Kur'an ve Sünnet
   
 
  Tuhaf ve En Tuhaf
     
 
 

بســـم الله الرحمن الرحيم

 

Tuhaf ve En Tuhaf

 

Tuhaf konulardan birisi; bir şeyi bilmen, sonra da sevmeyip istememendir.

Çağıranı dinlemen ve sonra da icabet etmekte geç kalmandır.

Alışverişte kârda olduğunu bilmenle beraber başkasını tercih etmendir.

Kızgınlığının derecesini bildiğin kimseye saldırmayı göze almandır.

Günah işlediğinde aynı zamanda vahşeti arzulaman, sonra da Allah'a itaat ederek Ona dönüş yapmamandır.

O'nun sözüne kulak vermediğin ve kalbini başkalarının sözlerine daldırdığında ve bundan haz aldığında, O'nu (c.c.) zikretmeyi ve O'na nida etmeyi kalbinin özlememesidir.

Başkasına kalbinin meyletmesinden dolayı bunun seni helâka götürmesiyle bile seni zevklendiren bu şeyden kaçınmaman, Allahu Teâlâ'ya yönelmemen ve cennetine koşmamandır.

İşte bunlardan bile daha tuhafı var ki, o da;

O'nsuz (c.c.) bir şey yapamayacağını ve her şeyde O'na ihtiyacının olduğunu bildiğin hâlde O'ndan yüz çevirmen ve O'ndan seni uzaklaştıracak şeylere rağbet etmendir.


     
 
 

بســـم الله الرحمن الرحيم

 

Haramın Kaynağı

 

Kul ancak şu iki şekilde haram olan bir şeye duçar olur.

Birincisi: Rabbine beslediği kötü zan. Şayet bu kimse Allah'a itaat etseydi ve O'nun dediklerini yapsaydı o takdirde bu kimseden helaller noktasında işleyeceği bir hayır beklenmezdi.

İkincisi: Bunu bilen bir kimse. Şöyle ki, bu kimse Allah için bir şeyi terk eder ve daha hayırlısıyla ifa eder, ancak şehvet ve arzusu sabrının önüne geçmiş, hevası aklının önüne geçmiştir.

İşte bu ilk maddedeki kimsenin bu durumu, ilminin zayıflığından, öbürü de aklının ve basiretinin zayıflığından kaynaklanmaktadır.

Yahya b. Muaz der ki:

"Allahu Teâlâ her kimin duasında kalbini cem edip toplamışsa, işte bu kimsenin duasını red etmez."

Ben de derim ki:

Kalbi eğer (huşuyla) toplanmış ise, zarureti ve durumu bunu doğruluyorsa ve ümitvar oluşu da güçlüyse, işte o zaman duasının reddedilmeyeceği söz konusudur.


     
 
 

بســـم الله الرحمن الرحيم

 

İbretler ve Hikmetler -2-

 

Uykularından uyananlar, dünya ve ehlinin şatavatlarını, onlara hazırlanmış emel tuzaklarını, şeytanın yönlendirmesini, nefisleri nasıl komuta ettiğini ve nefsi emmarenin nasıl dönüp dolaştığını gördüklerinde, tıpkı perişan bir kölenin efendisinin evine iltica etmesi gibi tevazu ve huşu sarayına iltica ederler. (Nefsi Emmare: Kişiye şer olarak çokça emreden nefis demektir. (Mütercim)

 

Dünya şehvetleri hayal oyunu gibidir. Cahil olan bir kimse dış görünüşüne bakarak bu konuda kısır olduğunu ortaya koyarken, bilen bir kimse ise; örtünün arkasında nelerin olduğunu düşünerek bakar.

 

Onlara şehvetli şeyler görünüverdi. Bunun üzerine uzattıkları ellerinin (kendilerini helak edecek olan) tuzağın ipi olduğunu basiret gözleriyle bakarak anladıklarında, bundan kaçacak kanatlarla alabildiğince uçmaya başladılar. Sonra ikinci göçe ulaştılar. O da "Dedi ki: "Ne olurdu kavmim bilseydi!" âyetinin mânasındaki hakikattir. Böylece bu topluluk varlıklarını anladılar ve hedeflerini kavramış oldular. Bunun üzerine göçten önce toplanıverdiler ve yolun ortasına gitmek için birlik gösterdiler. Öbür insanlar da bu esnada fuzuli işlerle uğraşmakta ve bomboş yerlerde vakit öldürmektedirler. Heva ve hevesin serçeleri de işte bu esnada tuzak kapanında ölümü beklemektedirler..!

 

Bir Tilki bir gün tuzağa düşünce diğerine:

"Bundan sonra buluşma yeri neresi olur? " diye sorar, o da:

"İki gün sonra tabaklanma yerinde" diye cevap verir.

 

Allah'a yemin olsun ki, günler ancak uykulardır. Dolayısıyla uyanın artık! Bu takdirde zafere ulaşırsınız.

 

Dünyadan geçip gidenler rüyalardır, ondan kalanlar ise kuruntulardır. Vakit ise, her ikisi arasında zayi olup gitmektedir.

 

Bir kimsenin merhameti olmayan bir eşi, özür dilemesini bilmeyen bir evladı, güveni olmayan bir komşusu, nasihat etmeyen bir arkadaşı, adaletli olmayan bir ortağı bulunursa, bu kimseye nasıl güvenilir ki?

Buna ek olarak kendisini yok etmeye çalışan bir düşmanı da bulunursa nasıl güvenilir ki?

Nefsi kendisine hep kötülükleri emrediyorsa, dünyayı süslü gösteriyorsa, çokça şehvet ve hevaya uymayı aşılıyorsa, kahreden bir kini besliyorsa, süslü bir şeytan meydana getiriyorsa, kendisinde zayıflık peyda ediyorsa...

O zaman bu kimseye nasıl güvenilir ki?

Eğer Allahu Teâlâ'ya dost olursa, bu sayılanların hepsi kahrolup gider. Şayet yüz çevirecek olursa, o zaman bu kimsenin nefsinde yine bunlar toplanıverecektir. Bu takdirde de helâka gidecektir.

 

İnsanlar Kitap ve Sünnetle hüküm vermekten ve onlarla muhakeme olmaktan yüz çevirip, sadece bunların yeterli gelmeyeceğine inandıkları ve bunların dışında görüşlere, kıyaslara baş vurdukları, bunları ve şeyhlerin görüşlerini güzel saydıkları zaman;

Bu kimselerin fıtratlarında bir değişme baş gösterir.

 Kalplerinde zulüm oluşuverir ve anlayışlarında bir sakatlık ve akıllarında bir ahmaklık meydana gelir.

İşte bu tip insanları bu hasletler kuşatıverir ve ona galip gelir.

Hatta küçükleri bunlarla eğitmekte, yaşlıları ise buna sevk etmektedirler. Bunu kötü bir iş olarak da görmezler.

Bu öyle bir hâl alır ki;

- Artık doğrunun yerini bid'at,

- Aklın yerini cehalet,

- Rüşdün yerini heva,

- Hidâyetin yerini sapıklık,

- İyiliğin yerini kötülük,

- İlmin yerini cahillik,

- İhlasın yerini riya,

- Hakkın yerini bâtıl,

- Doğrunun yerini yalan,

- Nasihatin yerini vurdumduymazlık ve

- Adaletin yerini de zulüm alır.

Galip gelen bu faktörlerin ve bunu işleyenlerin bizzat kendilerine işaret edildiği anlaşılmaktadır. Nitekim bundan önce bu faktörler tersiyle bulunurlarken, bu faktörleri (cürümleri) işleyenlerin kendilerine işaret edildiği söz konusu olur.

Dolayısıyla galip gelen bu faktörlerin / cürümlerin kişiye yönelmiş, sancağını dikmiş olduğunu ve ordularının (binitlerine) binmiş olduklarını görürsen, anla ki artık bu esnada yerin altında yaşamak yerin üzerinde yaşamaktan, dağın tepelerinde kalmak alt taraflarında kalmaktan ve yabani hayvanların yanında bulunmak insanların yanında bulunmaktan daha hayırlıdır.

 

Yeryüzünün yeşili değişmiş, gökyüzü kararmış, kara ile deniz zalimlerin zulmü sebebiyle karanlıklara boğulmuştu. Bereketler gitmiş, hayırlar azalmış, vahşiyat çoğalmış ve hayat da bu fışkı fücurun kötülüğünden bunalıvermişti. Hep bu çirkin işlerden dolayı gündüzün ışığı ve gecenin karanlığı ağlayıvermiş, fena işler sebebiyle Kiramen Katibin melekleri onları şikayet etmiş, Rab Teâlâ'yı gazaplandıracak birçok fuhşiyatı işlemişler ve çirkin hâllere ve pisliklere bürünmüşlerdir... İşte böyle...

Şu var ki, Allahu Teâlâ azap selini oluşturacak bulutlarını sevk etmekle beraber uyarmakta ve bunların gölgelerinden bela ve musibetlerin inmesine izin vermekle beraber bundan (azabından) kaçmalarını istemektedir.

Öyleyse bu selden kurtulmanın yollarını da arayın ve kabul edilmesi mümkün olana ve kapısı açılana dek nasuh tevbesi yapmayı unutmayın!

Ancak (samimi olmamanızdan dolayı) tevbe kapısı sanki sizler için kapanmış, sanki sizler rehin alınmışsınız ve sanki uçacak kanadınız da kırılmıştır!

"Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akıbete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara, 227)

 

Bugün canını satıver! Kuşkusuz pazar açık, karşılığı mevcut ve değeri de ucuzdur. Nitekim bu pazara ve değere öyle bir gün gelecektir ki, az ya da çok bu cana ulaşamayacaktır.

"Toplanma günü için sizi topladığı zaman var ya, işte o gün, kimin aldandığının açığa çıkacağı aldanma günüdür." (Teğabun, 9),

"O gün zalim kimse ellerini ısıracak: "Eyvah!" diyecek, "keşke Peygamberin yanında bir yol tutsaydım!" (Furkan, 27)

 

Yolculuğa takva azığın olmadan çıktığın zaman,

Kıyamet günü ise azıklı birini gördüğün zaman,

İşte o zaman keşke onun gibi olsaydım deyip pişman olursun,

Çünkü dine O'nun gibi bakmamışsındır.

 

İhlas ve istikamet olmadan yapılan bir amel, tıpkı yolculuğunda yanındaki torbalarına kum doldurup da yararı olmadan boş yere ağırlık yapıp onları yanında taşıyan misafire benzer.

 

Kalbine dünyanın tasalarını ve ağırlıklarını yüklendiğinde ve dünyanın kuvvetini ve diriliğini gösteren meşgalesini ve boş şeylerini omuzladığında tıpkı atını sırtlayan bir yolcuya benzersin. Senden ağır olduğu için onu ne taşıyabilirsin, ne de ona yem verebilirsin. Hatta hemen yerinde duruverirsin!

 

Ömrünü harcayan yükleri yüklendim durdum

Hayret! Ortada ne bir zafer ve ne de bir kazanç var.

Aceleci bir şoför işini hiç kontrol edebilir mi?

Her sefer yolculuklarında sürat yapan bulunmaz

Bineği yavaşlat bakalım, onun yanağına toslayıverdin

Onunda altında da senin ezilen yanağın bulunmakta

 

  Her kim için afiyetin tadı parlayacak olursa, işte bu kimseye, sabır gösterilecek acılar uzak olmuş demektir.

 

 Gaye, kader de ilk olarak olan, varlıkta ise en son olan, aklın görüntüsünde ise başı çeken ve ulaşılması gereken yerde de son bulan şeydir.

 

Normal acizliği sevdin. Öyleyse düşündükçe sorunların çoğalıyorsa, o zaman azim nurları sana parıldıyor demektir.

 

Toplulukların farklılaşmaları düşünceleriyledir, şekilleriyle değil...

 

Alçak bir kişinin düşüncelerinin inişi, pislik barındıran bir kuyuya uzatılan kovanın inişi gibidir.

 

Seninle kurtulanların arasında heva dağı bulunmaktadır. Onlar önlerinde bulunan engeli aşıp gittiler. Sen ise engelin içinde kaldın. Öyleyse sen de bu engeli parçala ve onlara yetiş!

 

Dünya bir yarış arenasıdır. Tozlar yükselir ve kazanan belli değildir. İnsanlar da bu arenada bulunurlar, kimisi atlı, kimisi yaya ve kimisi de kısır eşeklerle katılır....

Tozlar kalkınca kimin kazandığını görürsün Altında at mı yoksa eşek mi olan kazanmış!?

 

Aç gözlülük bir kimsenin tabiatında bulunabilir. Ancak kanaatkar olmak daha fedakarcadır.

 

Hırs peşinde olan hırsız adam, ancak hevasının gölgesinde yürür.

 

Şehvet tohumu telef kapanın altında bulunur. Kapana yem olmayı bir düşün! Bu sefer sabretmek gerçekten sana yakınlaşıverir.

 

Emellere ulaşmada tamahkar olmanın gücü, isteklerde çalışmayı gerektirir ve emellerin girmesine dair sakındırmayı artırır.

 

Cimri kimse fakirdir ve fakirliği sebebiyle bir ecir alamaz.

 

Sıkıntı susuzluğuna sabretmek ve minnet altında kalma tulumundan da içmemek gerek!

 

Emzikli kadın acıkınca bile kendi sütünden içmez.

 

Efendinden başkasından dünyalık bir şey isteme! Çünkü kölenin efendisinden başkasından bir şey istemesi, ona bir hakarettir.

 

Sevgi ağacı dikilirse dostluk meyvesini verir.

 

Seninle beraber olmayanlara yabancı ol ve senden ayrılmayanlarla da birlikte ol!

 

Cahil ile yolculuk fesatlıktır. Ama âlimle yolculuğa gelirsek, onun beraberinde hem ayağında ayakkabısı ve hem de yanında su kabı vardır.

 

Uzlet evinde akıl ile yakîn beraber olunca ve tefekkür de hazır bulununca, ikisi arasında şunlar nida olur:

 

Bıkıp usanmayan bir söz sana gelince

Sözü ve nizamı bize hoş gelir

Nefis onu hatırlarsa şayet o zaman nefsin kast ettiği

Ve maksatlı kalbin karanlığı gitmiş olur

 

Aranızda tartışma geçmiş olan bir kimseden bunakça bir söz çıkarsa, onu hemen bir yere ulaştırma, sonra sen altında kalabilirsin! Kuşkusuz tartışma nesli, yerilen nesildir.

 

Nefsini himaye etmek, ona cehaletle davranmanın bir göstergesidir. Çünkü nefsini gereği gibi, hak üzere bilmiş olsaydın o takdirde hasmına karşı da yanlışa düşmemesi için yardımcı olurdun.

 

Öfke ateşinden intikam ateşi tutuşturulunca o zaman tutuşan artık yanmaya başlar.

 

Öfkeni hilm zincirleriyle bağla. Çünkü öfke köpek gibidir. Telef için gönderilirse telef eder.

 

Kimden saadet öne geçmiş ise, talep etmeden önce deliline ulaşıverir.

 

Kader herhangi bir şahıs hakkında bir şeyler yapmayı murat ettiği zaman o kimsenin kalbinde tevfik tohumları eker. Sonra bu tohumların üzerine ümit ve korku suyu döker. Sonra da bunların üzerine gözetme direkleri diker ve ona ilim bekçileri ikame eder... Bir de bakarsın ki, bu ekin kendi dalı ve kökü üzere ayakta kalmış durmaktadır.

 

Himmet yıldızı açık bir gecenin karanlığında doğduğu ve azimkar ay da peşini takip ettiği zaman Rabbinin nuru ile kalbin yeri doğuverir.

 

Gece karanlıklara büründüğü zaman uyku ve yorgunluk çöküverir. Korku ve şevkin başı ise, uyanık olan askerler bölüğünde bulunurken, tembellik ve umursamazlık ise, gaflette bulunan asker grubunda olur. Dolayısıyla azim gösterilince askerler toparlanıverirken, öbür tarafta uyanık olmayan ve tefritte bulunan askerler hezimete uğratılır. Artık gün doğar ve paylar taksim edilir. Ganimetler de ehline dağıtılır..!

 

Gece yolculuğuna sadece açlığı içinde gizleyen güç yetirebilir. Asiller başında; azığı taşıyanlar ise somundadırlar...

 

Kovulsan bile kapılarda durmaktan bıkma! Seni geri çevirseler bile mazeretini bildirmekten kaçınma. Şayet senden başkalarını içeriye alıyorlarsa, o zaman yalancılara hücum edildiği gibi onlara karşı da hücum et ve bir küçük kız çocuğunun içeriye girdiği gibi giriver ve elini uzat, "ayrıca sadaka da ihsan eyle." (Yusuf, 88)

 

Ey takva anahtarı olmadan geçim kapısını açan kimse! Nasıl da sana hatalı yollar alabildiğince açılmakta...

İşte rızkın daralmasından dolayı da bu sefer şikayet eder durursun.

 

Takvanın maksadı konusunda şayet tevakkuf edecek olursan, maksadı senden gitmez.

 

Günahlar kazanç kapısının önünde bir duvardır. "Şüphesiz ki kul, günahından dolayı rızıktan mahrum olur."  (Ahmed b. Hanbel, "Müsned"de (22386) Sevban hadisinden rivayet etmiştir. Hadisin tahrici için adı geçen esere bakınız.)

Allah yemin olsun ki sizi ziyaret için gelmiş değilim Ancak gördüm ki yeryüzü beni alıp dürmüştür Kapınızdan da ümidimi ve azmimi kırmış değilim Ancak yaptıklarıma sebep ayağım tökezleyivermiştir.

 

Ruhlar yüksek yerlerde bulunurlar; tıpkı kuşların saray burçlarında bulundukları gibi. Doğurdukları yavrularına verecekleri bir rızık da hazırlanmadığı hadde kuşlar orada bulunurlar...

İşte bunların bu hâli, tıpkı yarışmaya hazırlanmış bir kimse gibidir.

 

Çalışan işçilerden her kim kendisinin ne kadar çalıştığını işverenin yanında görmek isterse, işleri nasıl evirip çevirdiğine ve hangi işle meşgul olduğuna bir baksın!

 

Âhiretin çocuklarından ol, dünyanın çocuklarından olma! Çünkü çocuk anneye tabidir.

 

Dünya pis bir leştir. Aslan ise pislik üzerinde olmaz.

 

Dünya mecazdır. Âhiret ise vatandır. Gerekli olan ihtiyaçlar, ancak vatanlarda istenir.


Facebook beğen
 
Kur.an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol