Kur'an ve Sünnet
   
 
  Takdir ve Rıza

بســـم الله الرحمن الرحيم

 

Takdir ve Rıza

 

Bu tür ve benzerleri olan dualar -Her ne kadar bazen amaca ulaştırıcı oluyorlarsa da- aslında haramdırlar. Çünkü daha önce belirttiğimiz gibi yol açtıkları temelli yıkım (fesad) ve zarar sağladıkları yarardan kat kat fazladır. Bundan dolayı bu tür dualar Allah'ın hidayete erdirmediği, kalblerini aydınlatmadığı kimseler hakkında fitne (imtihan, tuzak) niteliğinde olurlar.

Allah'ın hidayete erdirip kalblerini aydınlatmış olduğu kimseler ise Allah'ın bir şeyi yaratması ile onu onaylaması, başka bir deyimle kader ile meşruluk arasında fark olduğunu ve bu bakımdan dünyadaki tüm olay ve gelişmelerin üç kısma ayrıldıklarını bilir.

1 - Birinci kısım olay ve gelişmeler Allah'ın takdir ettiği, fakat ne hoşlandığı ve ne de onayladığı olay ve gelişmelerdir. Bu olay ve gelişmeleri meydana getiren sebepler haramdır ve Allah'ın cezasını gerektirir.

2 - İkinci kısım olay ve gelişmeler. Allah'ın onayladığı, kullar tarafından yapılmasını sevdiği ve hoşnutlukla karşıladığı, fakat meydana getirilmeleri için yardım etmediği olay ve gelişmelerdir. Bu olay ve gelişmeler Allah tarafından övülen ve hoşnutlukla karşılanan hareketlerdir.

3 - Üçüncü kısmı oluşturan olay ve davranışlar, Allah'ın hem yapılması konusunda kuluna yardım ettiği ve hem de sevdiği olay ve davranışlardır.

Birinci kısımda Allah'ın sadece yardımı,

İkinci kısımda Allah'a ibadet ve,

Üçüncü kısımda hem Allah'ın yardımı ve hem de ibadetin bir arada oluşu söz konusudur.

Tıpkı Cenab-ı Allah'ın (c.c.):

“Yalnız sana ibadet eder (tapınır), yalnız senden yardım isteriz.” şeklindeki ayetinde belirttiği gibi. (Fatiha: 5)

İşte mubah olmayan dualar arasında etkili olabilenler, ibadet ile değil, Allah'ın yardımı ile oluşan olay ve davranışlar kesimine girerler. Tıpkı diğer kâfir, münafık ve fasıkların duaları gibi.

Bu yüzden Cenab-ı Allah (c.c.) Hz. Meryam hakkında:

“O Rabbinin kelimeleri ile kitaplarını tasdik etti” buyuruyor . (Tahrim: 12)

Yine bu yüzdendir ki, Peygamber Efendimiz, iyi-kötü hiç bir insanı kapsam dışı bırakmayan ilâhi sözcüklerle Allah'a sığınırdı.

Allah'dan başkasından bir şeyin yapılmasının istenmesi veya bu “başkasının” Allah'a dua ederek Ona bir şey yaptırması gibi müşriklik içeren, dolaylı biçimde Allah'a ortak koşma anlamına gelen duaların sadece önemsiz ve küçük olaylarda sahiplerinin amacını gerçekleştirmeleri ve böylece bu amacın gerçekleşmesinin Allah hakkında şüpheye yol açmaması, Allah'ın rahmetlerinden biridir.

Buna karşılık kuraklık sıralarında yağmurun yağması ve ağır bir belânın giderilmesi gibi konularda böylesine dolaylı müşriklik içeren dualar işe yaramamakta, sonuç aldıramamaktadır.

Nitekim Cenab-ı Allah (c.c.) aşağıdaki değişik ayetlerde şöyle buyuruyor:

“De ki; kendinizi hiç düşündünüz mü? Size Allah'ın bir azabı gelse, ya da O Kıyamet saati gelip çatsa Allah'dan başkasına mı yalvarırsınız? Doğru sözlü iseniz, söyleyin bakalım.

Hayır, yalnız O'na yalvarırsınız. O da dilerse kaldırılmasını istediği belâyı kaldırır ve o zaman O'na ortak koştuğunuz putları unutursunuz.” (En'am: 40-41)

“Denizde başımıza bir kaza geldiği zaman O'nun dışında kalan bütün yalvardıklarınız kaybolur. Fakat o sizi kurtarıp karaya çıkarınca tekrar O'nu bir bilmekten vazgeçersiniz. İnsan gerçekten nankördür.” (İsra:67)

“Ya da dara düşmüş kimseye dua ettiği zaman kim karşılık vererek başına gelen sıkıntıyı gideriyor ve sizleri yeryüzünün halifeleri yapıyor?” (Neml: 62)

“De ki; Allah'dan başka ilâh olduklarını sandığınız nesneleri imdadınıza çağırın bakalım. Onlar içinize düştüğünüz sıkıntıyı ne giderebilir ve nede başka tarafa çevirebilirler.

Rabbine vesile olacakları ümidi ile bu nesnelere tapanlar, onların hangisinin Allah'a daha yakın olduklarına bakarlar ve onun rahmetini isteyip azabından korkarlar. Oysa ki, asıl korkulması gereken azab, Rabbinin azabıdır” (İsra: 56-57)

“Yoksa Allah dışında birtakım şefaatçiler (aracılar) mi edindiler? De ki; onlar hiç bir şeye güçleri yetmeyen ve düşünemeyen şeyler olsalar da yine onları şefaatçi mi edineceksiniz?

De ki; şefaat yetkisi tümü ile Allah'a aittir. O kime şefaat yetkisi verirse sadece o şefaat edebilir. Onun izin vermediği hiç kimse şefaat edemez” (Zümer: 43-44)

Ayetlerde değinilen önemli olay ve dileklerin sadece doğrudan doğruya Allah tarafından karşılanabileceğinin belirtilmesi, O'nun birliğine delil olarak ortak koşanların yol açabileceği kuşkuları giderir ve daha az önemli olaylarla ilgili dileklerin de -Her ne kadar araya haram veya mubah sebepler girse bile- sırf onun tarafından karşılandığı gerçeğini vurgular.

Nasıl ki, Allah'ın gökleri, yeryüzünü, rüzgârları, bulutları ve diğer büyük varlıkları yaratmış olmasının bilinmesi O'nun birliğine, her şeyin yaratıcısı olduğuna delil oluyorsa bu da öyledir.

Çünkü söz konusu büyük varlıkları yaratan Allah, onlardan daha az önemli nesneleri haydi haydi yaratmış olmalıdır. Çünkü söz konusu az önemli olay ve nesneler Onun yarattığı büyük ve önemli varlıkların etkileri ile meydana gelmektedirler. Ana sebebi yaratanın, sonucu yaratmış olması kuşkusuzdur.


Facebook beğen
 
Kur.an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol