Kur'an ve Sünnet
   
 
  ONDÖRDÜNCÜ DERS

ONDÖRDÜNCÜ DERS

 

47. Levh’e, Kalem’e ve Levh’de yazılan her şeye iman ederiz. Yüce Allah’ın orada olacak diye yazdığı bir şeyin olmamasını sağlamak üzere bütün mahlukat bir araya gelip toplansalar, buna güç yetiremezler. Aynı şekilde Yüce Allah’ın orada olmayacak diye yazmış olduğu bir şeyin olması için hepsi bir araya gelecek olsalar, yine buna güç yetiremezler. (Çünkü) Kalem kıyamete kadar olacak şeyleri yazmış ve artık (mürekkebi) kurumuştur.

 

ŞERH

 

Biz kesin bir imanla “Levh”in hak olduğuna inanıyoruz. Allahu Tealâ, “O (Kur’an) Levh-i Mahfuz’da bulunan yüce bir kitaptır.” (el-Burûc: 85/21-22) buyuruyor.

“Levh-i Mahfuz denilen şey, Allah’ın, yarattıklarının kaderlerini yazdığı levhalardır. Allah, adı anılan “Kalem” ile yarattıklarının kaderlerini yazmıştır. Nitekim Allah Rasûlü şöyle buyuruyor:

“Allah’ın ilk yarattığı Kalem’dir. Ona “yaz!” dedi. Kalem, “ne yazayım?” dedi. (Allah), “Kıyamet saatine kadar olacak şeylerin kaderini yaz” dedi.”[1]

Herşey bu “Levh”de yazılmıştır. Yaratılmış olanların hepsi, Allah’ın kaderinde olmasını dilediği birşeyin olmamasını dileseler, buna güçleri yetmez. Bütün yaratıklar bir araya gelseler ve Allah’ın dilemediği birşeyin olmasını dileseler, buna da güç yetiremezler.

Kalem, Kıyamet’e kadar olacak şeylerin hepsini yazmıştır. Kulun başına gelmeyen şey, demek ki ona isabet edecek değildi. İsabet edecek olan şey de onun yakasını bırakacak değildir. Allah neyi dilerse o olur. Neyi de dilemediyse o olmaz. Bunların hepsi, Allah Rasûlü’nün bir hadisinden alınan anlamlardır. Allah Rasûlü -Sallallahu Aleyhi Vesellem- İbn Abbas’a  şöyle der: “(Bil ki, insanların hepsi Allah’ın senin için takdir etmediği bir şeyle sana yarar sağlamaya çalışsalar, bunu sağlayamazlar. Onların hepsi toplansalar ve sana zarar vermek isteseler, ancak Allah’ın sana yazdığı şey kadar zarar verebilirler. Artık kalemler durmuş ve sahifeler dürülmüştür.”[2]

 

48. Öyleyse kulun üzerine düşen, yarattıklarından varolacak her şey hakkında Allah’ın ilminin öne geçtiğini bilmesidir. Kul bilmelidir ki, Allah bu ilmini, dilemesi ile kesin ve kaçınılmaz bir şekilde takdir etmiştir. O’nun bu ezelî ilmine dayalı takdirini mahlûkatından tehir edecek, giderecek, bozacak, noksanlaştıracak ve fazlalaştıracak olan hiçbir kimse yoktur. İşte bunlar inanılması gereken esaslardan, dinin temellerinin bilinmesi, Allahu Teâla’nın birliğinin ve Rububiyetinin itiraf edilmesinin kapsamındaki şeylerdir. Nitekim Yüce Allah Kitab’ında; “Her şeyi O yaratmış ve bir düzen içinde O takdir etmiştir” (Furkan, 25/2) ve “Allah’ın emri, takdir olunmuş bir kaderdir” (Ahzab, 33/38) buyurmaktadır. Kader konusunda Allah’a hasım olana ve bu hususta görüşüne temel olarak hasta bir kalbi dayanak alan kimseye yazıklar olsun. Bu kimse kuruntusu ile gayb ilminin araştırılması konusunda gizli olan sırra yönelmiş ve bu hususta söyledikleri ile de günahkar bir iftiracı olup çıkmıştır.

 

ŞERH

 

Kulun bilmesi gerekir ki, Allahu Teâla’nın ilmi yarattığı herşeyden öncedir. Herşeyi yaratmadan önce bilir. Bu, hem küllî, hem de cüz’î olan her şeyi kapsayan bir ilimdir. Yarattığı her şeyi çok muhkem bir biçimde yaratmıştır. Bunu bozacak, geciktirecek, iptal edecek veya değiştirecek, göklerde ve yerde yaratılmış olanı ve her ikisi arasında olanı eksiltip arttıracak hiçbir şey yoktur. Allahu Teâla, evrenin hepsini yaratmadan önce bilerek yaratmıştır ve onun kaderini de belirlemiştir. Bu ilim imanın gereklerindendir ve Allah’ı bilip O’nun Rububiyetini ikrar etmenin aslıdır. Allah Azze ve Celle Kitab’ında şöyle buyuruyor:

“Herşeyi O yaratmış ve bir düzen içinde O takdir etmiştir.” (el-Furkan: 25/2)

“Allah’ın emri takdir olunmuş bir kaderdir.” (el-Ahzab: 33/38)

Allahu Teâla bir şey nasıl olacaksa ve onu nasıl yaratacaksa, o şey Levh-i Mahfuz’da öylece yazılıdır. Allah’ın kaderini ve ilmini yalanlayacak olan herkes de orada yazılıdır. Yazıklar olsun, kadere hasta bir kalple bakıp da hak ve doğruluk bilgisinden sapana! Zira böylesi, gaybı araştırmak ve Allah’ın gizlemiş olduğu sırları bulmak için, evhamına güvenip sapmış bir hastadır. Bir kimse kader konusunda ne kadar konuşursa konuşsun, bu sözleriyle, sonunda yalan söyleyenlerden olmuş olacak ve kaderin gerçeğine de hiçbir zaman ulaşamayacaktır. Dolayısıyla bilmesi yasaklanmış olanı ve araştırmasından sakındırılmış olduğu bir bilgiyi araştırmış olmaktan dolayı, büyük bir günah işlemiş olacaktır.

 

Özet

 

Levh haktır, Kalem haktır. Levh’de yazılan tüm şeyler, mahlukatın yaratılmasından önce yazılmıştır. Bunda ne artma, ne eksilme, ne de değişme olur. Mahlukat ister razı olsun ister olmasın, ister kabul etsin ister etmesin; Allahu Teâla’nın murad ettiği her şey olur.

 

Konunun Anlaşılması İçin Sorular

 

1. Levh ve Kalem hakkında ne biliyorsunuz?

2. Mahlukat, Allahu Teâla’nın irade buyurduğu bir şeyi değiştirebilir mi?


 

[1] Ebu Davud, 4700; et-Tirmizî, Kitabu’l-Kader: 2156, Kitabu’t-Tefsir: 3316. Hadis Sahihtir.

[2] et-Tirmizi, Bab; Sıfatu’l-Kıyame: 2518 (Sahih Hadis)


Facebook beğen
 
Kur.an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol