İkinci tür şirk:
Bu Allah'ın isimlerini, sıfatlarını ve rabbliğini inkar-iptal etmeyip sadece Allah'la birlikte başka bir ilâh edinenin yaptığı şirktir.
Allah'ı üç diyen "hristiyanların" şirki bu tür bir şirktir. Onlara göre Mesih bir ilâhtır, annesi bir ilâhtır.
İyi olayları nura, kötü olayları karanlığa nisbet eden "mecûsilerin" şirki bu tür bir şirktir.
Hayvanın (ve insanın) kendi fiillerini kendisinin yarattığını; olanların Allah'ın istemesi, kudreti ve iradesi olmaksızın meydana geldiğini söyleyen kader kabul etmezlerin şirki de bu şirktendir. O yüzden bunlar mecusiler gibiydiler.
İbrahim'le tartışanın şirki de bu şirktendir:
"Hani İbrahim "Rabbim dirilten ve öldüren zattır" demiş, o da "Ben de diriltir ve öldürürüm" demişti". (Bakara, 258)
Bu adam kendisini Allah'a eş ve denk etmiş, Allah'ın diriltip öldürdüğü gibi kendisinin de diriltip öldürdüğünü söylemiştir. İbrahim (a.s.) ondan Güneşi Allah'ın doğdurduğundan başka bir yönden getirmesini istemiştir. Bazı Münazara üstadlarının dediği gibi İbrahim'in (a.s.) bu sözü konuyu değiştirme -intikal değil, karşıdaki doğruluğunu iddia ettiği kaideyi aykırı bir örnekle bozmaktır.
Gezegenleri ve yıldızları Allah'a (c.c.) eş koşanların, onları bu âlemdekilerin işlerini düzene koyan, onlara etki eden Rabbler olarak görenlerin şirki de bu tür bir şirktir. Nitekim bu "Sâbiinlerin" müşriklerinin görüşüdür.
Güneşe tapanların, ateşe tapanların vs. şirkleri de bu tür bir şirktir.
Bunlardan bazıları taptıklarının asıl ilâh olduğunu sanırlar. Bazıları onun ilâhların en büyüğü olduğuna inanır. Bazıları onun ilâhlardan bir ilâh olduğunu söyler.
Sonra onu, ibadet, yönelme, kendini ona verme ile diğerlerinden ayırtınca, ona daha önem vermeye, daha çok saygı göstermeye başlar.
Bazıları ilâhının en düşük ilâh olduğunu, onun kendisini bir üst ilâha, diğerinin daha üstteki ilâha yaklaştırdığını, sonunda bu ilâhların onu Yüce Allah'a ulaştırdıklarını iddia ederler.
Velhasıl...
İlahlar ve vasıtalar bazen az bazen çok olur.