Kur'an ve Sünnet
   
 
  Bir Kul Takva Sahibi Bir Mümin Olmadıkça, Allah'ın Dostluğuna Ulaşamaz

بســـم الله الرحمن الرحيم

 
Bir Kul Takva Sahibi Bir Mümin Olmadıkça, Allah'ın Dostluğuna Ulaşamaz
 

Bir kul takva sahibi bir mümin olmadıkça, Allah'ın dostluğuna ulaşamaz. Yüce Allah mealen buyuruyor ki:

"(İyi bilinmelidir ki) Allah'ın dostlarına hiçbir korku yoktur ve onlar üzülecek de değildirler. Onlar, iman edip (gerektiği gibi Allah'tan) sakınanlardır. (Yunus: 62)

Bir kudsi hadisde de buyruluyor ki:

“Kulum hiç durmadan bana nafile ibadetle yaklaşmaya çalışır. Ta ben kendisini sevinceye kadar.” (Buhari)

Yani bir kul, farzları yerine getirerek Allah'a yaklaşmaya çalışmazsa, asla takva sahibi bir mümin olamaz.

Böyle takva sahipleri de iyiler derecesine dahil olur. Bundan sonra, nafile ibadetlerle Allah'a yakınlık kurmaya çalışır. Ta sadık mukarreblerden oluncaya kadar.

Bilindiği gibi, kafir ve münafıklar hiçbir zaman Allah'ın dostluğuna ulaşamazlar.

İman ve ibadeti geçerli olmayan, üzerlerinde günah da bulunmayan kafirlerin çocukları ve ilahi davetten haberi olmayan kimseler de, -her ne kadar peygamber gönderilmedikçe azab edilmez denilmiş olsa da- takva sahibi mümin olmadıkça Allah'ın dostu olamazlar.

Allah'ın iyi dediği işleri yerine getirmeden, kötü dediği işlerden uzaklaşmadan Allah'la yakınlık kurduğunu iddia edenler kötü birer yalancıdır. Ve elbette ki yalancılar Allah'ın dostu olamazlar. Delilerle, çocuklar da böyledir.

Allah'ın hak Resulü buyurmaktadır:

“Kalem üç kimse hakkında kaldırılmıştır.

- Deli şifa buluncaya kadar,

- çocuk erginlik dönemine girinceye kadar,

- uyuyan kimse uyanıncaya kadar.”

Bu hadisi altı hadis kitabının sahipleri, Hz. Ali ve Hz. Aişe'den rivayet etmiştir. Ve büyük ilim adamları da bu rivayetin kabul edilebilir olduğunu söylemişlerdir. Temyiz edebilecek duruma gelen çocukların ibadetinin geçerli olduğunu ve sevap kazandıklarını bütün ulema söylemektedir.

Deliye gelince; onun hiçbir ibadeti geçerli sayılmamıştır. Ne küfrü, ne imam, ne namazı ve ne de başka ibadetleri geçerli değildir delinin. Delinin, san'at, ziraat, alım - satım gibi, dünyevi işlerde de bir sorumluluğu yoktur. Yaptığı işler geçerli değildir.

Delilerin, alışverişi, nikahı, boşanması, ikrar veya şahadeti ve bunlara benzer sözleri de geçerli değildir. Bütün sözleri ve işleri boştur, şer'an bir hüküm sayılmaz, günah sorumluluğu taşımaz.

Fakat iyiyi kötüden ayırma yeteneği kazanmış bir çocuk böyle değildir. Onun bazı yer ve şartlarda söyledikleri sözler nass ve icma kanalıyla muteber sayılmıştır, bazı yer ve şartlarda da tartışma konusu olmuştur.

Delinin durumu böyle olunca. Allah'ın dostluğuna elbette ki ulaşamaz. Hele hele onların veli olarak kabul edilmesi telakkisi hiç mümkün değildir.

Bununla birlikte, ondan bir mükaşefe görüldüğü ve duyulduğu zaman, veya birine işaret ettiğinde, işaret edilen ölür veya bayılırsa bu durum önemli bir şey sayılmaz. Çünkü, kafir ve münafıklardan da bu gibi haller zuhur etmektedir. Sihir, büyü ve diğer şeytani tasarruflarda bulundukları da bilinmektedir. Onlardan böyle bir şey sadır olması nasıl ki, onları Allah dostu yapmazsa, delinin bunlara benzer işleri yapması da onları Allah dostu yapamaz.

Kafirlerde Allah'ın dostluğunu yalanlayan bir çok haller mevcuttur.

- Allah Resulüne, açıkça veya gizlice uymanın vacip olmadığına inanmak,

- Şeriatın sadece zahirine inanmak, iç hakikatlara inanmamak;

- Yahut, Allah'a vasıl olmada veliler için peygamberin yolundan gayri bir yol olduğuna itikad etmek,

- Peygamberlerin yolu daralttıklarını, yahut nebi ve resullerin sadece avama gönderildiklerini, onlara önder olduklarını, havass için önder olmadıklarını söylemek, bunlara benzer, velilik iddia edenlerin sakat iddialarını sıralamak, gibi şeyler...

Bu saydığımız şeylerde İslama ve imana aykırı her hal mevcuttur. Küfür ifade eden her tanım vardır. Böyle olmasına rağmen, nasıl Allah dostu olabilirler bu (menhus kademsiz) iddiaların sahipleri?

Demek ki, bir kimse, kafir ve münafıkların şahsında görülmekte olan fevkaladelikleri muhtevi olayları, onların velayetlerine delil sayarak, onların veli olduklarını kabul ederse, Yahudi ve hıristiyanlardan daha sapık bir duruma düşer.

Deli de aynen böyledir. Çünkü delilik, velayet için şart olan iman ve ibadetlerin gerçek olmasını önler.

Bazen delirip, bazı kere düzelen insanlara gelince... Normal durumdayken, Allah'a ve Resulüne inanıyor, farz ibadetleri yerine getiriyor ve haramlardan sakınıyorsa; anormal hale döndüğünde, onun deliliği, Allah'ın, ona akıllıyken yapmış olduğu iyi işlere mukabil sevap vermesine mani olmadığı gibi, kendi durumuna münasip ilahi dostluk derecelerine yükselmesine de engel değildir.

Aynen bunun gibi, iman ettikten, takvaya ulaştıktan sonra kendisine cinnet gelen kimseye de, Yüce Allah iman ve takvası miktarınca ecir ve mükafat verecektir. Delirmeden önce yapmış olduğu iyi işler, delirdikten sonra yok olup gitmez. Zira, cinnet haline düştükten sonra, hata ve iyilikleri yazan kalem, böyle bir kimse için kaldırılmıştır.

Allah'ın farz kıldığı emirleri yerine getirmeyen, haramdan sakınmayan, buna rağmen veli olduğunu ileri süren, bazı haller gösterip bunu ispatlamaya çalışan bir kimseye veli nazarıyla bakmak asla doğru değildir. Çünkü, şeriata uymamak, ne delilikle, ne de velayetle kabili teliftir. Böyle bir hal, apaçık bir biçimde sakıplık ve şaşkınlıktır.

Bir müddet cinnet getirip aklını kaybeden, sonra bir müddet düzelerek normale dönen, fakat buna rağmen normal döneminde farzları yerine getirmeyen, üstelik böyle olması gerektiğine inanan, emirlerden muaf olduğuna itikat eden kimse de açık bir küfür içindedir.

Fakat deliliği sürekli ise, ve hali hem zahirde ve hem de batında oluyorsa, böyle bir kimse için, şeri yükümlülük olmadığı kesindir. Fakat böylesi, normal insanlar gibi sorumlu olmadıkları için, aynı zamanda normal insanların ulaştıkları iyi sonuçlara, ecirlere ve Allah'ın dostluğuna ulaşamazlar. Onun için de bunlara veli olarak bakmak, böyle itikad etmek asla caiz olamaz.

Ancak yukarda da belirttiğimiz gibi, gidip gelen bir akli dengeye sahipse, normal zamanlarında Allah'ın istediği işleri gerekli biçimde yapıyor, sadece dengesi bozulduğu zaman yapmıyorsa, normal zamanlarda yaptığı ibadetlerden ötürü bir takım ilahi dereceler kazanır.

Fakat normal zamanlarında Allah'a inanmıyor ve gerekenleri yapmıyorsa, böyle bir kimsede küfür ve nifak var demektir, arasıra delirmesi onu azabdan kurtarmayacaktır.


Facebook beğen
 
Kur.an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol