Kur'an ve Sünnet
   
 
  CENAZELER İLE İLGİLİ BİD'ATLER

CENAZELER  İLE  İLGİLİ  BİD'ATLER

 

Kitabın sağlayacağı faydaları daha da mükemmelleştirmek maksadıyla cenazeler ile ilgili bid'atlere dair özel bir bölümü eklemeyi uygun gördüm. Böylelikle müslüman bu bid'atlere karşı uyanık ve tedbirli olur, amelini sadece sünnete uygun bir şekilde yapma imkanını elde eder.

 

Hikmet sahibi şair şöyle demiştir:

 

Şerli tanıdım şer için değil,

Fakat ondan sakınayım diye,

Her kim hayrı ayırdedemez ise şerden,

Şerre düşer."

 

Huzeyfe b. el-Yeman da rivayet ettiği hadiste şöyle demektedir: "İnsanlar Rasûlullah (s.a)'a hayra dair soru sorarlardı. Ben de ona beni yetişir korkusuyla şerre dair soru sorardım." [1]

 

Şâyet değindiğim bu bölümün gerekli bilgileri yanımda hazır bulunmamış olsaydı, şu an için bunları biraraya getirip, bu kitaba eklemeye zaman bulamazdım. Ancak bu bilgiler yanımda hazır bulunmaktadır. Bunlar esasen bir seneden daha fazla bir süredir adeta bir çeşit ansiklopedi olmaya elverişli türlü dini bid'atleri toplayan kapsamlı bir kitap telif etmek için bu bid'atleri toplamaya çalıştığım geniş bir bilgi malzemesinin bir parçasını teşkil etmektedir. Bu bilgileri onlarca kitabtan çıkardım. Geriye sadece birkaç kitap daha okumam gerekiyordu. Bundan sonra bu bid'atleri güzel bir şekilde biraraya getirip, telif etmeye kendimi vermekten başka birşey kalmamıştı. Fakat bunu yapabilme imkanını elde edemedim.

 

Bu vesile ile fırsatı değerlendirmeye çalıştım, bu hususta bendeki birikmiş bilgilerden sözü geçen bu bölümü çıkardım. Görüleceği üzere aslının olmasını düşündüğüm sıralamaya göre tertib ettim. Ben bid'ati naklettiğim kitabtan ya aynen lafızlarıyla ya da manasıyla aktaracağım. Hemen akabinde bu kitabın cilt ve sahifesini göstereceğim. Şâyet bid'atin akabinde herhangi bir referans göstermemişsem bu o bid'ati kendimin tesbit ettiğine ve bildiğim kadarıyla onun bid'atlerden olduğuna bir işarettir. Bu bölümün ya da kitabın oldukça geniş malzemesine oranla bunlar oldukça azdır.

 

Bu bid'atleri sıralamaya geçmeden önce kitabın aslına uyarak bu bölümün üzerinde yükseldiği temel ve kuralları zikretmemiz gerekmektedir. Şari tarafından sapıklık olduğu açıkça belirtilen bid'at şudur:

 

a- Sünnet ile çatışan her türlü söz, fiil ya da inançtır. İsterse bunlar sözüm ona içtihad neticesi elde edilmiş olsunlar.

 

b- Rasûlullah (s.a) o işi nehyetmişken onunla yüce Allah'a yaklaşmaya kalkışılan herbir iş.

 

c- Ancak nass ya da peygamberin verdiği haber ile teşri edilmesine imkan bulunmakla birlikte hakkında nass bulunmayan herbir iş bir bid'attir. Bundan sahabenin yapıp da tekrar tekrar işlediği ve diğer ashabın tepki göstermediği işler müstesnadır.

 

e- Kâfirlerin geleneklerinden olup ibadete eklenen şeyler.

 

f- Bilhassa müteahhir alimlerden bazılarının herhangi bir delil bulunmadan

müstehab olduğunu belirttikleri işler.

 

g- Keyfiyeti ancak zayıf ya da uydurma bir hadis ile gösterilmiş herbir ibadet.

 

h- İbadette (şeriatın çizdiği sınırları aşarak) aşırıya kaçmak.

 

i- Şari tarafından mutlak bırakıldığı halde insanların zaman, mekan, nitelik ya da sayı gibi birtakım kayıtlarla kayıtladığı herbir ibadet. Bu esaslar ile ilgili geniş açıklamalar yüce Allah'ın izniyle sözünü ettiğimiz bağımsız kitabtır. Şimdi bu konu ile ilgili maksadımıza geçiyor ve diyoruz ki:

 

 

 

ÖLÜMDEN  ÖNCEKİ  BİD'ATLER

 

-1-  Bazılarının şeytanların ölüm döşeğinde bulunan kimseye anne ve babası şeklinde yahudi ve hristiyan birisi kılığıyla gelip, ona onu saptırmak için herbir dine girmesini teklif ettiğine inanmak. (İbn Hacer el-Heytemi el-Fetava el-Hadisiyye adlı eserinde Suyuti'den: "Böyle bir rivayet varid olmamıştır." dediğini nakletmektedir.)

 

-2-  Ölümü yaklaşmış kimsenin başı ucuna mushaf koymak.

 

-3-  Ölüye peygamberi ve ehl-i beytin imamlarını (selam onlara) ikrar ve kabul etmeyi telkin etmek.1

 

-4-  Ölmek üzere olan kimseye Yasin suresini okumak. (Bk. 15. mesele)

 

-5-  Ölümü yaklaşmış olan kimsenin yüzünü kıbleye çevirmek. el-Muhalla (V, 174)'de belirtildiği üzere Said b. el-Müseyyeb el-Medhal (III, 229-230'da belirtildiği üzere Malik bunu reddetmiştir. Bu hususta herhangi sahih bir hadiste gelmemiştir.

 

 

 

ÖLÜMDEN  SONRA  İŞLENEN  BİD'ATLER

 

 

-6-  Şianın söylediği: "Ademoğlu ölüm dolayısıyla necis olur. Masun (imamlar), şehid ve öldürülmesi icab edip öldürülmeden önce gusleden ve sonra öldürülen kimse –bu son şahıs sadece ve muayyen olarak bu sebeb dolayısıyla- necis olmazlar."[2] (Bk. 31.mesele, 2. hadis)

 

-7-  Ay hali, lohusa ve cünub olanların yanından çıkartılmaları.

 

-8-  Ölenin canını verdiği sıralarda hazır bulunan kimselerin üzerinden yedi gün geçinceye kadar işi gücü bırakması. (İbnu'l-Hac, el-Medhal, III, 276-277)

 

-9-  Bazılarının inancına göre ölünün ruhunun öldüğü yerin etrafında dolaştığına dair inanç.

 

-10-  Ölünün vefat ettiği gece sabaha kadar yanında mum yanık tutmak. (el- Medhal, III, 236)

 

-11-  Ölünün öldüğü odaya yeşil bir dal bırakmak.

 

-12-  Ölünün yanında yıkanmaya başlayıncaya kadar Kur'ân okumak.

 

-13-  Ölünün tırnaklarını kesmek ve etek traşını yapmak. (İmam Malik, el- Müdevvene, I, 180, el-Medhal, III, 240)

 

-14-  Ölenin makadına, boğazına, burnuna pamuk sokmak.”[3] (İmam Malik, el- Müdevvene, I, 180, el-Medhal, III, 240)

 

-15-  Ölünün gözlerine toprak koymak ve bu esnada: "Ademoğlunun gözünü topraktan başka bir şey doldurmaz" demek. (el-Medhal, III, 261)

 

-16-  Ölünün yakınlarının defin işi bitirilinceye kadar yemek yememeleri. (Aynı yer, III, 276)

 

-17-  Öğle ve akşam yemekleri esnasında ağlamaya özen göstermek. (Aynı yer, III,276)

 

-18-  Bir kimsenin (ölenin) baba ve kardeşinin üzerindeki elbiseyi yırtması.”[4] (Bk.22. mesele, b ve c fıkralarında kaydedilen hadis)

 

-19-  Ölen için tam bir sene yas tutmak. Bu zaman zarfında kadınlar kına yakmazlar, güzel elbiseler giyinmez, süs eşyası takınmazlar. Sene sona erdikten sonra yapageldikleri şekilde şer'î bakımdan men olunmuş nakış, yazı ve benzeri işleri yaparlar.

 

-20-  Bazılarının ölü için yas tuttuklarından ötürü sakallarını bırakmaları. (Bk. 22. mesele f fıkrası)

 

-21-  Sergilerin, halıların ters çevrilmeleri, ayna ve avizelerin örtülmeleri.

 

-22-  Testi ya da benzeri bir kabta bulunan evdeki sularla yararlanmamak, onun necis olduğunu kabul etmek. Buna gerekçe olarak da ölünün ruhu cesedinden çıktığında o suya daldığını göstermek. (Bk. el-Medhal)

 

-23-  Onlardan herhangi birisi yemek yerken hapşuracak olursa ona: Filan erkek yahut filan kadın ile konuş diyerek hayatta olanlar arasından sevdiği bir kimsenin ismini verirler ve buna da o kişinin de ölene katılmaması için böyle yapmak gerektiğini gerekçe gösterirler. (Aynı eserden)

 

-24-  Ölüleri için yas tuttukları sürece ebegümeci ve balık yemeyi terketmek. (Aynı eser, III, 281)

 

-25-  Et, ızgara, köfte gibi şeyleri yemeyi terketmek.

 

-26-  Sufilerin: Kim ölen bir kişi için ağlarsa, o marifet ehli kimselerin yolunun dışına çıkmış olur demeleri. (İbnu'l-Cevzi, Telbisu İblis, s. 340-342 Bk. 18. meseledeki hadisler)

 

-27-  Üçüncü bir güne kadar ölenin elbiselerini yıkamayı terketmek. Çünkü bir kanaate göre böylesi ölüden kabir azabını uzaklaştırır. (Medhal, III, 276)

 

-28-  Bazılarının dediklerine göre cuma günü ya da cuma gecesi ölen bir kimsenin sadece tek bir saat kabir azabı göreceğini söylerler. Sonra azabı sona erer ve kıyamet gününe kadar bir daha avdet etmez. (Bunu Şeyh Aliyyu'l-Kari Şerhu'l-Fıkhi'l-Ekber, s. 96)'da zikretmiş ve bunu reddetmiştir. Ayrıca 25. mesele 3. fıkradaki hadise de bakınız.

 

-29-   Bir başka görüş günahkar mü'minin kabir azabı cuma günü ve cuma gecesi kesilir ve bir daha kıyamet gününe kadar o azab ona geri dönmez.[5]

 

-30-  Ölenin vefatını minberler üzerinden ilan etmek. (Medhal, III, 245-246) Ayrıca bk. 22. mesele g şıkkı

 

-31-  Birilerine vefatları olduğunu haber verdikleri vakit hazır bulunanların filanın ruhuna el-Fatiha demesi. (Bk. 24. mesele)

 

 

 

ÖLÜNÜN  YIKANMASI

 

-32-  Ölünün yıkandığı yerde ölümünden itibaren üç gün süreyle bir ekmek ve bir testi su koymak. (el-Medhal, III, 276)

 

-33-  Ölünün yıkandığı yerde güneşin batımından, doğuşuna kadar üç gece süreyle çıralar ya da kandil yakmak. Bazıları bunu yedi gece süreyle kabul ederler. Bazıları bunu daha fazla olarak kabul eder ve aynı işi ölünün öldüğü yerde de yaparlar. (Aynı yer)

 

-34-  Ölüyü yıkayan kişinin ölünün yıkadığı herbir uzvu sırasında zikirlerden belli bir zikri okuması. (el-Medhal, III, 329)

 

-35-  Cenaze yıkandığı ve uğurlandığı vakit yüksek sesle zikir getirmek. (el- Hadimi, Şerhu't-Tarikati'l-Muhammediyye, IV, 22)

 

-36-  Ölmüş kadının saçlarını göğüsleri arasından sarkıtmak. (Bk. 28. mesele, Um Atiye hadisi)

 

 

 

KEFEN VE CENAZEYİ KABRE GÖTÜRMEK

 

 

-37-  Ölüyü ehl-i beyt ve benzerleri salih zatların kabirlerine yakın bir yerde defnetmek amacıyla uzakça yerlere taşımak.

 

-38-  Bazılarının söyledikleri: Ölüler kabirlerinde kefenlerle, kefenlerin güzellikleriyle birbirlerine karşı öğünürler. Buna gerekçe olarak da şunu gösterirler. Ölüler arasında kefeni bayağı ve adi olan kimseler bundan dolayı ayıplanırlar.[6] (el-Medhal, III, 277)

 

-39-  Ölünün adını onun şehadet kelimesini getirdiğini -eğer varsa- Hüseyn (a.s)'ın mezarı yakınında bir yer bulunduğu takdirde ehl-i beytin isimlerini yazmak ve bunu

kefene koymak.[7]

 

-40-  Kefen üzerinde bir dua yazmak.[8]

 

-41-  Cenazenin süslenmesi. (Ebu Şame, el-Bais ala İnkari'l-Bid'ı ve'l-Havadis, 37)

 

-42-  Cenazenin önünde birtakım bayrakların taşınması.

 

-43-  Tabutun üzerine sarık konulması. (İbn Abidin Haşiyesinde, I, 806)'da bunun ve bundan önceki uygulamaların mekruh olduğunu açıkça ifade etmiştir.) Fes, gelinlik tacı ve ölenin kişiliğine delalet eden herbir şey de bunun gibidir.

 

-44-  Çelenklerin, mersin ağaçlarının, çiçeklerin ve ölenin fotoğrafının cenazenin

önünde taşınması.

 

-45-  Cenazenin çıktığı sırada eşiğin yanında kuzu kesmek. (Şeyh Ali Mahfuz, elİbda fi Madari'l-İmtida, s. 114) Bazılarının: Eğer bu iş yapılmayacak olursa, ölenin yakınlarından üç kişinin öleceğine inanması.

 

-46-  Cenazenin önünde ekmek ve kuzuları taşıyıp, definden sonra bunların kesilmesi ve ekmekle beraber dağıtılmaları. (el-Medhal, 266-267)

 

-47-  Bazılarının eğer cenaze salih bir kimseye ait ise taşıyanlara hafif geleceğine

ve çabukça götürüleceğine inanmak.

 

-48-  Cenaze ile birlikte sadaka vermek. (el-İhtiyaratu'l-İlmiyye, s. 53; Keşşafu'l- Kına, II, 134) Meyan kökü, limonata ve benzeri şeyler içirmek de bu kabildendir.

 

-49-  Cenazenin taşınmasına özellikle sağdan başlamaya dikkat etmek. (el-Müdevvene, 176)

 

-50-  Cenazenin dört bir yanının herbirisinden onar adım taşınması.[9]

 

-51-  Cenazeyi ağır ağır götürmek. (Ebu Şame, el-Bais, s. 51, 67; Zadu'l-Mead, I,299; Suyuti, el-Emru bi'l-İttiba, s. 251)

 

-52-  Naaş etrafında kalabalık yapmak. (İbn Hazm, el-Muhalla, V, 178)[10]

 

-53-  Cenazeye yakınlaşmaktan uzak durmak. (el-Bais, s. 67)

 

-54-  Cenazede sessizliği terketmek. (el-Bais, aynı yer, İbn Abidin, I, 810) Bu bir önceki fıkradan gelecek olan yüksek sesle zikir yapmayı, insanların birbirleriyle konuşmalarını ve benzeri hususları kapsar.

 

-55-  Yüksek sesle zikir, Kur'ân okumak, Bürde kasidesini ya da Delail-i Hayrat'ı ve buna benzer şeyleri okumak. (el-İbda, s. 110; İktidau's-Sırati'l-Mustakim, s. 57, İmam Şatıbi, el-İltisam, I, 372; Şerhu't-Tarikati'l-Muhammediyye, I, 114; Ayrıca bk. 48. mesele, el-Emru bi'l-İttiba, s. 252 ve el-Bais, 88)

 

-56-  Cenazenin arkasından celale, bürde yahut delaili ve Esma-i Hüsna'yı okuyup zikretmek.

 

-57-  Cenazenin arkasında: "Allahu ekber, Allahu ekber. Eşhedu ennallahe yuhyi ve yumiyt ve huve hayyu la yemut. Subhane men teazzeze bi'l-kudreti ve'l-beka ve kahara'l-ibade fi'l-Mevti ve'l-fena: Allah en büyüktür, Allah en büyüktür. Şahidlik ederim ki Allah hayat verir ve öldürür. O ise hayydır, asla ölmez. Kudret ve beka ile herşeye güç yetiren kullarına ölüm ve yok olmakla boyun eğdirenin şanı ne yücedir" demek.[11]

 

-58-  Cenazenin arkasında: "Onun için de, kendiniz için de Allah'tan mağfiret dileyin" vb. şeyleri feryad ederek söylemek. (el-Medhal, II, 221; el-İbda, s. 113; el-Emru bi'l-İttiba, 254)

 

-59-  Salihlerden birisinin kabrinin yakınlarından geçerken yahutta yol ayırımlarına gelirken el-Fatiha lafzını yüksek sesle söylemek.

 

-60-  Cenazeyi gören kimsenin: "Beni çözülüp giden kalabalıklar arasında

kılmayan Allah'a hamdolsun" demesi.[12]

 

-61-  Bazılarının cenaze salih bir kişiye ait ise veli bir kimsenin kabrinin yanından geçtiği takdirde taşınmakta olmasına rağmen durduğuna inanmaları.

 

-62-  Cenaze görüldüğü vakit: "Haza ma veadenallahu ve Rasûluhu ve sadakallahu ve Rasûluhu. Allahumme zidna imanen ve teslima: Bu Allah'ın ve Rasûlünün bize vaadettiğidir. Allah ve Rasûlü doğru söylemiştir. Allah'ım imanımızı ve teslimiyetimizi

arttır." demek.[13]

 

-63-  Ölünün arkasından buhurdanlık taşımak. (el-Mudevvene, I, 180, Ayrıca bk. 74. mesele)

 

-64-  Cenazeyi yatırların çevresinde dolaştırmak. (el-İbda, 109)

 

-65-  Cenazenin Kabe etrafında yedi defa tavaf ettirilmesi. (el-Medhal, II, 227)

 

-66-  Mescidlerin kapılarında cenazenin bulunduğunu yüksek sesle haber vermek.

(el-Medhal, II, 221, 262-263)

 

 

-67-  Cenazeyi Mescid-i Aksa'da Babu'r-Rahme'den sokmak ve onu kapı ile kaya

arasında bırakmak bazı hocaların çağrılarak orada birtakım zikirleri okumalarını sağlamak.

 

-68-   Cenazenin mescide getirildiği vakit üzerine namaz kılmadan önce veya sonra, cenazeyi kaldırmadan önce veya defnedilmesinin akabinde kabrin yanında mersiyeler

okunması (bu kabilden konuşmalar yapılması) (el-İbda, 124-125)

 

-69-  Cenazeyi mutlaka araba üzerinde taşımak ve arabalarla onu uğurlamak. (Bk.

54. mesele)

 

-70-  Bazı ölülerin top arabası üzerinde taşınması.

 

 

CENAZE  NAMAZI

 

-71-  Dünyanın uzak bölgelerinde ölmüş bulunan müslüman cenazeler üzerine hergün güneş batımından sonra gaib namazı kılmak. (el-Ihtiyarat, 53; el-Medhal, IV, 214, es-Sünen, 67)

 

-72-   Öldüğü yerde üzerinde namaz kılındığı bilinmekle birlikte gaib cenaze

namazı kılmak. (Bk. 59. mesele, 7)

 

-73-    Birisinin cenaze namazı kılındığı sırada "subhane men tahara ibadehu bi'lmevt ve subhanel hayyillezi la yemut: Kullarına ölüm ile boyun eğdirenin şanı ne yücedir. Daima hay olan ve ölmeyenin şanı ne yücedir." demesi. (es-Sunenu ve'l- Mubtedeat, 66)

 

-74-   Cenaze namazı kılınırken onlarda görülür bir necaset bulunmamakla birlikte ayakkabıları çıkarıp, üzerlerine basarak namaza durmak.

 

-75-   İmamın erkeğin göbek hizasında, kadının da göğsünün hizasında durması. (Bk. 73. mesele)

 

-76-   Cenaze namazında istiftah (subhaneke ve benzeri) dualarını okumak. (Bk. 77. mesele ile ilgili not)

 

-77-   Fatiha ve beraberinde bazı sureleri okumamak. (Bk. 77. meseledeki ilgili not)

 

-78-   Cenaze namazında selam vermemek.”[14]

 

-79-   Bazılarının cenaze namazının kılınması akabinde yüksek sesle hakkımda nasıl şehadet edersiniz diye sormaları, hazır bulunanların da aynı şekilde o salih kimselerdendi ve benzeri ifadeler kullanmaları. (Bk. el-İbda, 108, es-Sünen, 66. Ayrıca bk. 26. mesele)

 

 

DEFİN  VE  ONDAN  SONRAKİ  İŞLER

 

-80-   Cenaze kabristana varıp, defnedilmeden önce öküzün kesilmesi ve etinin hazır bulunanlara dağıtılması. (el-İbda, 114)

 

-81-   Cenazenin evden çıkışı sırasında kesilen hayvanın kanının ölenin kabrine konulması.

 

-82-   Ölünün defninden önce tabutun etrafında zikir yapılması. (es-Sünen, 67)

 

-83-   Ölünün kabre yerleştirilmesi sırasında ezan okunması. (İbn Abidin Haşiyesi, I, 837)

 

-84-   Ölünün kabrin baş tarafından kabre indirilmesi. (Bk. 103. mesele)

 

-85-   Hüseyn (a.s)'ın türbesinde ölünün kabre indirildiği esnada bir miktar toprak konulması. Çünkü böyle bir iş her türlü korkuya karşı bir güvenliktir.[15]

 

-86-   Zaruret olmadığı halde ölünün altına kum (veya toprak) yayılması. (el- Medhal, III, 261)

 

-87-   Kabirde ölünün başı altına yastık ya da benzeri bir şeyin konulması. (Aynı eser, III, 260)

 

-88-   Kabirde ölünün üzerine gül suyu serpilmesi. (el-Medhal, III, 262 ile II, 222)

 

-89-   Hazır olanların ellerinin üst kısımlarıyla istircada bulunarak toprak atmaları.[16]

 

-90-   Birinci avuç toprak attığında "biz sizi ondan yarattık", ikincisinde "ona iade

ederiz", üçüncüsünde "bir kere daha yine ondan çıkarırız" (Taha, 20/55) buyruklarını okumak. (Bk. 106. mesele)

 

-91-    Birinci avuç toprağı atarken bismillah, ikincisinde el-mulku lillah, üçüncüsünde el-kudretu lillah, dördüncüsünde el-Izzetu lillah, beşincisinde el-afvu ve'lğufranu lillah, altıncısında er-rahmetu lillah dedikten sonra yedincisinde yüce Allah'ın:"Onun (yerin) üzerindeki her canlı fanidir." (er-Rahman, 55/26) âyeti ile yüce Allah'ın:"Biz sizi ondan yarattık..." (Taha, 20/55) âyetini okur.

 

-92-   Fatiha, felak ve nas ile ihlas suresi nasr suresini, kâfirun suresini ve bir de kadr suresi olmak üzere yedi sureyi ve onunla birlikte şu duayı okuması: "( ): Allah'ım ben senden ism-i azamın adına istiyorum. Senden dini ayakta tutan ismin adına istiyorum. Senden ... istiyorum, senden ... istiyorum, senden ... istiyorum. Senden kendisi anılarak dilekte bulunulduğu vakit verdiğin, dua edildiği vakit kabul ettiğin ismin adına istiyorum. Ey Cebrail'in, Mikail'in, İsrafil'in, Azrail'in... Rabbi" der ve bütün bunları ölünün defnedildiği sırada söyler.”[17]

 

-93-   Ölünün başı ucunda fatiha'yı, ayakları tarafında da Bakara suresinin ilk

âyetlerini okumak.”[18]

 

-94-   Ölünün üzerine toprak yığılmaya başladığında Kur'ân okumak. (el-Medhal,

III, 262-263)

 

-95-    Ölüye telkin verilmesi (es-Sünen, 67; San'ani, Subulu's-Selam. Ayrıca bk.

103. mesele)

 

-96-   Kadının kabri üzerine iki taş dikmek. (Şevkâni, Neylu'l-Evtar, IV, 73)

 

-97-   Ölünün defnedilmesinden hemen sonra kabrin yanıbaşında mersiyeler okumak. (İbda, 124-125)

 

-98-   Ölünün defnedilmesinden önce ya da sonra şerefli meşhedlere’ [19]götürülmesi. (Bk. 106. mesele)

 

-99-   Ölünün defnedilmesinden sonra türbedeki ya da yakınındaki bir odada kalmak. (el-Medhal, III, 278)

 

-100-   Definden döndükleri vakit ellerini ölenin eserlerinden silmedikçe eve girmemek (aynı eser, III, 276)

 

-101-   İnsanlar gelip alsınlar diye kabrin üzerine yiyecek ve içecek koymak.

 

-102-   Kabrin yanıbaşında sadaka vermek. (el-İktida, 183; Keşfu'l-Kına, II, 134)

 

-103-   Ölünün baştarafından su dökerek daha sonra etrafında dönmek ve artan suyu kabrin orta tarafına dökmek.

 

 

 TAZİYE VE ONA BAĞLI OLARAK YAPILAN  DİĞER  İŞLER

 

-104-   Kabirlerin yanında taziyede bulunmak. (İbn Abidin, I, 843)

 

-105-  Taziye için bir mekanda toplanmak. (Zadu'l-Mead, I, 304; el-Feyruz Abadi, Sıfru's-Saade, s. 57, el-Kasımi, Islahu'l-Mesacid mine'l-Bıdai ve'l-Avaid, s. 80-181)

Ayrıca bk. 110 nolu mesele.

 

-106-  Taziyenin üç gün ile sınırlandırılması. (Bk. 113. mesele)

 

-107-  Ölünün evine bırakılan yaygıların taziye için gelenlerin oturması için alınmayıp bırakılması. Onlar bu yaygıları yedi gün geçene kadar orada bırakırlar. Ondan sonra oradan kaldırırlar. (el-Medhal, III, 279-280)

 

-108-   "Allah ecrini arttırsın. Sana sabretmeyi ilham etsin. Bize de, sana da şükretmeyi nasib etsin. Şüphesiz bizim canlarımız, mallarımız, ailelerimiz, çolukçocuğumuz yüce Allah'ın bize huzurlu olmak üzere bağışladığı şeylerden ve onun bize emanet verdiği şeylerdendir. Kaybettiğinle Allah gıbta ve sevinç ile seni faydalandırdı, büyük bir ecir vererek onu senden aldı. Eğer sen onun ecrini Allah'tan beklersen sana salât, rahmet ve hidayet vardır. Onun için sabret, sakın senin tahammülsüzlüğün senin ecrini boşa çıkarmasın, o takdirde pişman olursun. Şunu da bil ki sabırsızlık hiçbir şeyigeri çevirmez, hiçbir kederi önlemez ve gelecek olan da gelmiş gibidir." Sözleriyle taziyede bulunmak.”[20] [21]

 

-109-  "Şüphesiz Allah'ın yanında her musibet için bir teselli, elden kaybolan herbir şey için onun yerini tutacak başka bir şey vardır. Onun için sadece Allah'a güveniniz, yalnız O'ndan ümit ediniz. Asıl mahrum kişi Allah'ın mükafatından mahrum kalandır."

 

-110-  Ölenin ailesinden yiyecek ziyafeti kabul etmek. (Telbisu İblis, 341; İbnu'l- Humam, Fethu'l-Kadir, I, 473; el-Medhal, III, 275-276, İslahu'l-Mesacid, 181; Ayrıca bk. 114. mesele)

 

-111-  Birinci, yedinci, kırkıncı ve sene-i devriyesi gününde ölen için ziyafet hazırlamak. (el-Hadimi, Şerhu't-Tarikati'l-Muhammediyye, IV, 322; el-Medhal, II, 114, III, 278-279)

 

-112-  Ölümün sonrasındaki ilk perşembe günü ölenin akrabalarından yemek

ziyafeti almak.

 

-113-  Ölünün akrabalarının yemeğe davetlerine icabet etmek. (İmam Muhammed Birgivi, Cilau'l-Kulub, 77)

 

-114-  Malum üç gece yemek sofrasını ancak koyan kimse kaldırır demeleri. (el-

Medhal, III, 276)

 

-115-  Yedinci günde Zeladiye denilen (bir çeşit hamur tatlısı) yapmak yahut onu ve onunla beraber yenilecek şeyleri satın almak. (el-Medhal, III, 292)

 

-116-  Öldüğü gün yahut daha sonra yemek yapılmasını, ziyafet verilmesini, ruhuna Kur'ân okuyan yahut onun için tesbih ve tehlil getiren kimselere belli miktarda bir paranın verilmesini vasiyet etmek. (et-Tarikatu'l-Muhammediyye, IV, 325)

 

-117-  Kabrinin yanında kırk gece yahut daha fazla ya da daha az gece birtakım

kimselerin gecelemesini vasiyet etmesi. (Aynı eser, IV, 326)

 

-118-  Kur'ân-ı Kerim'in okunması yahutta nafile namaz kılınması yahut tehlil getirilmesi yahut Peygamber (s.a)'a salavat getirilmesi ve bunların sevabının vakfedenin yahut onu ziyaret edenin ruhuna hediye edilmesi amacıyla vakıflar tesis etmek. (Aynı eser, IV, 323)

 

 

-119-  Ölenin velisinin birinci gece geçmeden mümkün olan bir şekilde tasaddukta bulunması. Eğer sadaka verecek bir şey bulamazsa iki rekat namaz kılar, bu iki rekatin herbirisinde fatiha ve ayete'l-kürsi'yi bir defa, tekasur suresini de on defa okur, namazını bitirince de: "Allah'ım ben bu namazı kıldım. Bununla neyi istediğimi de biliyorsun. Allah'ım sen bunun sevabını filan ölünün kabrine gönder." diye dua etmesi.”[22]

 

-120-  Ölünün sevdiği yemeklerle ölü adına tasaddukta bulunmak.

 

-121-  Üç aylar diye bilinen receb, şaban ve ramazan ayında ölülerin ruhlarına

sadaka vermek.

 

-122-  Iskat-ı salât yapmak. (Islahu'l-Mesacid, 281-283); Ayrıca bk. 113. meseledeki ilgili not.

 

-123-  Ölüler için ve ölüler üzerine Kur'ân okumak. (es-Sünen, 63-65; Ayrıca bk.

117. ve 122. meseleler)

 

-124-  Ölü için tesbih. (Sünen, 11, 65)

 

-125-  Ölü adına köle azad etmek. (Aynı yer)[23]

 

-126-  Ölü için Kur'Han okumak ve kabrinin yanında hatmini indirmek. (Sifru's-

Seade, s. 57; el-Medhal, I, 266, 267)

 

-127-  Ölü için subha yapmak. Subha denilen şey onu bir gün önce defnedenlerin akrabaları ve tanıdıkları ile birlikte ölenin kabrine erkence gitmeleri demektir. (el- Medhal, II, 113-114, III, 278; İslahu'l-Mesacid, 270-271)

 

-128-  Subha'ye gelecek kimseler için mezarın yakınında yaygı vb. şeyleri yerleştirmek. (Medhal, III, 278)

 

-129-  Kabir üzerine çadır kurmak. (Aynı yer)

 

-130-  Kırk ya da daha az yahut daha fazla gece kabrin yanında gecelemek. (Celau'l-Kulub, 83)

 

-131-  et-Tizkar (hatırlama) diye adlandırılan 40. gece yahut her sene-i devriyesinde ölü için mersiye okumak. (el-İbda, 125)

 

-132-  Ölüme hazırlanmak için ölümden önce kabri hazırlamak. (Bk. 110. mesele)

 

 

KABİR  ZİYARETİ

 

-133-   Ölümden sonra üçüncü günde kabirleri ziyaret etmek. Buna el-Ferk adını verirler. Hafta başında, sonra da onbeşinci günde, sonra kırkta kabri ziyaret etmek. Bunlara et-Tal'at (çıkışlar) adını verirler. Kimileri de sadece son ikisini yapmakla yetinirler. (Nuru'l-Beyan fi'l- Keşfi an Bidai Ahiri'z-Zaman, s. 53-54)

 

-134-  Her cuma anne-baba kabirlerini ziyaret etmek. (Bu hususta varid olduğu söylenen hadis daha önce 121. meseleden az önce geçtiği üzere uydurmadır.)

 

-135-  Eğer ölünün ziyaretine cuma gecesi gidilmeyecek olursa, ölünün diğer ölüler arasında gönlü kırık kalacağını söylemeleri ve şehrin surunun dışına çıktıkları vakit ölünün onları gördüğünü iddia etmeleri. (el-Medhal, III, 277)

 

-136-  Kadınların cumartesi alaca karanlığından itibaren kuşluk vaktine kadar Yahya (s.a)'ın makamını ziyaret etmek üzere Emevi camiine gitmeleri ve bu şekilde kırk cumartesi ziyareti sürdüren bir kimsenin hangi niyeti tutmuşsa o niyetinin ona verileceğini iddia etmeleri. (Islahu'l-Mesacid, 230)

 

-137-  Sufi İbn Arabi'nin kabrini -ihtiyaçları görür iddiasıyla- kırk cuma ziyaretine gitmek.

 

-138-  Aşure günü kabir ziyaretinde bulunmak. (el-Medhal, I, 290)

 

-139-  Şaban ayının 15. gecesinde kabirleri ziyaret edip, orada ateş yakmak.

(Telbisu İblis, 429, el-Medhal, I, 310)

 

 

-140-  Bayramların birinci günlerinde receb, şaban ve ramazanda kabristanlara

gitmek.

 

-141-  Bayram günü kabir ziyareti yapmak. (el-Medhal, I, 286; el-İbda, 135, es-

Sünen, 71)

-142-  Kabirleri pazartesi ve perşembe günleri ziyaret etmek.

 

-143-  Bazı ziyaretçilerin kabristan kapısında sanki izin alıyorlarmış gibi alçak

gönüllü bir ifade ile kısa bir süre durmaları, sonra içeri girmeleri. (el-İbda, 99)

 

 

-144-  Ellerini namazda duruyormuş gibi kavuşturup, kabrin ön tarafında durmak. (aynı yer)

 

-145-  Kabir ziyareti yapmak için teyemmüm yapmak.

 

-146-  Kabir ziyareti sırasında iki rekat namaz kılıp, herbir rekatte fatiha'yı ve

ayete'l-kürsi'yi birer defa, ihlas suresini üçer defa okuyup, bunun sevabını ölüye bağışlamak.”[24]

 

-147-  Ölüler için fatiha okumak. (Tefsiru'l-Menar, VIII, 268)

 

-148-  Kabristanlarda Yasin suresini okumak.”[25]

 

-149-  Kulhuvallahu ahad (ihlas) suresini onbir defa okumak. (Buna dair hadis daha önce 122. meselenin sonlarında geçtiği üzere uydurmadır.)

 

-150-  Allah'ım biz senden Muhammed hürmetine bu ölüyü azablandırmamanı

niyaz ediyoruz diye dua etmek.”[26]

 

-151-  Kabirdekilere: "Aleykümü's-selam" diyerek önce aleyküm sonra selam

lafzını zikretmek suretiyle selam vermek. (Halbuki sünnet bu hususta varid olmuş bütün

hadislerde görüldüğü üzere bunun tam aksinedir. Bu husus daha önce 121. meselede

geçmiş bulunmaktadır.”[27]

 

 

-152-  Kitab ehline ait kabristanlar üzerinde:"O kâfir olanlar öldükten sonra asla diriltilmeyeceklerini iddia ettiler. Deki: 'Hayır, Rabbim hakkı için elbette diriltileceksiniz..." (et-Teğabun, 64/7) âyetini okumak.”[28]

 

-153-  Ayın göründüğü gecelerde kabristanda minberler ve kürsüler üzerinde vaaz yapmak. (el-Medhal, I, 268)

 

-154-  Kabirler arasında yüksek sesle tehlil getirmek.”[29]

 

-155-  Özel bazı kabirleri ziyaret eden kimselere hacı adını vermek.”[30]

 

-156-  Peygamberlerin kabirlerini ziyarete giden kimseler vasıtasıyla onlara selam göndermek.

 

-157-  Kadınların cuma günlerinde Dımaşk -Şam- şehrindeki es-Salihiyye'de bulunan mezarları ziyarete gitmeleri. Bu konuda erkekler de çeşitli kesimlerden onlara katılmaya başlamıştır. (Islahu'l-Mesacid, 231)

 

-158-  Şam'da İbrahim el-Halil'in mağarası Kasyun dağının er-Rabve batı tarafında bulunan üç eser gibi, Şam'da bulunan peygamberlere ait eserlerin ziyaret edilmesi.

(Tefsiru'l-İhlas, s. 169)

 

-159-  Meçhul asker ya da meçhul şehid adı verilen kabirlerin ziyaret edilmesi.

 

-160-  Namaz ve Kur'ân okumak gibi ibadetlerin sevablarının müslümanların ölülerine hediye edilmesi. (Bk. 117 mesele ile ilgili not)

 

-161-  Birtakım salih amellerin sevabının Peygamber (s.a)'a hediye edilmesi. (el- Kaidetu'l-Celile, 32, 111; el-Ihtıyaratu'l-İlmiyye, 54; Şerhu Akideti't-Tahavi, 386-387; Tefsiru'l-Menar, VIII, 249, 254, 270, 304, 308)

 

-162-  Kur'ân okuyup onu ölüye hediye eden kimselere ücret vermek. (İbn Teymiye, Fetava, 354)

 

-163-  Peygamberlerin ve salihlerin kabirlerinin yanında dua kabul olunur demek.

(Fetava)

 

-164-  Kabul edilir ümidiyle dua etmek üzere belli bir kabre gitmek. (el-Ihtiyaratu'lİlmiyye,50)

 

-165-  Peygamberlerin, salih kimselerin ve diğerlerinin kabirlerini örtülerle örtmek.”[31] (el-Ihtiyaratu'l-İlmiyye, 55, el-Medhal, III, 278; el-İbda, 95-96) "Peygamber efendimizin bu sözü söylemesi ölülere selam vermek hususunda onların –cahiliye dönemindeki arabları kastediyor- görülegelen geleneklerine işaret etmektedir. Çünkü onlar duadan önce ölenin ismini söylüyorlardı. Aynı zamanda bu şiirlerinde de geçen bir ifadedir. Şairin şu beyitinde olduğu gibi: "Sana olsun Allah'ın selamı ey Kays b. Asım Ve rahmeti de her rahmet etmek istediğinde." Ancak sünnet canlılara ve ölülere selam vermek bakımından farklılık arzetmez." Bu açıklamayı İbnu'l-Kayyim, Tehzib-u Sünen-i Ebi Davud adlı eserinde Ali el-Kari de el-Mirkat (II, 406, 479) adlı eserinde desteklemişlerdir. Oraya bakınız.

 

 

-166-  Bazılarının salih kimsenin kabri eğer bir köyde bulunuyor ise onun bereketiyle rızıklandırıldıklarına, onlara yardım edildiklerine inanmaları ve burası şehrin bekçisidir demeleri. Nitekim: Seyyide Nefise Kahire'nin bekçisi, Şeyh Rıslan Dımaşk'ın bekçisi filan ve filan Bağdat'ın bekçileri ve diğerleri hakkında söylenenler. (er-Raddu ale'l-Ahnai, 82)

 

-167-  Bir çok evliya yatırı hakkında doktorların uzmanlık alanları gibi uzmanlık

alanlarının bulunduğuna inanmak. Mesela kimilerinin göz hastalıklarında faydalı

olduğuna, kimilerinin sıtma hastalığını şifaya kavuşturduğuna... inanmak. (el-İbda, 266)

 

-168-  Bazılarının marufun kabri denenmiş tiryaktır (şifa kaynağıdır) demeleri. (er- Reddu ale'l-Bekri, 232-233)

 

 

-169-  Bazı şeyhlerin müridlerine senin Allah'tan bir ihtiyacın olursa, benden

yardım dile yahutta kabrimin yanında yardım dile demesi. (Aynı yer)

 

-170-  Velinin kabri etrafında bulunan ağaç, taş gibi şeylerin kutsanması ve onlardan herhangi birisini kesenlerin bir şekilde rahatsız edici bir musibet ile karşılaşacağına inanılması.

 

-171-  Kimilerinin her kim ayete'l-kürsi'yi okur ve Şeyh Abdu'l-Kadir Geylani'nin bulunduğu tarafa döner, yedi defa ona selam verirse verdiği herbir selam ile birlikte onun kabrine doğru bir adım yaklaşır ise ihtiyacı karşılanır. (Fetava, IV, 309)

 

-172-  Kendisi öldükten sonra kocası evlenen vefat etmiş kadının kabri üzerine

kıskançlığının ateşini söndüreceği iddiasıyla su serpmek. (el-İbda, 265)

 

-173-  Peygamberlerin ve salihlerin kabirlerini ziyaret etmek için yolculuk yapmak. (Fetava, I, 118, 122, IV, 315; Mecmuatu'r-Resaili'l-Kübra, II, 395; er-Raddu ale'l-Bekri, 233; el-İbda, 100-101; er-Raddu ale'l-Ahdai, 45, 123-124, 219, 384; Ayrıca bk. 128. mesele)

 

-174-   İbrahim el-Halil (a.s)'ın kabri yanında yüce Allah'a yakınlaşmak ümidiyle davul, zurna, boru çalmak ve raks etmek. (el-Medhal, IV, 246)

 

-175-  İbrahim el-Halil'i binanın iç tarafından ziyaret etmek. (Aynı eser, IV, 245)

 

-176-  Kabirler içerisinde odalar yapmak ve orada kalmak. (Aynı eser, I, 251-252)

 

-177-  Kabirlerin üzerine mermer ya da tahtadan levhalar yerleştirmek. (Aynı eser, III, 272-273)

 

-178-  Kabrin etrafını parmaklıklarla çevirmek (aynı eser, III, 272)

 

-179-  Kabri süslemek (Şerhu't-Tarikati'l-Muhammediyye, I, 114-115)

 

-180-  Kabristana mushaf götürmek ve o mushaftan ölünün üzerine Kur'ân okumak. (Tefsiru'l-Menar, Ahmed'den naklen, VIII, 267)

 

-181-  Orada Kur'ân okuyacak kimseler için kabirlerin yanında mushaflar koymak. (Fetava, I, 174; el-Ihtiyaratu'l-İlmiyye, 53)

 

-182-  Kabrin duvarlarını ve direklerini dümdüz edecek şekilde traşlamak. (Ebu

Şame, el-Bais, 14)

 

-183-  Yatırın iç tarafına -yatır sahibinin haklarında ayırdedici hükmünü verecek kanaatiyle- şikayet dilekçelerini sunmak ve yatırın iç taraflarına bırakmak. (İbda, 98, el- Kaidetu'l-Celile, 14)

 

-184-  Velilerin kabirlerindeki pencereler üzerine -onlara ihtiyaçlarını görmelerini hatırlatmak amacıyla- bez bağlamak.

 

-185-  Velileri ziyaret edenlerin tabutlarına kapı çalar gibi vurmaları ve onlara asılmaları. (el-İbda, 100)

 

-186-  Teberrük maksadıyla kabrin üzerine mendiller ve kumaşlar bırakmak. (el- Medhal, I, 263)

 

-187-  Bazı kadınların kimi kabirler üzerine hamile kalmak amacıyla uzanmaları ve ona belli yerlerini sürtmeleri.

 

-188-  Kabri el sürmek suretiyle istilam etmek ve öpmek. (el-İktida, 176; el-İ'tisam,II, 134, 140; İbnu'l-Kayyim, İğasetu'l-Lehfan, I, 194; el-Birgivi, fi Atfali'l-Muslimin, 234; el-Bais, 70; el-İbda 90).”[32]

 

-189-  Karnı ve sırtı kabrin duvarına yapıştırmak. (el-Bais, 70)

 

-190-  Bedenini yahut bedeninin bir bölümünü kabre ya da kabre yakın parmaklık vb. yapıştırmak. (Fetava, IV, 310)

 

-191-  Yanakları kabirlere değdirmek. (İğasetu'l-Lehfan, I, 194, 198)

 

-192-  Peygamberlerin ve salihlerin kabirlerinin etrafında dönmek (tavaf). (Mecmuatu'r-Resaili'l-Kübra, II, 372; el-İbda, 90)

 

-193-  Herhangi bir kabir yanında Arafat'ta durur gibi toplanmak. Bu da hakkında güzel zan beslenenlerden birisinin kabrine arafe günü gitmek ve Arafat'ta olduğu gibi kabri yanında büyük bir kalabalık halinde toplanmak demektir. (Iktidau's-Sırati'l- Mustakim, 148)

 

-194-  Kabrin yanında havyan ve kurban kesmek. (Aynı eser, 182; el-Ihtiyarat, 53; Nuru'l-Beyan, 72)

 

-195-  Dua edileceği vakit salih kimsenin bulunduğu tarafa doğru yönelmek. (Iktidau's-Sırati'l-Mustakim, 175; er-Raddu ale'l-Bekri, 266)

 

-196-  Bazı salih kimselerin bulunduğu tarafa arkayı dönmemek. (Aynı yer)

 

-197-  Kabul edilir ümidiyle peygamberlerin ve salihlerin kabirleri yanında dua etmek üzere gitmek.”[33] (el-Kaidetu'l-Celile, 17, 126-127; er-Raddu ale'l-Bekri, 27, 57; er- Raddu ale'l-Ahnai, 24; el-Ihtiyaratu'l-İlmiyye, 50; İğasetu'l-Lehfan, I, 201-202, 217)

 

-198-  Bu gibi kabirlerin yanında namaz kılmak üzere gitmek. (er-Raddu ale'l- Ahnai, 124; Iktida, 139)

 

-199-  Bu gibi kabirlerin yanında o kabirlere doğru namaz kılmak için gitmek. (er- Raddu ale'l-Bekri, 71; el-Kaidetu'l-Celile, 125-126; İğasetu'l-Lehvan, I, 194, 198; el- Hadimi, Şerhu't-Tarikati'l-Muhammediyye, IV, 322)

 

-200-  Bu gibi kabirlere orada zikir yapmak, Kur'ân okumak, oruç tutmak ve hayvan kesmek maksadıyla gitmek. (Iktida, 181, 154)

 

-201-  Allah'a kabirde bulunan vasıtası ile tevessül etmek, onu vesile yapmak. (İğasetu'l-Lehvan, I, 201-202, 217; es-Sünen, 10)

 

-202-   Kabirdekinin adına yüce Allah'a and vermek. (İbn Teymiye, Tefsir-u Sureti'l-İhlas, 174)

 

-203-  Ölene yahut peygamber ve salihlerden hazır bulunmayanlarına: Yüce Allah'a (benim için) dua et ya da dilekte bulun denilmesi. (el-Kaidetu'l-Celile, 124; Ziyaratu'l- Kubur, 108-109; er-Raddu ale'l-Bekri, 57)

 

-204-  Ey efendim filan benim imdadıma koş yahutta düşmanıma karşı bana yardımcı ol gibi sözlerle ölüden yardım istemek. (el-Kaide, 14, 17, 124; er-Raddu ale'l- Bekri, 30-31, 38, 56, 144; es-Sünen, 124)

 

-205-  Ölünün Allah'tan ayrı olarak çeşitli işlerde tasarruf sahibi olduğuna inanmak. (es-Sünen, 118)

 

-206-  Kabrin yakınında itikafa çekilmek ve kabre mücavirlik yapmak. (Iktida, 183, 210)

 

-207-  Tazim ettikleri kabirlerin ziyaretinden gerisin geri yürüyerek çıkmak. (el-

Medhal, IV, 238; es-Sünen, 69)

 

-208-  Şehirlere orada bulunan velileri ve ölüleri ziyaret etmek üzere gelen birtakım dervişlerin şehirlerine dönmek istedikleri vakit: Bu şehirdeki bütün sakinler için efendim filan, efendim filan için deyip, isimlerini söyleyerek, onlara yönelerek, işaret ederek ve yüzünü sürerek el-fatiha demeleri. (es-Sünen, 69)

 

-209-  Bu ziyaretçilerin: es-Selamu aleyke ya veliyallah. Peygamber (s.a)'ın, dört kutbun, encabın, evtadın, kitabın taşıyıcılarının, gavsların, silsile-i sadatın, tarif sahiblerinin, kainattaki müderriklerin ve genel olarak bütün Allah'ın velilerinin hepsi için el-fatiha ya hayy veya kayyum denilmesi, arkasından fatiha'nın okunarak ellerini yüzüne sürmesi ve gerisin geri çıkıp gitmesi. (Aynı yer)

 

-210-  Kabri yükseltmek ve üzerine bina yapmak. (Iktida, 632; Tefsir-u Sureti'lİhlas, 170, Sifru's-Saade, 57; Şevkâni, Şerhu's-Sudur, 66; Şerhu't-Tarikati'l- Muhammediye, I, 114-115)

 

-211-  Kabrinin üzerine bir bina yapılmasını vasiyet etmek. (el-Hadimi, IV, 326)

 

-212-  Kabirleri alçı ile sıvamak (İğase, I, 196-198); el-Hadimi, IV, 322)

 

-213-  Ölenin adını ve ölüm tarihini kabrin üzerine nakşetmek. (el-Medhal, III, 272; Zehebi, Telhisu'l-Müstedrek, el-İğase, I, 196, 198; el-Hadimi, IV, 322; el-İbda, 95; Ayrıca bk. 128. mesele, 1-6. fıkralar)

 

-214-  Kabirler ve yüce zatlardan kaldığı kabul edilen eserler üzerinde mescidler ve meşhedlerin bina edilmesi. (Tefsir-u Sureti'l-İhlas, 192; Iktida, 6, 158; er-Raddu ale'l- Bekri, 233; el-İbda, 99)

 

-215-  Kabirler üzerinde ya da yakınında namaz kılmak suretiyle kabirleri mescidlere dönüştürmek (el-İbda, 9; el-Fetava, II, 186, 178, IV, 311; Iktida, 52; Ayrıca bk. 128. mesele, 8 ve 9. fıkralar)

 

-216-  Ölenin mescidde defnedilmesi ya da üzerine mescid yapılması. (İslahu'l- Mesacid, 181; Bk. 128. mesele, 9. fıkra)

 

-217-  Kabe'ye arkasını dönerek ve kabre yüzünü çevirerek namaz kılmak. (Iktida,218)

 

-218-  Kabirleri bayram yerine döndürmek. (Iktida, 148; Iğase, I, 190, 193; İbda, 85, 90; Ayrıca bk. 128. mesele, 10. fıkra)

 

-219-  Ziyaretçiler gelip ziyaret etsinler diye kabrin içinde kandil yakmak (Medhal, III, 273, 278; Iğase, 194, 198; et-Tarikatu'l-Muhammediye, IV, 236; İbda, 88; Ayrıca az önce kaydedilen mesele ve fıkra)

 

-220-  Kabirdeki kandiller yahut bir dağ ya da bir ağaçta yakmak üzere zeytinyağı ve mum adamak. (Islah, 232-233; Iktida, 151)

 

-221-  Medinelilerin mescide girdikleri ya da çıktıkları her seferinde Peygamber efendimizin kabrini ziyaret etmeye gitmeleri. (er-Raddu ale'l-Ahnai, 24, 150-151, 156, 217-218; Kadı Iyad, eş-Şifa fi Hukuki'l-Mustafa, II, 79; Ayrıca az önceki mesele, 10. fıkra)…”[34]

 

 

-222-  Peygamber (s.a)'ın kabrini ziyaret etmek amacıyla yola çıkmak. (Bk. 173. nolu bid'at)

 

-223-  Peygamber (s.a)'ı receb ayında ziyaret etmek.

 

-224-  Mescide girildiği vakit kabri şerif tarafına yüzünü çevirmek ve kabirden uzakça bir yerde sağ elini, sol elinin üzerine tıpkı namazdaymış gibi" [35] koyarak son derece huşulu bir şekilde ayakta durmak. (Bk. 194 nolu bid'at)

 

-225-  Peygamber (s.a)'dan (kendisi için) mağfiret dilemesini istemek ve bu arada: "Şâyet kendilerine zulmettiklerinde sana gelip de Allah'tan mağfiret dileselerdi..." (en- Nisa, 4/64) âyetini okumak. (er-Raddu ale'l-Ahnai, 164-165, 216; es-Sünen, 68)

 

 

-226-  Peygamber (s.a) ile tevessül etmek. (Bk. 200, 203 nolu bid'atler)

 

-227-  Peygamber efendimizin adını vererek yüce Allah'a and vermek.

 

-228-  Yüce Allah'tan ayrı olarak ondan yardım dilemek, imdada koşmasını istemek.

 

-229-  Saçlarını kesip, Peygamber (s.a)'ın türbesine yakın bulunan büyükçe kandile atmak. (el-İbda, 166; el-Bais, 70)

 

 

-230-  Peygamber efendimizin kabr-i şerifine sürtünmek. (Medhal, I, 263; Sünen, 69; el-İbda, 166)

 

-231-  Peygamber efendimizin kabrini öpmek (son anılan iki yer)

 

-232-  Peygamberin kabrini tavaf etmek (Mecmuatu'r-Resaili'l-Kübra, II, 10, 13; Medhal, I, 263; el-İbda, 166; es-Sünen, 69; el-Bais, 70)"…"[36]

 

 

-233-  Peygamberin kabri şerifinin duvarına karnı ve sırtı yapıştırmak. (İbda, 166; el-Bais, 70)

 

-234-  Eli Peygamber efendimizin kabr-i şerifinin hücresinin penceresine koymak ve herhangi bir kimsenin: Elini pencerisinin üzerine koyduğun ve şefaat ya Rasûlullah dediğin o kimsenin hakkı için diyerek yemin etmek.

 

-235-  Kendisine dua etmek maksadıyla Peygamberin hücresine yönelerek, Peygamberin kabrinin yanında uzunca ayakta durmak. (el-Kaidetu'l-Celile, 125; er- Raddu ale'l-Bekri, 125, 232, 282; Mecmuatu'r-Resaili'l-Kübra, II, 391)

 

 

-236-  Peygamber mescidindeki ravzada kabir ile minberi arasında sayhani diye bilinen hurmayı yemek suretiyle Allah'a yakınlaşacağını zannetmek. (el-Bais, 70; İbda, 166)

 

 

-237-  Bir hatim okumak yahut birtakım kasideler söylemek maksadıyla Peygamber (s.a)'ın kabri yakınında toplanmak. (Mecmuatu'r-Resaili'l-Kübra, II, 398)

 

-238-  Peygamber (s.a) ya da onun dışındaki peygamberlerin ve salihlerin kabirlerini açmak suretiyle yağmur duasına çıkmak."[37] (er-Raddu ale'l-Bekri, 29)

 

 

-239-  İhtiyaçların yazıldığı birtakım belgelerin Peygamber (s.a)'a gönderilmesi.

 

 

-240-  Bazılarının: Peygamber (s.a)'ın kabrini ziyaret ettiği sırada ihtiyaçlarını ve günahlarının bağışlanmasını diliyle zikretmemesi gerekir. Çünkü onun ihtiyaçlarını ve onun faydasına olan işleri Peygamber ondan daha iyi bilmektedir demeleri.[38]

 

 

-241-  Peygamber (s.a)'ın ümmetine şahidlik etmesi, onları görmesi, durumlarını, niyetlerini, hasretlerini ve kalblerinden geçenleri bilmesi noktasında hayatı ile ölümü arasında fark yoktur demeleri."[39]

 

Burada cenazeler ile ilgili bid'atlerden derleyip, toparlama imkanını bulduklarımız sona ermektedir. Böylelikle kitab da tamamlanmış olmaktadır. Muvaffakiyeti dolayısıyla Allah'a hamd-u senalar ederim. Lütfunu daha da arttırmasını bana bu fani dünyadan ayrılıp, ebedi ve kalıcı diyara ayrılmak halinde O'na kavuşmayı sevmeyi nasib etmesini ve "Allah'ın kendilerine nimetler verdiği peygamberler, sıddiyklar, şehidler ve salihlerle birliktedirler. Onlar ne iyi arkadaştırlar." (en-Nisa, 4/69)'a katmasını niyaz ederim.

 

Muhammed Nasuru'd-Din el-Elbani

 

 

*      *      *      *      *      *      *

 

Sallallahu Teâla alâ Muhammedin ve alâ A'lihi ve Sahbihi ecmaîn.

 

VE'L- HAMDÜ Lİ'LLAHİ RABBİ'L ALEMİN

 

 

 



[1] Hadisi Buhari (XIII, 29) ve Müslim (1847)'de rivayet etmişlerdir.

[2] Bk. Şiaya ait kitablardan Miftahu'l-Kerame (I, 408) Daha önce değindiğimiz kaynak (I, 153)'de şianın bu hususta icma ettiğini nakletmektedir.Halbuki bu kendisine işaret edilmiş bulunan hadis ile çatışmaktadır.

 

[3] Derim ki: Ancak nadir bazı hallerde olabilir. Mesela ölüde bir hastalık bulunması gibi. Bu

takdirde eğer ölüden bir şeyler çıkıp, bunların kefeni kirleteceklerinden ya da necis edeceklerinden korkulması gibi nadir bazı haller müstesnadır.

 

[4] Miftahu'l-Kerame (I, 509)'da belirtildiği üzere bu imamiyenin benimsediği görüştür. Onlar ve onlarla birlikte yas tutanlar bu şekilde hareket etmeye de "Fekku'l-Hüzn: Yası bitirmek, çözmek" adını verirler. (el-Medhal, III, 277)

[5] Bunu Şeyh Ali el-Kari, Şerhu'l-Fıkhi'l-Ekber (s. 91)'de nakletmiş ve: "Şüphesiz ki bu batıldır" sözleriyle bunu reddetmiştir. Bunun batıl olduğu hususunda daha da açık diğer görüş şöyle demektedir: Şüphesiz kabir azabı kâfirin üzerinden cuma günü ve ramazan ayı boyunca Peygamber (s.a)'ın hürmetine kabir azabı kaldırılır. Yine bunu Şeyh Aliyyu'l-Kari nakletmiş ve aynı şekilde reddetmiştir.

[6] Derim ki bu kabilden bazı hususlar zayıf birtakım hadislerde rivayet edilmiştir. Buradakine en yakın hadis Cabir (r.a)'ın rivayet ettiği şu hadistir: "Ölülerinizin kefenlerini güzel yapınız. Çünkü onlar kabirlerinde kefenleriyle birbirlerine karşı öğünürler ve kefenleriyle birbirlerini ziyaret ederler." Hadisi Deylemi rivayet etmiştir. Senedinde tanımadığım birtakım raviler vardır. Yine buna yakın başka iki hadis daha vardır. Bunları İbnu'l-Cevzi, el-Mevduat adlı eserinde zikretmiş, Suyuti ise ilmi bakımdan pek faydası olmayan birtakım cevablar (el-Leani, II, 234) vermiştir. Karşılaştırmak için Silsiletu'l-Ahadiysi's-Sahiha, 1425 ve daha önce bu hususta geçen bilgilere bakınız.

 

[7] Miftahu'l-Kerame, I, 455-456'da belirtildiği üzere imamiyye bu kanaattedir.

 

[8] Bazıları bu işi zekat develeri üzerine "lillah: Allah için" yazılmasına kıyasen bunu yapmışlardır. Ancak et-Teratibu'l-İdariyye (I, 440)'da onun verdiği isimle el-Muhtar ala Reddi'l-Muhtar'dan naklen bu görüşü reddetmektedir. Ancak bu şekilde isimlendirme bir hata ya da bir yanılmadır. Çünkü eserin doğru adı Reddu'l-Muhtar ale'd-Durri'l-Muhtar'dır. Belirtilen husus ise Reddu'l- Muhtar'ın 1. cildinde yer almaktadır. (I, 847-848)

[9] Bazı fakihler buna: "Her kim bir cenazeyi kırk adım taşıyacak olursa, onun kırk tane büyük günahı bağışlanır." hadisini delil göstermişlerdir. Bunu el-Bahru'r-Raik (II, 207-208)'de Bedaiu's- Sanai'den nakletmektedir. Haşiye (İbn Abidin)'de (I, 833) belirtildiği üzere Şerhu'l-Minye'de: "Bunu Ebu Bekir en-Neccad rivayet etmiştir" denilmektedir. Bu şekilde biri diğerinden hadisi naklederken hadisin durumuna herhangi bir işarette bulunulmamaktadır. Bu hadis sahih değildir. Çünkü senedinde Ali b. Ebi Sare adındaki ravi vardır ve bu zayıf bir ravidir. Böyle bir hadis ayrıca ez-Zehebi'nin de belirttiği üzere münker kabul edilmiştir. Bundan dolayı bizler bu hadisi el-Camiu's-Sağir'de yer alan mevzu hadisler arasında zikrettik. Bununla birlikte hadis böyle bir bid'atin yapılabileceğine delil de değildir. Buna dikkat gerekir.

 

[10] Daha sonra Katade'den şu rivayeti zikretmektedir: Ben aralarında Ebu's-Sevvar'ın da bulunduğu bir cenazede bulundum. -es-Sevvar'ın asıl adı Hureys b. Hassan el-Adevi'dir- Tabutu taşımak üzere izdiham oldu. Ebu's-Sevvar şöyle dedi: Ne dersiniz bunlar mı daha faziletlidir, yoksa Muhammed'in ashabı. Onlardan herhangi birisi cenazeyi taşıyacak bir yer görürse taşır, değilse bir kenarda durur kimseye eziyet vermezdi.

[11] Şerhu Şir'ati'l-İslam (s. 665)'de müstehab olduğunu belirtmektedir.

 

[12] Bunu Miftahu'l-Kerame (I, 469-471)'de müstehab olduğunu açıkça ifade etmektedir.

 

[13] Bu hadis Şerhu'ş-Şir'a (s. 665)'de zikredilmiştir. Baştarafı şöyle olan bir hadisin devamıdır:

"Ölüm bir korkutucu hadisedir. Cenazeyi gördüğünüz vakit ayağa kalkıp şöyle deyiniz..." deyip bu sözleri zikretmektedir. Ben hadisi bu şekilde bu bütünlük ile bilmiyorum. Hadisin baş tarafı Müsned (III, 317); Beyhaki (IV, 26)'da Cabir'in rivayet ettiği bir hadis olarak yer almaktadır. Ravileri sikadırlar. Cenaze dolayısıyla ayağa kalkmaya dair emir veren hadisler çoktur. Bu hadisler daha önce ilgili yerde açıklandığı üzere neshedilmiş ise de bunlarda burada kaydedilen fazlalık bulunmamaktadır. İşte bu, bu fazlalığın münker olduğuna delalet etmektedir.

[14] Bu imamiyye kitablarından Miftahu'l-Kerame (I, 483)'de belirtildiği üzere diğer müslümanlardan ayrı olarak özel bir şekilde imamiyye'nin yaptıkları uygulamalar arasındadır.

[15] Miftahu'l-Kerame (I, 497)'de böyle iddia etmektedir.

 

[16] Miftahu'l-Kerame (I, 499)'de belirtildiği üzere bu İmamiye'nin bir görüşüdür. Onlar sanki bu suretle Peygamber (s.a) efendimizin avuç içleriyle toprak attığı şekilde sünnete muhalefet etmek istemiş gibidirler. Bk. Mesele 103

[17] Bunu ve bundan önceki Şerhu'ş-Şir'a, s. 568'de müstehab kabul etmiştir. Ancak bunun sonradan ortaya konulduğunun delillerinden birisi de Azrail'in adının anılmasıdır. Halbuki daha önce dikkat çektiğimiz üzere sünnette bu isim kesinlikle zikredilmemiştir.

 

[18] Bu İbn Ömer'in naklettiği bir hadiste merfu olarak zikredilmiş ise de Heysemi (III, 45)'de bunun zayıf olduğunu belirtmiştir. Ondan mevkuf olarak da rivayet edilmiş olmakla birlikte oldukça zayıftır. 122. meselede açıklandığı üzere

 

[19] Bu her iki uygulamada İmamiye mezhebinin görüşlerindendir. Miftahu'l-Kerame (I, 500,507)'de belirtildiği üzere.

[20] Şerhu'ş-Şir'a (s. 562, 563 ve başka eserlerde bu iki duanın yapılmasını güzel kabul etmiştir. Birinci dua Peygamber (s.a)'ın Muaz b. Cebel'i oğlu dolayısıyla taziye ederken söylediği sözler olduğu rivayet edilmiştir. Fakat bu uydurma hadistir. Diğeri de ? (a.s)'ın Peygamber efendimizin vefatı dolayısıyla ehl-i beytini taziye ederken söylediği sözler olduğu rivayet edilmiştir. Bu da zayıf bir rivayettir. Şafiî bunu Müsned'inde (1820) rivayet etmiş olup, İbn Kesir, Tarih'inde (I, 332) zayıf olduğunu belirtmektedir. Bunların birincisine daha önce 112. mesele ile ilgili notta dikkat çekilmiş bulunmaktadır.

 

[22] Garib hususlardan birisi de şudur: Bu bid'ati kendisinden naklettiğim kitab olan Şerhu'ş-Şir'a (s.568) de şöyle denilmektedir: "Sünnet olan ölünün velisinin... tasaddukta bulunmasıdır" demektedir. Fakat bunun sünnette kesinlikle bir aslı yoktur. Bu sözüyle meşayıhın sünnetini kastetmiş olma ihtimali vardır. Nitekim şarihlerden birisinin: Namaza başlandığı vakit niyeti lafzan söylemek sünnettendir şeklinde şarihlerden birisinin kullandığı bu ifadeyi haşiye yazanlardan birisi böyle açıklamıştır.

[23] Şunları da söylemektedir: "Kim bin defa kulhuvallahu ahad suresini okursa, nefsini cehennemden satın almış (kurtarmış) olur." Hadisi ise uydurmadır demektedir.

[24] Bu hususu Şerhu'ş-Şir'a (s. 570) müellifi şu sözleriyle kaydetmektedir: "Ziyarette sünnet olan önce abdest almakla başlayıp, herbir rekatte... okuyacağı iki rekat namaz kılar." Oysa bunun sünnetle hiçbir alakası yoktur. Aksine sünnette önceden de geçtiği üzere bu şekilde kabirlerin yanında namaz kılmak kastı ile gitmenin haram kılınması sözkonusudur. Az önce kaydettiğimiz nota da bakabilirsiniz.

 

[25] "Kim kabristana girip de Yasin suresini okursa Allah onların (yüklerini) hafifletir ve o kabirlerde bulunanlar sayısınca o kimselere hasenat yazılır." diye rivayet edilen hadisin sünnet kitablarının hiçbirisinde herhangi bir aslı esası yoktur. Suyutî bunu Şerhu's-Sudur (s. 130)'da kaydettikten sonra hadisin kaynaklarına "el-Hallal'ın arkadaşı Abdu'l-Aziz kendi senediyle Enes'den rivayet etmiştir" sözlerinden daha fazla bir şey söylememiştir. Daha sonra bu hadisin senedine vakıf oldum. el-Ahadiysu'd-Daife, 1246'da tahkik ettiğim üzere bu senedin elle tutulur hiçbir tarafının bulunmadığını gördüm.

 

[26] Bu hadisi Birgivi, Ahvalu Atfali'l-Müslimin (s. 229)'de zikretmekte ve şöyle demektedir: "Haberde nakledildiğine göre: Kim bir mü'minin kabrini ziyaret eder ve Allah'ım... Senden isterim diyecek olursa, Allah sura üfleneceği günde üzerinden azabı kaldırır." Bu batıl bir hadis olup, sünnet kitablarının hiçbirisinde bunun aslı astarı yoktur. Birgivi merhumun muhaddislerden herhangi bir kimseye bunu isnad etmeksizin bu hadisi nakletmeyi nasıl caiz gördüğünü bilemiyorum. Çünkü bu hadiste yine ona göre az önce belirtilen eserinde kaydettiği üzere (s. 352) bid'at haram ve tahrimen mekruh kabilinden olan tevessül de sözkonusu edilmektedir.

 

[27] Bu bid'ati kabul edenlerin birisi de eş-Şir'a'nin şarihi (s. 757)'dir. Bunlar bunu Cabir b. Süleym'in rivayet ettiği şu hadise dayanırlar: Rasûlullah (s.a) ile karşılaştım. Ona aleyke's-selam dedim. O aleyke's-selam, ölüye verilen selam şeklidir... diye buyurdu. Hadisi Ebu Davud (II, 179), Tirmizi (II, 120 Bunak baskısı), Hakim (IV, 186), Hakim hadisin sahih olduğunu belirtmiş, Zehebi de bu hususta ona muvafakat etmiştir. Hadis dedikleri gibidir. Hattabi de şöyle demektedir:

 

[28] Şerhu'ş-Şir'a (s. 568)'de bunu müstehab görmüş. Ancak sünnette bunun herhangi bir aslı astarı yoktur. Aksine sünnette buna muhalif olan husus vardır. 125. meseleye bakınız.

 

[29] Onlardan birisinin defalarca her gün sabah vaktinde güneş doğmadan az önce bir kabir üzerinde dikilmekte olduğunu gördüm. Böylelikle haram ve bid'at olan bir işi aynı zamanda yapmış olur.

 

[30] Şeyhu'l-İslam, el-İhtiyarat (181)'de şunları söylemektedir: "Kabirleri ve meşedleri sadece kendisine hacı denilsin diye ziyaret eden bir kimse kâfir ve sapık hacıların ayağına vurulan bukağı gibi bir bukağı vurularak tazir edilir ve her kim bu gibi yerleri ziyaret etmeye hac adını verir yahutta bunların özel birtakım ziyaret ibadetlerinin olduğunu kabul ederse, şüphesiz ki o sapık ve saptırıcıdır. Beytullahın haccının özelliklerinden olan herhangi bir şeyi hiçbir kimse bu gibi yerlerde yapma hakkına sahip değildir.

[31] İbn Abidin (I, 839)'de bunun mekruh olduğunu söylemektedir ki bu da tahrimen mekruh demektir.

[32] Gazali, el-İhya, (I, 244)'de bunu kabul etmeyerek şöyle demiştir: "Şüphesiz ki bu hristiyan ve yahudilerin adetidir." Ayrıca bk. 124. mesele.

[33] İğasetu'l-Lehfan (I, 218) ve başka yerlerde şöyle demektedir: "İmam Şafiî'nin, Ebu Hanife'nin kabri yanında dua etmek üzere gittiğine dair nakledilen hikaye açıkça yalandır." Şeyhu'l-İslam fetvalarında (IV, 310-311, 318) şunları söylemektedir: "Dımaşk camiinin doğu tarafında Hud (a.s)'ın kabri olduğu söylenen yerde -ki ilim adamlarının kabul ettikleri oranın Muaviye b. Ebi Süfyan'ın kabri olduğudur- yahutta Yahya b. Zekeriya'nın başının altında bulunduğu ahşabın yakınında namaz kılmaya çalışmak ve dua etmek de buna yakındır.

[34] Malik bunu mekruh görerek şöyle demiştir: "Bu ümmetin ilklerinin ve önce gelenlerinin bu işleri yaptıklarına dair bana bir haber ulaşmış değildir. Böyle bir hareket ancak bir yolculuktan gelen yahutta Medine dışından Mescid-i Nebevi'ye gelen kimseler için müstesna mekruhtur. Kadı Iyad da bunu böylece nakletmiştir.

[35] Ben bunu 68 yılında gördüm. Özellikle yabancılar arasından bu işi yapanların çokluğundan dolayı tüylerim diken diken oldu.

 

[36] İbnu's-Salah'dan şöyle dediği nakledilmektedir: "Kabr-i şerifin etrafında dolaşmak (onu tavaf etmek) caiz değildir."

[37] Derim ki Ebu'l-Cevza Evf b. Abdullah'ın şu rivayetine gelince: Medineliler yağmur yağmadığından oldukça sıkıntıya düştüler. Durumdan Aişe (r.anha)'ya şikayetçi oldular. O da şöyle dedi: Peygamber (s.a)'ın kabrine bakınız. Ondan semaya doğru küçük bir pencere açılır. Onunla sema arasında tavan olmasın. (Ebu'l-Cevza) dedi ki: Onun dediğini yaptılar. Bize o kadar yağmur yağdırıldı ki sonunda otlar bitti, develer semirdi. Hatta topladıkları yağdan adeta derileri çatladı. Bundan dolayı o seneye (çatlama yılı anlamına:) Ame'l-Fetk adı verildi." Şeklindeki rivayet sahih değildir. Bunu Darimi Sünen'inde (I, 43-44)'de zikretmektedir. Senedinde Ebu'l- Numan diye bir ravi vardır ki asıl adı Muhammed b. el-Fadl'dır ve Arim diye bilinir. el-Ukayli ve onun dışında hadis alimlerinin dedikleri gibi ömrünün son dönemlerinde hafızası karışmıştır.

 

Şeyhu'l-İslam İbn Teymiye, er-Raddu ale'l-Bekri (s. 68)'de şunları söylemektedir: "Aişe (r.anha)'dan rivayet edilen Peygamber (s.a)'ın kabrinden yağmur yağması için bir pencereciğin açılması ile ilgili rivayet sahih değildir, senedi sabit değildir. Bunun yalan olduğunu açıklayan hususlardan birisi de şudur. Aişe (r.anha)'ın hayatı boyunca Peygamber efendimizin bulunduğu hücrenin böyle bir penceresi yoktu. Aksine bir bölümü Peygamber (s.a)'ın döneminde olduğu gibi kalmıştı. Onun bir bölümünün tavanı vardı, bir bölümü de açıktı ve oraya güneş giriyordu. Nitekim Buhari ve Müslim'de, Aişe (r.anha)'dan sabit olduğu üzere Peygamber (s.a) ikindi namazını kıldığı vakit güneş Aişe (r.anha)'nın odasında oluyor ve henüz gölge ortaya çıkmış bulunmuyordu." Ayrıca et-Tevessül Envauhu ve Ahkamuhu (s. 127-132) adlı eserimize bakabilirsiniz.

 

[38] Üzücü hususlardan birisi de bu bid'at ile bundan sonraki bid'ati ben İbnu'l-Hac (I, 259, 264)'e ait Kitabu'l-Medhal'de nakletmiş idim. O bunları şeriatte haklarında nass bulunan hususlardanmış gibi teslimiyetle kabul etmiş bir şekilde zikretmektedir. Bu kabilden onun pekçok örnek gösterilecek hususları vardır. Bunların bazılarının ondan olduğuna dair işarette bulunmaksızın geçmiş bulunmaktadır. Bunların büyük bir bölümünü de yüce Allah'ın izniyle bid'atlere tahsis ettiğimiz kitabta zikredeceğiz. Bundan çokça hayret etmemizin sebebi onun bu kitabının tek tek bid'atleri zikretmek hususunda önemli ve büyük bir kaynak oluşundan dolayıdır. Ben kitabın sonuna koyduğum bu bölümde buna gerçekten adaletle şahidlik ediyorum fakat onun da bu husustaki bilgisinde başkasını taklid ettiğini ve büyük ölçüde sufilerin yolundan ve saçmalıklarından etkilendiğini öğrenince bu hayret ortadan kalkar ve İmam Malik'in söylediği şu sözün doğruluğuna olan kesin inancımız daha da artar: "Bizden sözleri arasında reddolunmadık hiçbir kimse yoktur. Şu kabrin sahibi müstesna." Allah'ın salât ve selamı ona.

 

[39] Şeyhu'l-İslam, er-Raddu ale'l-Bekri (s. 31)'de şunları söylemektedir: "Kimileri Rasûlullah'ın yahutta şeyhin -sözkonusu etmeden dahi- günahlarını ve ihtiyaçlarını bildiğini, günahlarını bağışlamaya, ihtiyaçlarını karşılamaya muktedir olduğunu, Allah'ın muktedir olduğu şeylere kadir olduğunu, Allah'ın bildiklerini bildiğini zanneder. Bu gibi kimseleri ben bizzat gördüm ve bunu kendilerinden dinledim. Onlardan kimileri de şeyhtir, müftüdür, hakimdir, müderristir." Yardımcımız Allah'tır. La havle ve la kuvvete illa billah.

 


Facebook beğen
 
Kur.an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol