Şu yaşadığımız dönemde bizzat gördüklerimize ve tanıdıklarımıza gelince, bunların sayısı da oldukça çoktur. Evliyanın kerametleri konusunda şu kadarını bilmemiz gerekir ki, bu kerametler çoğu zaman kişinin ihtiyaçlarına uygun biçimde olur.
Örnek verirsek, bir insanın şayet imanı zayıfsa, böyle bir kişiye imanını artırıcı kerametler zuhur eder.
Allah'a çok yakın, derecesi çok yüksek bir veli bu gibi şeylerden uzaktır. Derece yükseltici kerametler böyleleri için değildir. Çünkü bunlar muhtaç değildir. Böyle büyüklerden bu nevi kerametler sadır olmaması, onların derecelerinin küçüklüğünü değil, aksine büyüklüğünü gösterir. Onun için, bu gibi kerametler, sahabide ve tabiinde daha çok görülmüştür.
Halkın ihtiyacı ve doğru yola gelmeleri için, kendilerinde harikulade haller tecelli edenlerin durumu başkadır. Öğretici ve tebliğ edici bir makamda olan zatların dereceleri çok yüksektir. Fakat, bir takım şeytani haller içinde harikalar gösterenler böyle değildir. Allah Resulünün zamanında ortaya çıkan Abdullah bin Sayyad'ı, böylelerine örnek gösterebiliriz.
Ashab'dan bazı kişiler, bahsini ettiğimiz adamı deccal sanmışlardı. Allah'ın Resulü ise, onun deccal olmadığını söylemişti. Adam hakkında kendisine bir uyarı gelmeden, hiçbir ithamda bulunmamıştı.
Günlerin birinde, Allah Resulü Sayyad'a sordu:
“Gönlümde senin hakkında bir şey saklıdır, söyle bakalım bu nedir?”
Sayyad; “Duh, Duh” dedi gerisini getiremedi.
Gerçekten de Allah'ın Resulü, Sayyad için kalbinde “Duhan” süresini tutmuştu.
Ve sonra Allah'ın Resulü Sayyad'ı şöyle susturdu:
“Haydi çek git, haddi aşıyorsun! Sen ancak kahinlerden birisin!”
|