Kur'an ve Sünnet
   
 
  Muvahhit Olarak Allah’a İman Etmede Tağut’u Reddetmek (İnkar Etmek) Şarttır.

Muvahhit Olarak Allah’a İman Etmede Tağut’u Reddetmek (İnkar Etmek) Şarttır.

 

Üçüncü ayet:

“O halde kim tağut’u inkâr edip Allah’a inanırsa, sağlam kulpa yapışmıştır ki o, hiçbir zaman kopmaz. Allah işitir ve bilir.” (Bakara 2/256)

Kurtubi’den:

Allah (c.c) diyor ki:

“O halde kim tağut’u inkâr edip Allah’a inanırsa.”

Burada ortaya kesin bir şart koymuştur. -Tağut ise Taberi’nin ifadesine göre haddi aşana denir.- Bu şartın cevabı şudur:

“Şüphesiz kopma bilmez bir kulpa sarılmıştır.”

Mücahid şöyle demiştir:

el-Urve, iman demektir.

Suddi ise İslâm’dır;

İbni Abbas, Said b. Cübeyr ve Dahhak: La ilahe illallah demektir, demişlerdir ki bu ifadelerin hepsi de aynı manadadır.

Beğavi’den:

“Kim tağutu reddederse (küfrederse) yani şeytanı. Ve denildi ki:

Allah’ın (c.c) dışında kulluk edilen herşey tağuttur.

“Allah’a iman ederse urveti vuskaya sarılmış olur.” yani dinde sağlam, muhkem bir akde (kulpa) sarılmış ve temessük etmiş olur.

“Kopuşu olmayan”: onun kopması mümkün değildir.

Şankıti’den:

“And olsun ki, biz, Allah’a kulluk edin ve putlar (tağutlar)dan sakının diye (emretmeleri için) her millete bir peygamber gönderdik.” (Nahl 16/36)

Allah’a ibadet etmek, ancak O’nun dışındakilerden kaçınmak sureti ile fayda verir. Ayette belirtildiği gibi:

“O halde kim tağutu inkâr edip Allah’a inanırsa, sağlam kulpa yapışmıştır.”  (Bakara 2/256)

“Onların çoğu, ancak ortak koşarak Allah’a iman ederler.” (Yusuf 12/106) ve bu manadaki diğer ayetler.

 İbni Kesir’den:

“Kim tağutu reddedip Allah’a iman ederse...” yani kim putlar ve denkler ile şeytanın kendisine çağırdığı Allah dışında ibadet edilen herşeye ibadet etmekten kaçınır, Allah’ı birleyip sadece O’na ibadet ve O’ndan başka ilahın olmadığına şehadet ederse “kesinlikle kopmayan bir kulpa sarılmış olur.” yani işinde isabetli ve sıratı müstakim ile örnek metotta dosdoğru olur.

Esasen ayette geçen tağut kelimesinde ön planda olan husus şudur:

Şeytan gerçekten çok güçlüdür. Bu anlamda o, cahiliye ehlinin putlara kulluk etmek, onlara muhakeme olup yardım dilemek türünden üzerinde bulundukları bütün kötülükleri şamildir.

Mücahid:

“Şüphesiz sağlam bir kulpa tutunmuştur.” (Bakara 2/256) bunun anlamının iman, Süddi de, İslâm demek olduğunu söylemiştir. Ayrıca Said b. Cübeyr ve Dahhak, La ilahe illallah’tır, demişlerdir. Bu görüşlerin hepsi de doğrudur. Aralarında bir tenakuz yoktur.” (İbni Kesir Terc., 3/1024-1025)

İmam Taberi diyor ki:

Bana göre tağut hakkındaki doğru tanım şudur:

Allah’a karşı haddi aşabilen ve O’nun dışında kendisine ibadet edilen her şeydir. Bu kulluk ister ibadet edecek olana baskıdan dolayı olsun ister bu kişinin kendi isteğiyle olsun fark etmez. Bu mabud insan da olabilir. Şeytan, put (vesen- sanem) veyahut herhangi bir şey de olabilir. Buna göre ayetin izahı şöyedir:

Kim Allah’ın dışındaki ibadet edilen (mabud) her şeyin rububiyetini inkâr edip onu reddeder ve Allah’a da iman ederse, yani Allah’ın kendisinin rabbi, ilahı ve mabudu olduğunu tastik ederse şüphesiz kapmayan bir kulpa sarılmış demektir.

Özetle: Allah’ın azap ve ikabından kendisini kurtarmak arzusuyla sarılınabilecek en sağlam şeye tutunmuş olur. Allah semi ve basirdir. Yani Allah müminin, sadece kendisine olan imanı ile vahdaniyetini ikrarı ve Allah dışında ibadet edilen ortaklar ve putlardan (endad- evsan) teberri etmesi anındaki tağutu reddedişini de duymaktadır. Alimdir, yani kalbinin Allah’ın tevhidi ve rububiyetindeki ihlası noktasında gösterdiği azmini ve vicdanının sahte ilahlar, esnam ve tağutlardan teberri ederken ihtiva ettiği şeyleri bilmektedir. Bundan başka yarattıklarından her biri nefsin gizlediğini de bilmektedir. Zaten hiçbir sır O’ndan ; gizlenemediği gibi O’na hiçbir şey saklı da kalamaz. Buna binaendir ki, kıyamet günü herkes dilinin ifade ettiği  ve vicdanının barındırdığı şeylerle karşılık görecektir. Artık eğer hayır ise hayır, şer ise şer görür.”

Muhammed b. Abdulvehhab ise şöyle demiştir:

Bil ki: Kişi tağutu reddetmeden Allah’a inanmış bir mümin ; olamaz. Bunun delili şu ayettir:

“Kim tağutu reddeder ve Allah’a iman ederse şüphesiz sağlam bir kulpa sarılmıştır.” (Bakara 2/256)

Rüşd, Muhammed’in (s.a.v) dini,

Ğayy, Ebu Cehil’in dini ve

Urvetül Vuska da La ilahe illallah şehadetidir.

Bu ise hem isbatı ve hem de nefyi içerir. Allah’ın dışındaki her tür şeye ibadet etmeyi nefyederken, bunun yanında her tür ibadeti, şeriki olmayan tek Allah için tesbit ediyor.” (Kitab’u Mecmuat’it-Tevhid, 15)

Bu ayete bakın ki ne kadar muhkem bir manası vardır. Keza ifadesi ne kadar da nettir. Görüldüğü gibi ayet müfessirlerin ittifakıyla İslâm demeye gelen “Urvetül Vuska” ya sarılmayı bir şarta bağlamaktadır. Nitekim Kurtubi, Şankıti, Muhammed b. Abdulvehhab ve diğerleri böyle demişlerdi. Bu şart şudur:

Tağutu reddetmek ve sadece Allah’a iman etmek. Bilindiği gibi şartın yok olması bu şarta dayalı olan hususu da ortadan kaldırır. İslâm’ın gereği şudur:

Allah’tan başka ibadet edilen herşeyi reddetmek, ondan teberri edip inkâr ederek uzaklaşmak. Keza Allah’a ortak kabul etmeksizin uluhiyyeti O’na hasretmek. Böyle olmazsa eğer, “Urvetül Vuska” ona nisbet iddiasındaki kişinin elinde kalakalır. Çünkü Allah’a iman ile tağuta iman birbirine zıt olup bir yerde birleşmesi ve buluşması imkânsızdır. Kaldı ki kişinin kalbinde Allah’a iman ile tağuta iman bir arada bulunamaz. Çünkü kesin olan şu ki:

Bunlardan hangisi kişinin kalbini mesken tutarsa ötekini oradan tard edecektir. Şu halde kişinin kalbinde ya sadece Allah’a iman yahut da çeşidi ne olursa olsun tağuta iman bulunacaktır. Buna göre şöyle denilmesi imkânsızdır:

Şu kişi hem Rahman’ın (c.c) grubundan ve hem de tağutun grubundandır. Yahut filan kişi muvahhit bir müşriktir ya da Müslüman bir kâfirdir.

İşte insanlara ulaştırmakla mükellef olduğumuz İslâm budur. Nitekim onlar ikrar edip İslâm’ı din edininceye kadar, kılıç onlardan kaldırılmaz. Kaldı ki bu durumda şüphede kalıp tavakkuf eden kişinin dahi can ve malı haram olmaz.

Geriye sayın okuyucudan cevaplamasını istediğimiz bir soru kalıyor o da şudur:

Kim endad (ortaklar), evsan (put) ve tağutlara ibadet etmekten kaçınmaz, bunun aksine kulları fitneye düşüren ve onlar arasında Allah ve Resulü’nün hükmünün ötesinde yasama ve kanun olarak dilediği şekilde hükmetmekte olan bir tağuttan razı olursa (itaat ederse) bu durumdaki bir kişi tağuta küfr (onu red) mü etmiş olur yoksa ona iman mı etmiş olur?

Ayrıca bu kişi, ‘Urvetül Vuska’ ya mı tutunmuştur yoksa o andan itibaren ondan ayrılmış biri midir?


Facebook beğen
 
Kur.an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol