Kur'an ve Sünnet
   
 
  O, Size Yeryüzünü Boyun Eğer Kıldı Ayetinin Tefsiri
     
 
 

بســـم الله الرحمن الرحيم

 

O, Size Yeryüzünü Boyun Eğer Kıldı Ayetinin Tefsiri

 

Yüce Allah'ın:

"O size yeri boyun eğer kıldı. Haydi onun omuzlarında (dağlarında, tepelerinde) yürüyün ve Allah'ın rızkından yiyin. Dönüş ancak Onadır." (Mülk, 15) âyeti...

Allah (c.c), yeryüzünü, üzerinde yürümek, kazmak, yarmak, evler inşa etmek için boyun eğdirdiğini ve bunları gerçekleştirmek isteyenlere yeri zorlaştırmadığını haber vermiştir.

Bununla beraber yeryüzünü bir beşik ve bir döşek kıldığını, karar yeri olarak ve onu yeterlilik olarak takdir ettiğini, yeri yayıp döşediğini, ondan suyunu ve merasını çıkardığını, dağları onda sabit kıldığını, onda yollar ve tepeler yarattığını, nehirler ve pınarlar akıttığını, onu bereketli kılıp, azıkları takdir ettiğini haber vermiştir. Yerin bereketlerinden birisi de hayvanların ve kendilerinin yedikleri azıkların hepsinin yerden / topraktan çıkmasıdır. Bir bereketi de şudur:

Sen bir daneyi ekiverirsin ve sana fazlasıyla kat kat geriye döner. Bir diğer bereketi de; yeryüzü, sırtında eziyetleri taşır ve sana da içindeki / altındaki en güzel ve en yararlı ürünleri / nimetleri çıkartır. Kendisine bayağı olan şeylerden ekilse bile en güzel ve en hoş nimetleri çıkarır. Bir bereketi de; kulların ayıp ve çirkin yerlerini örtmesi, bedenini muhafaza etmesi, kendisini koruması ve barındırmasıdır. Kullara yemeğini ve içeceğini çıkarmasıdır. Kuşkusuz eza ve cefayı en iyi biçimde taşıyan ve en yararlı ürünler sergileyen yeryüzünün bizzat kendisidir. Dolayısıyla topraktan daha hayırlı, ezalardan daha uzak ve hayıra daha yakın olan başka bir nimet yoktur.

Maksat şudur ki:

Allahu Teâlâ, bizim için yeryüzünü tıpkı istenilen yere yularını çekip de gitmesini sağladığımız itaatkar ve boyun eğen bir deve gibi kılmıştır. "O'nun omuzlarında" ifadesi; yollarda ve tepelerde boyun eğen olarak" diye tabir edilmiştir. Burada da geçtiği gibi yerin boyun eğmesi, ondaki vasfı ile ilgilidir. Yürüyen kimseye bakarsak, o yerin omuzlarında yürür. Omuzlar ise, en yüksek yeri ifade eder. Zaten bundan dolayı da omuzlar "dağlar" diye tefsir edilmiştir. İnsan omuzlarında olduğu gibi...

Nitekim omuz, insanın en yüksek yeri sayılır. Kimisi şöyle demiştir:

"Âyet-i kerimede geçen "yerin omuzlarında" sözünden maksat, ovalarında yapılan yürüyüştür; çünkü bunun daha kolay olduğuna dikkat çekilmektedir."

Bir grup âlim de:

"Bilakis "omuzlarından" maksat, yanlarıdır. Mesela insanın omuzları denilince yanı başları kastedilir." demiştir.

Açık olarak ortaya çıkan şudur ki; omuzlardan maksat, yüksek yerlerdir. Nitekim canlılar yürürken daha çok yerin yüksek yerlerinde yürürler; buna ters olan istikamette değil. Çünkü küre-i arzın tam düz çizgisi, yerin en yüksek yerleridir. Yürüyen canlılar ise, yeryüzünün tam düz çizgisinde bulunurlar.

"Yerin omuzları" olarak buyrulması ve onun özelliklerinden birisinin de boyun eğici olması, ne de güzel tabir edilmiştir.

Sonra Allahu Azze ve Celle, kendilerine yerden çıkardığı, onlara musahhar ve emirlerine amade kıldığı rızıklarını yemelerini ve kendilerine açmış olduğu yollar ve tepeler üzerinde yürümelerini emretmiştir. Kendilerine yerden rızıklar bitirdiğini haber vermiştir. Yararlanmak için meskenlerin durumundan, oralarda yaşamaktan, gezip dolaşmaktan, meskenlerde yaşayanların yiyeceği nimetlerden bahsetmektedir.

Sonra "Dönüş ancak O'nadır" âyetiyle de şunlara dikkatleri çekmektedir:

Bu meskenlerde devamlı olarak kalmayacak, buraları ebedi yurt edinemeyeceksiniz. Bilakis biz sizleri oraya bir yolcu konumunda soktuk. Sizleri oraya ebedi olarak bırakmak zaten güzel ve doğru olmaz. Sizleri ancak oraya kıyamet gününe kadar geçinmeniz için soktuk. O meskenleriniz ölümlüdür, ölümsüz daimi yerler değildir. İbret yerleri ve geçici gidiş geliş / misafir yerleridir. Vatan da değildir, daimi karar kılacağınız yerler de değildir.

Bu âyet-i kerimenin delaleti; Allahu Teâlâ'nın rabbliğini, tek oluşunu, kudretini, hikmetini ve cömertliğini içermekte, O'nun nimetlerini ve ihsanını hatırlatmakta ve dünyaya bel bağlayıp onu daimi vatan ve yurt edinmekten sakınmayı ortaya koymaktadır. Hatta âyet-i kerime, bizlerin dünyada iken O'nun (âhiret) yurduna ve cennetine hızlıca koşmamızı da ortaya koymaktadır.

Dolayısıyla bu âyetin içeriğinde; Allah'ın var ve bir olduğunu, O'nun nimetlerini düşünmenin ve yaratana doğru yürümenin teşvik edildiğini görmekteyiz.

Yine Allah ile karşılaşılacağının, O'nun huzuruna çıkılacağının ve O'nun bu diyarı olmamış gibi dürüleceğinin, yaşayanların da öldükten sonra diriltileceğinin ve dönüşün ancak kendisine olacağının da bilgisi bulunmaktadır


Facebook beğen
 
Kur.an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol