Kur'an ve Sünnet
   
 
  Ölüm Anında "Lâ ilâhe illallah - Allah'tan Başka İbadete Layık Hiç Bir İlah Yoktur" Sözünün Tesiri
     
 
 

بســـم الله الرحمن الرحيم

 

Ölüm Anında "Lâ ilâhe illallah - Allah'tan Başka İbadete Layık Hiç Bir İlah Yoktur" Sözünün Tesiri

 

Ölüm anında "Lâ ilâhe illallah - Allah'tan başka ibadete layık hiç bir ilah yoktur" kelimesiyle şahadet getirmenin, günahların dökülmesi ve yok edilmesi hususunda çok büyük bir tesiri bulunmaktadır.

Çünkü bu söze şahadet getirmiş, onu anlamış ve gereğini bilmiş bir kulun kuşkusuz şehvetleri ölmüştür. İşte bu kulun şehvetleri önceden zirvedeyken sonradan aşağıya düşmüştür. Bu kimseden dünya ve fuzülüne işlere ait olan hırs da çıkmış durumdadır. Bu kulun şehvetlere olan isteği ve dünyayla fuzülüne ait hırsı, Rabbi, mevlası ve yaratanının önünde oldukça zelil durumdadır.

Aynı şekilde; Rabbi, mevlası ve yaratanının önünde şehvetlerini dizginleyen bu kimse O'nun huzurunda iken en zilletçe bir şekilde durmuş ve O'nun bağışlamasını ve rahmetini gerektiren en büyük istiğfarı yapmaya gayet azimli olmuştur. Tevhidini yıkacak ve bâtıl kılacak olan şirk ve yollarından da oldukça arınıktır ve bu kişinin nefsi, kendisini boşuna meşgul eden tartışmalardan da oldukça uzaktır.

Bu hâlde iken kendi aleyhine gelecek olan saldırılara ve kendisine dönecek olan sorunlara karşı da o, himmetiyle yönelmiş, bu şahadet kelimesine bütün benliği ile sarılmış, kalbi, himmeti ve ruhuyla buna bağlanıp yönelmiş ve tek olan Allah'a (c.c.) zahiren ve bâtmen teslim olmuş, gizli ve açık olarak da bunu ortaya koymuş ve kalbiyle ihlâslı olarak "Lâ ilâhe illallah - Allah'tan başka ibadete layık hiç bir ilah yoktur" demiştir.

 Allah' tan başkasına kalbini bağlamamış ve O'ndan başkasına da iltifat etmemiştir. Kuşkusuz bu kulun kalbinden dünyanın her şeyi çıkıp gitmiştir. Rabbine gitmesiyle şereflice ilerlemiş, şehvetini dindirmiş ve O'na hizmet etmiştir. Kalbi ise, tümüyle âhirete açılmış ve onunla dolmuştur. Gözü direkt olarak oraya yönelmiş, sırtını da dünyaya çevirmiştir.

Böylece ihlâslı yapılan bu şahadet kelimesi onun son ameli olmuş, günahlarından temizlenmesine ve Rabbinin huzuruna çıkmasına vesile olmuştur. Çünkü bu kul samimiyetle yapılan bu şahadet kelimesiyle Rabbinin huzuruna çıkacaktır. Bu kulun dışı içine, gizliliği de açıklığına uygun ve muvafık olmuştur. Şayet bu yönüyle şahadet kelimesi kendisine sağlıklı günlerinde de meydana gelmişse, o zaman da insanlardan Allah'a kaçmış ve O'ndan başkasına dostluk beslememiştir. Lakin bununla beraber, bunun kalbi bazen şehvetlerine uyabilmekte, bazen kendisinde hayata ve getirdiklerine karşı bir sevgi oluşabilmektedir. Bunlara dair yoğun istek duyabilmekte ve (küfre girmeksizin) Allah'tan başkasına iltifat etmeye bazen soyunabilmektedir..!

Şayet ölüm anında şehvetlerden ve zevklerden arındığı gibi hayatta iken de arınmış olsaydı, o takdirde başka bir haberi ve başka bir yaşantısı olurdu; hayvanlar gibi bir yaşantısı olmazdı..!

Allah kendisinden yardım istenilendir.

Canı Allah'ın elinde olan kul, işlerine hiç kendisi malik olabilir mi?!

Öyle ki, kulun nefsi de yine O'nun elindedir. Kalbi ise, O'nun iki parmağı arasındadır ve onu dilediği gibi evirip çevirir. Kulun hayatı, ölümü, iyilik ya da kötülük üzere bulunması da yine O'nun elindedir. Hareketleri ve duruşu, sözleri, fiilleri yine O'nun izniyle ve dilemesiyle gerçekleşir.

Ancak Allah'ın izin vermesi sonucu o kul hareket edebilir ve yine O'nun dilemesi sonucu bütün fiillerini sürdürebilir.

Şayet kul kendi nefsine tevekkül edecek olursa, bu onu acizliğe, telef olmaya, aşırılığa, günaha ve hatalara götürecektir.

Şayet Allah'tan başkasına tevekkül edecek olursa, bu da onu, kendisine yarar ve zarar sağlamayan ve ona hayat, ölüm ve diriliş vermeyen şeylere götürecektir.

Eğer Allahu Teâlâ'dan yüz çevirecek olursa, işte o zaman Allah, düşmanlarını o kimsenin üzerine salar. Onu esaret altına aldırır ve o kulun onlardan kaçacak bir anlık fırsatı bile bulunmaz.

Kuşkusuz bu kul, bu haliyle de gerek içi ve gerekse dışıyla, her zerresiyle, herkesin yanında ancak Allah'a zorunlu ve mecburdur. Tamamıyla Allah'a ihtiyacı vardır.

Bununla birlikte Yüce Yaratan o kul ile ihtilaf içerisinde ve ondan yüz çevirmiştir. Günah işlemesinden dolayı ona buğzetmektedir. Kul ise, alabildiğince ve son nihayete kadar Allah'a şiddetli ihtiyaç içindedir. Nitekim Allah'ı zikretmeyi unutmuş, O'ndan başkasına sırtını dayanmıştır. Hâlbuki dönüş ancak O'na olacaktır ve son duracağı yer de O'nun huzuru olacaktır.


     
 
 

بســـم الله الرحمن الرحيم

 

Ömür Devam Ettikçe Rızık da Gelecektir

 

Sana emredilenlerle kalbini tasa ve kederlerden temizleyip arındır!

Sana gelecek olanların meşguliyeti ile tasalanma! Çünkü rızık ve ecel verilecek olan iki dosttur.

Şu var ki; ömür devam ettiği sürece rızık da gelir. Rabbim hikmeti gereği rızık yollarından bir yolu kapatacak olursa, rahmeti gereği ondan daha yararlı başka bir yol açar.

Öyleyse henüz bir kan pıhtısı iken ana karnındaki cenin hâlini bir düşün!

Tek bir yolla beslenmekteydin; o da göbek kordonuydu. Kendisi ana karnından çıktığı vakit ise, bu yol kapanmış oluyordu ve kendisine yeni iki tane yol açılıyordu. İlkinden daha tatlı ve daha lezzetli bir rızık geliyordu ki, o da boğazından aşağıya güzelce inecek olan ana sütüydü. Süt emme müddeti bittiği ve sütten kesilme süreci başladığı zaman bu yol da kapanıyor ve kendisine dört yeni yol açılıyordu:

İki yeme yolu ve iki içme yolu. İki yeme yoluna gelince; bunlardan birisi hayvanlardan yediği, diğeri de bitkilerden yediğidir. İçmeye gelince; bu da sulardan ve sütlerden içtiğidir. Buna ek olarak da yine birçok faydalı ve lezzetli besinler almaktadır.

Bu kimse öldüğü zaman ise, bu dört yol da kendisi için kapanıyor ve Allahu Teâlâ, şayet o kimse salih bir kimse ise, ona sekiz tane yeni yol açıyor ki, bunlar istediğinden girebileceği cennetin sekiz kapısıdır.

İşte böylece Allahu Teâlâ dünyada mü'min kulundan bir şey kıstığı ve ona ondan bir şey vermediği zaman bundan daha hayırlısını ve daha yararlısını vermektedir.

Bu husus, mü'min olmayanlar için geçerli değildir. Çünkü ona düşük ve değersiz bir şey verdikten sonra bundan daha iyisini ve daha değerlisini vermesiyle bu kul yine de Allah'tan (c.c.) razı olmaz.

Kuşkusuz o, nefsinde bulunan maslahatlara dair cehaletiyle ve Allah'ın (c.c.) sonsuz cömertliğini, hikmetini ve lütfünü da bilmemesiyle, kendisinden alıkonulan ve kendisi için saklanan faktörler arasındaki farkı ayırt edememekte ve dolayısıyla bilmemektedir. Bu kimse istemiş olduğu şeyin kendisine hemen gelmesi hususunda çok da hırslıdır!

Eğer kul kendisine gelecek olan şeylerin nereden ve nasıl geleceği hususunda Rabbine karşı insaflı olsa, bilecektir ki, Allah'ın dünyadan, lezzetlerinden ve nimetlerinden kendisine kısıp vermemesi, kuşkusuz dünya lezzetlerinden verdiklerinden daha yücedir.

Şu var ki, o kimseye ancak vermek için kısmıştır. Allah'a ulaşması için ve O'na gitmesi amacıyla bu diyardan bazı şeyleri hibe etmesi için bu kulu bu diyardan çıkarmaktadır:

"İbret almak veya şükretmek dileyen kimseler için gece ile gündüzü birbiri ardınca getiren O'dur." (Furkan, 62);

"Fakat zalimler, inkârlarında yine de ısrar ederler." (İsra, 99)

Allah kendisinden yardım istenilendir.

*    Her kim nefsini bilirse, onu ıslah etmek için çalışır.

*    Kim Rabbini bilirse, nefsine uymayı bırakıp, Rabbi için çalışır.

*    Amelin en faydalı olanı; ihlâslı olarak ameli yapıp, insanlardan o amelini gizlemek ve (kötü) nefsini yerin dibine sokarak bu ameli eda etmektir. Artık o ameli yerine getirirken, ne nefsini görürsün ne de insanları!


Facebook beğen
 
Kur.an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol