Kur'an ve Sünnet
   
 
  İbn Küllab'ın görüşü :

İbn Küllab'ın görüşü :

Ebû Bekr b. F û r e k' in nakline göre, Kalânisî, Eş'ari ve onların tabileri gibi Sıfatiyye kelâmcılarının imamı Ebû Muhammed Abdullah b. Sâid b. Kü 11 ab da aynı görüştedir. îbn Fûrek, îbn Küllâb'ın şöyle dediğini nakleder: Allah'ın âlemin içinde veya dışında olmadığını söyleyen, aklın da, naklin de dışına çıkmış, düpedüz Allah'ın varlığını reddetmiştir. Çünkü ona Allah'ı yok olmakla tanıt denecek olsa, bundan fazla söyleyecek bir şeyi yoktur. Böyle diyen kişi, Allah'ın açık açık haber verdiğini reddetmektedir. Ne dini bir nassın, ne de aklın caiz gördüğü bir şeyi söylemektedir. Ama bununla birlikte onlar, bunun hâlis bir tevhid olduğunu ileri sürerler. Demek ki onlara göre hâlis bir red, tam ve bâlis bir isbattır. Üstelik kendilerini kıyas ehli (aklî delillere sarılanlar) olarak görürler.
î b n K ü 11 â b dedi ki: Eğer, bu anlattığınız Arş hariç Allah'ın mekânların hepsinde olmadığını ifade etmektir, diyecek olsalar, şöyle deriz: Mekânlarda olmamasını, buraların tedbir- ve ilminden hâli olduğu anlamına alırsanız, bu yanlıştır.
Arş'a istiva ettiği gibi mekânlarda istiva etmediği anlamına alırsanız, biz; Allah'ın Arş'a istiva ettiğini söylemekten çekinmeyiz. Fakat yere, duvara, eve istiva ettiğini söylemekten haya ederiz.
Ebû Muhammed b. K ü 11 â b yine şöyle dedi: Onlara: Allah, yaratıklarının üstünde (fevkinde) midir? diye sorulur. Evet diyecek olurlarsa, yaratıklarının üstünde olmasıyla neyi kastediyorsunuz? denilir. «Kudret ve izzetiyle onların üstündedir» diyecek olurlarsa, bizim sorduğumuz bu değil denilir. Şayet soru hatalı bir sorudur, diyecek olurlarsa, onlara: O halde yaratıklarının üstünde değildir demek istiyorsunuz? denilir. Şayet; evet üstünde değildir diyecek olurlarsa, altında da değildir değil mi? diye sorulur. Evet altında da değildir, diye cevap verirlerse, o zaman Allah'ı yok saymış olurlar. Çünkü altta da olmayan, üstte de olmayan bir şey yok demektir. Ama: O alttadır da, üsttedir de diyecek olsalar, o zaman onlara: Üst, alttır; alt da üsttür (öyle mi, diye sorulur).
İ b n K ü 11 â b şöyle devam eder: Kendilerine denilir ki: insanın mekâna bitişik olması, ya da ondan ayrı olması mümkün olmadığına göre, Allah hakkında bu, kesinlikle doğrudur; yani O, ne ayrıdır, ne de bitişiktir değil mi? Eğer, evet derlerse onlara denilir ki: O halde Allah, vehimde olmayan ve sabit bulunmayan imkândışılık sıfatını taşır, değil mi? Şayet buna da, evet diyecek olurlarsa, onlara şöyle denilir: Bu yönden imkândışılık vasfını taşıdığına göre, o halde her yönden imkândışılık vasfını taşıması gerekir.
Ayrıca şöyle denilir: İnsanda sabit olan bir şey için ne bitişiktir, ne de ayrıdır denilemez değil mi? Evet, diyecek olurlarsa, o zaman onlara: Mabudunuzdan haber verin, O, mekâna bitişik midir, ondan ayrı mıdır? diye sorulur: «Allah bu ikisiyle de vasıflanamaz» diyecek olurlarsa, o zaman onlara şöyle denilir: Yaratıcının isbatı sıfatı, yaratılanın yokluğu sıfatı gibi olduğuna göre, insan için yokluğu kullandıkları gibi, niçin Allah için yokluğu kullanmazlar?
Ayrıca onlara denilir ki: Yaratılanın yokluğu, Allah'ın varlığı anlamına geldiğine göre, yaratılanın cehaleti, O'nun için ilimdir. Çünkü yaratılan için yokluğu, Allah için varlık olarak vasıfladınız. Yokluk, varlık olunca cehalet ilim, acz de kudret olur.
denilir ki: Yaratılanın yokluğu, Allah'ın varlığı anlamına geldiğine göre, yaratılanın cehaleti, O'nun için ilimdir. Çünkü yaratılan için yokluğu, Allah için varlık olarak vasıfladınız. Yokluk, varlık olunca cehalet ilim, acz de kudret olur


Facebook beğen
 
Kur.an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol