Kur'an ve Sünnet
   
 
  Hükümleri Allah’tan Kabul Etmemek İhtilafsız Küfürdür

Hükümleri Allah’tan Kabul Etmemek İhtilafsız Küfürdür

 

Üçüncü vecih:

Şüphesiz kul, Allah'ın bunu kendisine haram kıldığına inanır ve haram kıldığı hususlarda Allah'a boyun eğmek gerektiğine ve bunun şart olduğuna inanmakla beraber günah işlerse, bu davranışıyla kâfir olmaz. Fakat haram olduğu halde Allah'ın bunu haram kılmadığına inanır veya O'nun (c.c) bunu haram kıldığını kabul etmekle beraber bu haramlığı kabulden kaçınıp, Allah'a itaat etmek ve boyun eğmekten yüz çevirirse bu kişi ya inkarcı yahut da inatla reddeden (muannid) biridir.

Bu nedenle şöyle denilmiştir:

Kim iblis gibi istikbarla (büyûklenerek) Allah'a âsi olursa ittifakla kâfir olur. Kim de şehvetten dolayı isyan ederse (günah işlerse) ehli sünnet vel-cemaate göre kâfir olmaz. Bunları hariciler tekfir ediyor. Şüphesiz ibadetten yüz çevirip büyüklenen günahkâr (müstekbir âsi) Allah'ın kendi rabbi olduğunu tastik ediyor olsa da onun bu inatçılığı ve meydan okuması, söz konusu tastikini geçersiz kılar.

Bunun izahı şudur:

Kim haramları helal sayarak işlerse ittifakla kâfirdir.

Şüphesiz Kur'an'ın haramlarını helal sayan ona inanmamıştır. İşlemeden bile bunu helal saysa gene böyledir. Helal görme, Allah'ın onu haram kılmadığına inanmaktır. Şimdi bu bir kere Allah'ın onu haram kıldığına inanmamak şeklinde olabilir. Bu ise rububiyete iman ile risalete imanın fesadına sebep olur. Bu herhangi bir mukaddimeye mebni olmadan mahza bir inkârdır. Bir de Allah'ın onu haram kıldığını biliyor. Keza Allah'ın haram kıldığını, resulün de haram kıldığını biliyor sonra da bu harama sarılmaktan, itaat etmekten imtina ediyor ve haramlara dalıyor. İşte bu durum bir öncekinden daha ileri bir küfürdür. Bu bazen söz konusu haramı, yerine getirmeyeni Allah'ın ikap edip cezalandıracağını bildiği halde olur. Sonra şüphesiz bu imtina ve yüzçevirme ya konuyu emredenin hikmetine ve buna güç yetirme noktasında inancındaki bir fesattan kaynaklanır. Bu dahi O'nun sıfatlarından bir sıfatı tastik etmeme anlamına gelir. Bazen de tastik ettiği herşeyi bilmesiyle beraber olur. Artık ya alışkanlıktan ya da nefsin emelinden dolayı olabilir. Bu ise gerçekte küfürdür. Bu şundan dolayıdır:

Çünkü o, Allah'ı bilip ikrar etmekte, haber verdiği bütün hususlarda resulü kabul etmekte keza müminlerin tasdik ettiği her şeyi tastik etmekte lakin bundan hoşlanmamakta, ona buğzetmekte emelleri ve zevklerine (iştihasına) uymadığı için buna öfkelenmektedir. Ve der ki:

"Ben bunu ikrar etmiyor ve gereğini de yerine getirmiyorum. Bu hakka buğzediyor ve ondan nefret ediyorum."

Bu birincinin türünden değildir. Bunun tekfir edilmesi İslâm dininde zaruri olarak bilinen bir husustur. Çünkü Kur'an bu tür yaklaşımın tekfiri ile dopdoludur. Dahası bunun akibeti daha da şiddetlidir. Böyleleri hakkında şöyle denilmiştir:

"Kıyamet günü azabı en şiddetli olan, Allah'ın ilmiyle faydalandırmadığı alimdir."

Bu ise iblis ve onun yoluna uyanlardır.

Burada bunun ile âsi arasındaki fark açıkça ortaya çıkıyor. Şüphesiz bu, o fiili işlemesi gerektiğine inanıyor, zaten onu yapması da vacibtir. Lakin şehvet ve nefret onu, bunu işlemekten alıkoymuştur. Bununla beraber o, tastik, huşu ve inkıyattan oluşan bir iman sahibidir. Bu ise sözdür. Ancak ameli tamamlanmamış bir sözdür." (es-Sarım'ül-Meslul, 458-459)

Bu kıymetli nakilde, Allah'ın izni ve rahmetiyle birçok ibret ve dopdolu faydalar vardır. Okuyucunun, mana ve faydalarını tam olarak yerli yerine oturması için her bir lafız üzerinde uzunca ve dikkatle durması gerekir.

Görüldüğü gibi bundan, kelime-i şehadeti ikrar etmenin, tastik ve inkıyadı (boyun eğmeyi) da içerdiği anlaşılmaktadır. Çünkü bu ikrar, hükümlerin kabulü ya da itaati içeren tastik etmek anlamına gelir. Şeyh'in lafızlarından mülahaza edilen şudur:

Şüphesiz ahkamda sürçme ve karışıklık, iman gerçeğini kavramamış olmanın neticesidir.Oysa bu, hükümlerin mihengidir. Bunun iyi zabtedilmemesi hükümlerde çöküş ve fitne doğurur.

Bu nedenle ben bu konuya son vermeden önce Allah'ın meşieti ile bu gerçeğe dair bir takım kaide ve ilkeler ile bunun içerdiği derin manaları da sunmayı uygun gördüm. Çünkü bu husus, ahkam meselesini iyi anlamaya dair önemli noktalardan biridir. Nitekim bu sebepledir ki ulema şunu ısrarla belirtmiştir:

İmanı olmayanın İslâm'ı, İslâm'ı olmayanın da imanı yoktur.


Facebook beğen
 
Kur.an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol