DAVASINA GÖNÜL VEREN MÜSLÜMANIN VASIFLARI
بسم الله الرحمن الرحيم
Bu sohbetimizde davasına gönül veren bir ferdin, bir müslümanın ve özellikle de bir muvahhidin vasıfları neler olmalıdır, kendisini nelerle teçhiz etmelidir, bunların üzerinde durup, bunu gücümüz nisbetinde anlatmaya gayret götsereceğiz.
Çünkü, inanan bir müslümanın karakter ve kabiliyeti hangi boyutta ise, ilmi ve irfanı hangi seviyede ise, veya ahlaki yapısı hangi derecede ise, unutmayalımki bu kimselerin yan yana gelerek oluşturacakları bir cema-atin seviyesi ve derecesi de o çizgide olacaktır….
Yani edepli, ahlaklı, şuurlu ve basiretli fertler, ahlaklı, edepli, şuurlu ve basiretli cemaatleri oluşturacakları gibi, bunun tam tersi edepsiz, ahlaksız, şuursuz ve basiretsiz fertler de, unutmayalım ki edepsiz, ahlaksız, şuursuz ve basiretsiz cemaatler oluştururlar.
Daha açık bir ifadeyle değerli kardeşlerim ; Kur’an’ın ve Sünnet’in tarif ettiği bir basiret ve şuur üzerinde bulunan kimselerin yan yana gelerek oluşturacakları bir cemaat nasıl ki şuurlu, basiretli ve ahlaklı bir cemaat olacak ise, aynı şekilde, gayri islami bir şuura sahip olan kimselerin yan yana gelerek oluşturacakları cemaatte, Allah’ın sevmediği ve istemediği şuursuz bir yapıda cemaat olacaktır.
Dolayısiyle, Kur’an’ın ve Sünnetin temiz sayfalarında buyrulduğu gibi, eğer :
Cemaatsiz İslam olmaz … cemaati iltizam şart … Ve …. Cemaatleşmekte Müslümanların üzerine farz ise,
Öyleyse, oluşturulacak olan bu cemaatin kalitesinde, fertlerin yapısının büyük bir rolü vardır.
İşte bu noktadan hareketle diyoruz ki, Allah’a iman ettiğini söyleyen bir Müslüman, islamın belirlediği değerlere sahip olan bir kimse olmalıdır.
"... DAVA ADAMI, DAVASINI VE GAYESİNİ İYİ BİLMELİDİR ..."
Şuurlu ve basiretli bir dava ehlinin kendisinde bulundurması gere-ken en önemli vasıflardan birisi ; davasını çok iyi bilen bir kimse olduğu gibi, o davanın gayesinin ne olduğunu da iyi bilmelidir.
Davasına, grup liderinin doğru dediği için doğru diyen, Şeyhinin ve üstadının o davaya hak dediği için hak diyen birisi olmaktan ziyade, bilakis o davanın haklılığının şuurunda olan bir kimse olmalıdır… Yani, davasına Kur’an’ın ve Sünnet’in şehadetiyle doğru diyen ve bunun isbatını yapan birisi olmalıdır.
Rabbimiz kerim kitabında şöyle buyurur :
الْحَقُّ مِن رَّبِّكَ فَلاَ تَكُونَنَّ مِنَ الْمُمْتَرِينَ
“ Hak, rabbinden gelendir. O halde sakın kuşkulananlardan olma. “
Bakara : 174
İşte basiretli ve şuurlu bir Müslüman, bu ve emsali Ayet’lere bel bağla-yarak davasını. Hak’tan inen delillere dayandırmalıdır…. Çünkü bir davanın haklılığını ancak hak’tan inen deliller isbat ederler.
Dolayısila – biraz önce de ifade ettiğimiz gibi – davasını ve o davanın gayesini delillere dayandıranlar, körü körüne değil de şuurlu ve basiretli hareket eden bir cemaat meydana getirirler….
Onun içindir ki, şuurlu ve basiretli bir Müslüman, davasını ve gayesini çok iyi bilen bir müslüman olmalıdır.
İyi bilmelidir ki şuursuz, delilsiz körü körüne takip edilen gayeler ve davaların akıbetleri kördür ve kötüdür.
Yine iyi bilmelidir ki ; Sadık davaların muhakkakki sadıklığına dair delil-leri olur.
Rabbimizin bir Ayeti celilesinde buyurduğu gibi :
……. قُلْ هَاتُواْ بُرْهَانَكُمْ إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ
"...... Eğer davanızda sadıklar iseniz delilinizi getirin."
Bakara : 111
Öyleyse davasını ve o davanın gayesini iyi bilen bir müslüman, dava-sının ve gayesinin doğru olduğunu iddia etmekle beraber, bunun isbatını da yapan birisi olmalıdır….. Bir çok zavallının yaptığı gibi, hangi gayeyi, hangi davayı temsil ettiğinden bihaber olmamalıdır….. Attığı adımın nereye, tuttuğu yolun nereye vardığını iyi bilmelidir.
GAYE TEVHİD’TİR
Basiretli dava adamı, gayesinin de tevhid olduğunu çok iyi bilen biridir….Yani tek olan Allah’a ibadet etmek için yaratıldığını ve bu dünya-daki yaşayışının tek gayesinin de bu olduğunu asla unutmayan biridir..
Düya hayatının, bu fiili gerçekleştirmek için kendisine verilen bir sermaye olduğunu bilen birisidir.
Allah Azze ve Celle’nin buyurduğu gibi :
“ Ben cinleri ve insanları, ancak bana ibadet etmeleri için yarat- tım ”
ZARİYAT : 56
İşte basiretli bir dava adamı, bizim yaradılış gayemizin bu olduğunu ve sadece bunun için yaratıldığımızı ve hem de hayatımızın sonuna kadar bu eylemi gerçekleştirme mecburiyetinde olduğumuzu asla aklından çıkarmaz… Çünkü rabbimiz :
“ Ölüm sana gelinceye kadar Rabbine ibadet et...” buyurmaktadır.
Biz bu ifadeyi defalarca anlattık, biz bu kelimenin hakiki manasını kavramaya çalışan kişiler olarak bunun hakikatine vakıfı olmada uzak değiliz…. Ama kısa da olsa tevhid’in ne anlama geldiğini izah edecek olursak : Allah’u Azze ve Celle’yi, Rububiyetinde, isim ve sıfatla-rında, ve uluhiyetinde birlemek demektir.
Diğer bir ifadeyle Tevhid : Allah’a ibadet adı altında takdim edilen her şeyi tek O’na hasretme yolunda verilen mücadelenin adıdır… Yani Allah’ı birleme mücadelesidir….. O’nu, Rububiyetinde, Uluhiyetinde ve isim ve sıfatlarında birleme mücadelesidir.
Bunu biz ilk önce kendi şahsımızda gerçekleştirme mecburiyetindeyiz. Kendi şahsımızda bunu gerçekleştirdiğimiz gibi, aynen de başkaların bunu gerçekleştirmesi için bu mücadeleyi verme mecburiyetindeyiz..
Peygamberleri vazifesi de bu idi. Taa Nuh a.s’dan Peygamberimize kadar gelen bütün peygamberlerin yollanış gayesi bu idi. Kitapların indiriliş gayesi de bu idi.
Allah’u Azze ve Celle bunu kitabında mücmelen emrettiği gibi Peygam-berine de tafsil ettirmiştir.
Hulasa biz tevhid için yaratıldık, tevhid için yaşıyoruz ve tevhid üzerede ölme mecburiyetindeyiz…. Değilse, dünyada ve ahirette hüsrana uğrarız, perişan oluruz.
Allah’u Azze ve Celle’nin kitabında buyurduğu gibi :
“ Biz her ümmete, yalnız Allah’a ibadet etmeleri ve tağutlardan da sakınmaları için bir peygamber gönderdik...”
NAHL : 36
Yani tek olan Allah’ın uluhiyetini ispat ederken, O’ndan gayrısından bütün bunları nefyedin, ispatla nefyi bir arada gerçekleştirin buyuruyor. Allah’a inandığınız, O’nu ilah kabul edindiğiniz gibi, O’ndan başka ilahlık taslayacak hiçbir şeyi kabul etmeyin, onları layık olmadıkları mevkilere çıkarmayın, onları da inkar edin, buyuruyor.
Ve yine Allah’u Azze ve Celle şöyle buyuruyor :
“ Biz Nuh’u kavmine yolladık : şöyle dedi kavmine : “ Ey kavmim ! Allah’a ibadet edin, zira sizin O’ndan başka ilahınız yoktur...”
ARAF : 59
“ Ad kavmine de kardeşleri hud’u gönderdik....” HUD : 50
“ Semud kavmine de kardeşleri Salih’i yolladık...” HUD : 61
“ Medyen’e de kardeşleri Şuayb’ı yolladık...” HUD : 84
bunların hepsi şöyle dedi : “ Ey kavmim, tek olan Allah’a ibadet edin. O’na kul olmaya çalışın. Zira sizin için O’ndan başka bir ilah yoktur ”
Hulasa bizim fert olarak yaradılışımızın gayesi ne ise, yaşayışımız da ne içinse, neyi gerçekleştirmek içense, ölümümüze kadar vazifemiz budur….. İşte basiretli bir dava adamının inancı bu, gayesi budur.
“ … DAVA ADAMI, DAVASININ HAKİMİYETİ İÇİN ÇIRPINMALIDIR … “
Değerli müslümanalar ! şunu asla unutmamak gerekir ki ; davasını ve gayesini iyi bilen şuurlu bir müslüman, onun yeryüzüne hakim olması için gayret gösteren bir kimliğe sahip olan biri olmalıdır…. Yani onu omuz-layan, onu başkalarına anlatan ve aktaran bir kimse olmalıdır…
Samimi bir dava adamı, davası uğruna uykularını kaçırdığı gibi, onu başkalarına anlatmada ve aktarmada da rahatını kaçıran biri olmalıdır.
Davasına karşı yapılan saldırılara set olduğu gibi, onu ortadan kaldırmaya yönelik her türlü vesileler önünde de duvar gibi durmalıdır.
İyi bilmelidir ki, dert edinilen gaye ve davalar yüceldiği gibi, davasını dert edinen fertlerinde makam ve mevkileri yücelir.
Ve yine iyi bilmelidir ki, dert edinilip uğruna gayret gösterilmeyen dava ve gayeler yerinde saydığı gibi, davasını ve gayesini dert edinmeyenlerin makam ve mevkileri de yerinde sayacaktır.
Öyleyse değerli kardeşlerim ! Davasını dert edinen bir ferdin en büyük gayesi, Kitap ve Sünnet'in yaşanması ve yaşatılması olmalıdır. Bu uğurda koşmalı ve bu uğurda yorulmalıdır basiretli bir Müslüman…
" ... DAVA ADAMI BATILIN KARŞISINDA SUSMAMALIDIR ... "
Şuurlu ve basiretli bir dava adamı, batılın karşısında asla sükut etmez. Her zaman ve her yerde hakkı haykırdığı gibi, hakka yardımdan da geri durmaz…… Dininin sevmediği şeyleri sevmediği gibi, onların toplumunda yayılmasınada asla razı olmaz….. O her zaman gücü nisbetinde münkeri değiştiren biri olmaktan geri durmaz….. Çünkü o, bu görevi terkeden korkaklara gelecek ilahi belânın kendisinede isabet edeceğinden çekinir.
O, Allah Resulü s.a.v'in şu hadisi şeriflerini aklından asla çıkarmaz.
” … Ebu Bekr r.a'dan. Bir hutbesinde Allah'a hamd ve sena ettikten sonra şöyle buyurur : Ey insanlar ! Siz şu Ayeti okuyorsunuz ve emr'i bil ma'ruf ve nehy'i anil münker görevini terk ediyorsunuz.
" Ey iman edenler ! Siz kendinize düşüne bakınız. Hidayet yolunda olduğunuz müddetçe sapıtan kimse size zarar veremez....”
Halbuki biz Resullullah s.a.v'den şunu işittik : Şüphesiz insanlar kötü bir şeyi görüpte menetmedikleri zaman, Allah'ın onlara umumi bir ceza vermesi çabuklaşır.”
İBNİ MACE : 10.C.4005.N
”… Cerir b. Abdillah el-Beceli r.a'dan ; Resullullah s.a.v şöyle buyurdu : " Hiçbir kavim yoktur ki içlerinde günah işlenir, onlar günah işle-yenlerden daha güçlü, caydırıcı üstünlüğe sahip olduğu halde engellemezler de Allah onların tümünü birden cezalandırmaz..."
İBNİ MACE :10.C.4009.N
Şuurlu ve basiretli bir Müslüman, münkerlerin işlenmesi halinde asla rahat edemez ve o çirkin işler karşısında asla suskun kalamaz… Böyle bir kimse, o münkerleri engellemenin yollarını arar…
“ … DAVA ADAMI AKTİF VE FAAL OLMALIDIR … “
Değerli kardeşlerim ! sadık bir dava adamı hakkı anlatmada, onu bir başkasına ulaştırmada da aktif bir kimse olmalıdır…. O, beklemez ki illa soru sorulsunda cevap vereyim….. birileri dürtüklesinde bir şeyler anlatayım… O her an Allah’ın dininin konuşulması için bir sohbet ortamı oluşturmayı arzu eder…..
Oturduğu meclislerde ki gayri islami sohbet ortamlarını, acaba nasıl islami bir sohbete çevirebilirim, diye gayret sarfeder…. Şayet bunu yapamazsa oradan uzaklaşır gider. Çünkü o çok iyibilir ki, münkerleri işleyen bir toplulukla, sadece tebliğ için yanyana gelinir. Bunun aksi ise. Allah’u Azze ve Celle’nin onların kalplerini yanyana getirmesi demektir.
“ … Abdullah İbnu Mes’ud’dan ; Resulullah s.a.v şöyle buyurdu : İsrail oğullarında ilk ahdi bozma şöyle oldu ; bir kimse başka bir kimseye günah işlerken rast gelirdi de. Ona : “ Ey vatandaş ! Allah’tan kork, işlediğin günahı bırak, bu sana helal değildir ” derdi. Sonra ertesi gün yine aynı şahsa rast gelir fakat bu gün ona - nasıl olsa bir sefer tebliğ ettim,düşüncesiyle - bir daha anlatmazdı. Çünkü beraber yiyor, beraber içiyor ve beraber oturuyordu. Bu kötülüğü işleyince Allah’u Taala bunların kalplerini birbirlerine karıştırdı. Ve şöyle buyurdu : “ İsrail oğullarından kafir olanlar Davud’un ve Meryem oğlu İsa’nın diliyle lanetlendiler. Bu, günah işlemeleri ve aşırı gitmelerin-dendir. Onlar yaptıkları münkerlerden bir birlerini alıkoymazlardı. Yapmakta oldukları şey cidden ne kötü idi...” - MAİDE : 78.81 - kısmına kadar okudu ve sonra şöyle buyurdu : “ Allah’a yemin ederim ki, Ya mağrufu emreder, münkerden de nehyedersiniz, veya zalimin elinden tutar onu hakka sevk edersiniz. Onu sadece hakkı uygulamaya zorlarsınız... – Ya da geçmiş ümmetlere isabet ettiği gibi, size de bela ve musibetler isabet eder- ”
EBU DAVUD : 5.C.4336.N
" ... DAVA ADAMI CİDDÎ OLMALIDIR ... "
Ve yine samimi bir dava erinde bulunması gereken vasıflardan bir diğeri de; ciddi olmasıdır… Çünkü ciddiyet gerçekten de bir Müslüman için çok önemli bir vasıftır…..Dolasiyla davasını seven, ona gönül veren bir Müslüman, malayani, lakayıt ve laşka tavır ve sözlerden uzak, ciddi bir yapıya sahib olması gerekir….. Fuzuli yere konuşmayan, konuştu-ğunda ise hakkı konuşan biri olmalıdır.
Soru sorulmadan ortaya atılan, başkalarına sorulan sorulara cevap vermeye çalışan biri olmaktan uzak durmalıdır…. Samimi bir müslüman ciddiyeti her zaman ön planda tutmalıdır… İyi bilmelidir ki, ciddiyetten uzak fertlerin oluşturdukları cemaatler de lakayıt olurlar.
“ … Ebu Hureyre r.a’dan ; Resulullah s.a.v şöyle buyurdu : Bir insanın Müslümanlığının iyiliklerinden biri de, malayaniyi terk etmesidir. “
Tirmizi : 4.c.2419.n
Davası ve gayesi istikametli olan bir ferdin, ciddiyetten uzak lakayıt tavırlar içerisinde olması asla düşünülemez….. Davaları ve gayeleri şerefli olan her ferdin, ciddi ve şerefli olma mecburiyetleri vardır. Çünkü inandığı davası ile o çirkin vasıflar birbirine yakışmayan şeylerdir.
Hulasa dava adamı ciddi olmalıdır… Bu güzel vasfa sahip olamayan kimseler, unutmasınlar ki davalarını bir başkasına anlatırken veya akta-rırken asla etkili olamayacaklardır.
Dava adamı ağır başlı olmalıdır…. Sözleriyle, fiilleriyle bir başkasını asla rahatsız etmemelidir…. Hatta şakalarında, latifelerinde dahi haddi aşmamalıdır.
" ... DAVA ADAMI KORKAK OLMAMALIDIR ... "
Şuurlu bir dava adamı, Allah'tan başkasından korkmamalıdır... Gerek davasını yaşamada olsun ve gerekse onu bir başkasına anlatmada ve aktarmada olsun hiç kimseden çekinip korkmamalıdır…. Kendisinden korkup razı edeceği merci Allah olmalıdır.
Şeytanın vesveselerine kulak vererek ; “ Aman ben bunu söylersem bana bunu derler, şunu yaparsam bana eziyet ederler “ gibi şeylerden dava eri bir Müslüman asla etkilenmemelidir….. Onun korkusu mah-luktan değil, haliktan olmalıdır….. Çünkü onların cennet ve cehennemi yoktur, Allah'ın cennet'i ve cehennemi vardır.
{ … Allah resulü s.a.v bir hadisi şeriflerinde şöyle buyurmaktadır : İnsanda bulunan en şerli şey, şiddetli hırsla beraber olan cimrilik ve utanmazlıkla beraber olan korkaklıktır. }
EBU DAVUD : 3.C.2511.N
AHMED : 2.302.7950.N
{ … Ebu Said el-Hudri r.a dan. Resulullah s.a.v şöyle buyurdular : Dikkat edin ! sakın insanların korkusu, sizden birinizin gördüğü veya şahid olduğu hakkı anlatmasına mani olmasın. Çünkü hakkı söylemek veya önemli bir şeyi hatırlatmak ne kişinin rızkına mani olur ve ne de ecelini yaklaştırır.}
AHMED : 3 / 19. 10759.N
İBNİ KESİR : 5.C.2386.S
{ ….. Ebu Said el-Hudri r.a dan. Resulullah s.a.v şöyle buyurdular : Allah için sizden biriniz bir şeyi görüp de kendi nefsini hakir ve hor kılarak söylenmesi gereken bir sözü söylememezlik etmesin. Çünkü ona kıyamet gününde şöyle ve şöyle demekten seni alıkoyan neydi ? denilir. O kimse, “ insanların korkusudur “ deyince Allah’u Teala ; Ben onlardan korkmana daha çok layık değilmiydim, der.}
İBNİ KESİR : 5.C.2386.S
“ … DAVA ADAMI KINAMA VE TEHDİTLERE ALDIRMAMALIDIR … “
Değerli kardeşlerim ! samimi bir dava adamı, cahaletin katmerleştiği şu ortamda eğer bu görevi o cılız omuzlarında hissediyorsa, ki, öyle olmalıdır….. Öyleyse bu alanda elbette ki cahillerin kınamalarına ve tehditlerine hedef olacaktır.
Ama her şeye rağmen basiretli bir dava adamı, kınayıcıların kınama-larına, korkutucuların tehditlerine aldırış etmeden hakkı anlatıp yoluna devam eden bir kimse olmalıdır…. Çünkü ona Rabbisi kerim Kitabında ve peygamberi s.a.v de Sünnet’i seniyesinde şu mesajları vermektedir :
.... وَلاَ يَخَافُونَ لَوْمَةَ لآئِمٍ ذَلِكَ فَضْلُ اللّهِ يُؤْتِيهِ مَن يَشَاءُ وَاللّهُ وَاسِعٌ عَلِيمٌ
{ …… – Onlar – Hiçbir kınayıcının kınamasından korkmazlar……. }
MAİDE : 54.AY.
{ ….. Ebu Zerr r.a dan. O şöyle dedi : Benim dostum Allah resulü s.a.v bana yedi şeyi emretti : - Bunlardan ikisi şudur - “ ………………. Acı da olsa hakkı söylememi ve Allah için hiçbir kınayıcının kınamasına aldırış etmememi ……..” }
İBNİ KESİR : 5.C.2386.S
İşte bu ve emsali deliller, basiretli bir dava adamının hiçbir şeyden yılmadan, kınayıcıların kınamalarına aldırmadan yoluna devam ederek kendisini razı edeceği mercinin sadece ve sadece Allah olduğunu bizlere anlatmaktadır….
" ... DAVA ADAMI UYANIK OLMALIDIR ... "
Değerli kardeşlerim ! şuurlu bir dava erinin meziyetlerinden birisi de ; uyanık olmasıdır…. Cinni ve insi düşmanlarının çok olması hasebi ile o, girişinde çıkısında, tebliğinde, munazarasında çok uyanık biri olmalıdır.
Anlatacağı konuların zamanını ve zeminini iyi ayarlamalıdır…. O, her gördüğüne her mes'eleyi anlatan biri olmamalıdır… Ben şunu şunu da biliyorum dercesine her duyduğunu anlatan da olmamalıdır…Uyanık bir dava adamı, sorulan sorularla karşı tarafın niyetini ciddiyetini anlamaya çalışan, onların ihtiyaçlarını tesbit eden, onların anlayamayacağı şeyleri anlatmaya kalkışmayan ve tedbirli davranan biri olmalıdır.
Hulasa değerli kardeşlerim ! Uyanık müsluman her an tedbirli olma-lıdır. Takdiri ise Allah'a bırakmalıdır…. Çünkü o, Allah resulü s.a.v'in şu hadisi şerifini aklından asla çıkarmaz :
“ ….. Müslüman bir defa sokulduğu yılan deliğinden bir daha sokul-maz "
Buhari : edeb : 83 – Müslim : zühd : 63 – İbni Mace : fiten : 3982-3983.n
Şuurlu ve basiretli bir dava adamı sadece Allah’tan yardım bekle-melidir…. Ne kadar gayret ederse etsin, ne kadar tedbir alırsa alsın, daima Allah'ın kudretine, kuvvetine, yardımına ve desteğine muhtaç olduğunu asla unutmamalıdır.
“ … DAVASINA DESTEK OLAN BİRİ OLMALIDIR … “
Samimi bîr dava adamı, davasına maddi ve manevi olarak destek olan biri olmalıdır….. Müslümanlar nerede olursa olsunlar, şüphesizki davalarını yaymakla mükelleftirler…. Dolayisiyla yapılan bu tür hizmet-lerde muhakkak ki maddi harcamalar eksik olmayacaktır…. O halde samimi dava erleri bunu gözününde bulundurarak, " yarım hurmayla dahi olsa, nefislerini ateşten satın almaları gerekir “
Eğer arabası varsa, onunla o çorbada bir tuz olmayı arzu etmesi gerekir…. Eğer bir çay davetine veya bir yemek davetine gücü varsa, onunla bir sohbet ortamı ayarlamayı ve bununla davasına hizmet etmeyi arzu etmesi gerekir.
İster küçük bir kitapçıkla olsun, ister bir fotokopi seklinde olsun, insan-lara davanın anlatılmasında ve aktarılmasında yardımcı olması gerekir.
Hülâsa, samimi bir dava adamı, hayır çeşitlerinin hiç birisinde cimrilik etmeyen birisidir… Zira o, Allah için ne harcarsa onun karşılığını mutlaka kat kat alacağını çok iyi bilen birisidir…
" Mallarını Allah yolunda sarfedenlerin durumu, her başağında yüz tane olmak üzere yedi başak veren bir tanenin durumu gibidir. Allah dilediğine kat kat verir. Allah'ın lütfü geniştir." “ Bakara : 261 “
" Sarf ettiğiniz iyi bir şeyin yerine O daha iyisini koyar...." “ Sebe : 39 “
" Gece ve gündüz, gizli ve aşikar olarak mallarından sarfedenler var ya, işte onlar için rabbleri katında mükafatları vardır ; onlara korku yoktur ve onlar mahzun da olacak değillerdir " “ Bakara : 274 “
Değerli Müslümanlar ! davasını dert edinen bir fert, Allah yolunda yapmış olduğu harcamaların, malından hiçbir şeyi eksilttiğine inanmaz ve bu konuda da hiç bir tereddütü ve şüphesi de olmaz…. O, rabbinin şu ayeti celilesini aklından çıkarmaz :
"... Allah yolunda sarfetmiş olduğunuz bir şeyin yerine O başkasını verir... " “ Sebe : 39 “
Öyleyse ey davasını dert edinen ve onun mesuliyetini omuzlarında hissedenler, unutmayınızki gerçek kalıcı mal, karlı kazanç, Allah yolunda yapılan harcamalardır…
" ... DAVA ADAMI CEMAATÇİ BİR YAPIYA SAHİB OLMALIDIR ... "
Dava adamında bulunması gereken önemli vasıflardan birisi de ; onun cemaatçi bir şuura sahip olmasıdır… Yani cemaatini sevmesi, onu iltizam etmesi ve cemaatçe yaşamak neyi gerektiriyor ise ona uygun hareket etmesidir….
Değerli kardeşlerim ! defalarca dile getirdiğimiz gibi ; cemaat olayı gerçekten çok önemli bir olaydır….. Onun içindir ki, cemaat fertlerinin bu konuda çok uyanık olmaları gerekir….
Çünkü onlar şunu çok iyi bilirler ki, fertlerin tek başına tahsil edeme-dikleri güzellikleri cemaatce hareketler tahsil eder…..
İşte bundan dolayıdır ki basiretli bir dava adamı,cemaatçe yaşamaya en fazla önem veren kimsedir…. O, bu hususa çok dikkat eder ve İslam’ın bu konudaki emirlerini gözardı etmez.
عن أسامة بن شريك عن النبي صلى الله عليه وسلم قال : يد الله على الجماعة
{ ….. Usame b.Şerik r.a dan. Resulullah s.a.v şöyle buyurdular : Allah’ın eli cemaatin üzerindedir. }
ES- SÜNNE : 1.C.81.N
{ ….. Nu’man İbni Beşir r.a dan. O şöyle dedi : Resulullah s.a.v şöyle buyurdu : Ce-maat rahmettir, ayrılık ise azabtır. }
ES – SÜNNE : 1.C.93.N
{ ….. Ömer İbnu’l Hattab r.a dan. Resulullah s.a.v şöyle buyurdular : “ ………… Sizin üzerinize cemaati iltizam vardır. Cemaate yapışın ve tefrikadan uzak durun. Şeytan tek kişiyle beraberdir, iki kişiden daha uzaktır. Her kim cennet’in en güzel yerini istiyor ise,Cemaati iltizam etsin,ona yapışsın…….}
TİRMİZİ : 4.C.2254.N
EL KENZ : 8 / 207.S
{ …. Muaz İbni Cebel r.a dan. Oşöyle dedi : Peygamber s.a.v şöyle buyurmuştur : Şeytan,sürüden ayrılıp uzaklaşan koyunu kapan koyun kurdu gibi insanın kur-dudur. Parçalanmaktan ve ihtilafa düşmekten sakınınız.Cemaate,topluluğa ve mescide sarılınız. }
AHMED . MÜSNED :
İBNİ KESİR : 7.C.3435.S
"...... الحارث الأشعري أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال: أنا آمركم بخمس كلمات أمرني الله بهن السمع والطاعة والجماعة والهجرة والجهاد
{ ….. Haris bin Beşir r.a dan. Dedi ki : Resulullah .s.a.v şöyle buyurdular : Ben size şu beş şeyi emrediyorum : Dinleyip ve itaat etmek,cemaate bağlı kalmak,hicret ve cihad etmek. }
ES- SÜNNE : 1.C.1036.N
AHMED : 5 / 344 / 22403.N
İşte bu ve emsali delillerle İslam dini, cemaatleşmenin önemini vurgu-lamış, buna teşvik etmiş ve ayrılığa düşülmemesi için de inanan dava adamlarına uyarılarda bulunmuştur.
Öyleyse şuurlu bir dava erinin en önemli ve en güzel vasıflarından birisi de bu olmalıdır…….. Yani, cemaatleşmeye önem vermesi ve ayrılıklardan uzak durmasıdır….
" ... DAVA ADAMI FUZÜLİ TARTIŞMALARDAN UZAK DURMALIDIR ... "
Basiretli bir Müslüman, fuzuli cedelleşmelerin inananlar arasında kin ve nefrete vesile olacağını ve ayrıyeten inananları dalalete düşüren şeylerden birinin de - bu tip tartışmalar - olduğunu asla aklından çıkarmaz…..
Çünkü kendisine iman ettiği resulü, ona şunları öğretmiştir :
{ … Bir kavim hidayete erdikten sonra, cedelleşmeye girmedikçe dalalete düşmez. }
İBNİ MACE : 1.C. 48.N
{ … Ebu Umame r.a’dan gelen bir hadislerinde Allah resulü s.a.v şöyle buyurmaktadır : Haklı olduğu halde tartışmayı bırakan kimseye cen-netin kenarında bir köşk vardır ………. }
EBU DAVUD : 5.C.4800.N
SİL .SAHİHA : 1.C. 273.N
Hulasa değerli kardeşlerim, şuurlu ve basiretli bir dava adamı,islamın tarif ettiği bu güzel değerlerine sahip olan bir kimse olmalıdır.
Öğle ise sözü daha fazla uzatmaya gerek yoktur…. Her kim kurtulmayı, cenneti ve cemalullahı arzu ediyorsa, Allah’ın istediği ve sevdiği ölçüde bir dava adamı olması gerekir..
Allah’u Azze ve Celle bizleri kendi davası uğrunda çalışan ve o yolda can veren samimi dava eri kullarından eylesin……
AMİN …….
TACUDDİN EL- BAYBURDİ
|