Kur'an ve Sünnet
   
 
  Selman-ı Farisi
     
 
 

بســـم الله الرحمن الرحيم

 

Selman-ı Farisi

 

Kurtuluşa ermek için şerefli olanlar, istenilene hazırlıklıdır.

İstenilmeyen gelişler tuzaklara bağlıdır.

Takdir edilen fırtınalar yerleri helak edince, varlıklar gidip gelirken, hayır da yıldız gibi parlamaktadır.

Fırtına durunca, Peygamberin (sallallahu aleyhi ve sellem) amcası Ebû Talib helak denizinde boğulmuş iken, Selman da selâmet sahilinde bulunuyordu.

Velid b. Muğire arkasındakileri çöle sürüklerken, Süheyb de Rum kafilesiyle gelmişti. Necaşi ise Habeş topraklarında:

"Lebbeyk! Allahümme Lebbeyk! " derken, Ebû Cehil de muhalefet uykusunda bulunmaktaydı.

Selman'ın, kendisini öne geçenlerden kılacağı ayak adımları takdir edilip o yürütülünce, İslâm'a kavuştuğunun delilleri onu (önceden) bulunduğu din olan mecusilikten kendisini ayırdı ve kendisi babasının bu (şirk) yolundan uzaklaştı. Babasının üzerinde bulunduğu şirk dini hakkında münazara ediyordu. Delillerle atalarını susturunca ve kendisine cevap veren çıkmayınca, ona ancak tutuklamak suretiyle cevap vermişlerdi...

Zaten bu husus, ta ilk tahrif ettikleri günden beri bâtıl ehlinin yapmış olduğu cevap verme yöntemlerinden birisiydi. Aynı şekilde Firavun'un Musa'ya (a.s.) verdiği cevabı da:

"Benden başkasını ilâh tutarsan, andolsun ki seni zindana kapatılmışlardan ederim" (Şuara, 29) demesi olmuştur.

Cehmiyye fırkası, İmam Ahmed'le münakaşa edince, ona kırbaç cezasıyla cevap vermişlerdi. Bid'at ehli kimseler de Şeyhülislâm'a (Yani İbn Teymiyye (rah.a.). (Mütercim) kendisini hapise koymak suretiyle cevap vermişlerdi. İşte bizler de bu yol üzere bulunmaktayız. (Bizlere de bunlara yapılanların aynısı yapılabilir.)

Kuşkusuz onun gelmesiyle şu âyet-i kerime inivermişti:

"Muhakkak ki biz sizi biraz korku, biraz açlık, biraz da mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltme ile imtihan edeceğiz. Müjdele o sabredenleri!" (Bakara, 155)

Selman bir mertebe daha yükselmiş ve özel ikrama ulaşmıştı:

"Selman bizdendir, ehlibeytimdendir."

(Hem merfu ve hem de mevkuf olarak rivayet edilmiştir. Mevkuf olarak rivayete gelirsek; İbn-i Ebi Şeybe, "el-Musannaf": 12/148; el-İsabe kitabına yapılan dipnotta İbn-i Abdilber, "el-İstiab": 4/223. Her ikisi de bu rivayeti Ebul Buhturi, ondan da Ali'den gelen yolla rivayet etmişlerdir. Merfu olarak rivayete gelirsek; İbn Sa'd "Tabakat", 4/82-83; Taberi, 21/133; Hakim "el-Müstedrek", 3/598.Üçü de Kesir b. Abdullah el-Mezni yoluyla, o da babasının yoluyla, ondan da dedesinin yoluyla rivayet etmişlerdir. Zehebî senedinin zayıf olduğunu söyler. İbn Ebi Asım "el-Ahadu vel-Mesani" (2707) ve Taberânî "el-Kebir", 5/220-221 (5146). Zeydb. Ebû Evfa'dan rivayet ettiler.)

Kendisi, yolculuğa çıkacak bir kafileyi duyunca kendini babasından kaçırdı fakat akrabalık bağını koparmadı. Hemen saadete ulaşmak için binite bindi ve mahlukatın incisi olana (Hz. Peygambere) ulaşmak için derin denizlere dalıverdi. En değerli ve en şerefliye hizmet etmek ve aşağılıkların da önünde durmak için kendisini vakfetmişti. Rahipler kendi devletlerinin yıkıldığını anlayınca Efendimiz ve öncümüz olan Hz. Peygamber'e (sallallahu aleyhi ve sellem) verilmek üzere bir mektubu ona teslim ettiler ve:

"Zaman O'nun zamanıdır ve devam etmektedir. Dolayısıyla bu yoldan asla şaşma!" dediler.

Sonra onlardan birisi Selman'ı aldı ve hiç refakatçilik yapmadan yola koyuldu:

"Ve onu düşük bir değerle birkaç dirheme sattılar. Ona fazla önem vermemişlerdi." (Yusuf, 20)

Onu tutup Medineli bir yahudiye sattılar. Kendisi oranın sıcaklığını duymuş, şevki de doruğa yükselmişti. Kendisi, Kitabı indiren Allah'ın içinde neleri nasip edeceğini de bilmiyordu. Tam bu arada bir bekleyiş ile organları onu beklemekteydi. Kendisi hurma ağacının tepesinde bulunduğu sırada müjdecilerin efendisi olan Hz. Peygamber müjde verici bir geliş ile geldi. Kendisini tutamıyordu Selman ve o günün sevinci kendisini hüzünden almıştı.

"Musa'nın anasının yüreği (tasadan) bomboş kalıverdi. Eğer biz, (vaadimize) inananlardan olması için onun kalbini pekiştirmemiş olsaydık..." (Kasas, 10)

O'nunla karşılaşmak ve O'nu görmek için hemen ağaçtan aşağıya indi. Şunu diyordu:

Necidli dostlarım! Tepe üstünde benim için duruverin Kuşkusuz bu diyarda meltem rüzgarı esti.

Bunun üzerine Selman'ın efendisi:

"Ne oluyor sana? İşinin başına dön! "dedi. O da:

"Evinizde işler olsa bile nasıl gidebilirim ki?" diye karşılık verdi. Sonra, sağır bir insanın bile şayet duymuş olsaydı terennüm edeceği, bu durumunu anlatan şunları söyledi:

Dostlarım! Allah'a yemin olsun sizin (diyardan) değilim. Leyla ailesinden tanıyınca değişiverirler.

Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ile karşılaşınca rahibin nüshasını kitabın aslıyla arz etti ve ona muvafakat etti."

(Selman'ın müslüman oluşu ile ilgili kıssayı, Ahmed b. Hanbel, "Müsned" (23737)'de hasen bir senedle rivayet etmiştir. Hadisin uzunca bölümü için aynı yere bakınız.)

Ey Muhammed! Sen Ebû Talib'i istemektesin biz ise Selman'ı isteriz. Ebû Talib'e ismi sorulduğu zaman:

"Abdümenaf" derdi. Nesebi sorulunca atalarıyla övünürdü. Mallarından sorulduğunda develerini saymaya başlardı.

Selman ise, kendisine ismi sorulduğu zaman:

"Abdullah" (Allah'ın kulu) derdi. Nesebi sorulduğunda ise:

"İslâm'ın oğlu" derdi. Malı sorulduğunda:

"Fakirlik" derdi. Evi sorulduğunda:

"Mescid" derdi. Kazancı sorulduğunda:

"Sabır" derdi. Giysisi sorulduğunda:

"Takva ve tevazu" derdi. Yastığı sorulduğunda:

"Uyumamak" derdi. Övünmesi sorulduğunda:

"Selman bizdendir hadisini zikrederdi."

Maksadı sorulunca:

"Allah'ın vechini..." isterler ile ilgili âyeti hatırlatırdı. Nereye gitmek istediği sorulunca:

"Cennete gitmek istiyorum" derdi. Yoldaki rehberi sorulduğunda:

"Mahlukatm imamı ve ümmetin önderi Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)." derdi.

İmamımız Sen iken yola çıksak Hoş görüntün, binekleri sevk etmek için yeter Şayet yolu sasırsak ve yolu bulamasak Yüzünün nuru yolu bulmamıza yeter.


     
 
 

بســـم الله الرحمن الرحيم

 

İbretler ve Nasihatlar

 

Günahlar yara demektir. Nice yaralar vardır ki savaş alanında meydana gelmiştir.

 

Şayet aklın, hevanın kontrolünden çıkarsa, geriye dönecek olan değişmedir.

 

Heva diyarına girdin. Öyleyse ömrünle kumar oynamaktasın demektir.

 

Helal olmayan bir bakış arız olunca, bil ki bu, savaşın ateş küreğidir. Bu bakıştan:

"Mü'minlere de ki..." âyetinin örtüsüyle sakın. O takdirde bundan eser kalmaz. Allah şüphesiz ki savaşta mü'minlere yeter.

 

Heva / heves denizi yükseldikçe gireni boğuverir. Korkarım buna kapılan bir yüzücü, gözleri denizin içinde açık gider.

Kabrinde amellerinin kendisine dostluk yaptığı,

Yalnız kimseden daha cömert kimse bulunmaz ona

Bahçe olmuş kabri içinde nimetler gören kimse,

Olmaz kabri kendisine hapis olmuş kimse gibi.

* * *

Kişinin fazlı kadar ayağına işi gelir.

Uğrayacağı musibetlerde ise sabır bilinir.

Sakınıp sabır göstermesini az yapan,

Kuşkusuz nasibinden umduğunu da az umar.

 

Tamamlanmadan önce ne kadar ekin biçilir. Hasad edenin ekin hakkındaki zannı ne olabilir ki?

 

Nefsini sat. Kuşkusuz pazar açıktır ve karşılığı da mevcuttur.

 

Gafletin uykuda ve hevanın dinlenmede olması mümkündür. Ancak hafif uykuda ol. Sonra şehir bekçileri: "Sabah oldu" diye bağırıverirler.

 

Aklın ışığı heva gecesinde aydınlık olur ve doğruların nimetleri parlar. Bu ışıkla bakan kimseye ise, işlerin mükâfatı parlar.

 

Afetlerle sarılı bu dar yerden kararlılıkla hiçbir gözün görmediği o rahat yere çık. Şüphesiz ki orada istenilen verilir ve sevilen de kaybolmaz.

Ey sevgisi hastalık, geçişi eziyet ve güzelliği geçici olup da nefsini hevasına satan kimse!

Andolsun ki sen en güzel şeyleri değersiz ve düşük olan şeyler karşılığında sattın. Sanki sen değerin ve pahanın ne olduğunu bilmemektesin. Teğabun (aldanma) gününe geldiğinde, mutlaka sana alışverişte aldanmanın sonucu gelecektir. "Lâ ilâhe illallah - Allah'tan başka ibadete layık hiç bir ilah yoktur-" çok değer ifade eder. Allahu Teâlâ bunun müşterisidir. Bunun kazancı cennettir. Bunu haber veren ise Hz. Peygamber'dir. Hepsi bir sineğin kanadına denk olmayan şeylerden de oldukça az bir bölümünü satarak razı olursun.

Kölesi olduğun kimse yanında,

Toplam bir sineğin kanadına denk olmayan bir şey olsa,

Ondan bir parçasına basit bir kimse sahip olsa,

Bu durumda onun yanında değerin nice olur?!

Ve o basit kimseye canını satsan,

O da kendindeki en güzellerinden onu satın almış olsa,

Şüphesiz değerin de gitmiş olur.

 

Ey azmi gevşek olan kimse! Neredesin?! Bu yolda Âdem çok yoruldu.

Nuh bu sebeple ağladı.

Halil ateşe atıldı,

İsmail kurban edilmek için yatırıldı.

Yusuf oldukça düşük bir pahaya satıldı ve senelerce hapiste kaldı.

Zekeriya ise testereyle ikiye biçildi.

Yahya da ablukaya alınıp kesildi.

Eyüb'e sıkıntı ve hastalık isabet etti.

Davud'un ağlamaları ise oldukça çoğaldı.

 İsa ise, silahsız olarak kaçmak zorunda kaldı ve

Hz. Muhammed'e (sallallahu aleyhi ve sellem) her türlü eziyet ve fakirlik dokundu.

Öyleyse oyun ve eğlenceye sen hala devam mı edeceksin?!

 

Ey hüzünlü yere! Şüphesiz âhireti görmek yakındır

Ancak ona ulaşana kadar musibetler vardır.

 

Savaş ayaktadır ve her an başlayabilir. Sen ise onu gözetmeden oldukça uzakta isen ve özengini (savaşmamada) sabitlersen, o takdirde hezimete uğradın demektir.

 

Her kim yükseğe ulaşmak için enerjisini stoklamazsa, şerefin gölgesinde uyku çekemez.

Süleyman diyor ki:

"Önceden bizim memleketimizde ikamet etmen olmasaydı O takdirde benim makamı tavaf ettiğimi bilmezdin."

 

Bazı abid kullara:

"Nefsini kaça kadar ya da ne kadar yoruyorsunuz?" diye sorulduğunda:

"Rahatlığını istemekteyim!" diye cevap verirler.

 

Ey kendisine afiyet süsünden sonra iman süsü ikram edilmiş kimse!

Cömert olan Allah bunları sana bahşetmiş; öyleyse bunlarda yaratana muhalefet etme sakın!

Yanlışlarını inkâr etme. Yanlışlarını hoş görmeyen kimse Allah'ın verdiği nimetleri daha ziyade kullanmaya hak sahibi olur.

 

Kainatın gelinleri, görücüler için süslenmiştir. Onlardan hangisinin bu gelinlerden âhiret gelinlerini izlediği onlar için açığa çıksın diye...

Öyleyse her kim dünya ve âhiret gelinleri arasındaki farkı anlamışsa izlenilmesi gerekli olanı izlemiş demektir.

Kainatın güzelliği ortaya çıktığında Bana yönelir ve bana "gel" der Sanki hiç görmemiş gibi kör olurum İstediğimi yanımda gördüğüm zaman.

 

Arif kimselerin himmet yıldızları, hiçbir zuhal olmaksızın kendi kuvvet burçlarında gezinmektedir.

 

Ey yollarından sapan kimse! Kafilenin sonunda bulun. Yolda uyuklamak istediğinde uyuyuver, çünkü kafilenin öncüsü güttüklerini kontrol eder.

 

Hasan'a:

"Bir topluluk var ki, bizleri hızlı koşan atlarla geçtiler. Bizler ise kısır eşekler üzerinde bulunmaktayız?!" denilince, kendisi şöyle cevap verdi:

"Onların yolu üzere olmak istiyorsan, o zaman onlara yetişmek için çaban nerede?"


Facebook beğen
 
Kur.an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol