(Hakikat şu ki, "iman" ve "tevhid" in realite kazanabilmesi için her ikisinde de sevginin kalbin ta derinliklerinden kaynaklandığı gibi amelin de kalpten kaynaklanması gerekir.
Öte yandan dinin tamamen Allah'a özgü / has kılınması gerekir.
Amelsiz bir din, din değildir. Çünkü din kavramı ibâdet ve itaati içerir.
Nitekim Cenâb-ı Hak iki sûreyi tamamen bu iki konuyla ilgili olarak indirmiştir. (Bkz. Şeyh'ül-İslâm İbni Teymiye, Tefsîr'ü Sûret'ül-İhlâs. Eser, Dar'üs-Selefiye yayınevi tarafından basılmıştır.)
1 - "Kulhüvellahü ehad" ve
2 - "Kulyâ eyyühelkâfirun sûreleri.
Bu sûrelerden:
- İlki söz ve amelin tevhidini,
- İkincisi ise amel ve iradenin tevhidini anlatır.
Söz edilen birinci sûrede şöyle buyurulmaktadır:
"De ki: O Allah birdir" "Allah sameddir"
"Kendisi doğurmamıştır ve başkası tarafından doğurulmamıştır."
"Hiçbir şey O'nun dengi olmamıştır." (İhlâs, 112 / 1-4)
Cenâb-ı Hak bu tevhidi söylemeyi emrettikten sonra ikinci İhlâs sûresinde de şöyle buyurmuştur:
"De ki: Ey kâfirler!"
"Ben sizin taptıklarınıza ibâdet etmem"
"Siz de benim ibâdet ettiğime, ibâdet edenler değilsiniz."
Ben kesinlikle sizin taptıklarınıza ibâdet edecek değilim."
"Siz de benim ibâdet ettiğime ibâdet edecek değilsiniz."
"Sizin dininiz size, benim dinim banadır." (Kâfirûn, 109/1-6) (Bkz. Şeyh'ül-İslâm İbni Teymiye, İktidau's Sırat'ıl-Mustakim li Muhalefeti Eshab'ıl-Cahîym / Tuhfetu'l-Irakıyye/)
(İhlâs Sûresi ve Kâfirûn Sûresi bir arada İhlâs Sûreleri olarak da anılır. Bu sûreler tevhidin bir nevi özeti olduğu için faziletli görülmüş, Hz. Peygamber'den, "İhlâs Sûresi'nin Kur'ân'ın üçte birine. Kâfirun Sûresi'nin ise dörtte birine denk olduğuna" dair hadîsler rivayet olunmuştur, bk. Buhârî, "Fedâ'ilü'l-Kur'ân", 13; "Tevhîd", 1; Müslim, "Müsâfirîn", 259; Tirmizî, "Sevâbü'l-Kur'ân", 9, 10, 11; Nesâ'î, "iftitâh" 69; Dârimî, "Fedâ'ilü'l-Kur'ân", 24; Muvatta', "Kur'ân", 17, 19; Ebû Dâvûd, "Vitr", 18; "Salât", 353; İbn Mâce, "Edeb", 52.)
(Haber ve inşâ, dil biliminde birbirinin karşıtı olarak kullanılan iki ifade kategorisidir. Bir dilde bulunan ifadeler, bu ifadelerin delâlet ettiği şeyle irtibatları açısından iki kısma ayrılmış, bunlardan birincisi, dış dünyada mevcut olan veya mevcut olacak bir şeye delâlet edeni ifade etmek üzere haber olarak isimlendirilmiş, ikincisi "dış dünyada mevcut olan herhangi bir şeyi ifade etmeyip anlamını telâffuzu ile oluşturan ifadeler" manâsında inşâ olarak adlandırılmıştır. Bu sebeple bir dildeki bütün ifadeler, doğrulanıp doğrulanamayacağı kriterine bağlı olarak ihbârî ve inşâî olmak üzere ikiye bölünmüş, ihbârî ifadeler, doğrulanabilir - yalanlanabilir ifadeler kategorisini belirten teknik terim olurken inşâî ifadeler, doğrulanıp - yalanlanamaz ifadeler kategorisini belirtmek için kullanılmıştır.)
|