Kur'an ve Sünnet
   
 
  Kalbin Katılığı ve Saflığı
     
 
 

بســـم الله الرحمن الرحيم

 

Kalbin Katılığı ve Saflığı

 

Kula, kalbin katılığından ve Allah'tan uzak olmaktan daha büyük bir helak verilmiş değildir. Cehennem de katı kalpleri eritmek için yaratılmıştır. Allah'tan en uzak olan kalp de şüphesiz katı kalptir. Kalp katılaşınca gözdeki damlalar da kurur.

İhtiyacı kadarını aştığı zaman kalbin katı olması dört şeyle oluşur:

1 - Yemek,

2 - Uyumak,

3 - Konuşmak ve

4 - Karışmak.

Tıpkı kişinin bedeni hasta olunca yeme içme kendisine fayda vermediği gibi aynı şekilde şehvetlerle hasta olunca, öğütler de kalbine sirayet etmez.

Her kim kalbinin saf olmasını isterse, Allah için şehvetini dizginlesin! Şehvetlerine bağlı olan kalpler, şehvetlere olan bağlılıkları kadar Allahu Teâlâ'dan uzaktırlar. Kalpler yeryüzünde Allah'ın kaplarıdır. Bu kaplardan Allah'a en sevimli olanı en ince, en arınık ve en saf olanıdır.

İnsanlar kalplerini dünyayla meşgul ettiler. Eğer Allah ile ve âhiret günüyle meşgul olsalardı, O'nun kelamının mânalarına ve şahit olunan âyetlerine kalpleri akar giderdi ve sahipleri birçok faydalara ve çeşitli hükümlere kavuşurlardı.

Niteki kalp (Allah'ı) zikretmekle gıdalandığı, tefekkür ile sulandığı ve kusurlardan temizlendiği zaman hayret verici şeyler görür ve kendisine hikmetler ilham olunur. Elbetteki her marifet ve hikmetle süslenen ve bunlara sahip olduğunu iddia eden kimse bunlar gibi olacak değildir. Bilakis nevalarını öldürerek kalplerine hayat veren marifet ve hikmet ehli kimseler olmaları lâzımdır! Kim kalbini öldürecek ve nevasına hayat verecek olursa, marifet ve hikmet sadece o kimsenin dilinde dönüp dolaşır. Kalbin harap olması, emniyetten ve gafletten olur. Tamir olması ise, korkudan ve tezekkürden (Allah'ı zikretmekten) olur.

Kalpler eğer dünyanın sofralarından zahid olurlarsa, âhiret sofralarına ve davet ehlinin arasına otururlar. Şayet dünya sofralarından razı olurlarsa, âhiret sofralarını kaçırırlar.

Allah'a ve O'nunla karşılaşmaya şevk duymak hoş bir rüzgar gibidir. Kalbe eser ve onu rahata sokar; dünyayı da yıkar. Her kim Rabbi katında olmayı kalbinde yer edinirse, sükûnet bulur ve rahatlar. Her kim de kalbini insanlara yöneltirse, kalbi ıstırap duyar; sıkıntı ve endişeler kendisinde çoğalıverir.

Şayet deve dar bir iğne deliğinden girip geçebilirse, o zaman kalbinde dünya sevgisi bulunan kimsenin kalbine Allah'ın sevgisi girer.

Allah kulunu severse, o zaman kuluna iyilik verir, muhabbeti için onu seçer, kendisine kulluk etmesi için onu muhlis kılar ve kendisiyle meşgul olmasını, diliyle zikretmesini ve azalarıyla hizmet etmesini nasip eder.

- Kalp tıpkı bedenin hasta olması gibi hasta olur. Şifası ise tevbe etmek ve O'nun (c.c.) himayesine girmektir.

- Kalp tıpkı aynanın paslanması gibi paslanır, onun cilası ise zikirdir.

- Kalp tıpkı cismin çıplak olması gibi çıplak olur. Onun giyinip süslenmesi ise takvadır.

- Kalp tıpkı bedenin susuz kalması gibi susuz kalır. Doyması ve içmesi de marifettir, sevgidir, tevekküldür, Allah'a yakınlıktır ve O'na hizmet etmektir.


     
 
 

بســـم الله الرحمن الرحيم

 

Hikmetler ve Öğütler

 

Hayatına belli bir ecel kılana, günlerine ve yaşantına zamanlar verene, kendisinden başka herkesin yok olacağı ve ancak kendisine muhtaç olduğun o yüce yaratanın baki kalacağı karşı sakın gafil olma!

 

Her kim Allah'a tevekkül eder, kendisi için ortaya koyduğuna ve yine kendisi için seçtiğine güvenir, dünya ya da makam arzulamaz ve nefsî seçimini terk edecek olursa, işlerini O'na havale edip teslim ederse ve kendisi için takdir edilenlere razı olursa, sıkıntılardan, kederlerden ve tasalardan kurtulup huzura erer.

Şüphesiz ki bundan yüz çevirip nefsine uyan kimse de tuzaklara, belalara, kötü vaziyetlere ve yorgunluklara düşer. Onun saf bir hayatı olmaz, ferah bulan bir kalbi bulunmaz, arınmış bir ameli olmaz, yerli yerinde bir isteği olmaz ve devamlı bir rahata da kavuşmaz.

Allahu Teâlâ mutlaka mahlukatına, kendisine ulaşılacak yolu kolaylaştırır. Nefislerine uydukları takdirde onlara örtülü olduğunu belirtmiştir.

Dolayısıyla her kim nefsinden değil de Allah'a uyduğundan ve O'nun evirip çevirmesinden razı olmuşsa ve O'nun seçtiğiyle sükûn bulmuşsa ve hükmüne teslim olmuşsa, bu örtü gider. Bu sefer kalbi Rabbine yönelir, mutmain olur ve sükûn bulur.

 

Tevekkül eden Allah'tan gayrısından istemez. Allah'tan başkasına havale etmez ve Allah'tan başkasına stoklamaz.

 

Kim nefsiyle meşgul olursa, Allah'tan başkasıyla meşgul olmuş demektir. Kim de Rabbiyle meşgul olursa, nefsiyle meşgul olmamış demektir.

 

İhlas; meleğin bilmediği için yazmadığı, düşmanın bilmediği için ifsat etmediği ve sahibinin de gösteriş yapmadığı için amelini iptal etmediği şeydir.

 

Rıza; hükümlerin mecrası altında kalbin sükûn bulmasıdır.

 

 İnsanlar dünyadan arzuladıkları kadar azap görürler.

 

 Kalpte altı tane yer vardır, yedincisi yoktur ve kalp onlar etrafında gezip dolaşır. Bu yerlerden üç tanesi alçak ve diğer üçü de yücedir.

Alçak olana gelince;

1 - Süslenen dünya,

2 - Konuşan nefis

3 - Vesvese veren düşmandır.

Bunlar alçak olan ruhların yerleridir ve bunlar etrafında gezip dolaşırlar.

Bu yerlerden üçü de yüce yerdir:

1 - Beyan eden ilim,

2 - İrşad eden akıl ve

3 - Kulluk edilen ilâh.

Kalpler de bu yerlerde gezip dolaşırlar.

 

Hevaya uymak ve tûl-i emelde bulunmak, bütün fesadın başıdır. Çünkü hevaya uymak, gerek marifet ve gerekse kast olarak hakka karşı kör olmak anlamı taşır.

 

Kul doğruluk kokusunu koklamakla beraber kendisine ve başkalarına yalan söylemez, iki yüzlülük yapmaz.

 

Allah kulun hakkında hayır diledi mi o kimseyi başkalarının günahlarını söylemeyen ve sadece kendi günahlarını itiraf eden biri yapar. Buna ek olarak kendisinde olan malıyla o kimseyi cömert ve başkalarında olanlara karşı onu zahid ve başkasının eziyetlerine karşı da onu tahammüllü kılar. Şayet Allahu Teâlâ kulu hakkında şer diledi mi o zaman da bunların tersini verir.

 

Yüce himmet ancak şu üç maddeyle kendisini korur:

1. Gerek sevginin ve gerekse iradenin kendisini bilmekle ziyadeleşeceği yüce sıfatlardan birisini anlatması,

2. Gerek şükrün ve gerekse itaatin kendisiyle mülahaza edildiğinde artacağı minneti mülahaza etmesi,

3. Gerek tevbesinin ve gerekse korkusunun, kendisini hatırlamakla artacağı bir günahı hatırlatması.

Şayet himmet bu üç maddenin dışındakilere bağlanacak olursa, o takdirde himmet vesvese ve tehlikeler vadisinde gezip dolaşır.

 

Her kim dünyaya aşık olursa, dünya, o kimsenin ne kadar küçük olduğuna bakar ve o kimseyi hizmetçisi ya da kölesi yapar, onu zillete sokar. Kim de dünyadan yüz çevirirse, dünya o kimsenin kadrinin ne kadar büyük olduğuna bakar. Bu sefer o kimseye hizmetçi olur ve o kimse için zillete girer.

 

Yolculuk ancak misafirin yoluna kararlıca devam etmesi ve gecelerini uyumadan geçirmesiyle biter. Eğer misafir yoluna devam etmez ve gecenin hepsini uyuyarak geçirirse, gideceği yere ne zaman ulaşabilir


Facebook beğen
 
Kur.an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol