Kur'an ve Sünnet
   
 
  Dirilmeyi İnkar Edenlerin Şüpheleri

     
 
 

بســـم الله الرحمن الرحيم

 

Dirilmeyi İnkar Edenlerin Şüpheleri

 

1 - Ceset parçalarının toprağın her bir tarafına ayrıştırılamayacak bir şekilde karışmış olması ve hiçbir şahsın başkasından ayrıştırılamayacağına dair (şüpheleri);

2 - Kudretin buna bir fonksiyon sağlayamayacağı ve

3 - Bunun faydasız boş bir iş olduğuna dair ya da hikmetin insan türü hakkında ebediyete dek hep bu şekilde -birbiri ardınca- devam edeceğine, her nesilden sonra ardından başka bir neslin geleceğine dair şüpheleri.

Bütün insan türü öldükten sonra bunların yeniden dirilmesine gelirsek; onlara göre bunun hikmetle bir alakası yoktur.

Kur'an-ı Kerim'de öldükten sonra dirilmenin delilleri üç ana maddede bina edilir


     
 
 

بســـم الله الرحمن الرحيم

 

Öldükten Sonra Dirilmenin Delilleri

 
1 - Allahu Teâlânın ilminin eksiksiz oluşunun ilan edilmesi.

Şu âyet-i kerimede görüşlerine, yaratanın verdiği cevapta olduğu gibi:

"Şu çürümüş kemikleri kim diriltecek? diyorlar. De ki: Onları ilk defa yaratmış olan diriltecek. Çünkü O, her türlü yaratmayı gayet iyi bilir." (Yasin, 78-79),

"O saat (kıyamet) mutlaka gelecektir. Şimdilik onlara güzel muamele et. Muhakkak ki Rabbin hakkıyla yaratan, pek iyi bilendir." (Hicr, 85-86),

"Biz, toprağın onlardan neleri eksilttiğini kesinlikle bilmekteyiz." (Kaf, 4)

 
2 - Allah'ın kudretinin eksiksiz oluşunun ilan edilmesi.

Şöyle buyurduğu gibi:

"Gökleri ve yeri yaratan, onlar gibisini yaratmaya kadir değil midir? Elbette kadirdir. Çünkü o her şeyi yaratandır, her şeyi bilendir." (Yasin, 81),

"Evet, bizim onun parmak uçlarını bile aynen eski hâline getirmeye gücümüz yeter." (Kıyamet, 4),

"İşte bunlar gösteriyor ki, Allah şüphesiz haktır. Şüphesiz ölüleri O diriltir ve O her şeye kadirdir." (Hac, 6)

Allahu Teâlâ her iki hususu da bir arada zikredip şöyle buyurmuştur:

"Gökleri ve yeri yaratan, onlar gibisini yaratmaya kadir değil midir? Elbette kadirdir. Çünkü o her şeyi yaratandır, her şeyi bilendir." (Yasin, 81)

 
3 - O'nun hikmetinin eksiksiz oluşunun ilan edilmesi.

Şöyle buyurduğu gibi:

"Biz gökleri ve yeri ve her ikisi arasındakileri oyun olsun diye yaratmadık." (Duhan, 5),

"Biz göğü ve yeri ve her ikisi arasında bulunanları boşuna yaratmadık." (Sad, 27),

"Sizi sadece boş yere yarattığımızı ve sizin hakikaten huzurumuza geri getirilmeyeceğinizi mi sandınız? Mutlak hâkim ve hak olan Allah, çok yücedir, ondan başka ilâh yoktur. O, bereketli arşın sahibidir." (Mü'minun, 115-116),

"Yoksa, kötülük işleyenler, hayatlarında ve ölümlerinde kendilerini, iman edip iyi ameller işleyen kimselerle bir tutacağımızı mı zannettiler? Ne kötü hüküm veriyorlar!" (Casiye,21)

 

Bundan dolayı doğrusu şu ki; öldükten sonra dirilme konusu meşru olmakla beraber akılla da bilinecek bir husustur. Aynı zamanda Allah'ın Rab oluşunun eksiksizliği, O'nun isimlerinin ve sıfatlarının da eksiksiz oluşları, bu hakikati gerektirmekte ve ortaya koymaktadır. Bu konu, inkarcıların Allah hakkında uydurdukları sözlerden de Allah'ın münezzeh olduğunu ortaya koymaktadır. Tıpkı O'nun kemalliğinin diğer ayıp ve kusurlardan münezzeh olduğu gibi.

Sonra inkarcılar hakkında yüce yaratan, onların hakkı inkâr ettikleri zaman karmakarışık bir ızdırap içinde olduklarını haber vermiştir:

"Doğrusu hak kendilerine geldiği zaman yalanladılar da şimdi karmakarışık bir ızdırap içindeler." (Kaf, 5)

Kendileri karmakarışık bir ızdırap ve çelişki içindeydiler ve iddia ettikleri hiçbir şeyi elde edememişlerdi.

Sonra Allahu Teâlâ, onları yüce âleme; onun inşasına, yükselişine ve kusursuzluğuna, güzelliklerine ve yine yeryüzü olan alt âleme; onu nasıl düzelttiğine, nasıl hazır hâle getirdiğine, onu dağlarla nasıl sabit kılıp, onda akarsuları nasıl fışkırttığına, her çeşit güzellik saçan türden, şekilleri değişik, rengi farklı, değeri, özelliği ve yararı farklı bitkileri nasıl bitirdiğine dikkatleri çekmiştir.

Dikkatleri çekmiş olduğu bu konuyu basiret ile alakalandırmış, Allah'a bağlılık gösteren kul basiret gözüyle bunlara baktığı zaman bunlara, tevhid ve dirilmeyi haber veren peygamberlerin söylemiş olduklarının delalet ettiğini apaçık görecektir.

Şu bir gerçek ki; bu nimetlere bakan bir kimse, ilk olarak basireti açılacak, sonra da sebatlı olarak düşünecektir. İşte bu özelliği de ancak hem kalbiyle ve hem de bütün organlarıyla kendisini Allah'a vermiş kimse elde edebilir.

Sonra da Allahu Teâlâ onları, rızık maddelerinin, giysilerinin, binitlerinin ve bahçelerinin vs... ana ham maddesi ve özü olanı tefekkür etmeye çağırmıştır. Yani gökyüzünden indirmiş olduğu ve oldukça bereketli kıldığı su nimetine...

Bu suyla birçok bağ-bahçeler meydana getirmiş, birçok farklı ve çeşitli meyveler ve sebzeler yaratmış, kimisi beyaz ile siyah arası renklerde, kimisi kırmızı ve sarı ve kimisi de tatlı ve ekşi olmak üzere değişik ve farklı yerlerde ayrı tür ve cinslerde...

Her bir hububatı da bitirmiş, farklı çeşitler ve şekillerde, değişik yararlar, şekiller ve ölçülerde... yapmıştır.

Sonra da hurma ağacını örnek vermiş, onda birçok ibretlerin olduğunu ve düşünüp tefekkür edenler için gizli kalmayacak delillerin bulunduğunu haber vermiştir.

"Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara yarar şeylerle denizde akıp giden gemide, Allah'ın yukarıdan bir su indirip de onunla yeri ölümünden sonra diriltmesinde, diriltip de üzerinde deprenen hayvanları yaymasında, rüzgarları değiştirmesinde, gök ile yer arasında emre hazır olan bulutta şüphesiz akıllı olan bir topluluk için elbette Allah'ın birliğine deliller vardır." (Bakara, 164),

"Bunları kullara rızık olması için yetiştirmekteyiz. O su ile ölü bir toprağa can verdik, işte hayata çıkış da böyledir." (Kaf, 11)

Yani topraktan meyvelerin, sebzelerin, hububat ve azıkların çıkışı gibi sizin de toprak üzerinde kayboluşunuzdan (ölmenizden) sonra hayata çıkışınız böyle olacaktır.

Bu kıyaslama ve benzerlerini biz, Kur'an'daki kıyaslamalardan pasajlar alarak "el-Meâlim" adlı eserimizde zikrettik. Konularda geçen bazı sır ve ibretleri de açıkladık.

Yüce yaratan sonra en güzel bir ve en veciz lafızlarla, her türlü şüphe ve şaibeden uzak uslübu ile peygamberlik konusuna geçmiştir.

Burada Nuh, Ad, Semud, Lut kavimlerine ve Firavun kavmine resuller gönderdiğini haber vermiş, peygamberleri yalanladıklarını, bundan dolayı da onları birçok helak şekilleriyle helak ettiğini, peygamberlere iman etmedikleri takdirde, kavimlerine peygamberlerin haber verdiği tehdit sözünü gerçekleştirdiğini, bunun da peygamberlerin nübüvvetini takrir etmek mânasında olduğunu göstermiştir.

Yine -hiçbir öğreteni olmadan ve kitaptan da okumadan- onların peygamber olduğunu haber veren Hz. peygamberin de nübüvvetini takrir etmek mânasına geldiğini haber vermiştir. Öyle ki; Yüce Allah bunu ehli kitabın yanında bulunan bilgilerine uygun olarak tafsilatlı bir bilgiyle haber vermiştir.

İman edilmesi zorunlu olanları bilerek inkâr edenler, ancak büyüklenme ve şaşırtma amacı güderek soru sorma eyleminde bulunur ve bunun olmayacağını söylerler ya da zaman içinde gelişen felaketlerin / tabiat olaylarının kendilerinden önceki kavimleri helak ettiği gibi onları da helak ettiğini söylerler.

Bu tür sorular soran kişilerin bizzat kendi nefisleri bile, apaçık olanları ve şüphe edilmeyen gerçekleri bilerek inkâr ettiklerine ve şaşkın olduklarına şahitlik etmektedir. Asırlar geçip yeni asırlar doğsa bile bu böyledir. İnkar edişleri, meşhur kralların, bilginlerin ve beldelerin varlık sahiplerinin (bizzat kendileri gördükleri hâlde bilerek) hakkı inkâr etmeleri gibidir.


Facebook beğen
 
Kur.an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol