Bu görüş -doğru olsa bile- ölünün mezarı başında Kur'an okumanın müstahab (özendirilecek bir hareket) sayılmasını gerektirmez. Çünkü eğer mezar başında Kur'an okumanın şeriatımızda yeri (meşru) olsaydı, mutlaka Peygamberimiz bunu ümmetine bildirirdi.
Çünkü bu davranış bir bakıma yararlı olsa bile, zararı ve sakıncası daha baskındır. Tıpkı orada kılınacak namaz gibi. Ayrıca ölü için dua etmek, ona mağfiret dilemek ve onun adına sadaka vermek gibi ibadetler, kendisine bundan daha büyük sevap kazandırıcı hareketlerdir. Hem de bu hareketleri ölü adına yapmak şeriata uygundur, hiç bir yönden sakıncalı değildir. Bundan dolayıdır ki, hiç bir alim, düzenli aralıklarla mezar başına giderek orada Kur'an okumanın müstahab olduğunu söylemiş değildir. Zira Peygamberimizin bu hareketi ümmetine meşru kılmadığı, dinimizin kesin bilgileri arasındadır.
Fakat “mezarlıkta Kur'an okumak, mekruh mudur, yoksa değil midir?” meselesi alimler arasında tartışmalıdır. Bu mesele meşhurdur ve bu konuda İmam-ı Ahmed'den nakledilen üç ayrı rivayet vardır.
1 - Bu rivayetlerin birincisine göre mezar başlarında Kur'an okumanın hiç bir sakıncası yoktur. Bu rivayet Ebu Bekir Hilâl ile Hanbelî'nin yakın dönemli taraftarları tarafından tercih edilmiştir. Bunlar bu rivayetin İmam-ı Ahmed'den gelen son rivayet olduğunu söylemişlerdir. Ayrıca Ebu Hanife taraftan bir gurup alimin de böyle düşündüğü belirtilmiştir. Bu görüşü savunanlar, daha çok Abdullah b. Ömer'in öldüğü zaman toprağa verilince, mezarı başında Bakara suresinin başının ve sonunun okunmasını vasiyyet ettiği rivayetine dayanmışlardır.
(Müellif, M. El-Fetava, c. 24, s. 317. Beyhaki bu haberi Abdurrahman b. El-Ala b. El-Leccac, babasına dayandırarak İbn Ömer'in kabir başında Kur'an okumayı müstehap gördüğüne işaret etmektedir. Bkz. b. Beyhaki, Sünen El-Kübra, c. 4, s. 56, 57 Mezar başında Kur'an okuma ile ilgili hadisler. Öte yandan Nevevî şöyle diyor. “Beyhakî'nin süneninde “hasen” bir senedle nakledildiğine göre İbn Ömer ölü defnedildikten sonra Bakara suresinin başı ve sonunun okunmasını müstehap sayardı. Feth El-Rabbânî, cüz. 4, s. 194.)
Muhacirlerden olan bir sahabiden nakledildiğine göre de, bu sahabi ölümünden sonra mezarı başında Bakara suresinin tümünün okunmasını istemiştir.
2 - Bu konudaki rivayetlerin ikincisine göre mezarlıklarda Kur'an okumak mekruhtur. Hatta bu görüşü savunan alimler arasında eğer cenaze namazı mezarlıkta kılınırsa, orada Fatiha suresi okunup okunamayacağı meselesi bile tartışma konusu olmuştur. Bu meselede İmam-ı Ahmed'den gelen iki zıt rivayet vardır.
Anlatmakta olduğumuz görüş, çoğu arkadaşlarının İmam-ı Ahmed'e mal ettikleri görüştür. Abdülvehhab Verrak ve Ebu Bekir Muruzî gibi İmam'ın çağdaşı olan yakın arkadaşları da bu düşüncededirler. Bu görüş, aralarında Ebu Hanife, Malik ve Haşim b. Beşir gibi klâsik ilk kuşak alimlerinin çoğunluğunun da görüşüdür. Şafiî'nin bu mesele ile ilgili bize ulaşan hiç bir sözü yoktur. Çünkü bu hareket ona göre aslında bid'attır. İmam-ı Malik ise bu mesele ile ilgili olarak:
“ilk müslümanlardan hiç birinin böyle yaptığını görmüş veya işitmiş değilim” demiştir. Bundan açıkça anlıyoruz ki, ne sahabiler ve nede onların bağlıları (tabiin) bu hareketi yapmıyorlardı.
3 - Bu mesele ile ilgili üçüncü rivayete göre, ölüyü toprağa verirken mezarı başında Kur'an okumanın hiç bir sakıncası yoktur. Nitekim sahabilerden Abdullah b. Ömer ile muhacirlerden bir zat bu yolda yakınlarına vasiyet etmişlerdir. Fakat ölüyü toprağa verdikten daha sonra mezar başında Kur'an okumaya gelince -belirli aralıklarla mezarlığı ziyaret edip ölü başında Kur'an okumayı adet edinenlerin yaptıkları gibi- bu hareket mekruhtur. İlk nesil müslümanlarından (selefden) her hangi bir kimsenin böyle yaptığını belirten hiç bir belge elimizde yoktur.
Bu rivayet belki de diğer ikisinden daha kuvvetlidir. Çünkü dayandığı deliller tutarlı ve bağdaşıktır. Mezar başında Kur'an okumayı mekruh sayanların bir kısmı bu hareketi, özellikle orada Kur'an okuma amacı güdülmemiş olduğu takdirde de mekruh görmüşlerdir. Meselâ Ahmed İbn Hanbel, mezarlıkta kılınacak cenaze namazı sırasında da Kur'an okunmasını yasaklamıştır. Tıpkı mezarlıkta namaz kılma meselesinde olduğu gibi. Bilmemiz gerekir ki, namaz kılarken okunan Kur'an, mezar başında okunmuş Kur'an gibi sayılamaz. Bununla birlikte özellikle mezar için yapılan hareketlerle oradayken dolaylı ve bağlı olarak yapılan hareketler arasındaki farkı ayırdetmek daha önce değindiğimiz gibi değildir.
Bazı kimselerin ölümlerinden sonra mezarları başında Kur'an okunsun diye yaptıkları vakıflara gelince, bunların bazı faydaları vardır:
Bu faydaların başlıcaları;
Kur'anı ezberlemeyi özendirmek, hafızlara geçim kaynağı sağlamak, böylece onların Kur'anı sık sık okuyup ezberlerinde tutmalarına imkân vermek gibi şeylerdir.
Mezar başlarında Kur'an okuyan bu hafızların her ne kadar Kur'an okuduklarından dolayı sevap elde edemeyecekleri farz edilse bile, bu yaptıkları iş, dinin korunup yaşatılmasına katkı sağlar.
Nitekim kâfirlerin Kur'an okumaları ile facirlerin (aşırı günahkârların) cihadları da dinimize destek ve yarar sağlayabilmektedir.
Peygamber Efendimiz (salât ve selâm üzerine olsun) bu anlama gelmek üzere:
“Allah bu dini, aşırı günahkâr (facir) kimseler aracılığı ile destekler” buyurmuştur. (Buhari, Kitab, cihad, bab: Allah bu dini facir bir kimse ile de takviye eder. H. No: 3062, Müslim, Kitab,, îman, bab, insanın intihar etmesinin aşın haramlığı, H. No: 111.)
Vakıfların mahiyeti ile şartlarının neler olduğu hakkında başka bir yazımızda detaylı şekilde görüşlerimizi açıklamıştık. (Müellif, a.g.e., c. 31, s. 26, 56.)
Şimdiki amacımız bu değildir.
Mezar başlarında Allah'ı zikretmeye gelince, bu hareket özü bakımından mekruh değildir. Fakat mezar başlarını özellikli ve öncelikli zikir yerleri olarak saymak hem bidat, hem de mekruhtur. Çünkü böylece mezarlar, bir bakıma, bayram (tören) yeri edinilmiş olur. Mezarlıklarda kalıp oruç tutmak da böyledir.
Hemen belirtelim ki, “mezar başlarında Kur'an okunabilir, bunun hiç bir sakıncası yoktur” diyen alimler, oraların bayram (tören) yeri edinilmesini serbest ve sakıncasız saymış değillerdir. Meselâ belirli zamanlarda mezarlığa giderek Kur'an okumak veya toplu halde mezar başına vararak Kur'an okumak gibi. Aynı şekilde mezar başlarında zikir ve dua yapılabileceğini savunanlar da, bu amaçlarla buraların bayram (tören) yerlerine dönüştürmelerini asla serbest ve sakıncasız görmemişlerdir.
Mezar başlarında Kurban kesmek ise kesinlikle yasaklanmıştır. Bu yasak hem bizim mezhebe bağlı ve hem de diğer alimler tarafından benimsenmiş bir hükümdür. Çünkü Ahmed İbn Hanbel ile Ebu Davud'un, sahabilerden Enes b. Malik'e (Allah ondan razı olsun) dayandırarak bildirdiklerine göre Peygamber Efendimiz (salât ve selâm üzerine olsun) bu konu ile ilgili olarak:
“Ölünün arkasından mezar başında hayvan boğazlamanın İslam'da yeri yoktur.” buyurmuştur.
(Ahmed, Müsned, c. 3, s. 197; Ebu Davud, Sünen, Kitab, Cenazeler, mezar başında hayvan boğazlamanın sakıncası, H. No: 3222 Beğavî, Şerh El-Sünne, Kitab, Cenazeler, bab, ölünün yakınlarını yedirme, c. 5, s. 461; Abdurrezzak, El'Musannef, Kitab, Cenazeler, bab, ölünün ardından sabretme ağlama ve çığlık atma, H. No: 6690. Hadisin isnadı sağlamdır.)
Abdürrezzak'dan öğrendiğimize göre İslâmdan önceki araplar, ölülerinin arkasından mezarı başında ya sığır veya koyun boğazlarlardı.
Ebu Bekir Muruzî'nin bildirdiğine göre, bu konuda İmam-ı Ahmed şöyle diyor:
“Peygamberimiz: “ölünün arkasından mezar başında hayvan boğazlamanın İslâm'da yeri yoktur” buyuruyor, İslâm'dan önceki araplar, aralarında biri ölünce, mezarı başında koyun, sığır veya deve keserlerdi. İşte Peygamberimiz bu hadisi ile bu adeti yasaklamaktadır.”
Ayrıca Hanbel, bu amaçla boğazlanan hayvanların etlerini yemeyi de mekruh saymıştır. Arkadaşlarımız (mezhebimizin başlıca alimleri) zamanımızda çok görülen mezar başında ekmek ve benzeri sadakalar dağıtmayı da bu kategoriden saymışlardır.
İşte konumuzla ilgili bedeni veya mali, yahud hem bedeni ve hem de mali nitelikli başlıca ibadetler ve bu ibadetlerle ilgili hükümler bunlardır.
|