Kur'an ve Sünnet
   
 
  İslam Şeriatına Uymak Ve Onun Adına Cihad Etmek

İslam Şeriatına Uymak Ve Onun Adına Cihad Etmek

 

Gelelim İslam şeriatına uymak ve onun adına cihad etmek meselesine:

Bu gerçek mü'minlerle, sahtelerini birbirinden ayıran en geçerli endazedir.

"Cihad" Allah (c.c)'ı sevenlerle, yani, Allah (c.c)'a muhabbet ehli ve Allah (c.c)'ın onları onların da Allah (c.c)'ı sevdiği evliyaları ile, genel rubûbiyetine bakarak Allah (c.c)'a muhabbet ettiklerini iddia edenlerin arasını ayıran en kesin çizgidir

"Cihad" Kur'an'a uyanlarla, şeriata muhalif bir kısım bid'atlara uyanları, İslam'da olmayanların arkasında koşanları birbirinden ayırt eden çok kesin bir şablondur.

Gönderdiği şeriata, yani kanunlara uymadan, Allah (c.c)'a muhabbet beslediğini söyleyenlerin muhabbeti, hıristiyanlarla yahudilerin beslediği muhabbete benzer.

Hatta bunların durumu Yahudi ve hıristiyanlardan kötüdür. Şirki onlarınkinden daha beter bir şirktir. Çünkü, onlarda öyle bir nifak vardır ki, onlar bu nifak sebebiyle cehennemin en aşağı derecesindedirler.

Bazen de, yahudi ve hıristiyanların küfrü seviyesine varamadıkları zaman; Tevrat'ta ve İncil'de Allah (c.c) sevgisinin teşvik edildiği, onların üzerinde ittifak ettiği hususlardandır. Hatta bu keyfiyet, onlara göre dînî emirlerin en büyüğüdür.

Nitekim İncil'de İsa aleyhisselâmın en büyük vasiyeti:

"Bütün, kalbinle, nefsinle ve aklınla Allah (c.c)'ı seveceksin!"

Hıristiyanlar, bu vasiyeti yerine getirip, çoğu zaman bu sevgiye sahip olduklarını ileri sürerler. Onlarda zühd ve ibadet çoğunlukla sevgi üzerine oturur.

Halbuki onlar, Allah (c.c)'ın şeriatına (kanunlarına) muhalefet ettikleri uymadıkları için, Allah (c.c)'a muhabbetten çok uzaktırlar ve bu sevgileri boş bir sevgidir. Allah (c.c)'ın sevdiklerini sevmedikçe, iddia ettikleri sevginin onlara hiçbir faydası yoktur.

Allah (c.c)'ın sevdiklerine uymuyorlar ve tam tersine, gazab ettiklerine uyuyorlar ve böylece Allah (c.c)'ın rızasına kulak asmıyor, hakir görüyorlar. Bunun için de bütün amelleri heba olup gitmektedir.

Zira Yüce Allah kafirlere lanet etmektedir. Ancak kendisini sevenleri sever. Kul Allah (c.c)'ı sevmediği takdirde, Allah (c.c)'ın öyle bir kulu sevmesi bahis konusu bile edilemez. Ancak, kul Allah (c.c)'ı hangi miktarda seviyorsa, Allah (c.c) da o kulu sevdiği miktarca sever. (Her ne kadar, Allah (c.c) kulun yaptığından daha çok verecektir amma, kul bir verirse Allah (c.c) on verecektir )...

Sahih bir hadis-i şerifde ifade buyurulduğu üzere:

"Her kim bana bir karış yaklaşırsa, ben ona on karış yaklaşırım; Kim bana bir arşın yaklaşırsa, ben ona on kulaç yaklaşırım; Kim bana yürüyerek gelirse ben ona koşarak giderim" (Müslim, Rikak: 38; Müslim, Zikir: 20-22.)

Yüce Allah, muttakileri, muhsinleri, tevbe ederek günahlarından temizlenenleri sevmekte olduğunu haber vermektedir. Daha başka bir deyimle, aşağıdaki hadis-i kudside beyan buyrulduğu üzere;

Yüce Allah, farz ve müstehabları (emrettiklerini) yapan, yasakladıklarını da yapmayan herkesi sever.

Kudsi hadisde şöyle buyrulmaktadır:

"Kulum kendisine farz kıldığım şeyleri yapmakla bana yaklaştığı gibi hiçbir şeyle bana yaklaşamaz. Kulum nafilelerle bana yaklaşmaya devam eder, taki onu sevdiğim zamana kadar. Onu sevdiğim zaman ise, sevdiğimin işiten kulağı, gören gözü olurum" (Buhari, Rikak: 38; Müslim, Zikir: 20-22; İbn Mace, Fiten: 16.)

(Yani, benim istediğim biçimde görür, istediğim biçimde işitir denmek istenmektedir.)

Sayısız hataya düşen bu akılsızlar, zühd ve takva adına misli görülmedik sayıda bid'at uydurdular.

Aynen yahudi ve hırıstiyanlar gibi;

- Kendi şeriatlarına (kanunlarına) muhalefet ettikleri (uymadıkları),

- Şeriatlarının (kanunlarının) egemen olması için hiç bir teşebbüse ve mücadeleye girişmedikleri ve

- Uğrunda mücahedeyi terk ettikleri halde;

Allah (c.c)'a muhabbet iddia etmelerine benzer bir duruma düşmüşlerdir. Düşünün siz sapıklığın derecesini.

Sözde Rablarına yakınlaşmak maksadıyla, aynen hıristiyanların yaptıkları gibi, müteşabih ayetlere, yahut da doğrumudur eğrimidir bakmadan (ki isterse doğru söyleyen biri olsun, bu hükmü değiştirmez, çünkü hiçbir insan masum değildir) bazı veli zannedilen insanların anlattıkları hikâyelere ve sözlerine itibar ettiler. Bunları (kendileri için delil sayarak) dinin değişmez ölçüsü olarak kabul ettiler.

Tabii ki, sözlerini kabul ettiği şeyhleri kendileri için hüccet olarak kabul ediyor, gide gide her sözleri birer kanun oluyor bu şeyhlerin. Hayatlarını böyle yanılmaz kabul ettikleri şeyhlerin sözlerine göre yaşıyor ve elbette ki böylece onları "Rab" yerine koymuş oluyorlar.

Tabii ki sözleri senet olarak kabul edilen kişiler daha da çok şaşırıyor, şaşırdıkça da bid'atları artıyordu. Aynen hıristiyan ruhbanlarının durumuna benziyordu bunların durumu.

Onlarda aynen "ubudiyeti" (kulluğu) rencide eden hıristiyanların İsa aleyhisselâm ve din reislerinde (azizlerinde) var olduğunu ileri sürdükleri iddia ettikleri bir takım yetkiler ve kaabiliyetler gibi; yetkiler ve kaabiliyetler vehmediyor görüyorlar şeyhlerinde. Hatta Allah (c.c)'ın yetkilerini onlar da var sanıyorlar.

(Ve hıristiyanların, Hz. İsa, annesi, din reisleri ve ruhbanlar hakkında ileri sürdükleri şirkin daha tehlikelisini bunlar da kendi şeyhleri ve tâbi oldukları büyükleri hakkında ileri sürüyorlar). Ve bu inançlarını da şiddetle savunuyorlar.

Böylece hıristiyanların şirk telâkkisine ortak oluyorlar.

(Hıristiyan telakkilerini benimsemiş ve müşrik olmuş oluyorlar.)


Facebook beğen
 
Kur.an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol