Kur'an ve Sünnet
   
 
  İki kızın Mirası Hakkında

بســـم الله الرحمن الرحيم

 

İki kızın Mirası Hakkında

 

İki Kızın Mirası Hakkında:

(İki kızın miras payı konusunda ihtilaf çıkmıştır. Bir tek kızın mirasına yarım, üç ve daha çok kızın mirasının ise sülüseyn olduğu üzerinde tüm müslümanlar müttefiktirler. Fakat iki kızın mirası konusunda ayet birşey söylemediği için bu konuda ihtilaf çıkmıştır. Cumhur iki kızın da sülüseyn olacağını söylerken, İbn Abbas'dan iki kızın yarım alacakları rivayet edilmiştir.)

Cenab-ı hak şöyle buyurdu:

يُوصِيكُمُ اللّهُ فِي أَوْلاَدِكُمْ لِلذَّكَرِ مِثْلُ حَظِّ الأُنثَيَيْنِ فَإِن كُنَّ نِسَاء فَوْقَ اثْنَتَيْنِ فَلَهُنَّ ثُلُثَا مَا تَرَكَ وَإِن كَانَتْ وَاحِدَةً فَلَهَا النِّصْفُ وَلأَبَوَيْهِ لِكُلِّ وَاحِدٍ مِّنْهُمَا السُّدُسُ مِمَّا تَرَكَ إِن كَانَ لَهُ وَلَدٌ فَإِن لَّمْ يَكُن لَّهُ وَلَدٌ وَوَرِثَهُ أَبَوَاهُ فَلأُمِّهِ الثُّلُثُ فَإِن كَانَ لَهُ إِخْوَةٌ فَلأُمِّهِ السُّدُسُ مِن بَعْدِ وَصِيَّةٍ يُوصِي بِهَا أَوْ دَيْنٍ آبَآؤُكُمْ وَأَبناؤُكُمْ لاَ تَدْرُونَ أَيُّهُمْ أَقْرَبُ لَكُمْ نَفْعاً فَرِيضَةً مِّنَ اللّهِ إِنَّ اللّهَ كَانَ عَلِيما حَكِيماً

"Allah size çocuklarınız hakkında, erkeğe kadının payının iki misli (miras vermenizi) emreder, (çocuklar) ikiden fazla kadın iseler ölünün bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Eğer yalnız bir kadın ise yarısı onundur." (Nisa: 4/11)

Kur'an açıkça kız çocuğunun erkek çocukla beraber üçte bir, yalnız başına olması halinde yarım ve ikiden fazla kızın üçte iki almaları gerektiğini bildirmektedir. Geriye iki kızın durumu kalıyor.

Kızın, erkek çocuklarla beraber dörtte bir değil de, üçte bir olması hak ise, kızlarla beraber rubu (çeyrek) değil üçte bir alması buna göre, daha gerekli ve evladır. Çünkü:

"Eğer yalnız bir kadınsa yarısı onundur" denilerek yarım, yalnız olması şartına bağlanmıştır. Bu mefhumuyla onun bu miktarda bir hisseyi, sadece bu vasıf üzere bulunması halinde alabileceğine delalet eder. "İkiden fazla kadın iseler" ifadesinde geçen "ikiden fazla" ve "kadınlar" kelimeleri, bundan iki kadının değil, ikiden fazla çoğul kadının murad edildiğini gösterir. O halde buradaki hüküm iki kadın için değildir.

Şimdi tek kadına yarım hisse, ikiden fazla kadına üçte iki hisse olunca, iki kadına üçte ikiden daha fazla hisse verilmesi mümkün değildir.

İki kadının her birisine malın yarısını vermek suretiyle malın tamamını o ikisine vermekte söz konusu değildir.

Üç kıza, malın sadece üçte ikisi verilir. İki kıza yarım yetmez. Çünkü yarım tek kız olması şartıyladır. Tek kız olmadığı taktirde malın tamamının yarısını alamaz.

Bu işaret, " وَإِن كَانَتْ وَاحِدَةً  Ve in kanet vahideten" ifadesini nasb ile okuyan kıraatten anlaşılmaktadır ki bu durumda "vahideten" kane'nin haberidir ve cümlenin takdiri de "Fein kanet binten vahideten: Yani: "eğer tek bir kız olursa" dır. Bu demektir ki, başka bir kız daha bulunur ve iki kız olursalar her bir kız malın yarısını alamaz. Böyle yaparsalar malın tamamını almış olurlar.

O halde geriye şu kalıyor: İki kız da üçte iki hisse alırlar. Ayetin de delaleti böyledir.

Aynı şekilde cenab-ı hakk kızkardeşlerle ilgili şöyle buyurdu:

"Kızkardeşler iki tane olursa (erkek kardeşlerin) bıraktığının üçte ikisi onlarındır." (Nisa: 4/176)

Bu ifade, iki kızın, üçte iki hak almaya, iki kızkardeşten daha evla olduklarına delildir.

Aynı şekilde peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem), Sa'd b. Rebii'nin iki kızına üçte iki, annelerine sekizde bir ve amcaya geri kalanı vermiştir.

(Bkz. Ahmed, Müsned: 3/352, Ebu Davud, Kitabu'l-Feraiz: 3/314-316, İbn Mace Kitabu'l-Feraiz: 2/908-909, Tirmizi Kitabu'l-Feraiz: 4/414-415.)

İcma da bu şekildedir. İbn Abbas'tan bu konuda rivayet edilen icmaya aykırı söz sahih değildir.

Cenab-ı hakk kızkardeşler için:

"Kız kardeşler iki tane olursa (erkek kardeşlerin) bıraktığının üçte ikisi onlarındır." buyurmuştur. Çünkü bundan önce erkek kardeşi ile beraber üçte bir alacağı zikredilmiş değildi.

Bu husus önceki kavilden sonra zikredilmiştir:

"Eğer erkekli kadınlı daha fazla kardeş mevcut ise erkeğin hakkı, iki kadın payı kadardır."

Oysa iki kızın durumunu bildiren bu ayette önce erkeğin hakkının, iki kadın payı kadar olduğu belirtilerek tek kızın hakkı erkekle kardeşiyle beraber ifade edildikten sonra birden fazla kadınların hükmü beyan edildi.

Çocuk ayeti (yani Nisa: 4/11) ikiden fazla kadının hükmünün iki kadının hükmüyle aynı olduğuna delalet etmektedir. Oysa kız kardeşlerle ilgili ayette:

"Kızkardeşler iki tane olursa (erkek kardeşlerin) bıraktığının üçte ikisi onlarındır." denilmiş, fakat ikiden fazla kızkardeşin durumuna açıklık getirilmemiştir.

İki kadın üçte ikiye hak kazanıyorsa, ikiden fazla kadın buna daha fazla layık ve evladır. Oysa kızlar (Nisa: 4/11) ayetinde: "Erkeğe kadının payının iki misli" ifadesi tek bir kızın, erkek kardeşi ile beraber sadece üçte bir alacağına işaret etmektedir. Kızlar ikiden fazla iseler üçte bire müstehak değillerdir. O halde bu ayetten her ikisi en güzel şekilde birbirlerinin anlamını tamamlamaktadırlar.

Bir ilave olmaksızın birinci söz iki kızın mirasına delalet ederken daha sonra ikiden fazla kızın miras durumları beyan edilmiştir.

Nisa suresinin son ayetinde ise iki kız kardeşin miras hakları beyan edilmiştir ve bu beyan daha evla olma yoluyla üç, dört ve daha fazla kızkardeşin durumunu da açıklamaktadır. Bunun için ayrıca bir ilave yapılmasına gerek kalmamıştır. Hüsnü beyan gereği 11. ayette ikiden fazla kızın durumu zikredilmiş, diğer ayette (son ayette) ise yukarısı zikredilmeksizin sadece iki kızın durumu zikredilmiştir.

Cenab-ı hak sonra şöyle buyurdu:

"Eğer erkekli kadınlı daha fazla kardeş mevcut ise, erkeğin hakkı, iki kadın payı kadardır."

Burada kardeşlerin tamamının erkek veya kadın olmaları değil erkek ve kadın karışık olmaları murad edilmektedir. Bir erkek, iki kadın veya bir erkek ve bir kadın veya iki erkek ve iki kadın olmaları gibi. Üç erkek ve üç kadın da insanların ittifakı ile bununla aynı hükümdedir.

Eğer denilse ki: "kardeşler" ifadesi üç ve daha fazlası için kullanılır.

Denilir ki:

Erkekler ve kadınlar da öyledir. Bundan kardeşlerin sayısının altı ve daha çok olması anlamı çıkar. Çünkü tek bir kız kardeşin, tek bir erkek kardeşin ve iki ve daha|azla kız kardeşlerin hükmü beyan edildikten sonra geriye (kız-erkek) her iki sınıftan da iki ve daha fazla kardeşin hükmünün beyanı gerekiyor ki, beyan tüm kısımları muhtevi olsun.

"İhve" ve diğer cem lafızlarından bazen şu kavli ilahide olduğu gibi sayı değil cins murad edilir:

"Bir kısım insanlar mü'minlere, "düşmanlarınız size karşı toplandılar; aman sakının onlardan!" dedikleri zaman..." (Al-i İmran: 3/175)

Bazen de sayı kastedilir ve bu sayı ile iki ve daha yukarısı, bazen de üç ve daha yukarısı kastedilir. Nisa suresinin bu son ayetinde ise mutlak sayı kastedilmiştir. Çünkü daha önce bir kardeşin hükmü beyan edildi. Ve çünkü "feraiz" konusunda zikredilen hükümlerde bir ile sayının arası ayrıldı ve orada sayının katları eşitlendi. İki, üç ve dört. Bu, "Eğer ölenin kardeşleri varsa anasına altıda bir düşer" buyruğunun iki ve üçü ihtiva ettiğini gösterir. Bu durum şu kavli ilahide açıkça belirtilmiştir.

"Eğer bir veya kadının, ana babası ve çocukları bulunmadığı halde (kelale şeklinde) malı mirasçılara kalırsa ve bîr erkek, yahut bir kız kardeşi varsa her birine altıda bir düşer. Bundan fazla iseler üçte bire ortaktırlar." (Nisa: 4/12)

" فَإِن كَانُوَاْ أَكْثَرَ مِن ذَلِكَ فَهُمْ شُرَكَاء فِي الثُّلُثِ Fe in kanu ekser min zalik fehum şürekau fi's-sülüs: Bundan fazla iseler üçte bire ortaktırlar" ifadesinde geçen:

" كَانُوَاْ  kanu"çoğul zamiridir, " أَكْثَرَ مِن ذَلِكَ ekser min zalik": Bundan fazla iseler" yani kız ve erkek kardeşten fazla iseler, demektir.

Sonra da: "(onlar) üçte bire ortaktırlar" buyrularak " فَهُمْ  fehum" ve " شُرَكَاء şüreka" gibi muzmer ve muzher çoğul sıygası zikredildi.

" أَكْثَرَ مِن ذَلِكَ  Ekser min zalik: Bundan fazla" ifadesinden sonra zamir tekrar çoğul sıygasıyla ifade edildi.

Bu "feraiz" ayetindeki cem sıygasının, mutlak olarak iki ve daha yukarıdaki sayıya delalet ettiğini gösterir. Tıpkı şu kavli ilahilerde olduğu gibi:

"Allah size çocuklarınız hakkında, erkeğe, kadının payının iki misli (miras vermenizi) emreder."

"Eğer ölenin kardeşleri varsa anasına altıda bir düşer."

"Eğer erkekli kadınlı daha fazla kardeş mevcut ise"

Sonra bu sığa ile başka yerlerde üç ve yukarısı murad edilse bile burada, buna iki ve yukarısının murad edilmesi daha uygundur.

Eğer denilse ki: Asıl olan budur.

إِن تَتُوبَا إِلَى اللَّهِ فَقَدْ صَغَتْ قُلُوبُكُمَا وَإِن تَظَاهَرَا عَلَيْهِ فَإِنَّ اللَّهَ هُوَ مَوْلَاهُ وَجِبْرِيلُ وَصَالِحُ الْمُؤْمِنِينَ وَالْمَلَائِكَةُ بَعْدَ ذَلِكَ ظَهِيرٌ

"İkinizin de kalbi " فَقَدْ صَغَتْ قُلُوبُكُمَا Fekad sağet kulubukuma": İkinizin de kalpleri kaydı" (Tahrim: 66/4) ifadesinde olduğu gibi çoğul sıygası, bir şeye muzaf olduğu zaman tesniyeye de muhtaçtır.

Yukarıdaki ilahi ifade iki kalpten bahsetmektedir. Fakat burada iki lafzından çoğul lafzına dönülmüştür. Buradan herkesin bir kalbe sahip olduğu bilgisi vardır. Böylece bunun bir kavmin dili olduğu beyanıyla beraber çoğul ifadesi tesniye için kullanılmıştır. Şu kavli ilahi de böyledir:

وَالسَّارِقُ وَالسَّارِقَةُ فَاقْطَعُواْ أَيْدِيَهُمَا جَزَاء بِمَا كَسَبَا نَكَالاً مِّنَ اللّهِ وَاللّهُ عَزِيزٌ حَكِيمٌ

" وَالسَّارِقُ وَالسَّارِقَةُ فَاقْطَعُواْ أَيْدِيَهُمَا Es-sariku ve's-sarikatu fekteuu eydiyehuma: Hırsızlık eden erkek ve kadının ellerini kesin" (Maide: 5/38)

buyurulmuş "yedihima" denilmemiştir.

Denilir ki; Beyan edilen bazı yerlerde çoğul sıygası tesniyeye muhtaç olmakla beraber, kimse bunun intikal anında tesniyeye muhtaç olduğunu söylememiştir. Bu nedenle itlak halinde üç ve daha yukarısı için kullanılmakla beraber açıklanan yerlerde tesniye ve yukarısı için kullanılır. Bunların hiçbiri mecaz değildir. Bilakis herbirinin dilde ayrı bir yeri vardır.

Çoğul lafzının sadece üç ve yukarısı için veya iki ve yukarısı için kullanıldığını sananlar hata etmektedirler. Bilakis belli yerlerde üç ve yukarısı kullanıldığı gibi, belli bazı yerlerde de iki ve yukarısı ve iki kullanılır ki bunlardan her birinin arap dilinde ayrı bir yeri vardır.

Karine ile beraber fiil, meful, zarf, hal, temyiz ile karine menzilinde olur. Sıfat, atf-ı beyan, atf-ı nısk, istisna, şart, gayet ve diğer mutlakını takyid edip, onu umumdan men ve ihtisasını mucip kılar. Bu arabın faili ref, mefulü bihi nasb ve muzafun ileyhi cer kılması gibi bir dil kaidesidir.


Facebook beğen
 
Kur.an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol