Kur'an ve Sünnet
   
 
  Sahabenin Kerametleri

بســـم الله الرحمن الرحيم

 

Sahabenin Kerametleri

 

Sahabelerin de kerametleri vardı, burada birkaçını zikredelim:

Useyd bin Hudayr Kur'an'ın Kehf süresini okurken, semadan, içinde kandil gibi ışıklar bulunan ve şemsiyeye benzeyen bir şey inmiştir yere. Bu okuduğu Kur'anı dinlemeye inen bir melekti.

Melekler İmran bir Hüseyn'le selamlaşırdı.

Selman ve Ebu Derda sofrada yemek yerlerken, sofranın üzerindeki yiyecek içecekler tesbih ederlerdi.

Abbas bin Bişr ve Üseyd bin Hudayr zifiri karanlık bir gecede, Allah Resulünün yanından çıktıkları zaman, önlerini bir ışık aydınlatıyordu. Bu iki arkadaş birbirinden ayrıldıkları zaman, önlerini aydınlatan ışık ikiye bölünüyor ve her birinin önünü aydınlatmaya devam ediyordu evlerine kadar.

Müslimde, Hz. Ebu Bekir'in şu kerameti kayıtlıdır:

Sıddık, üç misafirini evine getirir ve yemeğe otururlar. Sofrada görülüp durmakta olan muayyen yiyecekler yendikçe yenmiş yendikçe yenmiş, karınları iyice doyduktan sonra da, sofrada ilk andakinden fazla olarak kalmışlardır.

Bu duruma hayretle bakan ailesinin gözlerinin önünde, artan yemeği Allah'ın Resulünün evine götürür ve bu yemekten daha birçok kişi yiyip karnını doyurur.

Hubeyd bin Adiyy Mekke savaşında düşmanlara esir düşmüştü. Kendisine Mekke'de olmadığı halde, yaş üzüm ikram edilirdi ve bunları yiyip karnını doyururdu.

Amir bin Hüheyr şehit edilmişti fakat ne kadar arandıysa da kimse cesedini bulamamıştı. Çünkü Amir semaya yükseltilmişti ve onu semaya yükselirken Amir bin Tüfeyl gözleriyle görmüştü. Urve; “Melekler onun yüceliğini görüp duruyor” derdi her zaman.

Ümmü Eymen hicret niyetiyle yola çıkmıştı, yanında yiyecek içecek namına hiçbir şey yoktu. Yolda bir ara o kadar susamıştı ki, neredeyse bayılıp düşecekti. O gün kendisi oruçluydu ve de iftar zamanı da gelmişti. İçinden bir his, başını yukarı kaldırmasını söylüyordu. O da hissine uyarak başını yukarı kaldırdı ve yukarıdan sarkmış bir su kovası gördü, doyuncaya kadar içti ve bundan sonra ömrü boyu hiçbir zaman susuzluk çekmedi.

Süfeyne, bir gün yolda yürürken, önüne bir aslan çıkmış. Süfeyne vahşi çöl aslanına;

“Ben Allah Resulünün elçisiyim!” diye yüksek sesle bağırmış. Bunu işiten aslan, Süfeyne'ye gideceği yere kadar arkadaşlık yapmış.

Berra bin Malik'i yeminlerinde daima haklı çıkarırdı yüce Allah.

Müslümanların savaştığı sırada iş iyice kızıştığı zaman Berra'ya seslenirlerdi Müslümanlar:

Ey Berra! Rabbimize yemin et!” O da söyleneni yapar ve yemin ederdi:

“Ey Rabbimiz- Sana kasem ediyorum ki, yardımın sayesinde düşmanlarımızı perişan edeceğiz!” Bunu söyler söylemez, gerçekten de, düşman hezimete uğrardı.

Berra Kadisiye savaşına da katılmıştı. Savaş günü;

“Yarabbi! İzzet ve celaline yemin ederim ki, senin yardımınla düşmanları perişan edeceğiz ve bu savaşta ilk şehit olan da ben olacağım!”

Gerçekten de, düşman tepelendi ve Berra da şahadet mertebesine ulaştı.

Halid bin Velid, etrafı sularla çevrili bir kaleyi kuşatmıştı. Kaledekiler Halid'e şöyle seslendiler:

“Sana verdiğimiz bu zehiri içmedikçe ve bu zehirin sana hiçbir şey yapmadığını görmedikçe, Müslüman olmayacağız. Ancak sana zarar vermediğim görürsek İslamı kabul edeceğiz!”

Halid zehri alıp içti ve kendisine bir şey olmadı.

Sa'd bin Ebbi Vakkas duası çok makbul sahabelerden biriydi ve her ne istese duasında, Allah katında makbul olur ve yerine getirilirdi. İran ordularını yenen ve Araplar adına ilk defa zafer kazanan zat işte bu idi.

Hz. Ömer'in de bir kerametini burada nakledelim:

Hz. Ömer Hutbede iken yüksek sesle:

“Dağa, dağa çekil ey Sariye!” diye bağırmaya başladı herkesin gözleri önünde.

Daha sonra Sariye ordusundan bir elçi geldi. Elçiye durumu soran Hz. Ömer şu cevabı aldı:

“Ey müminlerin emiri, savaştığımız düşman oldukça güçlü çıktı. Çarpışma sırasında saflarımızda bozulma alametleri görünmeye başlamıştı...

Tam bu sırada, “Ey Sariye dağa! Ey Sariye dağa!” diye bir ses geliyordu kulağımıza. Sariye'nin emriyle arkamızı dağa verdik ve Allah'ın izniyle düşmanı bozguna uğrattık.”

Demek ki, adaletiyle bütün beşeriyet tarihine ün salmış olan büyük Ömer binlerce metre uzaktaki ordunun durumunu görüyor ve yine aynı orduya uzaktan komuta ediyordu. İşte kerametin büyüğü budur. Çünkü faydalıdır...

 


Facebook beğen
 
Kur.an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol