpkı bir hayvanın bütün organları tam bir yavru doğurması gibi. Onda hiçbir organ eksikliği görüyor- musunuz?(2) Ondan sonra Ebû Hureyre şöyle demiştir: «İsterseniz.- 'Allah'ın insanlara yaratılışta verdiği fıtrat, Allah'ın yaratılışında değişme yoktur'(3), âyetini okuyun».
Bu da Ömer îbn Abdülaziz'in şu sözünün anlamıdır: «(Bedevi) araplarının, küçük çocukların dinine ve Allah'ın onları yarattığı fıtrata (yaratılışa) sarıl. Şüphesiz Allah kullarını hak üzere yaratmıştır. Peygamberler de fıtratı değiştirmek ve saptırmak için değil, onu pekiştirmek ve sağlamlaştırmak için gönderilirler».
Ama Firavn'un yolunu izleyen ve peygamberlerin düşmanı olan Cehmiyye, Allah'ın bu yaratılışını değiştirmeye, insanlardan çoğunun bunlardan maksatlarının ne olduğunu anlayamadığı ve cevap vermeyi beceremediği kapalı ve müteşâbih kelimelerle halkın zihnine şüpheler sokmaya çalışmaktadır. Sapıklıklarının temeli; Kur'-an ve Sünnet'te bulunmayan, müslümanların imamlarından hiçbiri tarafından söylenmeyen cisim, cihet, bir tarafa çekilme gibi kelimeleri kullanmış olmalarıdır.
Onların şüphelerini giderebilen gidersin, bilmeyenler de söylediklerine iltifat etmesin ve ancak Kur'an ve Sünnet'te varid olanları kabul etsin ve yüce Allah'ın şu buyruğuna uysun: "Âyetlerimizi çekişmeye dalanları görünce, başka bir konuya geçmelerine kadar onlardan yüz çevir. Şeytan sana unutturursa hatırladıktan sonra artık zulmedenlerle beraber oturma»(4). Allah ve O'nun isim ve sıfatları hakkında Kur'an ve Sünnet'e aykırı şeyler söyleyenler, bâtıl bir şekilde Allah'ın âyetlerini çekiştirenlerdendir.
Bunların çoğu müslümanların imamlarına, söylemedikleri şeyleri nisbet etmektedir. Şafiî, Mâlik, Ebü Hanîfe, ve Ahmed îbn Hanbel'e söylemedikleri şeyleri nisbet ediyorlar. Mensuplarına, şu falan imamın inancıdır, derler, imamlardan sahih nakil getirmeleri istendiği zaman yalanları ortaya çıkar. Şafiî şöyle diyor:
«Kelâmcılar hakkında görüşüm, sopa ve ayakkabılarla döğülmeleri, kabile ve oymaklarda dolaştırılarak, Kur'an ve Sünneti bırakıp kelâma yönelenlerin cezası budur diye teşhir edilmeleridir. Kadı Ebû Yûsuf: «Dini kelâmda arayan, zındık olur- der. İmam A h -m e d de, «kelâma bulaşıp felah bulan kimse yoktur» demiştir. Âlimlerden biri de şunları söylemiştir: Muattıladan olan kişi yokluğa, temsile giden kişi de puta tapmaktadır. Muattıladan olan kişi kördür,temsile giden kişi de karanlıkta bocalamaktadır. Allah'ın dini, onda aşırı giden ile ondan uzaklaşanın ortasındadır. Yüce Allah: «Sizi orta bir ümmet yaptık* buyuruyor. İslâm'da Sünnet, dinler arasında îslâm gibidir. Âlemlerin Rabbi Allah'a hamdolsun.

Dip Notlar:
1) Müslim, Kader, 25
2) Buhârî, Cenâiz, 79, 93; Tefsir Sûre, 30; Kader, 3; Müslim, Kader, 66; Ebû Davud, Sünnet, 17
3) 30 Rûm, 30
4) 6 En'âm, 68


Facebook beğen
 
Kur.an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol