Kur'an ve Sünnet
   
 
  ALLAH YOLUNDA MÜCADELEYE MANİ OLAN AMİLLER

ALLAH  YOLUNDA  MÜCADELEYE  MANİ  OLAN  AMİLLER

 

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِِ

 

    Değerli kardeşlerim,hepimizinde şahid olduğu gibi şirk’in,küfrün ve hatta ahlaksız-lığın bütün boyutları ile arzı endam ettiği bir ortamda yaşamaktayız.

 

    Bununla beraber, bu çirkin manzaraya tanık olunmasına rağmen ; Bana değme-yen yılan bin yaşasın “  tavrıyla, duyarsız davranan binlerce inandığını söyleyenlere de şahid olmaktayız.

 

   Başka bir ifadeyle ; Allah’a iman ettiğini ve O’nun,Resulü vasıtasıyla göndermiş olduğu dinin en üstün bir hayat nizamı olduğunu bilmelerine rağmen,Allah yolundaki  mücadeleden uzak duran,insanları hakka davet etme hususunda lakayıt davranan Müslümanlara şahid olmaktayız.

 

  Halbuki şuurlu ve basiretli bir müslümanın bu çirkin manzara karşısında suskun kal-ması veya bananeci  bir tavır sergilemesi,onun kendisine iman ettiği dini ile çelişen bir tutumdur. Ona düşen, gücü nisbetinde inandığı yolda mücadele vermesidir… Çünkü bu, onun üzerine takatı nisbetinde vacib olan bir şeydir.

 

   Allah resulü s.a.v bir hadisi şeriflerinde şöyle buyurmaktadır :

 

" من رأى منكم منكرا فليغيره بيده. فإن لم يستطع فبلسانه. ومن لم يستطع فبقلبه. وذلك أضعف الإيمان".

 

{  Sizden her kim bir münker görürse onu eliyle değiştirsin.Eğer eliyle değiştir-meye gücü yetmezse diliyle değiştirsin. Eğer buna da gücü yetmezse kalbiyle buğzetsin. İşte bu,imanın en zayıf olanıdır. }

                                                                                                                MÜSLİM : 1.C.49.N

 

     Ama ne yazık ki, - inananın bu sorumluluğuna rağmen – onun bu yoldaki müca-delesine  Şeytan ve nefsinin heva ve arzuları mani olmaya çalışmaktadır…. Yani, çeşitli vesilelerle onun bu konudaki yapması gereken şeylere, şeytan ve nefsi mani olmaya çalışmaktadır.

 

   İşte bundan dolayıdır ki bu sohbetimizde inşaallah, müslümanın Allah yolundaki mücadelesi nasıl olmalıdır, bu mücadelesine mani olan amiller nelerdir, onu bu konuda neler engelliyor, bunlardan  bahsetmeye çalışacağız.

 

   Değerli kardeşlerim ! şunu asla unutmayınki,merhametlilerin en merhametlisi olan Rabbimiz her hususta şeytanın bütün hilelerini saymış ve onlardan kurtulmanın yollarını da inananlara vazetmiştir. Yeter ki kulları O’nun kitabını ve Resulü’nün Sünnet’ini ele alıp onları hakkıyla okuyabilsinler.

 

   İşte Allah’ın kitabı Kur’an. O, şeytanın bu konudaki hilesini dile getirmiş ve inanan-ların Allah yolundaki mücadelelerine nelerin mani olabileceğini şöyle sıralamıştır.

 

 

قُلْ إِن كَانَ آبَاؤُكُمْ وَأَبْنَآؤُكُمْ وَإِخْوَانُكُمْ وَأَزْوَاجُكُمْ وَعَشِيرَتُكُمْ وَأَمْوَالٌ اقْتَرَفْتُمُوهَا وَتِجَارَةٌ تَخْشَوْنَ كَسَادَهَا وَمَسَاكِنُ تَرْضَوْنَهَا أَحَبَّ إِلَيْكُم مِّنَ اللّهِ وَرَسُولِهِ  وَجِهَادٍ  فِي سَبِيلِهِ فَتَرَبَّصُواْ حَتَّى يَأْتِيَ اللّهُ  بِأَمْرِهِ وَاللّهُ  لاَ  يَهْدِي  الْقَوْمَ الْفَاسِقِينَ  

 

{  De ki : Eğer babalarınız,oğullarınız,kardeşleriniz,eşleriniz,hısım ve akraba-larınız,kazandığınız mallar,kesada uğramasından korktuğunuz ticaretiniz, hoş-landığınız meskenler size Allah’tan,Resulünden ve Allah yolunda cihad etmek-ten daha sevgili ise,artık Allah’ın emri gelinceye kadar bekleyin. Allah fasıklar topluluğunu hidayete erdirmez. }

                                                                                                                    TEVBE : 24.AY.

 

     İşte Allah’u Azze ve Celle’nin Ayet’i kerimesinde zikretmiş olduğu bu amiller, ina-nanların Allah yolundaki – gerek kendi nefislerine yönelik mücadelelerine ve gerekse dışa yönelik -mücadelelerine mani olan amillerdir.

   

   Çünkü, Allah c.c bunlarla insanları uyarmıştır.Dolayısiyle eğer Allah’u Azze ve Celle kitabında,Resulü s.a.v de sünnet’inde insanları bir şeylerden sakındırmış veya onları bir şeylerle uyarmış ise,bu mutlaka vuku bulacak demektir…. Değilse Rabbimizin bunları zikretmesi abes bir şey olmuş olurdu ki, Allah’u Teala’da bundan münez-zehtir.

   Ve nitekim yaşamış olduğumuz bu ortamda, insanların uyarıldıkları amillerle  karşı karşıya geldiklerine ve onlarla imtihan olduklarına açıkca şahid olmaktayız… İşte buda, Allah’u Teala’nın sakındırdığı bir şeyin vuku bulacağının açık delilidir.

 

   Yani, bakıyorsunuz ki kimilerinin Allah yolundaki mücadelesine babaları mani olmaya çalışmaktadır……Kimilerinin oğulları mani olmaya çalışmaktadır... Kimilerinin kardeşleri mani olmaya çalışmaktadır….. Kimilerinin hısım ve akrabaları….Kimilerinin kazandığı mallar…. Kimilerinin ticaretleri…. Kimilerinin de hoşlanmış olduğu mesken-leri Allah yolundaki mücadelelerine mani olmaya çalışmaktadır.

 

    Değerli kardeşlerim, meselenin daha güzel anlaşılması açısından, isterseniz önce kişinin Allah yolundaki mücadelesinin keyfiyetini tanımlayıp, ondan sonra da buna mani olan amillerin ne şekilde cereyan ettiğine geçelim.

 

   Benim bu noktada Allah yolunda cihadı tanımlamak isteyimin sebebi,bu kavrama çok kısır manalar yüklenilmesi ve bunun dışına çıkılmaması içindir…. Halbu ki ;

 

Birinci olarak : Müslümanın Allah yolundaki  mücadelesi denildiği zaman,her şeyden önce o kimsenin dinini öğrenme yolundaki gayreti gündeme gelir…..Yani,bir müslümanın evvel emirde mücadelesini vereceği ilk şey dinini öğrenmektir…..Bu,bir müslümanın Allah yolundaki cihadının ilk ve önemli basamağıdır.

 

İkinci olarak : Müslümanın Dini ile alakalı öğrendiği meseleleri tatbik etme gay-retidir.Bu da, bir müslümanın Allah yolundaki cihadının ikinci merhalesidir.

 

 

Üçüncü olarak : Müslümanın öğrendiği ve tatbik ettiği dini hususları,başkalarına tebliğ etme gayretidir. Bu da bir Müslümanın Allah yolundaki cihadının üçüncü mer-halesidir.

 

    İşte Allah yolunda cihad denildiği zaman,inanan bir kimsenin ilk önce aklına gele-cek şeyin bu olması gerekir.

 

   Değerli kardeşlerim ! inanan bir kimsenin nefsine yönelik bu manadaki cihadı, unutmayalım ki cihadın en yücesidir….. Dolayısıyla, şeytanın kendi mücadele sey-rinde ilk önce mani olmaya çalışacağı hususta burasıdır…..Yani, oda kendi davası uğrunda cihad ederken işe buradan başlayacaktır. Çünkü bir Müslüman için bu nokta ne kadar önemli ise,şeytan ve yandaşları için de o kadar önemlidir…..

 

    İşte bu hususun öneminden dolayıdır ki, şeytan bu konuda – Rabbimizin biraz önceki Ayet’i celilesinde bahsini etmiş olduğu vesileleri kullanarak – müslümanın bu konudaki mücadelesine mani olmaya çalışıyor.

    Yani – biraz önce de ifade edildiği gibi – Kimilerinin babalarını,kimilerinin oğullarını, kimilerinin kardeşlerini,kimilerinin eşlerini,kimilerinin hısım ve akrabalarını,kimilerinin kazandığı mallarını,kimilerinin kesada uğramasından korktuğu ticaretini vesile edi-nerek,onların dinlerini hakkıyla öğrenmelerine,yaşamalarına ve onu başkalarına anlatmalarına mani olmaya çalışıyor…Daha muşahhas ifadelerle zikredecek olursak :

 

     Bakıyorsunuz birileri, babalarının yüzünden dinini öğrenemiyor,öğrenmiş ise onu yaşayamıyor,veya onu birilerine anlatamıyor. Neden ? … Babanın gerek tenkit ve gerekse sövüp sayma korkusu ağır bastığından dolayıdır.

 

    Bakıyorsunuz birileri, kardeşleri veya oğulları yüzünden dinini öğrenemiyor, öğrenmiş ise onu yaşayamıyor,veya onu birilerine anlatamıyor. Neden ? … Çünkü kardeşinin kendisiyle alay etme korkusu veya arasının onunla bozulacağı korkusu ağır basmaktadır.

 

    Bakıyorsunuz birileri, eşlerinin yüzünden dinini öğrenemiyor,öğrenmiş ise onu yaşayamıyor,veya onu birilerine anlatamıyor. Neden ? … İnanın hanımıyla arası bozulmasın diye,kendisini terk edip gitmesin diye, veya onu dini meselelerde tenkit etmesin diye…. Çünkü hanımına çok bağlı,onu çok seviyor. Dolayısıyla,bu bağlılık veya bu sevgi ağır basmaktadır. Kendi düşüncesine göre belki de bir daha hanım bulamayabilir.

   Tabi ki bunun tam tersine hanımlar içinde aynı şeyler söylenebilir.

 

   Bakıyorsunuz birileri, kocalarının yüzünden dinini öğrenemiyor,öğrenmiş ise onu yaşayamıyor,veya onu birilerine anlatamıyor. Neden ? … Çünkü koca dayak atacak, tenkit edecek veya boşayacak korkusu ağır basıyor.

 

  Bakıyorsunuz birileri, hısım ve akrabalarının yüzünden dinini öğrenemiyor, öğrenmiş ise onu yaşayamıyor,veya onu birilerine anlatamıyor. Neden ? … Çünkü hısım ve akraba arasında alay edilme korkusu ağır basıyor. Kınanıp tenkit edilme korkusu ağır basıyor.

  Yani,yahu arkadaş sen yeni bir din mi icadettin ? …. Bunları nereden çıkardın ? … Veya sen sapıttın mı ? … diye,kınanıp tenkit edilme korkusu ağır basmaktadır.

 

     Bakıyorsunuz birileri, hoşlandığı meskenleri yüzünden dinini öğrenemiyor, öğren-miş ise onu yaşayamıyor,veya onu birilerine anlatamıyor.

     Yani,tarlası tapanı,villası köşkü,ona bu hususta engel olmaktadır. Neden ? … Çünkü,onların peşine koşuyor,onlar için yoruluyor ve onlarla uğraşıyor.

 

    Ve yine bakıyorsunuz birileri, kazandığı mal mülk veya aksamasından korktuğu ticareti yüzünden dinini öğrenemiyor, öğrenmiş ise onu yaşayamıyor,veya onu birile-rine anlatamıyor. Neden ? … Çünkü,malının mülkünün azalmasından korkuyor.Tica-retinin aksamasından korkuyor.

 

   Yani,dinini öğrenmek için bir yerlere gidip gelerek masraf etme korkusu ağır bası-yor. Kitap almak için para pul harcama korkusu ağır basıyor.

   Ve yine,ben bu şekilde dinimi yaşarsam,dükkanıma kimse uğramaz endişesi ağır basıyor. Benden alış veriş yapmazlar korkusu bunlara engel oluyor.

 

    İşte bunların hepsi, - kiminde az kiminde çok,kiminde bir kısmı kiminde daha fazla olmak üzere, inananların dinlerini araştırıp öğrenmede olsun,onu pıratiğe geçirme-lerinde olsun veya onu bir başkalarına anlatmalarında olsun, insanı etkileyen amil-lerdir.

    Bir çoğumuzunda açıkça şahid olduğu gibi, hak ve gerçeklerin nereden öğrenile-ceğini bilindiği halde veya doğruların neler olduğu bilinmesine rağmen – işte biraz önce ki sıraladığımız amiller - insanın hakkı öğrenmesine veya onu uygulamasına veya da onu başkalarına anlatmasına mani olmaya çalışıyor.

 

   Değerli kardeşlerim ! elbetteki bunların hepside – müsbet veya menfi manada – insanlar için imtihan vesileleridir. Allah’u Teala bunlarla insanları imtihan etmektedir.

  Yani, insanı  insanlarla  imtihan  eder. İnsanı  malıyla  mülküyle imtihan eder. İnsanı ticaretiyle imtihan eder. İnsanı eviyle barkıyla, tarlasıyla arabasıyla imtihan eder.   Önemli olan bu imtihanı kazanmaktır. Çünkü bu imtihan vesileleri öteden beri var olan şeylerdir.

 

  Bizden öncekiler de bu durumlarla karşı karşıya gelmiş ve bunlarla imtihan olun-muşlardır. Bu, Rabbimizin sünnetullahıdır. O demiyormu ki :

 

أَحَسِبَ النَّاسُ أَن يُتْرَكُوا أَن يَقُولُوا آمَنَّا وَهُمْ لَا يُفْتَنُونَ

 

{ İnsanlar yalnız “ iman ettik “ demekle,hiç imtihan edilmeden başı boş bırakıla-caklarını mı zannediyorlar ? }

                                                                                                                  ANKEBUT : 2.AY.

   Ve devam ediyor Rabbimiz. Buyuruyor ki :

 

وَلَقَدْ فَتَنَّا الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ فَلَيَعْلَمَنَّ اللَّهُ الَّذِينَ صَدَقُوا وَلَيَعْلَمَنَّ الْكَاذِبِينَ

 

{ Andolsun ki biz, onlardan öncekilerini imtihan ettik. Elbette ki Allah – bu imti-hanla – doğruları da eğrileri de tesbit edecektir. }

                                                                                                                  ANKEBUT : 3.AY.

 

 

 

لَتُبْلَوُنَّ فِي أَمْوَالِكُمْ وَأَنفُسِكُمْ وَلَتَسْمَعُنَّ مِنَ الَّذِينَ أُوتُواْ الْكِتَابَ مِن قَبْلِكُمْ وَمِنَ الَّذِينَ  أَشْرَكُواْ أَذًى  كَثِيراً وَإِن  تَصْبِرُواْ وَتَتَّقُواْ  فَإِنَّ ذَلِكَ  مِنْ عَزْمِ الأُمُورِ

 

{ Andolsun ki mallarınız ve canlarınız konusunda imtihan edileceksiniz.Sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve müşriklerden bir çok incitici şeyler görüp işiteceksiniz.Eğer sabreder ve sakınırsanız,işte bu azme değer şeyler-     dendir.}                                                                                                                         

                                                          ALİ İMRAN : 186.AY.

 

أَمْ  حَسِبْتُمْ  أَن تَدْخُلُواْ  الْجَنَّةَ  وَلَمَّا  يَأْتِكُم مَّثَلُ  الَّذِينَ خَلَوْاْ مِن قَبْلِكُم  مَّسَّتْهُمُ الْبَأْسَاء وَالضَّرَّاء وَزُلْزِلُواْ حَتَّى يَقُولَ الرَّسُولُ وَالَّذِينَ آمَنُواْ مَعَهُ  مَتَى نَصْرُ اللّهِ أَلا إِنَّ نَصْرَ اللّهِ قَرِيبٌ

 

{ Yoksa siz,sizden öncekilerin durumu başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız ? Onlara öyle yoksulluk ve sıkıntı dokunmuş ve öyle sarsılmışlardı ki ………….. }

                                                                                                                 BAKARA : 214.AY.

 

وَلَنَبْلُو َنَّكُمْ  بِشَيْ ءٍ  مِّنَ  الْخَوفْ  وَالْجُوعِ  وَنَقْص  مِّنَ الأَمَوَالِ  وَالأنفُسِ وَالثَّمَرَاتِ وَبَشِّرِ الصَّابِرِينَ

 

{ Andolsun ki sizi korku, açlık, mallarınızdan, canlarınızdan ve ürünlerinizden eksiltmek gibi şeylerle imtihan ederiz ; sabredenleri müjdele. }

                                                                                                                 BAKARA : 155.AY.

 

{ …Huzeyfe r.a dan gelen bir hadislerinde ise Allah resulü s.a.v şöyle buyurmaktadır:  Muhakkak ki insan malı,hanımı ve çocuğu ile imtihan edilir }

                                                                                                 

                                                                                                  CAMİU’S- SAĞİR : 2.C.1311.N

 

    İşte bu kural,Allah’u Teala’nın taa öteden beri kulları üzerindeki sabit kuralıdır. O mutlaka kullarını bu sayılan amillerle imtihan eder.Kimilerini en yakını olan hanımı ve çoluk çocuğu ile,kimilerini hısım ve akrabaları ile,kimilerini sair insanlarla, kimilerini kazandığı malıyla mülküyle, kimilerini de ticaret ortamları ile imtihan eder….. Ama insan için önemli olan – biraz önce de ifade ettiğimiz gibi – imtihan edildiğinin şuurun-da olupta, onu kazanmaya çalışmasıdır.

 

   Bakınız, bizler için örnek gösterilen Allah’ın resulü ve ona tabi olan Müslümanlar bu konuda nasıl davranmışlardır.Bakınız,bu insanlar karşılaştıkları problemler karşısında nasıl sabır göstermişler ve nasıl yollarına devam etmişlerdir.

 

   İşte Allah’u Azze ve Celle’nin Resulüne bu konudaki emri ve nasihati :

 

 

يَا أَيُّهَا الرَّسُولُ  بَلِّغْ مَا أُنزِلَ  إِلَيْكَ مِن رَّبِّكَ وَإِن لَّمْ تَفْعَلْ  فَمَا  بَلَّغْتَ رِسَالَتَهُ وَاللّهُ يَعْصِمُكَ مِنَ النَّاسِ  …………

 

{ Ey resul ! Rabbinden sana indirileni tebliğ et ; eğer bunu yapmazsan,O’nun risaletini yerine getirmemiş olursun. – bu konuda sakın insanlardan çekinme – Allah seni insanlardan korur………. }

                                                                                                                     MAİDE : 67.AY.

 

فَاصْدَعْ  بِمَا  تُؤْمَرُ و َأَعْرِ ضْ عَنِ  الْمُشْرِ كِينَ إِنَّا  كَفَيْنَاكَ  الْمُسْتَهْزِ ئِينَ

 

{ O halde emrolunduğun şeyi açıkça söyle,müşriklere aldırma. Biz,alay eden-lere karşı sana yeteriz. }

                                                                                                                   HİCR : 94.95.AY.

 

  İşte Allah’u Teala bu Ayet’leri ile resulüne, insanlardan korkmadan,onların alaylarına ve kınamalarına aldırış etmeden tebliğ etmesini  emretmiştir.

 

  O resul de, - Allah’ın selamı üzerine olsun – hiç kimseden korkmadan, insanların alay ve kınamalarına aldırış etmeden, hatta ve hatta bir çok eziyet ve çilelere maruz kalmış olmasına rağmen,insanları büyük bir sabırla hakka davet etmiştir.

 

{ …… Abdullah bin Ka’b bin Malik r.a dan. O şöyle der : Peygamber s.a.v Beni Hanife kabilesine : “ Ben Allah’ın elçisiyim “ demiş ve sonra oradan ayrılmıştır.

  Kelbi demiştir ki,Peygamber s.a.v’in amucası Ebu Leheb’de hep onu takip ediyor ve halka : “ Sakın onu dinlemeyin “ diyordu. Ayrılınca yine Ebu Leheb oraya geldi,onlar da : “ Sen bu adamı tanıyor musun ? “ dediler. Ebu Leheb :

- Evet tanıyorum,bizim ta içimizdendir.Siz onun nesini soruyorsunuz ? dedi. De-diler ki :

- Bu adam, “ ben Allah’ın elçisiyim “ dedi de onun için biz onu sorduk. Ebu Leheb :

- Sakın onun hiçbir sözünü ciddiye almayın,o delidir zırvalıyor,dedi. Onlar da :

- Biz de zaten İran devleti hakkındaki konuşmasından bunu anlamıştık,dediler. }

 

                                                                                                                                               EL-BİDAYE : 3.C.139.S

                                                                                                                                               H. SAHABE : 1.C.108.S

 

{ …. Gamid kabilesinden Haris’in oğlu Haris’den,diyor ki : Biz Mina’da iken babama bu cemaat nedir, diye sordum. Babam dedi ki : Onlar bir müneccim için toplanmış-lardır. Haris diyor ki : Biz indik – başka bir rivayette geldik – baktık ki, Resulullah s.a.v insanları tevhide ve imana davet ediyordu. Oradaki kalabalık ise Resulullah’ın sözünü reddedip ona eziyet ediyorlardı. Gün yarıya varıp yanındaki kalabalık çeki-lince gerdanlığı görünen bir kadın ağlıyarak Resulullah’ın yanına geldi.Kadının elindeki kadeh’de su bulunuyordu,bir elinde de mendil vardı. O suyu Resulullah’a sundu,Resulullah s.a.v de sudan içti ve abdest aldı.Sonra başını kadına doğru kaldırarak buyurdu ki :

 

 

 

- Ey kızım baş örtünü gerdanına da ört. Babanın mağlup ve zelil olacağından korkma. Kimdir bu kadın,dediğim de,o kızı zeynep’tir dediler. }

                                                                                                      

                                                                                     TABERANİ. MU’CEMU’L - KEBİR : 1. 245

                                                                                                                  İBNİ ASAKİR.          ŞAM TARİHİ  : 4.46.S

 

 

{ …. Beni Dil kabilesinden Rabia bin Abbad’dan – ki bu adam,önce cahiliyet devrini yaşamış sonra Müslüman olmuştur. Bu adam diyor ki :

- Resulullah s.a.v’i Zü’l Mecaz panayırında gördüm. Halka : “ Ey insanlar ! La ilahe illallah deyin de kurtulun “ diyordu. Halk’ta etrafında toplanmıştı. Arkasında da parlak yüzlü,şaşı gözlü ve iki tane saç örgüsü bulunan bir adam durmuş :

- Ona inanmayın,din’den çıkmıştır,yalancıdır,diyordu.Ve o nereye gidiyorsa o da onun peşinden gidiyordu.

- Bu adam kimdir,diye sordum.Amucası Ebu Leheb’tir dediler.}

                                                                                                         AHMED : 3 / 492 - 4 / 341

                                                                                                                                            TABERANİ.KEBİR : 4582

                                                                                                                                            M. ZEVAİD            : 6 / 22

 

 { …. Ebu Talib oğlu Akil r.a den.Şöyle dedi : Kureyş kabilesinin ileri gelenleri Ebu Talib’e gelip :

- Ey Ebu Talib,senin kerdeşinin oğlu evlerimize ve toplantı yerlerimize gelip hoşumuza gitmeyen sözler söylemektedir. Ona söyle de,bizden vazgeçsin,dediler.

   Bunun üzerine Ebu Talib bana :

- Git bak,amcan oğlu nerede ise onu bana getir,dedi. Ben de gidip aradım.Onu Ebu Talib’in bir ceylan ağılından çıkarttım. O kadar bitabtı ki,yolda yürümek için hep gölge arıyor ve doğru dürüst yürüyemiyordu.Nihayet Ebu Talib’in yanına geldik.

   Ebu Talib ona :

- Yeğenim,Vallahi ben hatırlayalıberi sen benden ne istemişsen onu yapmışımdır. Fakat bugün kavmin bana gelip senin onları çok rahatsız ettiğinden,Kabe’lerine,top-lantı yerlerine giderek onları inciten sözler söylediğinden şikayet ediyorlar.Beni dinlersen onlardan vazgeç,dedi.

  Bunun üzerine Resulullah s.a.v gözlerini semaya dikerek :

- Allah’a yemin ederim ki,bana verilmiş olan bu görevi bırakmak,benim için her-hangi birinizin, eli ile şu güneşten bir ateş parçasını koparmasından daha zordur, dedi. Ebu Talib de :

- Vallahi benim kardeşimin oğlu hiçbir zaman yalan söylememiştir.Güle güle dön ve işine bak,dedi. }

                                                                                                                                  TABERANİ . KEBİR VE EVSAT

                                                                                                                                  EL-BİDAYE              :  3.C.42.S

                                                                                                                                  HAYATU’S SAHABE : 1.C.339

 

 

{ …… Hatta başka bir rivayet de Allah resulü s.a.v şöyle buyurur : “…….. Eğer sağ elime güneşi,sol elime de Ay’ı verseniz yine de bu işi – Allah onu galip kılma-dan,yahut onun uğrunda ben ölmeden – bırakmayacağım. }

                                                                                                            BEYHAKİ     :

                                                                                                                                                H. SAHABE  : 1.C.50.S

 

   Görüldüğü gibi,bu yolda engel kim ve ne olursa olsun,onların tenkit ve kınamalarına aldırış etmeden mücadeleye devam etmek,bizler için örnek gösterilen Allah resulü s.a.v’in takip ettiği bir yoldur.

 

 

 

   İşte bizim takip edeceğimiz menhec de bu olmalıdır. Yani,gerek davamızı öğrenme-de olsun,gerek unu yaşamada olsun ve gerekse - kendisine iman edip yaşadığımız bu davayı – başkalarına tebliğ etmede olsun, karşımıza çıkacak her türlü manilere göğüs gererek sabırla yolumuza devam etmeliyiz.

   Bilmeliyiz ki,bu şekilde bir mücadele olmadan ne cennet ve ne de cemalullah müm-kün değildir.

 

   Ve işte Allah resulü s.a.v’in mektebinde eğitim görmüş ve onu kendisine örnek almış değerli sahabi Sa’d r.a .

   Bakınız o insan bu yolda nasıl mukavemet göstermiş ve yine bakınız bu insan davası uğruna önüne çıkan manileri – en yakını dahi olsa – nasıl aşmıştır.

 

{ ….. Mus’ab İbn Sa’d babasından tahdis etti ki,babası Sa’d şöyle demiştir :”Sa’d ın annesi,Sa’d İslam dininden dönmedikçe onunla ebediyen konuşmayacağına, yeme-ğeceğine ve içmeğeceğine yemin etti de oğluna dedi ki : sen,Allah sana ana ve babana iyilik vasiyet ettiğini söylemedin mi ? Öyleyse bende senin ananım,ben de seni bununla – yani gittiğin yolu terk etmen ile - emrediyorum.

    Sa’d dedi ki: anam üç gün bekledi.Nihayet açlıktan bayıldı.Hemen Umare adındaki bir oğlu kalkıp kendisine su içirdi.Mütakiben anam,ben Sa’d aleyhine beddua etmeye başladı.İşte bunun üzerine Aziz ve Celil olan Allah  şu Ayeti celileyi indirdi :

 

  Biz insana ana ve babasını tavsiye ettik. Onun  anası  kendisini, eziyet üstüne

eziyetle taşımıştır.Sütten ayrılması da iki yıl sürmüştür.Onun için bana ve anana babana şükret.Muhakkak ki dönüşünüz banadır.Eğer onlar senin bilmediğin bir şeyi bana ortak koşman için seni zorlarlarsa,sakın onlara bu hususta itaat etme …………”  LOKMAN.14-15 .AY.    …………}

                                                                                                       MÜSLİM.7.C.319.S.1748.N                                                            

                                                                                                         

 

  Görüldüğü gibi Sa’d r.a’nun Allah yolundaki mücadelesine - en yakını olan anası dahi mani olmaya çalıştığında - ona kesinlikle itaat etmemiştir. Çünkü iman bağı her şeyin üstünde bir bağdır…..

 

  Yani,şartlar ne kadar zor olursa olsun….. mani olmaya çalışanlar kim olursa olsun, İslam’ın bu husustaki çizmiş olduğu bu mükemmel yolu,şuurlu ve basiretli bir müs-lümanın mutlaka takip etmesi gerekir.

 

 

   Allah’u Azze ve Celle bizlere,kendi yolunda ihlaslı,samimi ve korkusuz bir şekilde mücadele eden kimseler olmamızı nasib eylesin ……..

 

                                                                                                AMİN …..

 

 

 

 

                                                                                                     TACUDDİN  EL- BAYBURDİ

 

 

 

 

 


Facebook beğen
 
Kur.an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol