Kur'an ve Sünnet
   
 
  Tevhid-Risalesi

بســـم الله الرحمن الرحيم

 

Giriş

 

Bismillâhirrahmânirrahim

Üstâd, İmâm, âlim, allâme ve şeyhülislâm Takıyyüddîn Ebü'l-Abbâs Ahmed b. Abdilhalîm b. Abdisselâm b. Teymiyye el-Harrânî (Allah O'ndan razı olsun ve O'nu hoşnut eylesin) der ki:

Hamd Allah'a mahsustur. O'na hamdeder, O'ndan yardım ve mağfiret dileriz. Nefislerimizin şerlerinden ve amellerimizin kötülüklerinden O'na sığınırız. Allah'ın hidayette kıldığını saptıracak, saptırdığını da doğru yola getirecek yoktur. Tek olan ve ortağı bulunmayan Allah'tan başka hakkıyla kulluk edilecek ma'bûd olmadığına, Muhammed'in de O'nun kulu ve Resulü olduğuna şehadet ederim. (Allah O'na, ailesine ve ashabına rahmet eylesin).

İmdi: Arzularını yerine getirmeyi görev bildiğim bazı kimseler, bazı meclislerde benden dinledikleri:

- Tevhîd ve Sıfatlar,

- Şer' (dinî emir) ve Kader mevzularındaki konuşmaların muhtevasını yazmamı istediler.

Zira bu iki meselenin tahkikine ihtiyaç ve bunlarda çokça ihtilâf vardı. (Konuların önemi dolayısıyla ve bu hususta birbirini tutmayan çok şey söylendiği için, onlara cevap vermek kaçınılmaz oldu.)

Ayrıca, herkesin buna ihtiyacı olduğu, -bu konulara ilişkin- doğrusunu yanlışından ayırt etmeye muhtaç oldukları bir takım fikir ve sözlerin, tefekkür, irade, ilim ve ibadet ehlinin hatırına kaçınılmaz biçimde geldiği, özellikle de bu mevzua doğru olarak bir, yanlış biçimde bin bir kişinin daldığı ve gönüllere, bu mevzu ile ilgili onları türlü hatalara sevk eden pek çok şüphelerin arız olduğu inkâr edilemez bir gerçektir. (Özellikle bu konulara giren pek çok kimse hakla bâtılı birbirine karıştırmış, kalblere çeşitli sapıklıkların doğurduğu bir takım şüpheler arız olmuşsa bu konular üzerinde durmak daha bir önem arzetmektedir.)

- Tevhîd ve sıfatlar mevzuundaki söz, nefiy veya isbat (reddetmek veya kabul etmek) arasında dönüp dolaşan haberle ilgilidir.

- Şer' (Dinî emir) ve kader mevzuundaki söz ise, nefiy veya isbat (reddetmek veya kabul etmek) şeklinde, sevmek ve istemek ile nefret etmek/sevmeme ve istememek arasında dönüp dolaşan talep ve irade nev'inden, kabilinden şeylerdir.

İnsan, nefiy ile isbat (reddetme ile kabul etme), tasdik ile tekzip (doğrulama ile yalanlama), sevgi ile nefret/buğzetme ve teşvik ile men etme/engelleme arasındaki farkı kendinde görür. (kendi içinde hisseder.)

Öyle ki, bu iki nevi arasındaki fark avam veya havas (halktan veya seçkinlerden) herkes ve özellikle de ilim üzerine söz söyleyen farklı sınıflardan kimseler tarafından bilinmektedir.

Nitekim "yeminler (eymân) kitabı" çerçevesinde (bahisleri içinde) fakîhler ile "söz"ü taksime tâbi tutan mantıkçı, nahivci ve edebiyatçılar bundan bahsetmiş ve "söz"ün (kelam'ın) iki kısım olduğunu belirtmişlerdir:

1 - Haber / ihbar (bildirici) ve

2 - İnşâ (buyurucu-yaptırımcı)

- Haber, nefiy ve isbat (reddetmek veya kabul etmek) şeklinde cereyan ederken,

- İnşâ emir, nehiy (yasak) ve ibâha (mübahlık, serbest bırakma) ifade eder.

Durum böyle olunca:

Kulun, Allah için isbatı (varlığının kabulü) zorunlu olan kemal sıfatlarını isbat etmesi (kabul etmesi) ve O'ndan nefyi (O'na nispet edilmemesi) zorunlu olan kemale aykırı sıfatları reddetmesi gerekir. Dolayısıyla;

- Allah'ın halk (yaratma) ve emrini isbat (kabul) ve kudretinin kemali ile irade ve meşîetinin umumîliğini (kapsayıcılığını) de içinde barındıran yaratıcılığına iman etmek,

- O'nun sevdiği ve hoşnut olduğu söz ve fiillerin neler olduğunun açıklamasını ihtiva eden, içeren emrini isbat (kabul) edip; Hatadan (şüpheden) uzak bir iman ile;  Şer' (dinî emir / şeriat) ve kaderine inanmak / iman etmek; kul için zorunlu olan hükümlerdir.

İşte bu, tek ve eşsiz olarak (ortağı bulunmayan ve bir olan) Allah'a ibadette tevhidi tazammun eder (içinde barındırır) ki, kast / niyyet, irade ve amelde tevhîd anlamına gelir.

- Birincisi, "De ki: Allah birdir" diye başlayan sûrenin ("İhlâs" sûresinin) delâlet ettiği üzere ilim ve söz ile olan tevhidi ihtiva eder;

- Diğerine ise: "De ki: Ey kâfirler!" ibaresiyle başlayan sûre ("Kâfirûn" sûresi) delâlet etmektedir. (irade ve amelde tevhîd)

Bunlar İhlâs Sûreleri'dir ve Resûlüllah (sallallahu aleyhi ve sellem) sabah namazı, tavaf namazı vs.nin iki rekâtında Fâtiha'dan sonra bunları okumuştur. (Tirmizî, "Salât", 340; "Vitr", 337; Dârimi, "Salât", 212; Ebû Dâvûd, "Salât"; 339; Nesâ'î, "iftitâh", 68; "Kıyâmü'l-Ieyl", 47, 48.)

Birincisinde -yani sıfatlar konusunda tevhîdde- esas olan:

Gerek nefiy gerekse isbat (reddetmek veya kabul etmek) şeklinde Allah'ın kendisini ve ResûIü'nün O'nu vasıflandırdığı sıfatlarla Allah'ı tavsif etmek, O'nun kendisi hakkında isbat ettiği hususları isbat, kendisinden nefyettiği şeyleri de O'ndan nefyetmektir.

(Hakikat şu ki, "iman" ve "tevhid" in realite kazanabilmesi için her ikisinde de sevginin kalbin ta derinliklerinden kaynaklandığı gibi amelin de kalpten kaynaklanması gerekir.

Öte yandan dinin tamamen Allah'a özgü / has kılınması gerekir.

Amelsiz bir din, din değildir. Çünkü din kavramı ibâdet ve itaati içerir.

Nitekim Cenâb-ı Hak iki sûreyi tamamen bu iki konuyla ilgili olarak indirmiştir. (Bkz. Şeyh'ül-İslâm İbni Teymiye, Tefsîr'ü Sûret'ül-İhlâs. Eser, Dar'üs-Selefiye yayınevi tarafından basılmıştır.)

1 - "Kulhüvellahü ehad" ve

2 - "Kulyâ eyyühelkâfirun  sûreleri.

Bu sûrelerden:

- İlki söz ve amelin tevhidini,

- İkincisi ise amel ve iradenin tevhidini anlatır.

Söz edilen birinci sûrede şöyle buyurulmaktadır:

"De ki: O Allah birdir" "Allah sameddir"

"Kendisi doğurmamıştır ve başkası tarafından doğurulmamıştır."

"Hiçbir şey O'nun dengi olmamıştır." (İhlâs, 112 / 1-4)

Cenâb-ı Hak bu tevhidi söylemeyi emrettikten sonra ikinci İhlâs sûresinde de şöyle buyurmuştur:

"De ki: Ey kâfirler!"

"Ben sizin taptıklarınıza ibâdet etmem"

"Siz de benim ibâdet ettiğime, ibâdet edenler değilsiniz."

Ben kesinlikle sizin taptıklarınıza ibâdet edecek değilim."

"Siz de benim ibâdet ettiğime ibâdet edecek değilsiniz."

"Sizin dininiz size, benim dinim banadır." (Kâfirûn, 109/1-6) (Bkz. Şeyh'ül-İslâm İbni Teymiye, İktidau's Sırat'ıl-Mustakim li Muhalefeti Eshab'ıl-Cahîym / Tuhfetu'l-Irakıyye/)

(İhlâs Sûresi ve Kâfirûn Sûresi bir arada İhlâs Sûreleri olarak da anılır. Bu sûreler tevhidin bir nevi özeti olduğu için faziletli görülmüş, Hz. Peygamber'den, "İhlâs Sûresi'nin Kur'ân'ın üçte birine. Kâfirun Sûresi'nin ise dörtte birine denk olduğuna" dair hadîsler rivayet olunmuştur, bk. Buhârî, "Fedâ'ilü'l-Kur'ân", 13; "Tevhîd", 1; Müslim, "Müsâfirîn", 259; Tirmizî, "Sevâbü'l-Kur'ân", 9, 10, 11; Nesâ'î, "iftitâh" 69; Dârimî, "Fedâ'ilü'l-Kur'ân", 24; Muvatta', "Kur'ân", 17, 19; Ebû Dâvûd, "Vitr", 18; "Salât", 353; İbn Mâce, "Edeb", 52.)

(Haber ve inşâ, dil biliminde birbirinin karşıtı olarak kullanılan iki ifade kategorisidir. Bir dilde bulunan ifadeler, bu ifadelerin delâlet ettiği şeyle irtibatları açısından iki kısma ayrılmış, bunlardan birincisi, dış dünyada mevcut olan veya mevcut olacak bir şeye delâlet edeni ifade etmek üzere haber olarak isimlendirilmiş, ikincisi "dış dünyada mevcut olan herhangi bir şeyi ifade etmeyip anlamını telâffuzu ile oluşturan ifadeler" manâsında inşâ olarak adlandırılmıştır. Bu sebeple bir dildeki bütün ifadeler, doğrulanıp doğrulanamayacağı kriterine bağlı olarak ihbârî ve inşâî olmak üzere ikiye bölünmüş, ihbârî ifadeler, doğrulanabilir - yalanlanabilir ifadeler kategorisini belirten teknik terim olurken inşâî ifadeler, doğrulanıp - yalanlanamaz ifadeler kategorisini belirtmek için kullanılmıştır.)


Facebook beğen
 
Kur.an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol