Beyhakî'nin Seleme bin el-Ekua'dan rivayetine göre, bir gün Peygamberimiz (s.a.v.), Eşlem kabilesinden bazı kimselerin atıcılık hususunda birbirleriyle yarışmakta olduklarını görmüş. Onların birbirleriyle güzel bir şekilde yarışmalarına bakmış ve:
"Bu eğlence, pek güzel bir eğlencedir! Haydi atınız ve birbirinizle yarışınız! Şimdi ben, Seleme bin el-Ekva'ı tutuyorum, onu destekliyorum!" buyurmuştur. Orada yarışmakta olanlar da bunun üzerine yansı bırakmışlar ve: "Biz bu durumda, birbirimizle yanşamayız! Çünkü Hz. Peygamber taraf tutup Seleme'yi desteklemektedir. Bu takdirde Seleme bizlere muhakkak gâlib gelecektir!" demişlerdir.
Onların yarışmayı böyle bir gerekçe ile bıraktıklarını gören Peygamber (s.a.v.) de bunun üzerine: "Haydi yansınız! Ben, sâdece Seleme'yi desteklemekten vazgeçtim, şimdi hepinizi birden destekliyorum, hepinizle beraberim!" buyurmuştur.
Hz. Peygamber'in böyle buyurması üzerine, yeniden birbirleriyle yarışmaya başlayan bu kimseler, o günün akşamına kadar birbiriyle yarışmaya devam etmişler, fakat içlerinden hiç biri, bir diğerini yenememiştir. Akşam olduğunda, tam bir beraberlik üzerine dağılmışlardır."
İbn-i Sa'd'ın, bizzat Saîd bin el-Müseyyeb'in kendisinden olan rivayeti ise şöyledir: "Peygamber (s.a.v.), dedem Hazn'e hitaben buyurdular ki: "Senin adın: Sehl olsun!" Dedem ise, işin güzelliğini ve inceliğini anlıyamadığından: "Sehl, yumuşaklığı hatırlatır, bu ise merkebe yaraşır" dedi ve Rasulullah'ın teklifini kabul etmekten sakındı. Biz ise, dedemin ismini hatırlattığı huzuneti, yani gam ve kederi, bugüne kadar hep evimizde duyageldik."
Bu hususla ilgili olarak Buhari'nin de Zührî tarikiyle Saîd bin el-Müseyyeb'ten, onun da babasından rivayet ettiği bir haber vardır ve şöyledir: Saîd'in babası el-Müseyyeb anlatır: "Bir gün babam Hazn, Peygamber'in (s.a.v.) yanma gelmişti. Peygamberimiz, ona adının ne olduğunu sordu. O da "Hazn" cevabını verdi. Bunun üzerine Hz. Peygamber, onun bu adını beğenmedi ve değiştirmek istedi. Buyurdu ki: "Hayır, senin adın: Sehl olsun!" Babam ise şu karşılığı verdi: "Ben, bana vaktiyle babam tarafından verilmiş bulunan adımı değiştirmek istemem!"
el-Müseyyeb'in oğlu Saîd der ki: "îşte, dedemin bu anlayışsızlığı ve taşıdığı Hazn adı sebebiyle, bugüne kadar ailemizde huzunet, hüzün ve keder eksik olmamıştır."
Hâkim, Übeyy hin Ka'b'tan şu heberi nakletmiştir: "Bir gün ben, Peyganıber'in (s.a.v.) yanında idim. Bir ârâbî gelip dedi ki: "Ey Allah'ın Resulü, benim bir kardeşim var ve o çok ağır bir şekilde hastadır." Peygamberimiz ona, kardeşinin hastalığının ne olduğunu sordu. Arâbî: "Kardeşim, cinlerin şerrine uğramış, cinnet hastalığına tutulmuştur" dedi. Peygamberimiz de kendisine: "Haydi kardeşini buraya getir!" buyurdu. Arâbî gidip kardeşini getirdi ve Peygamberimi z'in önüne oturttu. Peygamberimiz de bazı sûre ve âyetler okuyarak o hastayı, Allah'ın korumasına havale etti. Peygamberimiz1 in okuduğu sûre ve âyetler şunlardı:
1- Fatiha Sûresi,
2- el-Bakara Sûresi'nin baş tarafından dört âyet: (Elif lâm mîm ile başlayıp el-müflihîn'a kadar),
3- "Ve ilâhüküm ilâhün vâhidün" âyetiyle Ayete11-Kürsî,
4- el-Ârâf Sûresinden "înne rabbekümullahü" diye başhyan 54. âyet,
5- el-Mü"minûn Sûresinin sonundaki üç âyet,
6- El-Cinn Sûresinin üçüncü âyeti,
7- el-Sâffât Sûresinin başından on âyet,
8- el-Haşr Sûresinin sonundaki üç ayet,
9- "Kul hüvallahü ehad" yâni Ihlâs Sûresi,
10- "Kul eûzü bi-rabbil-felak" Sûresi,
11- "Kul eûzü bi-rabbinnâsi" Sûresi. '
Sevgili Peygamberimiz, bu sûre ve âyetleri okuyarak Allah'a olan duasını ve niyazını bitirdiği ve bütün serlerden Allah'a sığınma sûreleri olan "Kul Eûzü" leri okuyarak son verdiği zaman; o ârâbînin mecnûn olan kardeşi sapasağlam ayağa kalktı ve sanki hiç hasta olmamışa döndü."
Burada birkaç defa adı geçmiş bulunan Saîd bin el-Müseyyeb, aslen Mahzûm Oğullarındandır. Babası el-Müseyyeb, anası ise Ebu Hüreyre kızı Süleyme İdi. Künyesi Ebu Muhammed olan Saîd bin el-Müseyyeb, tabiînin en büyüğüdür. Şeyhul-lslâmdır, Hicâz'ltların en fakihidir. Yukarıdaki Saîd'in dedesine âit olayda görüldüğü gibi, Peygamberimiz (s.a.v.), güzel isimleri sever ve onları uğur sayardı. Çirkin isimleri İse sevmez ve onları değiştirirdi. Nitekim Âsiye ismini de, Cemile ismiyle değiştirmiştir. Büyük, sevgili ve şanlı Peygamberimiz, şeref ve hikmetlerle dolu bir hadislerinde ise, aynen şöyle buyurmaktadırlar:
"Allah'ın en çok sevdiği isimler: Abdullah ve Abdurrahmân isimleridir. Âdemoğluna verilebilecek olan isimlerin en gerçek olanları ise: Haris ve Hemmâm isimleridir. Harp ve Mürre (Savaş ve Acı) gibi isimler ise, en çirkin isimlerdendir!"
|