Kur'an ve Sünnet
   
 
  Günah.

Günah

 

Günah konusuna gelince:

Kul için "günah işlemem" diye bir mesele olamaz. İnsan bütün günahlardan kaçacak kadar güçlü değildir. Onun için günah işlememek değil, işlenen günahı günah bilerek, o günahdan tevbe etmektir, uzaklaşmaktır. Kula yakışan budur.

Günahlarından tevbe ile uzaklaşıp, kötü sonuçlarına rıza göstermek kul için vacibdir.

Yüce Allah bu konuda buyurmaktadır:

"Başına gelen belalara sabret. Allah'ın vaadi haktır ve işlediğin suçtan ötürü istiğfar et, bağışlanmanı iste" (Mü'minun:23/55)

"Eğer siz sabırlı olur, korunursanız, oların hileleri size hiçbir zarar vermez" (Al-i İmran: 3/186)                   

Yusuf (a.s.) şöyle demişti:

"Doğrusu kim Allah'tan korkar ve içine düştüğü felaketlere sabrederse, muhakkak ki Allah bu sabredenleri sabırlarından ötürü mükafatlandırır" (Yusuf: 12/90)

Kulların günahları da aynen böyle bir statü içindedir. Çünkü en büyük musibet günah işleyip Allah (c.c)'ın gazabına muhatab olmaktır.

Onun için her Müslümanın, (kudreti nisbetinde) elinden geldiği kadar;

- İyiliği emretmesi, kötülükten alıkoyması,

- Allah yolunda kâfirlerle ve münafıklarla cihad eylemesi;

- Allah'ın dostlarını dost, düşmanlarını ise düşman bilmesi;

- Allah için sevmesi ve Allah için buğz etmesi üzerine vacibdir.

Yüce Allah buyuruyor:

"Ey iman edenler! Düşmanlarımı ve düşmanlarınızı dostlar edinmeyin. Siz onlara sevgi gösteriyorsunuz. Halbuki onlar Hak'tan size geleni (Kur'an'ı) inkar ettiler. Rabbiniz Allah'a iman ediyorsunuz diye sizi ve Peygamberi (Mekke'den) çıkarıyorlardı. Eğer sizler, benim yolumda ve rızam uğrunda cihad için çıktınızsa (düşmanlarımı dost edinmeyin!). Siz onlara sevgi göstererek sır veriyorsunuz. Halbuki Ben, sizin gizlediklerinizi de, açıkladıklarınızı da hep bilirim. Sizden kim bunu yaparsa, artık hak yolun ortasından sapmıştır.

Eğer onlar size üstün gelirlerse, hepinize düşman kesilirler ve size ellerini, dillerini kötülükle uzatırlar, küfretmenizi arzu ederler.

Ne hısımlarınız, ne de evlatlarınız size asla fayda vermez. Allah, kıyamet gününde aranızı ayıracaktır. Allah, bütün yaptıklarınızı en iyi görendir.

Gerçekten sizin için İbrahim'de ve beraberindekilerde güzel bir örnek vardı. Hani kavimlerine şöyle demişlerdi: "Biz sizlerden ve Allah'dan başka taptıklarınızdan beriyiz. Siz bir olan Allah'a iman edinceye kadar sizi tanımıyoruz Sizinle aramızda ebedi düşmanlık ve kin baş gösterdi" (Mümtehine: 60/1-4)

"Allah'a ve ahiret gününe imanda sebat eden hiçbir kavmin, Allah'a ve Rasule düşmanlık eden kimselerle, isterse bunlar onların babaları, yahut oğulları, veya biraderleri, yahut soysopları olsunlar, dostluk kurduklarını görmezsin. Onlar o kimselerdir ki, Allah imanı kalplerine yazmış, ve kendinden bir ruh ile desteklemiştir" (Mücadele: 58/22)

"Öyle ya! Biz Müslümanları o günahkarlar gibi yapar mıyız hiç?" (Kalem: 68/35)

"Yoksa biz, bize iman edip de güzel güzel hiçbir ard niyetsiz emirlerimizi yaşantılarına aksettiren Müslümanlarla, yeryüzünde fesat ve bozgunculuk yapanlarla bir mi tutacağız? Veya Allah'tan korkanları, hesaba almayan ve doğru yoldan sapanlarla aynı mı sayacağız?" (Sad: 38/28)

"Yoksa kötü işler yaparak cezaya müstahak olanlar, iman etmiş ve güzel güzel iman ettiği Allah kanunlarını hayatlarına tatbik etmiş gibi mi davranacağımızı sanıyorlar kendilerine? Ölüm ve dirimleri aynı mı olacak sandılar? Bu zanları kendileri için ne kadar aldatıcı ve kötü bir son getirecek"  (Casiye: 45/21)

"Körle gören, karanlıkla aydınlık, gölgelikle sıcaklık nasıl ki bir değildir, ölü ile diri de öyledir" (Fatır: 35/19-20)

"Allah'a hükmünde ve kudretinde ortak koşanlarla, O'nu ait olduğu müstesna yere ortaksız oturtanların durumuna dair Allah şöyle bir misal vermiştir: Köle bir adam ki, onun bir takım ortakları ve efendileri var. Her biri kendisine ayrı ayrı yol gösterip emirler verecek çekiştirip duruyorlar. Diğer bir köle de tek bir insana, özel bir efendiye sahip ve tek bir adamdan emir alıyor ve asla kafası karışmıyor. Bu iki köle arasında bir büyük fark yok mudur?" (Zümer: 39/29)

"Allah şöyle örnek getirdi: "Hiçbir şeye gücü yetmeyen memlûk bir kul, bir de hür bir zat ki, kendisine tarafımızdan güzel rızklar verilmiştir. O bu verdiklerimizden gizli aşikar bizim rızamız yolunda harcamaktadır. Bu iki insan hiç eşit olurlar mı? Bütün hamd Allah'ındır. Hayır onların çoğu bilmezler. Allah şu iki kişiyi de örnek gösterdi: Bunlardan birisi dilsizdir, hiçbir şey beceremeyerek efendisinin omuzlarına yük olmaktadır. Efendisi ona ne iş verse yerine getiremez. Şimdi böyle biri, doğru yola giderek adaleti emreden bir kimse gibi olabilir mi?" (Nahl: 16/ 75-76)

"Cehennem ehli ile cennet ehli bir olmaz asla. Cennet ehli, onlar ancak arzularına kavuşanlardır" (Haşr: 59/20)

- Ve hak ile batıl ehlini,

- İtaat edenle isyan edeni,

- Fesad güruhu (Bozguncu zümre) ile saadet erbabını (birleştirici) olanı,

- Hidayet yolcuları (doğru yolda olanlarla) dalâlet zümresini (iblisin yolunda olanları),

- Sapıklar topluluğu ile, raşidler cemaatını (Söz, amel ve hal bakımlarından şirkten uzaklaşmış bulunan kimseleri),

- Sadıklar (dosdoğru olanlar) ile yalancıları birbirinden ayıran daha nice ayeti kerimeler vardır Kur'an-ı Kerim'de...


Facebook beğen
 
Kur.an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol