Kur'an ve Sünnet
   
 
  Kur'an'ın mânasını anlamak farzdır :

Kur'an'ın mânasını anlamak farzdır :

Kur'an'ı ve Sünnet'i Resûlüllah'tan bunlar aldılar. Bu konuda ilmi ve ameli de ondan aldılar. Ebû Abdirrahman es-Sü-1 e m i   şöyle demiştir:
«Bize Kur'an'ı okutan Osman İbn Affan, Abdullah îbn Mes'ud ve başkaları anlattılar ki; Resûlüllah'tan on âyet öğrendikleri zaman, onun ilmini ve amelini de öğrenmedikçe başkalarına geçmez-lermiş. Kur'an'ı, ilmi ve ameli birlikte öğrendik dediler».  

Ashâbdan yaşı küçük olan  Abdullah  îbn  Ömer,   Bakara sûresini sekiz yılda öğrenmiştir. Bu da sadece anlamak, bilmek ve uygulamak içindir. Bunun açıklaması şudur;
1  — Yüce Allah'ın insanları üzerinde yarattığı genel âdet, onslara indirilen Kur'an'ın lâfız ve anlamına itina göstermelerini gerektirir. Hatta anlamına daha fazla özen göstermelerini gerektirir. Bir gerçektir ki tıp, matematik, nahiv, fıkıh veya başka bir ilim kitabını okuyan kimse mutlaka onu anlamak ve kavramak için okuyorsa, Allah'ın kendilerine indirdiği hidayete onunla erdirdiği, hakkı ve batılı, hayrı ve şerri, hidayet ve dalâleti, doğruluk ve sapıklığı kendisiyle öğrettiği Kur'an'ı okuyanlar onun anlamına nasıl itina gösterip anlamağa çalışmasın?!
Yine bir gerçektir ki, onu anlama ve kavrama arzuları bütün arzulardan daha büyüktür. Öğrenci öğretmenden bir söz işittiğinde onu anlamağa çalışıyorsa, Allah'ın kelâmını Allah'tan tebliğ eden kişiden işitenler nasıl anlamağa çalışmasın?! Hatta Hz. Peygamber'-in onlara Kur'an'ın mânâlarını öğretme arzusunun, harflerini öğretme arzusundan daha büyük olduğu bir gerçektir. Çünkü mânâları anlamadan harfleri öğrenmek mümkün değildir. Zira lâfız ancak mânâ için öğrenilir.
2  — Yüce Allah birçok yerde insanları Kur'an'ı anlama, kavrama, inceleme ve düşünmeye teşvik etmiştir. Şöyle buyuruyor: *Sana indirdiğimiz bu Kitab, mübarektir. Âyetlerini düşünsünler. Aklı olanlar öğüt alsınlar»(16), «Bunlar Kur'an'ı düşünmezler mi? Yoksa kalb-leri kilitli midir?»(17), «Söyleneni (Kur'an'ı) hiç düşünmezler mi?f Yoksa onlara önceki atalarına gelmeyen bir şey mi geldi? Veya peygamberlerini tanımadılar da, bu yüzden mi onu inkâr ediyorlar?»(18), "Kur'an'ı durup düşünmüyorlar mı? Eğer o, Allah'tan başkasından gelseydi onda çok çelişkiler bulurlardı»(19).
Yüce Allah kâfirleri ve münafıkları Kur'an'ı anlamaya, düşünüp kavramaya teşvik ettiğine göre, anlamını kâfir ve münafıkların anlamasının da mümkün olduğu anlaşılmaktadır. Kâfir ve münafıklar onun anlamını anlayabiliyorsa, mü'minlerin anlaması neden mümkün olmasın?! Bu da gösteriyor ki, Kur'an'ın mânâları onlar tarafından biliniyor ve anlaşılıyordu.
3  — Yüce Allah şöyle buyuruyor: «Biz onu, anlamanız için Arapça bir Kuran olarak indirdik»30, «Apaçık kitaba andolsun ki, akletmeniz için onu Arapça bir Kur'an yapmışızdır(21). Anlamaları ve akletmeleri için Arapça olarak indirdiğini açıklamıştır. Anlamak ve akletmek de ancak mânâlarını bilmekle olur.
4  — Kur'an'ı anlamayanları kınayarak şöyle buyurmuştur: «Ey Muhammedi Kur'an'ı okuduğun zaman senin ile âhirete inanmayanlar arasına önleyici bir perde çekeriz. Kalblerine, anlamalarına engel olacak örtüler çektik ve kulaklarına ağırlık koyduk. Kur'an'da Rabbi-ni bir tek olarak andığın zaman onlar ürkerek ardlarına dönerler"(22), "Bunlara ne oluyor ki, hiçbir sözü anlamaya yanaşmıyorlar?»(23) Mü'-minler de Kur'ân-ı Kerîm'i anlamazsa, Allah'ın kınadığı bu durumda kâfir ve münafıklara ortak olurlar.
5  — Yüce Allah, işittiği zaman bu işitmeden nasibi, mânâları anlamadan ve onlara tâbi olmadan sadece sesleri işitmekten ibaret olanları kötülemiş ve şöyle buyurmuştur: «İnkâr edenlerin durumu, çağırma ve bağırmadan başkasını duymayarak haykıran gibidir. Sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Bu yüzden akledemezler»(24) «Yoksa çoklarının söz dinlediklerini veya aklettiklerini mi sanırsın? Şüphesiz onlar davar gibidir, belki daha da sapık yolludurlar»(25), «Onlar arasında seni dinleyenler vardır. Sonra senin yanından çıkınca bilgili kimselere «az önce ne demişti?» diye sorarlar. İşte bunlar Allah'ın kalblerini mühürlemiş olduğu, kendi heveslerine uyan kimselerdir»(26). Bu konuda daha birçok âyet vardır.
Münafıklar Hz. Peygamber'in sesini işitmiş ve anlamadan: «Az önce ne söyledi?» diye sormuşlardır. Resûlullah'ın sözlerini anlamayanların sözüdür bu. Onun için yüce Allah «İşte bunlar Allah'ın kalblerini mühürlemiş olduğu ve kendi heveslerine uyan kimselerdir» buyurmuştur.
Önceliği kazanmış Ensâr ve Muhacirlerin ve onların yolunu iyilikle izleyenlerin Kur'an'ı anlamadıklarını söyleyenler, onları Allah'ın kötülediği bir şeyde kâfir ve münafıklar gibi tutmuş olmaktadırlar.
6  — Ashâb-ı Kiram,  Kur'an'ı tabiîne  tefsir etmişlerdir.  Meselâ M ü c â h i d ,  «Kur'an'ı başından sonuna kadar îbn Abbas'a arzettim, her âyeti ayrı ayrı ondan sordum» demektedir.
Onun için Süfyân es-Sevrî şöyle demiştir: «Tefsir Mü-câhid1 den gelirse, o sana yeter», İbn Mes'ud da: «Kur'an'ı benden iyi bilen, develerin gidebileceği bir kişi bilsem ona giderim» demiştir. Ibn Mes'ud'un ve İbn Abbas'ın ashabı da onlardan miktarım ancak Allah'ın bildiği kadar tefsir nakletmiştir. Bu konuda ashâb ve tabiinden nakiller çoktur ve ilim erbabı tarafından bilinmektedir.
 

Dip Notlar:
16)   38 Sâd, 29                                         
17)   47 Muhammed, 24                             
18)   23 Mü'minûn, 68-69
19)   4 Nisa,  82
20)   12 Yûsuf, 2
21)    43 Zuhruf, 3                                     
22)    17 İsra, 45-46                                   
23)    4 Nisa, 78                                         
24)   2 Bakara, 171
25)    25 Furkan, 44
26)   47 Muhammed, 16


Facebook beğen
 
Kur.an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol