Kur'an ve Sünnet
   
 
  Hacdan Alınacak Dersler

HACDAN ALINACAK DERSLER

 

Şeyh Huseyn Âlu'ş Şeyh

29.11.1421 hicri

 

Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla...

Ey müslümanlar! 

Davaların en büyüğü, görevlerin en önemlisi ve vaciplerin ilki yaratıcı olan Allah celle ve alâ'yı birlemektir. Tevhidin varlığıyla hayır ve rahatlık, yokluğuyla ise kötülük ve zorluk vardır. Bu nedenle, insanların efendisi sallallahu aleyhi ve sellem'in çağrısı, hiçbir aşamasında tevhide davetten yoksun kalmamıştır. Düşmanları kendisini en çok ele geçirmek istedikleri anda dahi tevhidin örneklerini ortaya koymaya, şirk ve şirki temsil eden şeylerle savaşmaya devam etmiştir. Tevhid hakkında konuşmayı hiç bırakmamıştır. Medine'de, yardımcıları ve arkadaşları arasındaki durumu ortadadır. Ölüm döşeğinde bile, tevhid ile ilgili gerekli tavsiyelerde bulunmayı terketmemiştir. Bu açıdan, İslam'ın yüce rukünleri bu iş için; tevhidi ilan etmek, onu şekillendirmek ve yerleştirmek üzere gelmiştir. Tevhid bu rukünlerin aslıdır. Onlar da tevhidin uzantıları ve meyveleridir. 

Hac; bu büyük işaretlerden biridir. Yüce davanın; ibadette, O'na yönelmede ve niyette Allah subhanehu'yu birlemeyi gerçekleştirmenin büyük sembollerindendir.

Hacda yüce gayeler, üstün hikmetler, büyük ve temiz menfaatler vardır. Allah Teâlâ şöyle buyurur: (Biz, (Allah'ın) kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanlar üzerine Allah'ın adını ansınlar diye her ümmete kurban kesmeyi meşru kıldık. İlahınız, bir tek ilahtır. İtaatkâr ve alçak gönüllü olanları müjdele!) 

İşte burada kardeşlerim, yüce hac vazifesinin amacını belirten bazı şekilleri ve gerçekleri, kısa ve öz noktalar halinde ele alarak gözönüne getirmeye çalışacağız. 

Birinci nokta: Nebi sallallahu aleyhi ve sellem ihrama tevhid ile girmiştir. Cabir radıyallahu anh şöyle der: "(Rasulullah) sallallahu aleyhi ve sellem "Buyur Allah'ım, buyur. Buyur. Senin ortağın yoktur, buyur. Şüphesiz hamd ve nimet sana aittir ve mülk de senindir. Senin ortağın yoktur" diyerek tevhid ile ihrama girdi. " Bu nedenle meşru olan, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in "Haccın en faziletlisi,yüksek sesle  ve akın akın yapılandır" kavli gereği sesi yükseltmektir. Şüphesiz bu; ibadetlerde Allah'ı birlemenin vücubiyetini, şirkin ve büyük günahların tehlikesini hissedenin telbiyesidir. Rabbinin hükmüne güvenerek gönlü rahat olanın, bütün övgüleri ve senâ çeşitlerini Rabbine layık görenin telbiyesidir. Allah'tan başkasına ibadet etmeyen ve sadece O'na dua edenin, O'ndan başkasından isteyip yardım dilemeyenin telbiyesidir. O, Rabbine teslim olmuştur. O'na karşı samimidir. Bütün işlerinde ve her halukârda O'nun hükmüne boyun eğer. Bu açıdan, ihramlı kimse tavafa başlayıncaya kadar telbiye getirmeye devam eder. Hacda ise, Cemratu'l Akabe'yi taşlayıncaya kadar telbiyeyi sürdürür.

İkinci nokta: Nebi sallallahu aleyhi ve sellem'in, tavaf ederken Kâbe'nin Yemen tarafındaki iki köşesinin (Haceru'l Esved ve Ruknu'l Yemani) dışında hiçbir şeyi selamlamadığı sabittir. Bu nedenle meşru olan, Haceru'l Esved'i selamlamak ve öpmektir. Bu zor olursa ya da kalabalık ve benzeri bir nedenle eziyet olacaksa eliyle selamlar ve elini öper. Eliyle selamlayamazsa bir şey ile selamlar ve onu öper. Bu da zor olursa, Haceru'l Esved'in hizasına her gelişinde bir kere tekbir getirerek sadece ona işaret eder. Ruknu'l Yemani ise sadece elle selamlanır, işaret edilmez. Bunun dışındakileri selamlamak meşru değildir. Bütün bunlar, Allah'a ibadet ve emrini yerine getirmektir. Allah şöyle buyurur: (Bu Beyt'in Rabbi'ne ibadet edin.) Nebi sallallahu aleyhi ve sellem de şöyle buyurur:"Beyt'i tavaf etmek, Safa ve Merve arasında sa'y yapmak ve cemreleri taşlamak ancak Allah'ın zikrini ikame için konulmuştur.Bu nedenle, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in yaptığını ibadet ve itaat olarak yaparız. Teberruk olarak veya ondan birşey bekleyerek yapmayız. Ömeru'l Faruk, Haceru'l Esved'i öpünce şöyle der: "Allah'a yemin olsun ki, ben senin fayda ya da zarar vermeyen bir taş olduğunu biliyorum. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in seni öptüğünü görmeseydim seni öpmezdim." Bunu, Buhari ve Müslim rivayet eder. 

Müslüman alimler, peygamber efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'den vârid olanların dışında hiçbir şeyi öpmenin veya el sürmenin caiz olmadığı görüşünde birleşir. İmam Ahmed'in arkadaşlarından el-Esram şöyle der: "Medine ehlinden ilim sahibi insanlar gördüm; Nebi sallallahu aleyhi ve sellem'in kabrine el sürmüyorlar, bir köşede durarak selam veriyorlardı." Nevevi rahimehullah Mecmu'da şöyle der: "Ebu'l Hasen der ki: Kabirlere el sürülmesi ve öpülmesi şer'an kabul edilmeyen bid'atlardandır." Ve şöyle der: "Horasanlı fakihler derler ki: Kabre el sürülmez ve öpülmez. Çünkü bu hristiyanların adetidir." Hanefi alimlerinden Tahavi, Merâgi el-Felah'ın haşiyesinde şöyle der: "kabir, el sürülerek selamlanmaz ve öpülmez. Çünkü bu, Ehli Kitab'ın adetlerindendir. El sürerek selamlamak sadece Haceru'l Esved ve Ruknu'l Yemani'ye mahsustur."

Üçüncü nokta: Sa'y, nefislerde yüce bir manayı canlandırmak için hacda ve umrede bir rükun olarak meşru kılınmıştır. Bu, insanın Hâcer ve oğlunu, Allah kendilerine susuzluklarını giderici ve şifa olarak zemzemi çıkarıncaya kadar çektikleri sıkıntı ve zorluğu hatırlamasıdır. O anda müslüman, kendisi için sığınılacak ve korumasına girilecek yerin yalnız Allah azze ve celle olduğunu yakînen bilir. Zorluklar anında ancak Allah'a güvenir. Sıkıntılar anında yalnız O'na sığınır. ((Onlar mı hayırlı) yoksa darda kalana kendine yalvardığı zaman karşılık veren ve başındaki sıkıntıyı gideren mi?) Yakînen bilir ki, sebepleri yerine getirerek Allah'a samimiyetle tevekkül etmek ve güçlü bir şekilde yalnız O'na güvenmek, sıkıntıların giderilmesi için açılan kapılar ve isteklerin elde edilmesine giden yollardır.

Dördüncü nokta: Bu hayatta mutluluk ve kurtuluş, başarı ve doğruluk ancak Nebi sallallahu aleyhi ve sellem'e ittibâ ile olur. O'nun yolundan gitmekle; itikatta ve amelde, hükmetmede ve hükümleşmede, ahlakta ve davranışta O'nun sünneti üzere kararlılıkla yürümekle olur. Bu bağlamda O -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle der: "Hac amellerinizi benden alın." Sahabenin bu hedefi nasıl gerçekleştirdiklerine bakın: İbni Abbas radıyallahu anhuma şöyle der: "(Rasulullah) sallallahu aleyhi ve sellem'in haccettiği gibi haccedin ve 'bu sünnettir, bu farzdır' demeyin!"

Haccın en büyük hedeflerinden biri de Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in sünnetini hatırlamak; ifrat ve tefrite, aşırılığa ve faydasız şeylere kaçmadan O'nun yoluna tâbi olmaktır. "Kim bizim emrimiz olmayan bir amel işlerse o reddedilmiştir."

Hacda bulunan büyük derslerden biri de, tüm işlerde orta yolu ve itidali seçmenin; aşırılıktan ve faydasız şeylerden, ifrattan ve tefritten uzak durmanın önemidir. İmam Ahmed ve başkaları, İbni Abbas radıyallahu anhuma'dan şöyle dediğini rivayet eder: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Cemretu'l Akabe'nin taşlanacağı günün sabahı bana "Benim için taş topla" dedi. O'na sapan taşı büyüklüğünda olan taşlardan yedi taş topladım. Onları avucunda sallayarak şöyle diyordu: "Bunlar gibisiyle taşlayın." Sonra şöyle buyurdu: "Ey İnsanlar! Dinde aşırılıktan sakının. Sizden öncekileri ancak dinde aşırı gitmeleri helak etmiştir."

Bütün işlerde itidalli olmak ve orta yolu seçmek, aşırılıktan ve boş şeylerden uzak durmak en uygun metod ve bütün inananların yürümesi gereken dosdoğru yoldur. Bu; Kur'an'ın kurallarına ve sünnetin kaidelerine, onlardaki hidayet ve beyana uymakla olur. 

Müslümanların, dinin temel göstergelerinden yüce bir ibadeti eda etmek için toplandığı bu büyük münasebet, müslümanların nefislerini gözden geçirdikleri ve durumlarını gördükleri bir ders olsun. Saf ve temiz kaynağından; Allah azze ve celle'nin Kitabı'ndan ve peygamberlerin efendisi, nebimiz Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem'in sünnetinden faydalanarak hak yol üzere, sıratı mustakim üzere durumlarını düzeltmeleri için bir ders olsun. Ümmet'in, her türlü ve ne şekilde olursa olsun, aşırılıktan uzak durması için bir ders olsun.

Başkasına karşı davranışlarla alakalı, şer'i metotta ve doğru yolda yeri bulunmayan aşırılıklardan biri de, müslümanın başkasını överken onu korunmuşluk derecesine çıkaracak kadar ileri gitmesidir. Oysa korunmuşluk iki vahiy (Kur'an ve Sünnet) için geçerlidir ve bu iki rehberle sınırlıdır.

İnsanın, bazı müslümanları delilsiz ve isbatsız bir şekilde büyük sözlerle ve iftiralarla aşırı derecede kötülemesi de dinde yoktur.

Allah size rahmet etsin! Peygamberlerin efendisi, bütün insanların en hayırlısı ve hidayet üzere olanların önderi Muhammed b. Abdullah'ın yoluna tâbi olun. En üstün salât ve selam O'nun üzerine olsun. Bu yol üzere yürüyen kurtuluşa erer ve emniyette olur. Daimi ve ebedi saadet onun olur. Ümmet, şuurunu bu amaçlara ve hedeflere uygun olarak dininden ve nebisi Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem'den aldığı gün izzet ve şerefe, hayır ve saygınlığa ulaşacaktır.

Onlardan biri şöyle der: İslam; Kur'an, Cuma toplantısı ve hac kongresi gibi destekleri oldukça; misyonerlik gemilerinin kendisine çarpıp parçalandığı sağlam bir kaya olmaya devam edecektir.

Allah bizleri Kur'an ile mübarek eylesin. Bizleri ondaki hidayet ve yanlışı doğrudan ayırma özelliğiyle faydalandırsın...

Ey müslümanlar! İslam ümmetine büyük miktarda fazileti olan günler geliyor. Bunlar, Zilhicce'nin ilk on günüdür. Allah, faziletine dikkat çekerek ve onlarda amel işleyenin ecrinin büyük olacağına işaret ederek bu günler üzerine yemin eder: (Fecre andolsun. Ve on geceye andolsun.) Nebi sallallahu aleyhi ve sellem de şöyle buyurur: "Kendisinde salih amel işlenen hiçbir gün yoktur ki, bu günlerden -yani on günden- Allah'a daha sevimli olsun." Dediler ki: Allah yolunda cihad etmek de mi ey Allah'ın Rasulü? "Allah yolunda cihad etmek de; ancak canıyla ve malıyla cihada çıkan ve onlardan hiçbir şey geriye dönmeyen kimse müstesna." Bu hadisi, Buhari rivayet eder. 

Ey Allah'ın kulları! Salih amel; sözlerden, fiillerden ve davranışlardan her hayrı, iyiliği ve ihsanı kapsar. Bunların en yücesi de her yerde müslümanların durumunu gözetmek, işleriyle ilgilenmektir. Sıkıntılarını hafifletmek ve ihtiyaçlarını gidermektir. Durumlarının düzelmesi, sıkıntılardan kurtulmaları ve düşmana karşı zafer kazanmaları için salih dualarla dua etmektir. 

İslam kardeşleri! Bu günlerde yapılması gereken ibadetlerden biri de kelime-i tevhid ve tekbir getirmeyi, Allah'a hamdetmeyi çoğaltmaktır. İmam Ahmed'in Müsnedi'nde ve Taberâni'de iyi bir senetle şu hadis rivayet edilir: "Kendisinde salih amel işlenen hiçbir gün yoktur ki bu on günden Allah'a daha sevimli ve Allah katında daha büyük olsun. O günlerde tesbih etmeyi, hamdetmeyi, kelime-i tevhid ve tekbir getirmeyi çokça yapın."

Sizden biri kurban kesmek isterse bu on gün girince saçını ve tırnaklarını kesmesin. Nebi sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur: "Sizden biri kurban kesmek isterse Zilhicce hilalini görünce, kurban kesinceye kadar saçını ve tırnaklarını kesmesin." Bunu, İmam Müslim rivayet eder. Bu yasak, kurbanı kesecek kimseye mahsustur. Kendileri adına kurban kesilen ev halkını kapsamaz. 

İslam kardeşleri! Bu yüce makamdan müslümanlara samimiyetle ve sevgiyle seslenerek sorumluluklarının büyüklüğünü ve görevlerinin önemini hatırlatırız. Bu değerli günlerde, Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem'in yoluna daveti, her türlü hayra yönelmeyi ve faziletleri yaymayı kendilerine hareket noktası olarak alsınlar. Allah'ın emirlerine uyarak, kurallarını ve şeriatını gözeterek bunu yapsınlar. Ve bu, her vakit uyguladıkları, sürekli metodları olsun.

Seçilmiş peygambere; hayırlı insanların önderi, efendimiz ve nebimiz Muhammed b. Abdullah'a salât ve selam eyleyin. Allah'ım! Kulun ve rasulün Muhammed'e salât ve selam eyle...


Facebook beğen
 
Kur.an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol