Kur'an ve Sünnet
   
 
  Kişinin İslâm’ının Geçerli Olmasında Tevhit Şarttır

Kişinin İslâm’ının Geçerli Olmasında Tevhit Şarttır.

 

eş-Şeyh İbni Teymiye (r.a) şöyle demiştir:

Şühesiz ki tevhit imanın aslıdır. Bu cennet ehli ile cehennem ehli arasındaki alameti farika (ayırıcı söz)dır. O cennetin (karşılığıdır) ücretidir. Bu nedenle hiç kimsenin İslâm'ı, onsuz doğru olamaz. (Feteva, 24/235)

"Şu da onlardandır: Şüphesiz Peygamberimizin kabrine sefer yapmayı mubah görenlerin amacı, onun mescidine yapılan yolculuktur. Bu ise -onun dışındaki yerlerin hilafına- icma ile meşrudur...

Şüphesiz o kabre ulaşır ve fakat cehalet ve dalalette boğulmuş biriyse zanneder ki mescidine yapılan yolculuk onun kabri sebebiyledir. Keza oradaki namazın bin namaza mukabil oluşunu da bu sebebe bağlar. Şayet kabir olmasaydı bu mescidin diğerlerinden bir üstünlüğü olmazdı. Yahut bu mescit mevcut kabre binaen, bundan dolayı yapılmıştır diye zanneder...

Kim nebimizin (s.a.v) mescidi hakkında böyle bir zanda bulunursa bu kişi, insanların en sapığı ve İslâm dini hakkında en cahilidir. Keza Resul'ün kendisi (s.a.v), Resulün arkadaşları (r.a), siyreti, söz ve fiilleri hakkında insanların en koyu cehalet içinde olanıdır. Esasen bu kimse İslâm dini hakkında cahil olduğu hususları öğrenmeye muhtaçtır. Ta ki İslâm'a girsin de İslâm'ın bir kısmım alıp bir kısmını da terketmesin.

Evet bu, Nasara'nın itikadıdır. Onlara göre, beyti makdisin fazileti, asılmış olanın kabrinin üzerine bina edildiğini iddia ettikleri kilise nedeniyledir. Onu beyti makdisten daha üstün tutuyorlar. Bunlar insanların en sapık ve cahil olanıdırlar. Bu, gene müşriklerin mescidi haram hakkında düşündüklerine benzer. Onlar ondaki putlardan dolayı oraya gidip geliyordular. Kabirleri ziyaret edip oradakilere dua edenler, onlara yalvarıp ibadet edenler, Allah'tan başkasından korkup ondan başkasından ümit edenler, ilahlarından korkup onlardan ümit eden müşrikler gibidirler." (Feteva, 27/254-256)

 

"İslâm dini iki esasa mebnidir:

Bunlar Allah'tan başka ibadete layık ilahın olmadığı ve Muhammed'in O'nun elçisi olduğu şehadetinin gerçekleştirilmesidir.

Bunlardan ilki; Allah'la beraber başka ilahlar edinilmemesi, Allah'ı sever gibi başka hiçbir mahluku sevmemek, Allah'tan ümit edildiği gibi ondan da ümit edilmemesi keza Allah'tan sakınıldığı gibi ondan da sakınılmamasıdır. Kim bu hususların birinde mahluk ile halık'ın ikisini de denk tutarsa şüphesiz şirk koşmuş olur. Bu, rabbine şirk koşanlardandır, demektir. Bu kişi Allah'ın tek başına semavat ve arzı yarattığına inansa bile Allah'la beraber başka ilahlar edinmiş olur.

İkinci esas: İslâm'ın dayandığı ikinci esas Allah'a (c.c) peygamberlerinin diliyle teşri kıldığı tarzda ibadet etmemizdir. O'na (c.c) ancak vacip veya müstehap olan bir emre istinaden ibadet edebiliriz. Mubaha gelince eğer ondan taat kastediliyorsa o da buna dahildir. Dua, ibadetler cümlesindendir. Binaenaleyh ölmüş bulunan ve hazır olmayan bir yaratığa kim dua eder (çağırır) ve istiğasede bulunursa (yardım isterse), Cenabı Hakkın ve Resulünün vacip veya müstehap bir emri olmadan bunu yaptığı için dinde bidat çıkarmış, alemlerin rabbine ortak koşmuş ve Müslümanların yolundan başka bir yola gitmiş olur." (Feteva, 1/310; *Külliyat, 1/390-392)

 

"İslâm sadece Allah'a teslim olmayı içerir. Allah'a teslim olmanın yanında başkasına da teslim olan, müşrik (şirk koşmuş) olur. O'na (c.c) teslim olmayan ise O'na ibadetten yüz çevirmiş (müstekbir) olur. Müşrik de, ibadetinden yüzçeviren müstekbir de kâfirdir. Yalnızca O'na teslim olmak, yalnız O'na ibadet etmeyi ve sadece O'na itaat etmeyi ifade eder. Allah'ın başkasını kabul etmeyeceği İslâm dini işte budur.

Teslim olup Müslüman olma, her dönemde Allah'ın emrettiğine, emrettiği şekilde itaat etmekle olur. ...

Kime, Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)'in mesajı (risaleti) ulaştığı halde onun getirdiklerine inanmazsa ne Müslüman ne de mümin olur. Aksine Müslüman veya Mümin olduğunu zannetse bile kâfirdir. (Feteva, 3/91-93; *Külliyat, 3/90-91)

 

"Allah'ın razı olduğu ve elçileriyle göndermiş olduğu İslâm dini, sadece Allah'a teslim olmaktır. Bunun aslı kalptedir. O da sırf Allah için sadece O'na ibadet ederek boyun eğmektir. Kim de O'na ve O'nunla beraber başka bir ilaha da ibadet etmekteyse o Müslüman sayılmaz.

Keza O'na ibadet etmeyen, dahası O'na ibadet etmekten kaçınan kişi ise hiç Müslüman sayılamaz. Çünkü İslâm sırf Allah'a teslim olmaktır. Bu da O'na boyun eğmek ve O'nun için ibadet etmektir. Dil bilginleri de zaten böyle söylemişlerdir:

Kişi teslim (istîslâm) olduğunda İslâm oldu denilir. Esasen İslâm gerçekte amel türündendir. Kalp ve organların ameli. İman ise aslı, tastik, ikrar ve marifettir. Bu da kalbin amelini içeren kalbin sözü cümlesindendir. Bunun da esası, tastik olup amel ona tabidir." (Feteva, 7/263; *Külliyat, 7/217)


Facebook beğen
 
Kur.an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol