Allah'ın Rasûlü'nü ve bütün mü'minleri sevmenin Allah (c.c) sevgisinden geldiğini bir iyi anladıktan sonra (ki, Allah (c.c)'ın Rasûlü de mü'minleri, Allah (c.c) sevdiği için severdi. Zira o, Allah (c.c)'a duyulan muhabbet konusunda, bütün insanların en üstünüydü ve sevdiğini sevmeye, sevmediğini sevmemeye en layık olanı idi.) Hilleti daha iyi anlamış olacağız.
Hillette , yani (Halil) dost edinmede, Allah (c.c)'tan başkası için hiç bir hak yoktur. Başka bir deyimle, Allah (c.c)'tan başkasını dost edinme diye bir mesele olamaz. Dost (Halil) edinmek sadece Allah'a mahsustur.
Allah'ın Rasulü (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
"Eğer yeryüzünde olanlardan birini dost edinmek hakkım olsaydı, elbette ki Ebu Bekr'i dost edinirdim" (Buhari, Salat: 80; Feraiz: 9; Fedail: 3-5; Müslim, Mesacid: 38; Fedail: 27.)
Demek ki, Allah Rasulü bile Allah (c.c)'tan başkasını kendisine (Halil) dost edinemiyor. Çünkü, dostluk sadece Allah (c.c)'a mahsustur, O'na ait kılınmıştır.
İşte bütün bunlar böyle anlaşılınca, "hilletin" mutlak, tecezzi (parçalara ayrılma ve bölünme) kabul etmez bir muhabbet olduğu ve her muhabbetin üzerinde olduğu anlaşılmış olur.