Kur'an ve Sünnet
   
 
  İnsanlar ve Dualar

بســـم الله الرحمن الرحيم

 

İnsanlar ve Dualar

 

Ayrıca bu iki şey arasındaki zaman uyumu arada sebep-sonuç ilişkisinin varlığına delil sayılırken, buna karşılık aradaki çelişki böyle bir ilişkinin yokluğunu göstermektedir. Bu konudaki görüşleri bakımından insanlar:

-Gazaba uğramışlar”,

- “Sapıklar” ve

- “Allah'ın nimet verdikleri” olmak üzere üç kısma ayrılırlar.

“Gazaba uğramışlar” şeriata uyan ve uymayan çoğu sebepleri savsaklayarak “şeriata uygun dua etkili olabilir de, olmayabilir de” derler. Onların bu konudaki sözleri peygamberleri (selam üzerlerine olsun) tasdik etmekle ilgili ayetlerin yorumuna kadar varıp dayanır.

“Sapıklar” ise bu konuda sebep olduğu sanılan her şeyin sebep olduğunu kabul ederler, isterse bu kanaatler yahudilerin, hristiyanların, ateşperestlerin veya başka kafirlerin sapık dinlerinden kaynaklanmış olsun, onlar için fark etmez. Öte yandan bu kesime giren bazı akıllılık taslayıcı felsefeciler de bu alandaki etkiyi ya astronomik olaylara ya, psikolojik güçlere veya bunlar dışında kalan tabiî sebeplere bağlarlar, hep bu tür faktörler etrafında dönüp dolaşırlar, dikkatlerini başka görüş açılarına yöneltmek istemezler.

“Kendilerine nimet verilerek doğru yola iletilenlere” gelince canlı organizmaların ve ruhların içerdiği tabii güçlerin ve güdülerin hiç birini inkâr etmezler. Çünkü bunların hepsini yaratan Allah'dır. Fakat onlar bunun ötesinde şu ilkelere de inanırlar:

Allah her şeyi etkisi altında bulunduran sınırsız bir güce sahiptir. O, “her gün (her an) yeni bir gelişim ve oluşum halindedir” O'nun mümin bir kulunun dilediğini kabul etmesi, kulun psikolojik güdülerinin, organik ve ruhî güçlerinin dışında bir olaydır. O, Peygamberlerinin doğru sözlü olduklarını ortaya koymak ve onlara itibar sağlamak gibi amaçlar için bilinen normal tabiat kurallarını bozabilir. Yine o, bu tabii kuralları dostları (velileri) için de bozabilir. Bunun sebebi kimi zaman o velileri desteklemek, kimi zaman onlara sevaplarının bir kısım karşılıklarını dünyada vermek ve kimi zaman da ya nimet vererek veya sıkıntıdan kurtararak onlara rahmet sunmak olabilir.

Yine bu “doğru yola iletilenler” Allah'ın kendilerine emretmiş olduğu iyi ameller ile şeriata uygun dualar aracılığı ile organik ve psikolojik güçleri yönlendirdiğine inanırlar ve gerek aklın ve gerekse şeriatın sakat ve sakıncalı olduğunu gösterdiği asılsız vehimlere saplanmazlar, bunun sonucu olarak, her ne kadar etkili olduğu sanılsa bile, şeriatın yasaklamış olduğu adet ve hareketleri işlemezler.

Sözün kısası, bu tür faktörlerin dileklerin tam veya kısmî gerçekleşme sebebi yada gerçekleşme sebebinin ön şartı olduğunu ileri süren bilginlerin, akıl zayıflığından öte bir dayanağı yoktur. İster bunlar sahipleri tarafından kesin bilgi, ister teori (zan) ve isterse vehim olarak kabul edilmiş olsunlar.

Bu konuda başka hiç bir delil olmasa şu yeterlidir. Dileklerin gerçekleşmesinin sebebi olduğu sanılan şeriatça yasak sayılmış dua ve benzeri davranışlar mutlaka şu iki nitelikten birini taşırlar. Bunlar ya gerçek anlamda sebep değildirler. Ne işiten, ne gören ve nede herhangi bir şey yapmaya gücü yeten bir nesneye dua etmek gibi. Yada zararları, faydalarından fazladır.

Buna karşılık gerçek anlamda sebep olan hareketin, mutlaka faydası zararından çok olur ve şeriat bu hareketi asla yasaklamaz.

Şunu bilmek gerekir ki, işlenmesi ile ilgili gerçek bulunan ve önünde hiç bir engel bulunmayan bir ibadetin şeriatta yer almamış olması, daha önce değindiğimiz gibi o ibadeti yasaklama anlamına gelir.


بســـم الله الرحمن الرحيم

 

Sebebi Belirlemek

 

Her hangi bir olayda etkili sebebin ne olduğunu tesbit etmenin tabiî olaylarda olduğu gibi şer'î meselelerde de çeşitli yolları vardır.

- Bu yollardan biri “kaçınılmazlık, kesinlik” durumudur.

Meselâ; bilindiği gibi sahabiler Peygamberimiz (salât ve selâm üzerine olsun) zamanında bir gün susuz kaldıklarında Resûlullah bir kaç avuç su koyarak içine elini daldırdı. Bunun üzerine parmak uçlarından sular fışkırdı. Aynı şekilde elini içinde yemek bulunan bir kaba daldırınca kabdaki yemek bereketlenerek olağan ölçüler dışında çoğalıverdi. (Buhari, H. 2484, 2618; Müslim, h. 27.)

İşte bu olaylarda görülen belirli zaman uyumu (birbirini izleme realitesi) buradaki suyun ve yemeğin çoğalmasının sebebinin Peygamberimiz olduğunu, kesin ve kaçınılmaz şekilde bilmemizi gerektirir.

Tıpkı ağır bir kılıç darbesi yiyen ve hemen arkasından yere yığılıp ölüveren bir kimsenin ölüm sebebinin kılıç darbesi olduğunu bildiğimiz gibi.

Hatta yukarıdaki sebeple ilgili bilgimiz bundan da kesin olmalıdır. Çünkü suyun ve yemeğin böyle durumlarda çoğalması için hiç bir normal sebep olmadığı gerçeği ile bilgimizi, bu zaman uyumu ve birlikte bulunma realitesi ile birlikte değerlendirince, sebebin Peygamberimiz olduğunu kesin ve kaçınılmaz şekilde bilmiş oluruz.

Buna benzer bir başka olay da, Peygamberimizin (salât ve selâm üzerine olsun) sahabilerden Enes b. Malik (Allah ondan razı olsun) için serveti bol ve evlâtları çok olsun diye dua etmesi olayıdır. Peygamberimizin bu duasının sonucu olarak Enes b. Malik'in hurma ağaçları, bulundukları yörenin hurma ağaçlarından farklı olarak yılda iki kez meyve verir olmuş ve bu sahabi, oğlu, torunu, torununun torunu derken soyunun yüz kişiye vardığını gözleri ile görme imkânına kavuşmuştur. (Buhari, Kitab, oruç, bab: 61, H. No: 1982; Müslim, Kitab, Sahabenin faziletleri, Enes'in fazileti babı, H. No: 2480.)

Böyle olağanüstü bir olay görülünce bunun sebebinin söz konusu dua olduğu kesinlikle bilinir. Tıpkı bunun gibi insan yüksek sesle ağlayan emzikli bir bebeğin ağzına annesinin meme verdiğini ve bunun üzerine bebeğin sustuğunu görünce kesinlikle bilir ki, bebeğin susuşunun sebebi anasının sütünü emmiş olmasıdır.

- Olayların sebeplerini belirlemenin diğer bir yolu da “ihtimaller” dir.

Yalnız bunlar tek tek olaylarda değil, bir türün bütünü için sebep belirleme yolu olabilirler. Meselâ genel anlamda dualar böyledir. Meselâ bakarsınız bir mümin belirli bir dua yapar ve ortada normal anlamda hiç bir gerektiriri sebep olmadığı halde duada seslendirdiği dileğin gerçekleştiğini görür.

Yada böyle bir mümin her hangi bir hareket yapar ve bu hareketi ile ortada fizik sebebi olmayan bir sonuç elde ettiği görülür.

Meselâ İslam ordusunun komutanlarında Alâ b. Hadremî'nin (Allah ondan razı olsun) olayı gibi.

İslâm ordusu çok sıcak bir günde susuz kalınca bu sahabi “Ya Alim, ya Halim, ya Âlî, ya Azîm, bize su!” diye dua etti ve hemen arkasından ordu karargahının sınırlarını aşmayan bir yağmurun yağdığı görüldü. Yine bu zat “Ey sular, batırmayın bizi” diye dua ettikten sonra ordusunu büyük bir nehrin sularını çıplak ayaklarla geçmeye çağırınca, hiç bir binek hayvanı veya yayanın ayak tabanı bile ıslanmadan karşıya geçildiği görülmüştür. (İbn Kesir bu olayı sahabeden bir çoklarına dayanarak nakletmektedir. Örneğin Enes bin Malik tanıklardan bir tanesidir. Bkz. El-Hidaye ve El-Nihaye, c. 6, s. 259, 260.)

Bu tür bir başka örnek de Eyüb Sahtiyanî'dir.

Bu zat, yanındaki arkadaşının susuzluktan bunalması üzerine tırmanmakta oldukları dağın yamacına bir topuk darbesi vuruyor ve bu darbenin üzerine gürül gürül akan bir pınarın fışkırdığı görülüyor ve arkadaşı suya kanar kanmaz da, bu pınarın tekrar kuruyuvererek kaybolduğu gözleniyor. Bunun üzerine de bu zat tek ve ortaksız Allaha dua ve hamd ediyor. (Ebu nuaym, El-Hilye, c. 3, s. 5.)

(Eyüb Sahtiyanî; Asıl adı, Eyyub b. Ebi Teymiye-Keysan El-Sahtiyanî; künyesi Ebu-bekir El-Basrî'dir. Güvenilir ravilerden olup abid fıkıhçıların büyüklerindendir. Hicrî 131 yılında ölen bu raviden altı ünlü hadis kaynağı sahibi de hadis tahririnde bulunmuşlardır. Takrib El-Tehzib, c. 1, s. 89, biy. 260.)

Bu tür duaların yararlı ve geçerli olduğu hem vahiy hem sağlıklı akıl ve hemde sayısını ancak Allah'ın (c.c.) bilebileceği çok sayıda yaşanmış tecrübe isbat etmektedir.

Nitekim çok sayıda müminin Allah'a dua edip, O'ndan maddi gerçekleşme sebebi ortada olmayan çeşitli şeyler istediklerini ve bu isteklerin onların dileklerine uygun şekilde gerçekleştiği görülüyor. Öyle ki, bazen kesin bilgi ve kimi zaman da gerçeğe en yakın tahmin bu gerçekleşmenin sebebinin dua olduğunu gösteriyor ve bu gerçeği delillerin çeşitleri, şartları ve benzerleri konusunda bilgisi olan basireti açık akıl sahiplerinin onayladığını görüyoruz.

Buna karşılık haram nitelikli duaların etkili olduğunu ileri süren kanaatlere gelince; bu kanaatin çoğunlukla delil ile delil olmayan şey arasındaki farkı ayırdedemeyen, delillerde bulunması gereken tutarlılık şeriatını kavrayamamış cahiller arasında taraftar bulabilir.

Ayrıca kâfirler, münafıklar ve büyük günahlarla kalblerini karartarak doğru ile eğriyi ayırdedemez hale gelmiş olanlar da bu tür iddialarla ortaya çıkmaktadırlar.



Facebook beğen
 
Kur.an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol