Kur'an ve Sünnet
   
 
  YİRMİALTINCI DERS

YİRMİALTINCI DERS

 

82. Öldükten sonra dirileceğimize, Kıyamet günü amellerin karşılıklarının verileceğine, sorgu ve hesaba, herkesin kendi kitabını (amel defterini) okuyacağına, sevaba, cezaya, Sırat’a ve Mizan’a iman ederiz.

83. Cennet ve Cehennem yaratılmıştır, ebedî olarak yok olmayacaklardır. Allahu Teâla mahlukatından hiçbirini yaratmadan Cennet ve Cehennem’i yarattı. Her ikisi için de onlara girecekleri yarattı. Allah onlardan dilediğini lütfu ile Cennet’e, dilediğini de adaleti ile Cehenmem’e koyar. Herkes gideceği yere göre amel eder. Ve kendisi için yaratılmış olduğu yere doğru gider.

 

ŞERH

 

Ehl-i Sünnet Ve’l-Cemaat, Allah’ın, Kıyamet günü ölüleri yeniden diriltip onlara işledikleri amele göre karşılık vereceğine iman eder. Allahu Teâla Kitab’ında şöyle buyurur:

“İnkâr edenler kesin olarak diriltilmeyeceklerini öne sürdüler. De ki: Hayır, Rabbim adına andolsunki siz, muhakkak diriltileceksiniz; sonra mutlaka size yaptıklarınızdan haber verilecektir. Bu Allah’a göre çok kolaydır.” (et-Teğabün: 64/7)

Ehl-i Sünnet Ve’l-Cemaat, amellerin Kıyamet günü Allah’a arzedileceğine iman eder. Allahu Teâla Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurur:

“O gün Allah’a arzolunursunuz. Yaptıklarınızdan hiçbir şey (Allah’a) gizli kalmaz.” (el-Hakkâ: 69/18)

“Kendi kitabını oku! Bugün nefsin hesap sorucu olarak sana yeter!” (el-İsrâ: 17/14)

Yine Ehl-i Sünnet Ve’l-Cemaat, iyilik edenlerin karşılığında iyilik, kötülük yapanların da karşılığında ceza alacaklarına; hasenenin on misli ile ödüllendirileceğine, kötülüğün ise aynen bir misliyle karşılık göreceğine veya bağışlanabileceğine, Cehennem üzerine kurulacak olan Sırat’a iman eder. Sırat kıldan ince, kılıçtan keskindir. Salih olanlar onu geçip Cennet’e gider. Azap ehli olanlar ise onun üzerinden alınıp Cehennem’e atılırlar.

Ayrıca Ehl-i Sünnet, Mizan’ın hak olduğuna inanır. Mizan’la kulların amelleri ölçülür, iyilikler ve kötülükler tartılır. O gerçek bir tartıdır.

Ehl-i Sünnet Ve’l-Cemaat, şu anda Cennet ve Cehennem’in var olduğuna iman eder. Cennet takva ehlinin yurdu, Cehennem ise kâfirlerin, münafıkların, müşriklerin ve günahkârların yurdudur. Günahkârların ateşi ebedî değildir. Kâfirlerin ateşi ise ebedî olarak sönmez. Cennet de, Cehennem de ebedî olarak kalacak ve yok olmayacaklardır. Allahu Teâla, Cennet’i ve Cehennem’i, yarattıklarını yaratmadan önce varetmiştir. Her ikisine gidecek insanları ve cinleri O yaratmıştır.

Cennet ehli, Cennet ehlinin amellerini işleyerek ölürler. Cehennem ehli ise Cehennem ehlinin amellerini işleyerek ölürler. Cennet ehli Allah’ın lütfu ile Cennet’e, Cehennem ehli ise Allah’ın adaleti ile Cehennem’e girer.

Herkes Allah’ın kendisi için takdir ettiği kadar amel işler, herkes Allah’ın dilediği yere doğru gider.

 

84. Hayır ve şer Allah katından -yaratılarak- kullara takdir edilmiştir. Hayır ve şerrin her biri Allah’ın hükmü ve kaderi iledir.

 

ŞERH

 

“De ki: Hepsi Allah katındandır.” (en-Nisa: 4/78)

“Sizi hayır ve şer ile deneyip imtihan edeceğiz!” (el-Enbiya: 21/35)

Bu evrende cereyan eden hayır ve şerrin hepsi, Allah’ın takdiri ve iradesi iledir. Allah neyi dilediyse olur, neyi de dilemediyse olmaz.

 

85. Fiilin meydana gelmesi için gerekli olan istitaat (kuvvet ve kudret), fiil ile  beraber bulunur. Bu istitaat fiilin meydana gelmesi için kesin başarı açısından söz konusu olup, bununla mahlukatın vasfolunması caiz değildir. Fakat sıhhat, güç, fiile elverişli durum ve azaların sağlam oluşu cihetinden sözkonusu olan istitaat fiilden önce bulunur. Kişiyi sorumlu tutan hitab da bunlara bağlıdır. Nitekim yüce Allah: “Allah bir kimseyi ancak gücünün yettiği ile mes’ul tutar” (el-Mü’minun: 23/62) buyurmuştur.

 

ŞERH

 

Güç yetirmek iki türlüdür:

Birisi: “fiil, kudret, fiil için imkân” anlamında, “davranış aletleri” demektir. Bu genelde fiilden önce gelir. Emir ve nehiy bu temel üzerine oturur. Hitap ve teklif buna bağlıdır. Allahu Teâla Kitab’ında şöyle buyurur:

“Allah hiç kimseyi gücü yetmeyeceği bir şeyle yükümlü tutmaz.” (Bakara: 2/286)

“Allah, her nefse ancak taşıyabileceğini yükler.” (et-Talak: 65/7)

İkincisi ise; “kudret ve irade” demektir ki, fiil bununla beraber bulunur. Bu, Allah’ın başarı vermesi ve hidayeti anlamındadır.

 

86. Kulların fiilleri, Allah’ın yaratması ve kulların da kesbi iledir.

87. Allah kullarını ancak güçleri yettiği kadarıyla yükümlü kılar. Kullar da ancak Allah’ın kendilerine yüklediklerini taşıyabilirler. Bu da “lâ havle ve lâ kuvvete illâ billah”ın tefsiridir. Biz (bu sözle): Hiçbir kimse Allah’ın yardımı ile olmadıkça Allah’a isyandan uzak kalmaya çare bulamaz, başka bir tarafa yönelemez ve herhangi bir harekette bulunamaz. Yüce Allah’ın tevfiki (başarıya ulaştırması) ile olmadıkça da hiçbir kimse Allah’a itaati yerine getiremez, onun üzerinde sebat göstermeye güç bulamaz, demek istiyoruz.

88. Her şey Allah’ın dilemesi, ilmi, kaza ve kaderiyledir. Allah’ın dilemesi dilemelerin hepsinden üstündür. Allah’ın kazası (hükmü), bütün iradeleri mağlup etmiştir. O dilediğini yapar. Bununla beraber, Allah bunda aslâ zalim değildir. O bütün ayıplardan ve eksikliklerden münezzehtir: “(Allah) yaptığından sorulmaz, onlar ise (insanlar) sorulurlar.” (el-Enbiya: 21/23)

 

ŞERH

 

Kulların bütün fiilleri Allah tarafından yaratılır:

“Allah sizi ve sizin yaptıklarınızı yarattı.” (es-Saffat: 37/96)

Ancak, bu fiilleri kullar kesbeder. Hak ehli olan insanların sözü budur. Cebriye mezhebi, kulun iradesini tamamen inkâr etmektedir.

Mu’tezile ise, kulların fiillerini kendilerinin yarattığını iddia eder. Mu’tezile’ye göre Allah şerri yaratmaz, şerri yaratan insandır. Bu her iki mezhebin biri ifrat diğeri tefrit üzeredirler. Orta yolu tutmak, Ehl-i Sünnet Ve’l-Cemaat’in itikadıdır.

Allah, kulların güçlerinin yetmeyeceğini kullarına yüklemez:

“Allah hiçbir nefse taşıyamayacağını yüklemez.” (el-Bakara: 2/286)

Kula bir şeyin yüklenmesi, onun buna gücünün yettiğinin delilidir. Kullar ancak, Allah’ın kendilerine yükledikleriyle mükelleftirler.

Bu evrende olan her şey; ancak Allah’ın dilemesi, ilmi, kazası ve kudreti ile olur. Onun dilemesi bütün dilemelerin üstündedir. Dilediği olur. İnsanlar ne yaparlarsa yapsınlar, Allah’ın hükmünden kurtulamazlar. O, zulümden münezzehtir. Allah’ın kaderi ve kazası ile meydana gelen hiçbir şey O’nun için zulüm değil, adaletin bizzat kendisidir:

“Allah, zerre ağırlığı kadar zulmetmez.” (en-Nisa: 4/40)

“Allah hiçbir şeyde insanlara zulmetmez. Fakat insanlar kendilerine zulmederler.” (Yunus: 10/44)

Allah -Azze ve Celle- her türlü zulüm, fena ayıp ve eksiklikten münezzehtir.

 

Özet

 

Kıyamet günü yeniden dirilmek, Mizan, Sırat, Cennet ve Cehennem haktır. Cennet ve Cehennem yaratılmıştır, ama ebedîdir. Her kul, Allah onun için neyi takdir etmişse, oraya varır. Kulun bütün fiillerini Allah yaratmıştır. Güç yetirmek (istitaat) iki türlüdür. Allah kullarına güçlerinin yetmeyeceği bir şeyi yüklemez.

 

Konunun Anlaşılması İçin Sorular

 

1. Kıyamet gününün ahvalinden neler biliyorsunuz?

2. Cehennem’in akıbeti hakkında en doğru görüş nedir?

3. Hayır ve şerri yaratıp kaderden kılan Allah mıdır?

4. “Allah insanlara gücünden fazlasını yükler” diyene nasıl cevap verilir?


Facebook beğen
 
Kur.an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol