Kur'an ve Sünnet
   
 
  İbadetin Kapsamı (Çeşitleri)

İbadetin Kapsamı (Çeşitleri)

 

Allah (c.c)'ın sevdiği bütün işler şayet ibadet kavramı içine giriyorsa; neden başka kelimelerle de ifade edilmektedir ibadet? (niçin ibadet kelimesinin üzerine daha başka bir çok isimler ilâve ediliyor?)

Mesela: Fatiha suresinde geçen;

"Yalnız sana ibadet eder ve sadece senden yardım isteriz!" (Fatiha: 1/5)

Rasûlullah'a (s.a.v.):

"O'na ibadet et ve sadece O'na tevekkül eyle!" (Hud: 11/123)

Nuh (a.s.):

"Allah'a ibadet edin! Sadece O'ndan korkarak bana itaat edin!"

(Nur suresi) gibi surelerde, bütün peygamberler aynı şeyleri söylemektedir.

İbadet kavramına daha birçok kelimeler ilave edilmiş, ve bu kavram içine birçok deyim sokulmuştur, diye sorulacak olursa şöyle cevap veririz bu soruya:

 

Aşağıdaki ayetler bu konuya biraz daha açıklık getirmektedir:

"Muhakkak ki, namaz fuhuş (aşırılıktan), münkerden (kötülüklerden) ve gerçekleri unutmaktan kurtarır insanı" (Ankebut: 29/45)

Dikkat edilirse, "fuhuş", yani aşırılık münkerden (kötülüklerden) bir cüz olduğu halde ayrıca ifade edilmiştir.

"Muhakkak Allah adaleti, ihsanı ve akrabaya vermeyi emreder; fuhuş; münker ve isyandan meneder" (Nahl: 90)

Akrabaya vermek adalet ve ihsana; fuhuş ve isyan münkere (kötülüğe) dahil olduğu halde, Yüce Allah bunları ayrı ayrı zikretmiştir.

Ve yine:

"Onlar ki kitaba yönelirler ve sımsıkı sarılırlar ve namazı ikame ederler..." (A'raf: 7/169) ayeti kerimesinde de böyledir.

"Namaz", kitaba yönelmenin ve ona sımsıkı sarılmanın ta kendisi olduğu halde, yönelmeye ilave olarak eklenmiştir.

Allah (c.c) kendi Rasûllerinin hallerini anlatırken de aynı tavır görülmektedir:

"Muhakkak onlar (nebi ve Rasuller) hayırlı işlere süratle koşuyorlardı; rağbet ve rehbetle (korku ve ümitle) bize yalvarıyorlardı" (Enbiya: 21/90)

Halbuki, "rağbet" (korku) ve "rehbetle" (umut) dua etmek, hayra dahildir; fakat yine de hayra ilâve edilerek zikredilmiştir. Bu şekildeki ayetler Kur'an-ı Kerim'de pek çoktur.

Kur'an-ı Kerim'de bu tarz ifadeler, bazen biri diğerinin cüzü (parçası) olduğu halde, özel olarak zikredilerek manayı pekiştirmek için ve onun genel ve özel anlamı ile de ifadesi arzulandığı için ilk kullanımın üzerine ek olarak zikredilir.

Bazen de, yalnız ve diğeri ile beraber zikredildiğinde kelimenin bu manaya delâleti çeşitli olur. Yalnız olduğu zaman genel manayı, başkasıyla birlikte olduğu zaman özel manayı ifade eder.

Mesela,"Fakir" ve "miskin" kelimeleri gibi.Bunların her biri yalnız olarak zikredildikleri (ifade edildiği) zaman, diğerinin manasını da yüklenirler (Yani bir manada genel anlam kazanır)

"Sadakalar kendini Allah yoluna adamış fakirler içindir" (Bakara: 2/273)

Buradaki "fakir" kelimesi aynı zamanda "miskin" kelimesini de içine alarak genelleşmektedir.

Bir başka örnek:

"Yemini bozmanın kefareti ailenize yedirmekte olduğunuz ortalama yemekten on miskini de doyurmanızdır" (Maide: 5/89)

Burada geçen "miskin" kelimesi de, aynı zamanda "fakir" kelimesini de içine alarak genelleşmektedir.

"Sadakalar ancak fakirler ve miskinler içindir..." (Tevbe: 9/60)

  Bu ayette olduğu gibi, iki deyim ayrı ayrı kullanıldığı zaman manaları özelleşir ve iki mana ifade etmiş olurlar.

"Fakir", asli (gerekli) ihtiyacından artırıp zekat veremeyecek durumda olana, "miskin" ise hiç bir şeyi olmayana denir.

Denildi ki; genel manalının üzerine atfedilen özel manalı kelime, ikisi birlikte zikredildikleri zaman genel manalıya dahil olmaz; belki şu izahını yaptığımız şekilde olur:

"Kim Allah'a, meleklerine, resullerine, Cebrail'e ve Mikail'e düşman olursa Allah o gibi kafirlere düşmandır". (Bakara: 98)

(Burada genel manalı olan melâike kelimesine, özel manalı olan Cebrail ve Mikail kelimeleri atfedilmiştir. Eğer genel manalının üzerine atfedilen özel manalı kelime o genel manalıya dahil olmaz ise, Cebrail'in de Mikâil'in de melek olmamaları lazım gelir.)

"Hatırla o zamanı ki biz Rasullerden misaklarını almıştık. Sen'den de, Nuh'dan da, İbrahim'den de, Musa ile Meryem'in oğlu isa'dan da. Evet biz onlardan öyle bir sağlam misak (ahid) aldık". (Ahzab: 7)

(Burada genel manalı olan Rasuller kelimesine; özel manalı olan isimler atfedilmiştir (ilave edilmiştir). Eğer genel manaların üzerine atfedilen özel manalı kelime, o genel manalıya dahil olmaz ise, isimleri geçen Rasullerin Rasul olmamaları icab ederdi ki, durum bunun tam aksinedir.)

Özel manalının genel manalı ile birlikte zikredilmesi çeşitli sebeblerden dolayı olur.

Bazen genel manalının diğer fertlerinde bulunmayan onun bir özelliği olduğu için, yukarıdaki ayeti kerimede isimleri geçen Rasûllerin diğer rasullerden ayrı bir özelliği olduğu için "Rasuller" kelimesinden sonra teker teker isimleri zikredilmiştir. (Onlar da diğer Rasûl ve nebiler gibidir ama, kendilerine ait özellikleri de vardır, manasında bir zikir.)

Bazen de umumi (genel) mana taşıyan kelimede, hududları belli mutlak bir vasıf vardır, sağa sola çekilecek yönü yoktur. Onun için genel olmasına rağmen özel bir mahiyette kabul edilir:

"O takva sahipleri ki, onlar gaybe inanırlar, namazlarını en iyi bir biçimde, hakkını vererek yerine getirirler, kendilerine rızık olarak verdiklerimizden Allah'ın istediği yerlerde kullanılmak üzere dağıtırlar. Onlar sana indirilene de, senden evvelki Rasuller vasıtasıyla indirilenlere de inanırlar" (Bakara: 2/3-4)

Yukardaki ayette geçen

"Gayba inanırlar" deyimi, inanılması gereken bütün "gayb" kavramını kapsar (içine alır). Çünkü genel manalı bir deyimdir. Fakat bu deyimde aynı zamanda özümleme ve dolayısı ile de icmal ve mutlaklık vardır.

"Sana indirilene ve senden evvelki Rasûllere indirilene" cümlesinin, "gayb" manası içine girdiğine dair bir delalet yoktur. Onun için de ayrıca zikredilmiştir. Bu ayetin kastı şöyle de olabilir:

"Haber verilene inanırlar, ki işte bu gaybdir"... "Gayb" ile haber vermeye de inanırlar, ki bu da:

"Sana ve senden evvelki Rasullere indirilene" cümlesidir.

Şu ayetler de aynı babdandır (durumdadır):

"Sana vahyedilen kitabı tilavet et" (Ankebut: 45)

"Bir de kitaba sımsıkı sarılanlar ve namaza dosdoğru kalkanlar." (Araf: 170)

Kitabı tilavet etmek (okumak); ona uymak ve onunla amel etmektir (emir almak ve alınan emirleri yerine getirmek, uygulamak demektir).

İbni Mes'ud'un Bakara 121. ayeti kerime ile ilgili olarak şöyle dediği gibi:

"Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler onu hakiki bir tilavetle okurlar" (Bakara: 121)

İbni Mesud yukarda zikredilen ayeti şöyle açıklamıştır:

"Kitabın helal kıldığını helal, haram ettiğini de haram sayarlar. Geniş anlamlar taşıyan, açıklanması zor müteşabih ayetlere olduğu gibi inanırlar, (muhkem) hüküm ayetleriyle ise hayatlarını tanzim ederler, onlarla amel ederler"

Böylece "kitaba ittiba etmek" (kitaba uymak),aynı zamanda, namazı ve diğer bütün ibadetleri de içine alan bir hadisedir. Fakat yukarıdaki ayeti kerimede, namaz kelimesi meziyetinden dolayı (özelliği itibariyle) ayrıca özel olarak zikredilmiştir.

Yüce Allah'ın Musa'ya (a.s.) hitabı da böyledir:

"Hiç şüphe yok ki, Yüce Allah Ben'im, ben! Ben'den başka itaat edilecek hiç bir ilah yoktur. Öyleyse bana itaatla ibadet et; Ben'i hatırlamak ve emirlerimi anlamak için namaz kıl!"(Taha: 20/14)

O'nu hatırlamak için, emir tekrarı yapmak için namaz kılmak, ibadetlerin en faziletlilerinden biri olmasına rağmen, namaz ayrıca zikredilmiştir.

Aşağıda zikredeceğimiz ayeti kerimeler de aynı mahiyettedir:

"Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve her zaman doğruyu söyleyicilerden olun!" (Ahzab: 7/70)

"Ey iman edenler! Allah'dan korkun O'na yaklaşmaya yol arayın" (Maide: 35)

"Ey iman edenler! Allah'tan korkun  Allah'a sadakatle itaat eden kullarının yanında, onlarla birlik olun!" (Tevbe: 9/120)

Bu ayetlerde zikredilen, doğru söz, rızasını kazanarak yakınlaşma ve sadıklarla birlikte bulunma gibi haller, Allah (c.c)'tan korkmanın ta kendisidir. (korkunun tamamındandır.)

"O'na kulluk et, O'na güvenerek tevekkül et!" (Hud: 11/123)

Bu ayeti kerime de, aynı espiri içindedir.

Çünkü,"tevekkül"; "istiâneden" (yardım istemekten) niyaz etmekten ibarettir.

Bu ise Allah (c.c)'a ibadetin ta kendisidir. Fakat ibadet eden kimse tevekkülü özel olarak kasdetsin diye ayrıca zikredilmiştir.

Zira o tevekkül; bütün ibadet çeşitlerini yapabilme üzerine yapılan yardımdır.

Zira Allah (c.c)'a, ancak istekle, niyazla O'nun yardımıyla ibadet edilir.


Facebook beğen
 
Kur.an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol